Danışman Avukatlarımızdan Öykü Ergün’ün; “Yapay Zeka Aracılığıyla Gerçekleştirilen İşlemlerde İrade Sakatlığının Etkisi” başlıklı makalesine buradan ulaşabilirsiniz.

YAPAY ZEKA ARACILIĞIYLA GERÇEKLEŞTİRİLEN İŞLEMLERDE İRADE SAKATLIĞININ ETKİSİ

Öykü Ergün

İstanbul, Ocak 2024

GİRİŞ

Yapay zekâ; günümüzde, her geçen gün bir öncekinden daha fazla duyduğumuz bir kavramdır ve kısaca tanımını yapmak gerekirse; insan beynini taklit eden, öğrenme, karar verme ve uygulama, problem çözme ve kompleks birçok yeteneğe sahip bir teknoloji olduğu söylenebilir. Yapay zekâ, sağlıktan eğitime, otomotivden bankacılığa pek çok sektörde kendine kullanım alanı bulabildiği gibi yakın zamanda artık hukukun ve hukukçuların da gündem maddelerinin en önemlilerinden birini oluşturmaktadır.

Hukuk alanında yapay zekâ teknolojilerine dair tartışılan en önemli konulardan biri, yapay zekanın irade beyanlarına etkisidir. Zira yapay zekanın sadece varlığı bile bir sözleşmenin kuruluş aşamasında beraberinde birçok soru işareti getirmektedir.

Bu çalışmada, yapay zekanın sözleşmenin kurulmasında kurucu unsur olan ve Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) md. 1’de düzenlenen irade açıklamasına etkisi incelenecek ve bu konuya ilişkin doktrinde yer alan çeşitli görüşlere yer verilip en son kendi görüşümüzden bahsedilecektir.

ABSTRACT

Artificial intelligence is a concept that we hear more about each day in the contemporary world, and to briefly define it: it can be described as a technology that mimics the human brain, possessing the abilities to learn, make decisions and implement them, solve problems, and exhibit various complex skills. Artificial intelligence has found applications in various sectors, ranging from healthcare to education, automotive to banking, and has recently become a significant topic both in the field of law and legal professionals.

One of the most debated issues regarding artificial intelligence in the legal field is its impact on declarations of will. The mere existence of artificial intelligence at the stage of forming a contract raises numerous questions.

In this study, the influence of artificial intelligence on the declaration of will, which is a fundamental element in the formation of a contract and regulated in Article 1 of the Turkish Code of Obligations (“TCO”), will be examined. Various opinions from legal doctrine on this matter will be presented, and finally, our own perspective on the subject will be discussed.

1.)YAPAY ZEKA NEDİR VE YAPAY ZEKAYA HUKUKİ ANLAMDA KİŞİLİK TANINABİLİR Mİ?

Yapay zekanın irade beyanları üzerindeki etkisi konusuna girilmeden önce kendi kendine öğrenebilen, karar alabilen ve bu kararları uygulayabilen bir teknolojinin hukuki olarak kişilik kazanıp kazanamayacağı konusunu tartışmak önemlidir. Türk Medeni Kanunu’nda (“TMK”) kişi kavramı gerçek kişi ve tüzel kişi olarak ele alınmaktadır. Kişilik, gerçek kişiler için TMK md. 28 uyarınca çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Tüzel kişiliğin kazanılması ise TMK md. 47’de “Başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanırlar.” şeklinde düzenlenmiştir. Türk Hukuku’ndaki bu tanımlardan yola çıkıldığında yapay zekanın iki kategoriye sokulması da mümkün olmayacaktır. Bu durumda ortaya çıkan en büyük sorun, kendi kendine karar verebilen bir mekanizmaya kişilik atfedilmediği durumda bu mekanizmanın verdiği kararlardan doğabilecek zarardan kimin ne şekilde sorumlu tutulacağıdır.

 Medeni hukukta düzenlenen hak ve fiil ehliyetlerinin yapay zeka üzerinde kıyasen uygulanabileceği yönünde görüşler vardır. Yapay zekaların da tüzel kişilere benzer olarak bir sicile kaydedildiklerinde hak ehliyetine sahip olabileceği söylenmiştir.[1] Fiil ehliyeti bakımından ise, yapay zekanın medeni kanunda fiil ehliyeti için gerekli şartlardan ayırt etme gücüne sahip olduğu göz önüne alınarak bir yorum yapılabilecektir.[2]

Yapay zekaya kişilik kazandırılması ve kazandırılmamasına ilişkin çeşitli görüşler vardır fakat günümüz dünyasında henüz yapay zekaya bir kişilik atfedilmemiştir. Her ne kadar yapay zekayı gerçek veya tüzel kişilere kıyasen sokabileceğimizi söyleyen görüşler olsa da bir başka yandan yapay zekayı eşyaya, evcil hayvana hatta Roma Hukuku’nda yer alan kölelik kavramına dahi sokan görüşler vardır.

Kanımca, yapay zekayı bu kategorilere sokmak yerine, yapay zekanın hiçbir zaman insan statüsüne sokulmayacağını söyleyen ama yine de elektronik kişilik önerisinde bulunan euRoboticks’in görüşü aralarında yapay zekanın kişilik sorununa en gerçekçi olan çözüm yoludur. Bu görüşün de altında yapay zekayı tüzel kişiliğe benzetme bulunmaktadır.[3] Bu öneriye göre yapay zeka da aynı tüzel kişiler gibi bir sicile kaydolacak, belli bir sermayeye sahip olacak ve eylemlerinden dolayı doğabilecek zararlar için zorunlu sigorta sistemlerine tabi olacaklardır. Bunun yanı sıra hak ve fiil ehliyetlerine sahip olacaklar, yaptırımlara da tabi tutulabileceklerdir.[4] Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonu, 27 Ocak 2017 tarihli Robotikler Hakkında Medeni Hukuk Kuralları Tavsiye Raporunda benzer bir öneri getirmiştir. Bu rapor, yapay zekaya kişilik verilmesini öneren ilk resmi belge olma niteliğini taşıması yönüyle önemlidir.[5]

2.)OTOMATİKLEŞTİRİLMİŞ MAKİNE BEYANLARI VE OTONOM MAKİNE BEYANLARI

1.1.)OTOMATİKLEŞTİRİLMİŞ MAKİNE BEYANLARI

Otomatikleştirilmiş makine beyanları tamamen bağımsız olmayıp kullanıcı gerçek kişilerce daha öncesinde kendilerine tanımlanmış parametrelere göre beyanda bulunurlar.[6] Otomatikleştirilmiş makine beyanlarına örnek olarak otomatik üretim hatları, otomatik alışveriş makineleri örnek verilebilir. Yapay zeka, otomatik makinelerin bir bileşeni olabilir ve onların adaptasyon ve öğrenme yeteneklerini artırabilir, ancak tüm otomatik makineler yapay zeka içermez.

Otomatikleştirilmiş makine beyanlarının irade beyanlarına etkisi konusunu tartışırken bir örnek üzerinden gitmek konuyu anlamayı kolaylaştırabilir. Örneğin; metrolarda, kütüphanelerde ve başka birçok alanda gördüğümüz ve kullandığımız otomatları ele alalım. Elimizdeki 5 TL’yi bu makinelere koyduğumuzda ve numaratörden bir numara tuşladığımızda bu makineler o numaraya denk gelen ürünü bize ayrılan bölmeden gönderir. Burada iki türlü hata karşımıza çıkabilir. Tuşlanan numara harici başka bir bölmede yer alan ürün kullanıcıya gönderilebilir yahut kullanıcı başka bir bölmede yer alan ürünü satın almak isterken yanlış numara tuşlaması nedeniyle başka bir ürün satın alır. TBK md. 30 ve devamı iradeyi bozan sebeplerden biri olarak yanılma kavramına ilişkindir. TBK md. 30 yanılmanın esaslı olma halinde yanılan tarafın sözleşme ile bağlı olmayacağını söyler. O zaman buradaki tartışma, kullanıcının otomat makinesinden başka bir ürünü almak isterken yanlış numara tuşladığı için istemediği bir ürün aldığı durumda bu hatasının esaslı sayılıp sayılmayacağına ilişkindir.

Hatanın hangi durumlarda esaslı sayılabileceği TBK’nın 31. maddesinde sayılmıştır. Bu maddeye göre, hata şu hallerde esaslı sayılabilir; 

1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa.

2. Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa.

3. Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa.

4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.

5. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.

Bu maddede sayılanlar tahdidi olmayıp Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da aşağıda bir kesiti verilen kararı hangi hataların esaslı sayılacağı konusunu aydınlatmaya yarayacaktır.

“10. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Kanun’da esaslı yanılma (hatanın) tanımı yapılmamış, 31 inci maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan yanılmanın (hatanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur (Fikret Eren, Ünsal Dönmez, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Ankara 2022, C.1., s. 844).

11. Diğer bir anlatımla (beyanda-açıklamada) yanılma (hata); iç irade ile beyan arasında istemeyerek meydana gelen bir uygunsuzluk hâlidir. İradesini beyan etmek isteyen kimse, kendi dalgınlığı veya yanlış anlaması sonucunda gerçek iradesini istemediği bir şekilde açığa vurmuş olabileceği gibi; yanılma, beyanda bulunan kişinin dışında ortaya çıkan birtakım nedenlerden ötürü de olabilir. Böylelikle kişi, gerçek iradesine uymayan bir beyanda bulunarak iradesini sakatlamaktadır. Yanılgıya düşen kişi karşı tarafın bir etkisi veya kusuru olmaksızın iradesine uygun olmayan bildirimde bulunmaktadır.

12. Beyanda (açıklamada) yanılma iki şekilde ortaya çıkabilir. Bunlar beyan fiilinde yanılma ve beyan içeriğinde yanılmadır. Beyan fiilinde yanılma, beyan sahibi, beyan fiilinde, başka bir deyişle beyan fiilini oluşturan araçlarda, söz, yazı ve işaretlerde yanılmaktadır. Beyan sahibi, beyan fiilini oluşturan söz, yazı ve işaretleri kullanmak istememekte, dolayısıyla beyan fiili, yani söz, yazı ve işaretler gerçek iradeye uymamaktadır. Burada yanlış söyleme, yanlış yazma söz konusu olmaktadır. Beyan içeriğinde yanılma ise, beyan sahibinin gerçekte (beyan fiilini beyan söz, yazı ve işaretlerini) istemesine rağmen, ona doğru bir yorum sonunda verilecek anlamdan başka bir anlam vermesi hâlinde ortaya çıkar (Eren, Dönmez, s. 845).” (E. 2021/462 K. 2023/247 T. 22.3.2023)

Örneğimizde de kişi iradesini dalgınlığı sonucu iradesini istemediği bir şekilde ortaya koyduğundan sözleşmeyle bağlı olmayacağı söylenebilir. Bu durumda işlemin hata hükümlerince iptali mümkün olabilecektir.[7]

Örneğimizdeki ikinci ihtimal ise, makinenin kişinin iradesine uygun olan ürünü değil bir başka ürünü teslim etmesi halidir. Bu durumda iletmede hata olacağı söylenebilir. İletmede hata TBK’nın 33. maddesinde düzenlenir ve bu maddeye göre iletmede hatanın varlığı bir haberci, çevirmen ya da bir araç tarafından iradenin yanlış iletilmesi halinde gerçekleşir. Burada otomatın bir nevi iletici olduğunu söylemek mümkün olduğundan hata nedeniyle işlemin iptal edilebileceği sonucuna varılabilir.[8]

Otomatikleştirilmiş makineler ile yapılan işlemlerde karşımıza çıkabilecek bir başka durum ise, kişinin parametreleri makine doğru şekilde girmesi, makinenin bu parametrelere göre işlem yapması fakat bu parametrelerin aslında kişinin iradesine uygun olmaması sorunudur. Burada ise saik hatasının varlığından söz edilebilir, zira saik hatası; yanılmanın belirli bir kimseyle belirli içerikte bir sözleşme yapma iradesinin gerçeklere uymayan, yanlış tasavvurlar sonunda sakat oluşmasıdır. Saik yanılması, işlem iradesinin oluşumundaki yanılmadır.[9] Saikte yanılma, TBK md. 32 uyarınca esaslı yanılma sayılmamıştır. Saikte hatanın esaslı hata sayılması için yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması gerekir. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması şartı aranır. Bu durumda otomatikleştirilmiş makineler ile yapılan işlemlerin saik hatası nedeniyle iptali için somut olaya bakmak ve işlemin iptali için gereken şartların taşınıp taşınmadığını incelemek gerekir.

2.2 OTONOM MAKİNE BEYANLARI

Otonom makine beyanları otomatikleştirilmiş makine beyanlarından bağımsız olma yönleriyle ayrılır. Zira otomatikleştirilmiş makine beyanları aslında kullanıcının beyanlarının bir yansımasıdır ve günümüzde klasik beyanların bir uzantısı olarak kabul edilmektedirler. [10] Otonom irade beyanları kavramı ise, önceden bir giriş olmaksızın, tek başına hukuki işlemsel kararlar alan ve bunları uygulayan programları açıklamak kullanılmaktadır.[11] Otonom sistemler, gerçek kişiler veya organlar aracılığıyla temsil edilen tüzel kişilere benzer şekilde, elektronik hafızalarındaki deneyimlerden yararlanarak sözleşme hukukundaki performanslarını geliştirebilirler.[12] Bu sistemler, deneyimlerinden öğrenerek kendi program talimatlarını değiştirebilir ve yeni talimatlar oluşturabilirler. Ayrıca, topladıkları verileri kendi başlarına analiz edebilir ve bu verileri değerlendirme konusunda insan müdahalesi olmadan karar verebilirler.[13]

Her ne kadar günümüzde yapay zekaya kişilik tanınması konusunda çeşitli önerilerde bulunulsa da henüz uygulamada bunun bir geçerliliği olmadığından yapay zeka tarafından oluşturulmuş bir beyanın gerçek yahut tüzel kişiye isnadı gerekmektedir.[14]Her ne kadar yapay zeka, kendi kendine karar veren ve bu kararları uygulayabilen bir mekanizma olsa da kullanıcı yapay zeka sistemini kullanırken yapay zekaya kendisi adına işlem yapabilme yetkisi tanıdığından burada kullanıcının hataya düşüp düşmediğine bakmak gerekir. Bu halde, eğer yapay zeka kullanıcının isteğinin aksine bir işlem yapmışsa TBK kapsamında saik hatasına ilişkin hükümlere başvurmak mümkün olacaktır. Somut olay incelenerek saik hatasının esaslı olup olmadığının tespiti yapılacak, işlemin iptal edilip edilemeyeceği hususu da buna göre belirlenecektir. [15]

Otomatikleştirilmiş makine beyanları, kendi kendilerine bir beyan oluşturmadıkların ve kullanıcının beyanlarını iletici vasfı gördüklerinden iletmede hata hükümlerince işlemin iptali gerçekleştirilebilecekken iletmede hata kavramını düzenleyen TBK md. 33 yapay zeka beyanlarında uygulama alanı bulmaz. [16]

Konunun daha iyi anlaşılması adına yapay zeka desteği alınan sözleşmelere çevrimiçi alışveriş önerilerini verebiliriz. Bir alışveriş web sitesi, kaydolma anında kullanıcıdan birtakım verilerine erişmeyi isteyebilir ve kullanıcı bu isteğe onay verdiğinde artık alışveriş sitesi kullanıcının Google aramalarına, mesajlarına, sosyal medyada takip ettiği ve beğendiği içeriklere vb. ulaşabilir. Alışveriş sitesi kullanıcının verilerini yapay zeka aracılığı ile işler ve kullanıcıya onun ilgisini çekebilecek ürün önerilerinde bulunur. Bu ürün önerilerinde genellikle bir satın alma tuşu olur ve kullanıcı bu tuşa bastığında alışveriş sitesinin sözleşme kurma talebini kabul etmiş olur. Burada kullanıcı kabul tuşu aracılığıyla kendi kabul beyanını iletirken, ki burada kabul tuşu otomatikleştirilmiş makine beyanı vasfı görür, bu sözleşmenin kurulmasındaki icap, yapay zeka aracılığıyla alışveriş sitesi adına kullanıcıya gönderilir. Bu durumda, beyan sahibi malını satmak için bizzat kurduğu veya üye olduğu bir online satış sitesinde, satış sözleşmesini akdettiği kişiyi seçemez ve sözleşmeyi değiştirme veya reddetme yetkisine sahip değildir.[17]İşte bu nedenle otonom makine beyanlarının hukuki niteliği tartışmaya açıktır ve bu konuda birçok görüş bulunmaktadır.

Bahsedilecek ilk görüş,[18] günümüzde etkisini yitirse de elektronik ortamda oluşturulan irade beyanının hukuki olarak bağlayıcı hükümler ve sonuçlar doğurmasının mümkün olmadığında ilişkindir. Bu görüşe göre elektronik irade beyanında fiil ve beyan iradesi bulunmamakta ve ayrıca hukuki işlem iradesi de yer almamaktadır.

Bir diğer görüş,[19] elektronik ortamda oluşturulan irade beyanını çerçeve sözleşmenin somutlaştırılması olarak nitelendirir. Bu görüşe göre, beyan sahibi ile elektronik irade beyanını oluşturmakla görevlendirilmiş program yöneticisi arasında bir çerçeve sözleşme yapılır. Bu çerçeve sözleşmede, beyan sahibinin irade beyanı öncesinde belirlenen parametrelerle net bir şekilde tanımlanır. Elektronik irade beyanı da bu çerçeve sözleşmede belirlenen kriterlere göre otomatik olarak oluşturulur, böylece irade beyanı, insan iradesinin bir ürünü olarak hüküm ve sonuçlarını doğurur.

Bir başka görüş ise yapay zeka aracılığıyla akdedilen sözleşmelerde beyaza imza hükümlerinin uygulanmasıdır. Beyaza imzada, içeriği bilmeyen kişi, hukuki işleme yönelik irade beyanı ile bağlıdır.[20] Bu bağlamda, beyaza imza atan kişi ile iradenin içeriğini dolduran arasındaki ilişkide, hata hükümlerine dair değerlendirmeler önemli olmayacaktır. Çünkü yapay zeka kullanıcısı ile yapay zeka sistemi arasında, yapay zekânın hukuki kişiliğinin olmaması nedeniyle sözleşmesel bir ilişki bulunmamaktadır ve asıl önemli olan konu beyaza imza atan kişi ve iyiniyetli üçüncü kişi arasındaki ilişkidir.[21] Bu bağlamda, bireyin üçüncü kişilere karşı ortaya koyduğu riski kendi üstlenmesi gerektiği görüşü ileri sürülmektedir. Bu nedenle, bu kişinin “sözleşmenin hiç kurulmadığı” ya da “sözleşme metninde yazılı olanın dışında kurulmuş sayılması gerektiği” ya da “irade bozukluğu sebebiyle iptal edilebilir olduğu” gibi savunmaları, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.[22]Bu görüşteki asıl sorun, kullanıcı hata yoluna başvuramayacağından aslında tarafı olmayı arzu etmediği bir sözleşmeyle bağlı olacak olmasıdır.

Başka bir görüş ise, yapay zeka ile oluşturulan beyanların kendine has bir hukuki niteliği olduğudur.[23] Bu görüş yapay zeka kullanılsa dahi otonom makinelere kendi adlarına beyanda bulunması için yetki verildiği için aslında yine tamamen bağımsız olmadıklarını savunur. Bu görüşe göre, otonom makineye verilen yetki bir insan iradesi taşıdığından otonom şekilde oluşturulan iradenin fiili iradeden yoksun olduğu söylenemez. Klasik irade beyanında kişilerin beyan iradesi ve hukuki işlem iradesi her bir durumda ayrı ayrı oluşsa da elektronik olarak oluşturulan irade beyanında, beyan iradesi ve hukuki işlem iradesi henüz somut olayın şartları oluşmadan önce bir bilgisayar programı tarafından yaratılmaktadır. Ancak, iradenin yorumlanmasında etkili olan güven ilkesi, olağan hayatın akışı ve hayat tecrübelerine göre makul, dürüst ve ortalama zekaya sahip bir muhatabın irade beyanını nasıl anladığı veya anlamak zorunda olduğunu dikkate alır. Bu nedenle yapay zeka beyanlarını nitelik olarak klasik beyanlardan ayırmak mümkün olsa da otonom şekilde oluşturulan beyanlar da klasik beyanlarla bağlayıcılıkları açısından aynı sonucu doğuracaklardır. [24]

Otonom oluşturulan beyanların kullanıcıya isnat edildiği durumda, otonom sistemce oluşturulan beyanın kişinin isteğini yansıtmadığı durumda kişi yanılmaya ilişkin hükümlere başvurabilecek midir? Kişi otonom sisteme kendi arzusu doğrultusunda işlem yapacağı inancıyla bir yetki vermektedir ve bu yetkiyi verirken ise sistemin kendi isteği doğrultusunda olmayan bir işlemi yapma riskini taşındığını hayatın olağan akışı gereği bilmelidir. İsviçre Federal Mahkemesi, risk içeren beklentilerin temel hata oluşturmayacağına karar vermiştir.[25] Bu bağlamda, bir görüşe göre, hata yapan kişinin, söz konusu hataya konu olan olaya dair tasavvurunun belirli olması, yani tasavvurunun gerçek olduğuna tam olarak inanması gerekmektedir. Eğer kişi, amaçlanan tasavvurun gerçekleşme olasılığı konusunda şüpheler taşıyorsa ve bu şüpheleri nedeniyle ilgili riski üstleniyorsa, hata nedeniyle sözleşmeyi iptal etme hakkını kaybetmektedir. Kişinin, günümüzde, yapay zekanın kendi arzusu doğrultusuna işlem yapacağına inancının tam olması mümkün sayılamayacağından bu durumda işlemin iptali hata hükümlerince mümkün olmayacaktır. [26]

SONUÇ

Bu çalışmada yapay zekanın irade beyanlarına etkisi konusu incelenmiştir. Çalışmada öncelikle yapay zekanın ne olduğu ve yapay zekaya hukuki anlamda kişilik tanınmasının mümkün olup olmadığı tartışılmış sonrasında ise otomatikleştirilmiş makine beyanları ve otonom makine beyanlarının irade beyanlarına etkisi incelenmiştir.

Otonom makine beyanlarının irade beyanlarına etkisi konusunda doktrinde çok fazla tartışma bulunmasa da bağımsız yapay zeka beyanlarının irade beyanlarına etkisi konusunda fazlaca görüş ayrılığı bulunmaktadır ve olabildiğince her bir görüş detaylıca işlenmeye çalışılmıştır.

Şahsi görüşüm ise yapay zeka beyanlarının kendine has nitelik taşıdığı ve beyaza imza ile aynı niteliği taşıması gibi başka bir kategori içerisine sokulamayacağıdır. Yapay zeka beyanlarının tamamen bağımsız olmadığı, kendi kendilerince oluşsalar da onlara bu yetkinin kullanıcı tarafından verilmesi nedeniyle bu beyanların kullanıcıya isnat edilmesi gerektiğini, bu nedenle de bu sistemleri kullanmayı tercih eden kullanıcıların yapay zeka beyanlarının risklerini de kabul ettiğinin varsayılması görüşü çalışmayı hazırlayan olarak en yakın hissettiğim görüştür.

KAYNAKÇA 

  1. Aksoy, P. Ç. (2021). Akıllı Sözleşmelerin Kuruluşu ve Geçerlilik Şartları. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık A.Ş.
  2. Aktürk, İ. Y. (2023). Elektronik Sözleşmelerim Kurulması, Hüküm ve Sonuç Doğurması. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi.

[1] euRoboticks, BER Ahmet Said, Yapay Zekanın Hukuki Satatüsü ve Kişilik Hakkı Kapsamında Değerlendirilmesi. Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dicle Adalet Dergisi. s. 74

[2] YANTAÇ Cavit, FALCIOĞLU Mete Özgür, Yapay Zeka, İnsan ve Hukuk, Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, s. 49.

[3] IŞIK Berk, Yapay Zekaya Sahip Robotların Avrupa Birliğinde Serbest Dolaşımı Önünde Ortaya Çıkacak Sorunların Hukuki Sorumluluk Müessesesi Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Ankara 2021 ,s. 39

[4] ÇEKİN Mesut Serdar, Yapay Zekâ Teknolojilerinin Hukuki İşlem Teorisine Etkileri, İstanbul 2021, s. 51

[5] BER, s.75

[6] ÖZER Mustafa Tolga, Medeni Hukukta Hata Kavramı, İstanbul 2019, s. 52

[7] ÖZER, age, s.52 (alıntı kaynak: Singer, Staudinger Kommentar, § 119, N. 36.)

[8] Akt. ÖZER, age, s.52 (Singer, Staudinger Kommentar, § 119, N. 36. Öğretide bazı yazarlar bu durumda bir iletmede hata halinin var olduğu görüşündedir (bkz. Schmidlin, Berner Kommentar (Art. 23-31 OR), Art.27, N. 27-29). İletmede hata da beyan hatasının bir türü olarak kabul edildiğinden, burada varılan sonuç değişmeyecek ve işlem beyan hatası nedeniyle iptal edilebilecektir.)

[9] FİKRET Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2023, s.426

[10] AKSOY Pınar Çağlayan, Akıllı Sözleşmelerin Kuruluşu ve Geçerlilik Şartları, İstanbul 2021, s.132

[11] AKSOY, age, s.132 (Alıntı kaynak: Weitzenböck, s. 207)

[12] AKSOY, age, s. 133 (Alıntı kaynak: Schurr, s. 270; Mik, Autonomy, s. 4)

[13] Akt. AKSOY, age, s. 133 (Lerouge, s. 406; Allen/Widdison, s. 27; Specht/Herold, s. 41; Pieper, Nr. 5.)

[14] Ayrıntılı bilgi için bkz. Bölüm 1.

    ÖZER, age, s. 53

[15] ÖZER, age, s. 54

[16] ÖZER, age, s. 112

[17] AKTÜRK İpek Yücer, Elektronik Sözleşmelerim Kurulması, Hüküm ve Sonuç Doğurması, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, s. 15

[18] Akt. AKTÜRK, s.15 (Werner Susat / G. Stolzenburg, Gedanken zur Automation, MDR 1957, s.146.)

[19] Akt. AKTÜRK, s.15, s.15 (Wernhard, Möschel, Dogmatische Strukturen des bargeldlosen Zahlungsverkehr, AcP 1986, s. 196.)

[20] AKTÜRK, s.16

[21] ÇEKİN, age, s.95

[22] KOCAYUSUFPAŞAOĞLU Necip, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, İstanbul 2017, s. 427; BGE 88.II.4.27, JdT 1963.1.253.

[23] SAĞLAM İpek, Elektronik Sözleşmeler, İstanbul, 2007, s. 118 vd.; ŞAHİN Turan, Elektronik Sözleşmelerin Kuruluşuna İlişkin İrade Beyanları ve Bu Beyanların Geri Alınması, Türkiye Barolar Birliği Dergisi,  s. 343; (Alıntı kaynak: Mathias Kuhn, Rechtshandlungen mittels EDV und Telekomminikation, 1.Auflage, Beck, 1991, s. 69 vd.; Cheng, s. 39; Drenska, s. 21 vd.; Wentland, Beck’scher Online-Kommentar, BGB Allgemeiner Teil, 66.Edition, 2023, , Erişim Tarihi 20 Nisan 2023, BGB § 119, s. 963.)

[24]AKTÜRK, s. 17

[25] BGE 91 II 275; ÖZER, age, s. 116; ÇEKİN, age, s. 99

[26] ÇEKİN, age, s. 99

Scroll to Top