Danışman Avukatlarımızdan Öykü Ergün’ün; “Hakem Kararlarının İcrası” başlıklı makalesine buradan ulaşabilirsiniz.

               HAKEM KARARLARININ İCRASI              

Öykü Ergün

İstanbul, Ocak 2024

GİRİŞ

Bu çalışmada öncelikle hakem kararlarının hukuksal niteliğinden bahsedilecek, daha sonrasında ise hem yabancı hakem kararlarının hem milli hakem kararlarının icra edilebilirliğine ilişkin bilgiler verilecektir. Milletlerarası tahkim ve ulusal tahkim ayrımı bu çalışma açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle hakem kararlarının icra edilebilirliği derinlemesine incelenmeden önce milletlerarası tahkim ve ulusal tahkim ayrımını yapmak gerekir. Bu iki kavram mevzuatta ayrı ayrı işlenmektedir.

Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu Kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır. Yabancılık unsuru ise aynı Kanun’un 2. maddesinde aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır;

Aşağıdaki hâllerden herhangi birinin varlığı, uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıdığını gösterir ve bu durumda tahkim, milletlerarası nitelik kazanır.

1. Tahkim anlaşmasının taraflarının yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerlerinin ayrı devletlerde bulunması.

2. Tarafların yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerlerinin;

a) Tahkim anlaşmasında belirtilen veya bu anlaşmaya dayanarak tespit edilen hâllerde tahkim yerinden,

b) Asıl sözleşmeden doğan yükümlülüklerin önemli bir bölümünün ifa edileceği yerden veya uyuşmazlık konusunun en çok bağlantılı olduğu yerden,

Başka bir devlette bulunması.

3. Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşmeye taraf olan şirket ortaklarından en az birinin yabancı sermayeyi teşvik mevzuatına göre yabancı sermaye getirmiş olması veya bu sözleşmenin uygulanabilmesi için yurt dışından sermaye sağlanması amacıyla kredi ve/veya güvence sözleşmeleri yapılmasının gerekli olması.

4. Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşme veya hukukî ilişkinin, bir ülkeden diğerine sermaye veya mal geçişini gerçekleştirmesi.

Milli tahkim ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”)11. kısmında düzenlenmiştir. HMK’nın 407. maddesi, bu kanunun uygulanma alanını yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar olarak sınırlar.

Bunların yanı sıra bir de yabancı millette verilmiş hakem kararlarının üzerinde durmak gerekir. Zira yabancı hakem kararları da ülkemizde tanınması ve tenfizi yapıldığında icra edilebilirlik vasfı kazanırlar. Yabancı hakem kararlarının ülkemizde tanınmasını ve tenfizini düzenleyen düzenlemeler Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (“MÖHUK”) 60, 61, 62 v e 63. maddeleri ile Türkiye’nin de tarafı olduğu Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 Tarihli New York Sözleşmesidir. Bunun yanı sıra Türkiye’nin bazı devletlerle arasında tanıma ve tenfizi düzenleyen iki taraflı sözleşmeleri de vardır.

Yukarıdaki ayrım göz önüne alındığında, tahkim kararlarının icrası noktasında uyuşmazlıklarda yabancılık unsuru bulunup bulunmadığı ve yargılamanın nerede yapıldığı noktaları önemlidir. Zira hakem kararlarının icrasına uygulanacak hükümler için, içerisinde yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda MTK’nın 15. maddesine gidilmesi gerekirken, milli uyuşmazlıklarda HMK madde 439’a gidilmelidir. Yargı yeri Türkiye olmayan hakem kararları içinse MÖHUK ve New York Sözleşmesi’ne bakılacaktır.

1.   HAKEM KARARLARININ KESİN VE BAĞLAYICI OLMASI

Kesim hüküm, daha önce dava konusu edilen bir uyuşmazlık hakkında yargı yetkisine bağlı bir mahkemece karar verilmesi ve daha sonrasında bu hususun yeniden yargıya taşınmasının mümkün olmaması anlamına gelmektedir. Kesin hüküm, mahkemelerin nihai kararlarına karşı başvurulacak olağan kanun yollarının tüketilmesi sonucunda, bu kararların artık kanuni gerçeklik vasfını kazarak kesin bir biçimde çözümlenmesi ve artık hiçbir şekilde tartışma konusu yapılmamasıdır.[1] Kesin hüküm aynı davanın yeniden açılamaması ve hükmün bağlayıcı olması sonuçlarını doğurur. Yargılama konusu olan çekişmeli vakıalar hakkında mahkemenin verdiği hüküm, aynı taraflar arasındaki aynı konuyu haiz diğer davalarda da bağlayıcıdır.[2]

Nihai hakem kararları da aynı mahkeme kararları gibi kesin hüküm gücü ile icra kabiliyetini haizdir. Nihai hakem kararı verildikten sonra hakem kurulunun yetkisi sona erer ve hakemler artık tarafların uyuşmazlıkları hakkında başka iş veya işlem yapamazlar.[3] Hakem kararlarının, taraflar arasında tahkim davasına konu olan uyuşmazlıkla ilgili olarak kesin hüküm oluşturması, yargısal niteliğinin doğal bir sonucudur. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi E. 2017/827, K. 2017/827, T. 08.06.2020) Çünkü, HMK’nın 443. maddesinde hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurulabileceği kabul edilmiştir. Yargılamanın iadesi yolu ise olağanüstü bir kanun yoludur ve yalnızca kesinleşmiş hükümler söz konusunda olduğunda bu yola başvurulabilir.

Örneğin Fransız Medeni Usul Kanunu’nda, “Hakem kararı, verildiği anda, karar bağladığı uyuşmazlık hakkında kesin hüküm gücüne sahiptir” (NCPC a. 1484, 1) hükmü vardır. Aynı şekilde İsviçre Federal Medeni Usul Kanunu’nda da benzer bir düzenleme mevcuttur; “Hakem kararı bildirildiğinde, kesin ve icra edilebilir bir mahkeme kararı etkisine sahip olur” (sZOP a. 387).[4]

İsviçre Federal Mahkemesi, kararlarında daha önce verilen bir nihai hakem kararının dikkate alınmayarak bu kararın aksine karar verilmesi durumunda ilk kararın kesin hüküm etkisinin dikkate alınmaması nedeniyle usuli kamu düzenine aykırılık nedeniyle sonradan verilen kararın iptaline yol açacağına hükmetmiştir. (BGE 136 III 345, kn 2.1, s. 348; BGE 128 III 191, kn 4a, s.194)

Türkiye’de Yargıtay’ın da hakem kararlarının kesin hüküm ve kesin delil niteliği taşıdığına dair İçtihattı Birleştirme Kararı mevcuttur. Bahsi geçen kararın ilgili bölümü aşağıdaki şekildedir.

“Hakem kararları da mahkeme kararları gibi, tarafları bağlayıcı ve “kesin hüküm” vasıf ve mahiyetindedir. Bilindiği üzere, kesin hükmün gayesi taraflar arasındaki uyuşmazlıkları bir daha ortaya atılamayacak bir şekilde halletmekten ibarettir. Mahkeme kararları için öngörülen ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 237. maddesinde yer alan “kesin hüküm” şartları hakem kararları için de aynen caridir. Yukarıda işaret edildiği üzere, hakem kararları da mahkeme kararları gibi taraflar için “kesin hüküm” niteliği taşıdığı için, Yargıtayın bozma sebepleri dışında kalan diğer hususların kesinleşeceği tabiidir. 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Kurulu Kararında da belirtildiği veçhile bozmaya uyulmakla bir taraf yararına “usuli müktesep hak” doğar. Artık bozmanın kapsamına girmeyen hususlarda yeni bir karar verilemez. Aksi takdirde, eskiden hakemlerce lehinde karar verilen taraf aleyhinde bozmadan sonra numa duygusunu zedeler. İstikrarsızlığa ve keşmekeşliğe yol açar. Bununla da kalmaz, tahkim müessesesinin ihdas sebebi olan, “bir an önce uyuşmazlığın çözülmesi” ilkesini ortadan kaldırır.” (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E. 1972/2, K. 1972/12, T. 23.10.1972)

Hakem kararlarının kesin hüküm oluşturması bağlayıcılığı ve icra edilebilirliği[5] sonucunu doğurur. Milli hakem kararlarında hükmün kendisi direkt olarak icra edilebilir olsa da yabancılık unsuru taşıyan ama yargı yeri Türkiye olan yabancı hakem kararlarının icra edilebilir hale gelmeleri için icra edilebilirlik belgesi almaları gerekir, yabancı hakem kararlarının ise icra edilebilir olmaları için tanınmaları ve tenfiz edilmeleri gerekmektedir.

2. MTK ÇERÇEVESİNDE TAHKİM KARARLARININ İCRASI

Öncelikle belirtilmelidir ki, hakem kararlarının sonuç doğurması ve uygulanabilmesi için kararların tebliği esastır. Tebligat usulü, adli yahut diğer resmi tebligat yollarıyla sınırlı değildir. MTK’nın 14. maddesince yazılı olduğu sürece her türlü bildirim yolu mümkündür.

Hakem kararlarının icra edilebilirliği MTK’nın 15. maddesinde düzenlenmektedir. Bu maddeye göre, gerekli şartlar mevcutsa, hakem kararına karşı iptal davası açılabilir. MTK’nın 15/B maddesi gereğince, iptal davası süresi geçtiyse yahut taraflar iptal davası açmaktan feragat ettiklerini bildirirlerse mahkeme, hakem kararının icra edilebilir olduğuna dair belgeyi istemde bulunan tarafa verir. Eğer ki iptal davası açılırsa ve bu dava reddedilirse; davanın reddini takiben asliye hukuk mahkemesi, hakem kararının icra edilebilir olduğuna ilişkin bir belgeyi istemde bulunan tarafa verir. Mahkeme, bu belgenin verilip verilmeyeceğini incelerken hakem kararının Türk hukukuna göre tahkime elverişli olup olmadığını ve kararın kamu düzenine aykırı olup olmadığını re ’sen dikkate alır. Mahkemece aksine karar verilmediği takdirde, inceleme dosya üzerinden yapılır.[6] MTK’nın mahkemenin re’sen inceleme yapması gereken halleri düzenleyen 15. Maddesinin (A) fıkrasının 2. bendinin (a) ve (b) alt bent hükümleri aşağıdaki gibidir:

“2. Bölge adliye mahkemesince;

(1)

a) Hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmadığı,

b) Kararın kamu düzenine aykırı olduğu”

Mahkemece verilecek belge kararın icrası için tek başına yeterlidir ve bu belgenin verilmesi harca tâbi değildir. Hakem kararının ilamlı icraya konu olması hâlinde ise Harçlar Kanunu hükümleri uygulanır.

Eklemek gerekir ki, MTK çerçevesinde hakem kararlarına karşın iptal davası açmak kararların icrasını durdurur, bu durumda icra edilebilmenin şartı iptal davasının kesinleşmiş olmasıdır. Bunun sebebi, hakem kararının iptal edilmesi durumunda, hakem kararının icra edilmiş olmasının doğuracağı ve telafisi mümkün olmayan sonuçların ortaya çıkmasına engel olmaktır. Yargıtay, bir uyuşmazlıkta, mahkemenin vermiş olduğu hakem kararının icra edilebilir olduğuna ilişkin kararı bozarak, uyuşmazlığın yabancı unsurlu olması dolayısıyla hakem kararının Milletlerarası Tahkim Kanunu kapsamında olduğunu belirtmiş ve iptal davası açıldığı için hakem kararının iptal davası sonuçlanıncaya kadar icra edilemeyeceğine karar vermiştir.[7] Bunun yanı sıra iptal davasının kısmi şekilde açılması da mümkündür. Bu durumda iptali istenmeyen kısım icra edilebilir. Aşağıda ayrıntılı şekilde inceleneceği üzere iç tahkimin düzenlendiği HMK çerçevesinde ise iptal durum bundan farklıdır ve iptal davası hakem kararının icrasını durdurmaz.

2.1 GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Hakem kararlarının icra edilebilirliğine ilişkin belgeyi vermekte görevli ve yetkili mahkeme, MTK’nın 3. maddesine göre belirlenir. Bu kanun kapsamında, görevli ve yetkili mahkeme; davalının yerleşim yeri, olağan oturma yeri veya işyerinin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi olarak belirlenir. Ancak, davalının Türkiye’de yerleşim yeri,  olağan oturma yeri veya işyeri yoksa, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi görevli ve yetkilidir. Aynı şekilde, hakem kararlarına karşı açılacak iptal davalarına ilişkin görevli ve yetkili mahkeme de MTK’nın 3. maddesinde belirtilen yetkili asliye hukuk mahkemesinin bulunduğu yer yönünden yetkili bölge adliye mahkemesidir. Bu davalar öncelikle ve ivedilikle görülür.

3. HMK ÇERÇEVESİNDE TAHKİM KARALARININ İCRASI

HMK çerçevesinde hakem kararlarının icra edilebilirliği için tebliğ edilmeleri esastır. Tebligat, aksi kararlaştırılmadıkça 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na göre yapılır. Kararın tebliğini takiben karara karşın süresi içinde iptal davası açılabilir. Yabancı unsur içeren hakem kararlarının aksine iptal davası açılması milli hakem kararlarının icrasını durdurmaz. İptal kararları hakem kararının veya tavzih, düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. HMK’nın 439. maddesi, hangi durumlarda kararın bir kısmının yahut tamamının iptaline karar verilebileceğini düzenlemiştir. Yabancı unsurlu tahkim kararlarının icra edilebilirliğinden farklı olarak milli hakem kararları mahkemelerden icra edilebilirlik belgesi almaksızın icra edilebilirler. Bir başka ifadeyle, HMK kapsamındaki milli hakem kararları Türkiye’de verildikleri anda icra edilebilir hale gelmektedir. Gerekçede bu “Tahkim kurumunu teşvik amacı ile getirilen önemli yeniliklerden birisi de hakem kararlarının verildiği anda icra edilebilir hale getirilmiş olmasıdır”[8]şeklinde ifade edilmiştir.[9]

3.1 GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Tahkim sözleşmesinde taraflar arasında mahkemece yapılacak bir iş belirlenmişse, görevli ve yetkili mahkeme HMK’nın 410. maddesince belirlenir. İlgili madde aşağıdaki gibidir.

Tahkimde görevli ve yetkili mahkeme

MADDE 410- (1) (Değişik: 28/2/2018-7101/57 md.) Tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme, konusuna göre tahkim yeri asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesidir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli mahkeme, konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi, yetkili mahkeme ise davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri mahkemesidir.”

İptal kararlarında görevli ve yetkili mahkeme tahkim yeri bölge adliye mahkemesidir.

4. HARÇLAR

Hakem kararlarının infazı lazım geldiğinde alınacak harçlara ilişkin olan Harçlar Kanunu’nun 3. maddesi aşağıdaki gibidir.

Madde 3 – Hakem kararlarının infazı lazım geldiğine dair mahkeme başkanı veya hakim tarafından verilen şerhlerden, hakem kararının mahiyetine göre, karar ve ilam harcı alınır.

Yabancı hakem kararları ile, kanun gereğince tahkim yolu ile halli mecburi olan davalardan da aynı suretle harç alınır.

Esas hakkında karar verilen davalardan nispi harç alınırken iptal davaları esasa ilişkin olmadıklarından bunların sonucunda verilecek karar için ödenecek harç nispi değil maktu olmaktadır. Her ne kadar MTK madde 15/B uyarınca icra edilebilirlik belgesinin verilmesi harca tabi olmasa da , iptal davası açılırken her halde harç ödenecek, gerekli gider avansı mahkeme veznesine yatırılacaktır.

Gerek HMK gerekse MTK çerçevesinde verilen hakem kararlarının icrası içinse yine Harçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanır. İlamlı icraya başvuru harcı olarak maktu harç, sonrasında takibin konusuna bağlı olarak nispi yahut maktu harç alınacaktır.

5. YABANCI HAKEM KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ

Yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi konusunda Türkiye’de iki düzenleme mevcuttur. Bu düzenlemelerden ilki MÖHUK 60, 61, 62 ve 63. maddelerinde yer alan hükümleridir. Diğeriyse Türkiye’nin katıldığı Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 Tarihli New York Sözleşmesidir[10].

Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de sonuç doğurmaları için öncelikle tanınmaları yahut tenfiz edilmeleri gerekmektedir. Tanıma ve tenfiz birbirlerinden ayrılır. Tanıma, icra edilebilirlikten bağımsız olarak hükmün kabul edilmesine ilişkinken; tenfiz, hakem kararının ya da yabancı mahkeme kararının tenfiz işleminin gerçekleştiği ülkede icra edilebilir olmasını sağlar. Daha iyi anlaşılması açısından, tespit kararları ve inşai yani yenilik doğurucu kararların cebri icra kabiliyetleri olamayacağından tanınmaları yeterli olacakken eda kararlarının icra kabiliyetleri olması gerekmektedir.

Tanıma ve tenfiz işlemleri, yalnızca yabancı mahkeme yahut hakem kararlarına ilişkin olabilir. Bu sebeple hakem kararı niteliğinde olmayan bilirkişi raporları, değerlendirmeler veya ekspertizler tanıma ve tenfize tabi olamaz. Aynı şekilde, hakem kararı niteliğinde olmayan ve uzlaştırıcı, müzakereci, hakem bilirkişi gibi kişilerin vermiş olduğu kararların MÖHUK veya New York Sözleşmesi’ne göre tanınması veya tenfizi mümkün değildir. Bir kararın hakem kararı niteliğinde olup olmadığı, hakem kararının verildiği ülke hukukuna göre belirlenecektir. [11]

Bir önceki paragrafta da belirtildiği üzere, tanıma ve tenfiz birbirlerinden bağımsız kavramlardır. Bu çalışmada hakem kararlarının icra edilebilirliği konusundan bahsedildiğinden, tanımadan ziyada tenfiz kavramının üzerinde durmakta fayda vardır. Zira tenfizden beklenen hukuki yarar, yabancı ilama icra kabiliyeti kazandırılmasıdır.[12] Tenfiz davalarında mahkemeler yalnızca tenfiz ya da iptal koşullarının bulunup bulunmadıklarını incelerler. Davanın esası hakkında inceleme yapılmaz. Bir kararın Türkiye içinde tenfiz davasına konu edilip edilemeyeceği, MÖHUK’un 50, 54 ve 55.2 maddeleri incelendiğinde anlaşılabilecektir.

Yabancı hakem kararları, Türkiye’nin New York Sözleşmesi’ne taraf devletlerden biri olması nedeniyle Türkiye’de bu Sözleşme koşullarınca tenfiz edilebilirler. Fakat Türkiye, söz konusu Sözleşme’ye çekince koyduğundan yalnızca ticari uyuşmazlıklara ve anlaşmaya taraf olan ülkelerden verilen hakem kararlarının tanınması ve tenfizi 1958 tarihli New York Sözleşmesi’ne göre istenebilecektir. Yabancı hakem kararının verildiği ülke Sözleşme tarafı değilse yabancı hakem kararının tanınması ve tenfizi New York Sözleşmesi’ne göre değil MÖHUK hükümlerine göre istenebilecektir.[13]

6. HAKEM KARARLARINA DAYANARAK İLAMLI İCRA TAKİBİ YAPILMASI

Uyuşmazlık konusu bir şeyi vermek, yapmak yahut yapmamak ile ilişkiliyse, İcra İflas Kanunu (“İİK”) hükümlerince ilamlı icraya konu edilebilirler. Hakem kararları tespit ya da inşai karar niteliğindeyse icraya konamazlar, direkt olarak sonuç doğururlar. Bunun nedeni tespit ve inşai davalarının eda davası niteliği taşımıyor olmalarıdır. Fakat tahkim yargılamasının masrafları yine ilamlı icra konusu yapılabilecektir. İİK madde 34 uyarınca, ilamlı icra taleplerinde tüm icra daireleri yetkilidir. Bu madde hakem kararlarının da icrasında geçerlidir.

Yabancı tahkim kararları, yalnızca tenfiz edildikleri takdirde ilamlı icraya konu edilebilirler fakat bu tenfiz edilmemiş kararların ilamsız icraya konu olamayacağı anlamını taşımaz. Zira ilamsız icralarda sebep belirtmek yeterli olup bir belgeye dayanılması gerekmemektedir. Eklemek gerekir ki, tenfiz edilmiş bir hakem kararının ilamsız icraya konu edilmesi ise doktrinde dürüstlük kuralına aykırı olarak yorumlanır. Yargıtay İçtihattı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun aşağıdaki kararı da ilama dayalı bir alacağın ilamsız takip konusu yapılamayacağına ilişkindir.

“Alacaklının bu yöntemi seçmesinin hakkın kötüye kullanılması yasağı (TMK.m.2) kapsamında kaldığı tartışmasızdır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 29 uncu maddesi hukuk yargılaması usulünde de dürüstlük kuralının uygulanacağını hüküm altına almıştır; bu ilkenin icra ve iflas hukukunda da cari olduğu her türlü tereddütten uzaktır.

Açıklanan tüm bu olgular karşısında ilamların genel haciz yolu ile ilamsız takibe konu edilmesinin icra hukukuna ve yargılama tekniğine uygun düşmediği, bu yola başvurmakta alacaklının hukuki yararının bulunmadığı gibi borçlunun hukuki durumunun ağırlaştırıldığı ve taraflar arasındaki menfaatler dengesinin bozulduğu sonucuna varılmış ve içtihatların “ilama dayalı bir alacağın ilamsız takip konusu yapılamayacağı” yönünde birleştirilmesine karar verilmiştir.”(E. 2017/2, K. 2017/3, T. 26.05.2017)

Yargıtay’ın ilamlar bakımından uyguladığı bu görüş, hakem kararları bakımından da uygulanabilir.

SONUÇ

Bu çalışmada öncelikle hakem kararlarının hukuksal niteliği açıklanmış, sonrasında ise kesin ve bağlayıcı olma özelliği üzerinde durulmuştur. Hakem kararlarının kesin ve bağlayıcı olmalarının sonucu ise icra edilebilir olmalarıdır. Bu noktada yabancı unsurlu ve milli hakem kararları arasındaki fark açıklanmaya çalışılmıştır. MTK ve HMK’nın hakem kararlarının icra edilebilirliğine ilişkin hükümleri karşılaştırılmış, yabancı hakem kararlarının icra edilebilirliği içinse MÖHUK ve New York Sözleşmesi’nin maddelerinden bahsedilmiştir.

KAYNAKÇA

  1. Akıncı, Z. (2021). Milletlerarası Tahkim. Vedat Kitapçılık.

2.   Buluttekin, D. (2022). Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre Tahkimin Değerlendirilmesi. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi.

3.   Deynekli, A. (2014). Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizinde Karşılaşılan Sorunlar. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 16.

4.   Hakan Pekcanıtez, H. T. (2023). Gerekçeli Hukuk Muhakemeleri Kanunu. On İki Levha Yayıncılık.

5.   Kaplan, Y. (2002). Milletlerarası Tahkimde Usule Aykırılık. Seçkin Yayıncılık.

6.   Özbek, M. S. (2022). Tahkim Hukuku. Yetkin Yayınları.

7.   Süral, C. (2014). Hakem Kararlarının İcrası ve İptal Davası. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi.


[1] ÖZBEK Mustafa Serdar, Tahkim Hukuku, 2022, s.1735

[2] ÖZBEK, age, s. 1735

[3] ÖZBEK, age, s. 1738

[4] ÖZBEK, age, s. 1738

[5] ÖZBEK, age, s. 1738

[6] SÜRAL Ceyda, Hakem Kararlarının İcrası ve İptal Davası, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2014, s. 1379

[7] AKINCI Ziya, Milletlerarası Tahkim Hukuku, 2021, s.

[8] PEKCANITEZ Hakan, TAŞ KORKMAZ Hülya, MERİÇ Nedim:

  Gerekçeli Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 2023, s. 55

[9] SÜRAL, s. 1378

[10] DEYNEKLİ Adnan, Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizinde Karşılaşılan Sorunlar, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2014, s. 105

[11] AKINCI, age, s.

[12] AKINCI, age, s.

[13] DEYNEKLİ, s. 106

Scroll to Top