MEDENÎ YARGILAMA HUKUKUNDA
KARAR ÇEŞİTLERİ
HALE GÜNDÜZ
İstanbul 2022
ÖZ
Adil yargılanma, usul kesitlerinin doğru tatbik edilmesi ile gerçekleşebilir. Medenî yargılamada verilen kararlar, kimi zaman uyuşmazlığı sona erdirirken kimi zaman bulunduğu safhadan bir sonraki safhaya taşır. Bu sebeple kararların nitelendirilmesi ve niteliğine uygun şekilde işletilmesi, yargılamanın selameti bakımından büyük önem arz eder.
TYPES OF COURT JUDGMENTS
ABSTRACT
Fair trial can occur with the right application of rules / sections of procedure. The judgments given in the scope of civil procedure may either conclude the dispute or carry the same to the next phase from its current situation. Therefore, the qualification / specification and application of the judgments accordingly has a great importance in respect of welfare / fairness of the trial.
KISALTMALAR
C. : Cilt
E. : Esas
HD. : Hukuk Dairesi
K. : Karar
m. : Madde
s. : Sayfa
S. : Sayı
T. : Tarih
vd. : Ve devamı
Y. : Yıl
Yarg. : Yargıtay
BİBLİYOGRAFYA
ATALI, Murat/ERMENEK, İbrahim; Medenî Usul Hukuku, Ankara 2021.
BORAN GÜNEYSU, Nilüfer; “Medenî Usul Hukukunda Karar”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Eskişehir 2010.
KİRAZ, Taylan Özgür; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Getirilen Yenilikler, Ankara 2012.
KURU, Baki; İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, Ankara 2018.
PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/ÖZEKES, Muhammet; Medenî Usul Hukuku, Ankara 2010.
I.GİRİŞ
Uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde nihayete erdirilmesi, mahkemece tesis olunan kararlar suretiyle gerçekleşir. Gerek yargılamanın seyri esnasında ve gerekse yargılama sonunda verilen kararlar uyuşmazlığın hukuka uygun şekilde neticelendirilmesi bakımından büyük önem arz eder. Bu sebeple tarafların mahkemece tesis edilen kararların türleri, haklarında başvuruda bulunulmaları yahut gereklerinin yerine getirilmeleri bakımından incelenmeye değerdir.
Çalışmamızda öncelikle kısaca karar kavramı açıklanmış, ardından karar türleri çeşitli ayrımlara göre tasnif edilmiştir. Ara karar ile nihaî karar arasında ayrım yapıldıktan sonra esasa yönelik, usule yönelik ve davanın konusuz kalması halinde verilen karar ele alınmıştır. Esasa yönelik karar kendi içinde tasnif edilmiştir.
Çalışmamız, değerlendirmelerimizi içeren sonuç bölümü ile nihayete erdirilmiştir.
II.MEDENÎ YARGILAMADA KARAR KAVRAMI
Mahkemece, yargılamanın sona erdirilmesi yahut bir sonraki safhaya geçilmesi için tesisolunan usul işlemi, karardır. Karar uyuşmazlığın usulüne ilişkin olabileceği gibi esasına ilişkin de olabilir[1]. Bununla birlikte uyuşmazlığın esasına ilişkin bir sonraki safhaya geçilmek üzere karar verilebileceği gibi, usulüne ilişkin bir meselede de aynı biçimde karar verilebilir. Keza yargılama usule yönelik bir problemin çözümü ile sonlandırılabileceği gibi esastan da çözümlenebilir.
III.KARARLARIN TASNİFİ
A.Ara Karar
Yargılamayı sona erdirme amacı gütmeksizin, hâkimin davadan el çekmeden uyuşmazlığı bir sonraki safhaya taşıdığı karar, ara karardır[2]. Ara kararlar, yargılamaya ilişkin ön sorunları çözüme kavuşturur[3]. Hâkim, ara kararından kural olarak dönebilir. Zira kurulan ara karar ile kural olarak taraflardan biri usulî kazanılmış hak elde etmez. Örneğin hâkim, yetki itirazını öncelikle reddedip daha sonra bu karardan dönerek yetkisizlik kararı verebilir. Hâkimin ara karardan dönmesi, kendiliğinden olabileceği gibi tarafların talebinin değerlendirilmesi ile de söz konusu olabilir[4].
Taraflardan biri, ara karar ile usulî kazanılmış hak elde etmiş ise hâkim bu ara karardan dönemez. Örneğin, Yargıtay’ın bozma kararına uyulmasından sonra, bozma kararından dönülerek direnme kararı verilemez. Zira uyma kararı ile uyma kararı lehine olan taraf usulî kazanılmış hak elde etmiştir. Hakeza hâkim bir tarafa kesin süre verdiğinde de karşı taraf lehine usulî kazanılmış hak doğar. Bu sebeple hâkim kesin süreyi daha sonra uzatamaz.
Ara karar, hâkimi davadan el çektirmediği için yalnız başına istinaf edilemez. Taraflar ancak nihaî karar ile birlikte istinaf yoluna başvurabilir. Medenî yargılama hukukumuzda ara kararlar için kabul edilmiş bir kanun yolu bulunmamaktadır. Ancak taraflar ara karardan dönülmesini mahkemeden talep edebilir[5].
B.Nihaî Karar
Yargılamayı nihayete erdiren, hâkimin davadan el çekmesi sonucunu meydana getiren karar, nihaî karardır. Nihaî karar, esasa ilişkin olabileceği gibi usule ilişkin de olabilir. Örneğin boşanma kararı, görevsizlik kararı nihaî karardır. Hâkim, nihaî karar ile davadan el çeker. Dolayısıyla nihaî kararından dönemez ve nihaî kararını değiştiremez. Ancak nihaî kararlar kural olarak istinaf edilebilir.
1.Esas Hakkında Nihaî Karar
Yargılamayı sona erdiren esas hakkında verilen nihaî karar, hükümdür. Hâkim davada ileri sürülen talepleri inceler, söz konusu taleplerin kabulüne yahut reddine karar verir[6]. Hüküm, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan sona erdirir ve böylece taraflar arasında yeniden aynı dava sebebine dayalı olarak dava açılamaz. Açılması halinde dava kesin hüküm nedeniyle reddolunur[7]. Nihaî kararlar, üçe ayrılır:
a.Eda Kararı
Davalının yargılama sonucunda bir şeyi verme, yapma yahut yapmama sonucuna maruz kaldığı dava türü, eda davasıdır. Eda davasının sonunda verilen kabul hükmü eda kararıdır. Örneğin, davalının davacıya para ödemeye mahkum olunması, eda kararıdır.
b.Tespit Kararı
Bir hukuki ilişkinin varlığını yahut yokluğunu ortaya koymayı amaçlayan dava, tespit davasıdır. Tespit davasının sonucunda verilen karar, tespit kararıdır. Bununla birlikte diğer dava türlerinde verilen red kararları da tespit kararıdır[8]. Davanın konusuz kalması halinde verilen karar da tespit hükmü niteliğindedir.
c.İnşaî Karar
Bir hukuki durumun kurulmasına, kaldırılmasına, değiştirilmesine yahut bozulmasına yol açan dava türü, inşaî davadır. İnşaî davayı nihayete erdiren karar, inşaî karardır. İnşai dava ile verilen karar, kural olarak geleceğe etkilidir[9].
2.Usule Yönelik Nihaî Karar
Yargılamayı sona erdiren ancak uyuşmazlığı çözüme kavuşturmayan karar, usule yönelik nihaî karardır. Usule yönelik nihai karar ile usule ilişkin sorunlar çözüme kavuşturulur. Uyuşmazlık maddî hukuk bakımından değil, usul hukukuna dayalı olarak sona erer[10]. Nitekim usule yönelik nihaî karar, yalnız ilgili olduğu usul sorunu bakımından maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmektedir[11]. Davanın usul yönünden reddi gerekmekte ise hem usul hem de esas yönünden red kararı verilemez[12]. Zira davada usul yönünden red sebepleri bulunmakta ise davanın esasına geçilemez.
Kanunumuz usule ilişkin nihaî kararlara yönelik doğrudan bir düzenleme barındırmamakta ancak hükme yönelik hususların uygun düştüğü ölçüde bu kararlar hakkında da uygulanacağı düzenlenmiştir. Kanunumuz, nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceğini belirterek usul ile esas yönünden bir ayrım yapmamıştır. Buradan hareketle usule yönelik nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği sonucuna varılmaktadır.
3.Davanın Konusuz Kalması
Bazı hâllerde davanın devam ederken konusuz kalması mümkündür. Örneğin uyuşmazlık konusu borç ifa edilmiş olabilir. Dava konusu taşınır mal teslim edilmiş olabilir. Bu durumda mahkemece “davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek olmadığına karar” verilir.
Yeni düzenlenen bir kanun, ortaya konan içtihadı birleştirme kararı yahut Anayasa Mahkemesi kararı ile de dava konusuz kalabilir. Davanın devamı sırasında davacı ile davalı sıfatlarının birleşmesi halinde de davanın konusuz kalmasından söz edilir.
Asıl talep konusuz kalırsa mahkemece talebin geri kalan bölümü için yargılamaya devam edilerek karar verilmesi gerekir. Nitekim objektif dava birleşmesinde de taleplerden bir kısmı konusuz kalmış ise hâkim diğer talepler hakkında yargılamaya devam ederek hüküm verir[13]. Dava konusuz kalmış olsa da fer’i talepler yönünden yargılamaya devam edilir.
Davanın konusuz kalması halinde yargılama giderlerine davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre hükmedilir. Bununla birlikte yeni ortaya konan bir kanun nedeniyle dava konusuz kalır ise yargılama giderleri tarafların üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretine hükmolunmaz. Davanın konusuz kalması halinde verilen karar kanun yoluna taşınabilir.
SONUÇ
Karar, mahkemece yargılamanın sona erdirilmesi yahut bir sonraki aşamaya geçilmesi amacıyla tesis olunan usul işlemidir. Adil yargılanmadan söz edilebilmesi için kararların doğru şekilde analiz edilmesi ve başvuru yollarının işletilmesi gerekmektedir.
Mahkemece tesis olunan karar, uyuşmazlığı usulden sona erdirmiş olabileceği gibi esastan da neticelendirmiş olabilir. Yahut uyuşmazlığın devamı sırasında uyuşmazlık konusu ortadan kalkmış olabilir. Uyuşmazlığın esasına yönelik kararlar; tarafları bir şey vermeye, yapmaya yahut yapmamaya sevk edebileceği gibi bir hukuki ilişkinin varlığını yahut yokluğunu ortaya koymayı amaçlayabilir. Diğer yandan bir hukuki durumun kurulması, kaldırılması, değiştirilmesi yahut bozulması halinde de meydana gelen bu yeni durum hakkında karar verilmesi mümkündür. Uyuşmazlığın usulüne yönelik bir problem mevcutsa öncelikle bu problemin giderilmesi gerekmekte olup anılan ihtimalde hem usule hem de esasa yönelik karar verilemez. Uyuşmazlığın devamı sırasında uyuşmazlık konusunun ortadan kalkması halinde ise mahkeme, davanın karar verilmesine gerek olmadığına dair karar verir. Tüm bu karar çeşitleri yargılamanın akıbetine yön vermekte olup mahkemece ortaya konan en kritik usul işlemleridir.
[1] ATALI, Murat/ERMENEK, İbrahim; Medenî Usul Hukuku, Ankara 2021, s. 293.
[2] KURU, Baki; İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, Ankara 2018, s. 338; PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/ÖZEKES, Muhammet; Medenî Usul Hukuku, Ankara 2010, s. 511; “…Türk hukuk uygulamasında yer alan deyimi ile ara kararları, yargılamaya son vermeyen, bikâkis onu yürütmeye, ilerletmeye yarayan kararlardır. Örneğin; görev, yetki itirazlarının reddine, bir delilin kabule şayan bulunup bulunmadığına, zamanaşımı savunmasının reddine ilişkin kararlar bu niteliktedir. Bütün bu kararların ortak niteliği, hâkimin bu ara kararları ile işten elini çekmeyip, davaya devam etmesidir…” Yarg. 4. HD., 27.6.1978 T.
[3] BORAN GÜNEYSU, Nilüfer; “Medenî Usul Hukukunda Karar”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Eskişehir 2010, s. 123.
[4] KURU, s. 339.
[5] KURU, s. 339.
[6] BORAN GÜNEYSU, s. 92.
[7] “Bir dava bakımından, başka bir dava sonunda verilmiş ve usulen kesinleşmiş hükmün, kesin hüküm sayılabilmesi için; her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı/bir olması gerekir.” KİRAZ, Taylan Özgür; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Getirilen Yenilikler, Ankara 2012, s.78.
[8] “Davanın özü eda davası olup her eda davası aynı zamanda içinde tespit talebini de barındırmaktadır. Esasen, açılacak eda davası sonucunda verilecek karar ile de, bu davada iddia edilen tespit hüküm altına alınacaktır. Hal böyle iken, feragat nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekirken ücret farkı talebinin reddine, muvazaa tespitinin ise kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” Yarg. 9. HD., 2021/6683 E., 2021/11220 K.
[9] “Somut olaya gelince; davanın açıldığı tarih itibariyle davacı kayıt maliki olup, Türk Medeni Kanunun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayandığı ve dava tarihinden geriye doğru ecrimisil talebinde bulunduğu, her ne kadar davalılar yargılama sırasında kesinleşen Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 01.10.2010 tarihli, 2008/189 Esas, 2010/294 Karar sayılı kararına istinaden çekişme konusu bağımsız bölümde davacı ile birlikte paydaş haline gelmiş iseler de, anılan kararın yukarıda açıklandığı üzere inşai (yenilik doğurucu) nitelikte olup, geriye doğru yürümeyeceği ve kesinleşmesinden sonra sonuçlarını doğuracağı açıktır.” Yarg. 1. HD., 2013/13788 E., 2014/16102 K.
[10] BORAN GÜNEYSU, s. 89.
[11] “…Kesin hüküm ancak mevzuunu teşkil eden hususlar hakkında muteberdir (HUMK md. 237/1). Usule ilişkin nihai kararlar sadece ilişkin oldukları usul sorunu hakkında kesin hüküm teşkil etmektedir. Davanın esası hakkında (maddî anlamda) kesin hüküm oluşturmaz.” Yarg. 2. HD, 21.3.2002, 3041/4000.
[12] “Bir davada usul yönünden ret sebepleri var ise davanın usulden reddine karar verilmekle yetinilmesi gerekir. Davanın hem usulden hem de esastan reddine karar verilmesi mümkün olmadığı” Yarg. 13. HD., 9.3.2017 T., 37963/2981.
[13] KURU, s. 342.