Danışman Avukatlarımızdan Hale Gündüz’ün; “Koronavirüs Salgınının İş Sözleşmelerine Aşırı İfa Güçlüğü ve İfa İmkansızlığı Hükümleri Çerçevesinde Etkisi” başlıklı makalesine buradan ulaşabilirsiniz.

KORONAVİRÜS SALGINININ İŞ SÖZLEŞMELERİNE AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ VE İFA İMKÂNSIZLIĞI HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE ETKİSİ

HALE GÜNDÜZ

İstanbul 2022

ÖZ

İşçi ile işveren arasındaki özel ilişki, önemi itibarıyla ayrı bir hukuk dalının ortaya konulması ihtiyacını doğurmuştur. Kendi ilkelerini var eden bu ilişkide, tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanan kurallar geçerli olmakla birlikte yalnızca bu ilişkiye has kurallar da meydana getirilmiştir. Uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanan Borçlar Hukukunun aşırı ifa güçlüğü ve ifa imkânsızlığı kurumları, işçi ile işveren arasındaki ilişkide de kendini göstermiş, ancak bu özel ilişkinin ihtiyaçları doğrultusunda başkaca hükümler de düzenlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen koronavirüs salgını ise işçi ile işveren arasındaki ilişkide Borçlar Hukukunun aşırı ifa güçlüğü ve ifa imkânsızlığı kurumlarının uygulama kapsamına girmiş, bununla birlikte salgının etkilerinin azaltılması bakımından İş Hukuku Mevzuatında özel hükümlerin düzenlenmesine sebebiyet vermiştir.

ABSTRACT

The special relationship between the employee and employer has led to the necessity of putting forth a separate -in terms of its importance- branch of law. Although the principles which are also applicable to all of the private law relations are valid in the aforementioned relationship between the employee and employer, solely unique principles to the same are also created, too. The concepts of the fulfillment / performance hardship and the impossibility of fulfillment / performance under the framework of the Law of Obligations which are implemented to all of the special law relationships -if applicable- has also shown itself in the relationship between the employee and employer, however some other provisions are regulated as well, in accordance with the necessities of this special relationship. The coronavirus outbreak which is declared pandemic by the World Health Organization, has been included in the scope of application of the concepts of the fulfillment / performance hardship and the impossibility of fulfillment / performance under the Law of Obligations in terms of the relationship between the employee and employer and on the other hand, the same (coronavirus outbreak) has led to the regulation of special provisions under the Labor Law Legislation in order to mitigate the effects of the outbreak.

KISALTMALAR

C.                                : Cilt

m.                                : Madde

MÜHF-HAD              : Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi

s.                                 : Sayfa

S.                                : Sayı

SOBİDER                  : Sosyal Bilimler Dergisi

SÜHFD                      : Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

TBK.                           : Türk Borçlar Kanunu

TMK.                          : Türk Medenî Kanunu

vd.                               : Ve devamı

Y.                                : Yıl

I.)GİRİŞ

Koronavirüs salgını, tüm dünyayı sararak insan hayatının neredeyse her alanında etkisini göstermiştir. Nitekim bireylerin gerek bedensel ve gerek ruhsal yönden iyilik halinde bulunmaları gelir güvenceleri ile doğrudan ilgilidir. Gelir güvencesinin mümkün kılınması ise istikrarlı bir istihdam düzeni ile mümkün olur. Dolayısıyla koronavirüs salgınının istihdam düzenine olumsuz etkilerini azaltmak, nihayetinde insan sağlığının korunması açısından büyük önem arz etmektedir. Anılan amacın gerçekleştirilmesi için hukuk düzenimizde var olan kurumların incelenmesi ve yenilerinin türetilmesi son derece elzemdir.

Çalışmamızın amacı, koronavirüs salgınının iş ilişkilerine olumsuz etkilerini azaltmak yönünden hukukumuzda mevcut bulunan aşırı ifa güçlüğü ile ifa imkânsızlığı kurumlarını incelemek ve söz konusu kurumların nasıl uygulanacağı hususunda bir değerlendirme ortaya koymaktır. Nitekim tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanan hükümlerin iş ilişkisinde nasıl vücut bulacağı ve iş ilişkisinin kendine has yapısı çerçevesinde ortaya konan uygulamalar ele alınmaya muhtaçtır.

Çalışmamızın ilk bölümünde, Borçlar Hukukunun aşırı ifa güçlüğü kurumu genel hatlarıyla açıklanmış, anılan kurumun şartlarına yer verilmiştir.  Daha sonra söz konusu kurumun iş ilişkisinde nasıl uygulanacağı özellikle koronavirüs salgınının etkileri kapsamında değerlendirilmiştir. Çalışmamızın diğer bölümünde ise Borçlar Hukukunun ifa imkânsızlığı kurumu açıklanmış, kurumun koşullarına değinilmiştir. Ardından ilgili kurumun iş ilişkisinde nasıl yer edeceği salgın etkileri özelinde değerlendirilmiştir. Çalışmamız, ulaştığımız noktaların ele alındığı sonuç bölümü ile nihayete erdirilmiştir.

II.)AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ

A.)Genel Olarak

Hukukumuzun temel prensiplerinden biri sözleşme özgürlüğüdür. Bu prensip, tarafların borç ilişkilerini kendi iradeleri ile özgür biçimde belirleyebilmelerine olanak verir. Ancak söz konusu borç ilişkisinin sınırları çizilirken mevcut olmayan ve daha sonra ortaya çıkması da öngörülemeyen hallerin gündeme gelmesi mümkündür. Anılan ihtimalde, taraflardan farklı koşullar altında belirlemiş oldukları kurallara riayet etmelerini beklemek hakkaniyetle bağdaşmayabilir. İşte bu noktada hukuk, tarafların farklı koşullar altında belirlemiş oldukları kurallara müdahale ederek sözleşme sınırlarını günceller. Böylece tarafların sözleşme ile varmak istedikleri amaç hakkaniyetli biçimde korunmuş olur. Nitekim sözleşme kurulmadan önce mevcut olan dengenin değişen koşullar altında varlığını yitirmemesi gerekir[1].

Hukukun taraflarca çizilen kurallara itibar etmesi kural, müdahale etmesi istisnadır. Söz konusu istisnanın uygulanabilmesi için kanunda belirlenen koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. Kanunumuzda sözleşmenin değişen koşullara göre güncellenmesi, müstakil bir madde ile düzenlenmiş ve TMK. m. 2’nin ortaya koyduğu dürüstlük kuralının yansıması belirginleştirilmiştir[2]. Anılan koşullar; sözleşme kurulurken mevcut olmayan durumun taraflarca öngörülemez olması, bu duruma borçlunun sebebiyet vermemiş olması ve değişen koşullar altında ifanın borçludan istenmesinin dürüstlük ile bağdaşmaması, borçlunun da buna rağmen edimini ifa etmemiş yahut değişen koşulların güncellenmesine ilişkin haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmasıdır.

Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde aşırı ifa güçlüğünün ortaya çıkması, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasını gündeme getirir. Sözleşmenin uyarlanması ise; içeriğinde güncelleme yapılması, süresinin uzatılması yahut kısaltılması ve nihayet sona erdirilmesi şeklinde sağlanır. Koşullar oluştuğunda taraflar anlaşarak sözleşmeyi uyarlayabilirler. Ancak bunun mümkün olmaması halinde dava yoluyla uyarlamanın sağlanması mümkündür. Sözleşmenin uyarlanamaması halinde, dönme yahut fesih şeklinde sona erme söz konusu olur.

B.)Koşulları

1.)Taraflarca Öngörülemez Değişikliklerin Ortaya Çıkması

Taraflar sözleşme özgürlüğü çerçevesinde hukuken geçerli bir sözleşme ortaya koyarken, işbu sözleşmenin değişen koşullara nasıl uyarlanacağı hususunda da düzenlemeler getirebilirler. Kanunun emredici hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla tarafların ortaya koymuş olduğu böylesi düzenlemelere de itibar edilerek, değişen koşullar tarafların belirlemiş olduğu hükümler çerçevesinde güncellenir. Söz konusu hükümlerin kapsamını aşan durumlarda ise kanunun uygulaması gündeme gelir[3].

Değişen koşullar, taraflarca sözleşme kurulduğu esnada öngörülebilir düzeyde ise taraflardan söz konusu değişime ilişkin tedbir almaları ve bu hususta düzenlemelere yer vermeleri beklenir. Öngörülebilir nitelikte değişecek koşullar altında sözleşme hükümlerinin nasıl uygulanacağına ilişkin düzenlemelere yer vermeyen tarafların maruz kalacağı yaptırım, tedbirsiz yaklaşımlarına katlanmalarıdır. Ancak değişen koşul öngörülebilir olsa da değişikliğin sözleşmeye etkisi öngörülemez düzeyde ise sözleşme koşullarının Borçlar Kanunu hükümlerine dayanılarak güncellenmesi mümkündür[4].

Kanunun aradığı öngörülemezlik, objektif düzeyde olup dürüstlük kuralından yola çıkılarak tespit edilebilir. Tarafların konumları, uzmanlık seviyeleri de bu noktada nazara alınması gereken kriterlerdendir.

2.)İfayı Güçleştiren Durumun Borçludan Kaynaklanmayan Bir Sebeple Ortaya Çıkması

Doktrinde sözleşmenin değişen koşullar karşısında güncellenebilmesi için, koşulların değişmesinde borçlunun kusurunun bulunmaması gerektiği ifade edilmektedir[5]. Bizim de katıldığımız aksi görüşe göre ise ifayı güçleştiren durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebebe dayanması, kusurdan daha üst bir kavramdır[6]. Borçlu, durum değişikliğine sebep olmamakla birlikte değişikliğe ilişkin gerekli tedbirleri de almalı, vakit kaybetmeksizin karşı tarafa da bildirimde bulunmalıdır.

3.)İfanın Talep Edilmesinin Dürüstlük Kuralı İle Bağdaşmaması

Borç ilişkileri, içerisinde muhakkak bir risk barındırmaktadır. Bu noktada sözleşmelerde ortaya çıkan her türlü rizikonun güncel duruma uyarlanması mümkün değildir. Taraflar gelecekte meydana gelebilecek rizikolara ilişkin gerekli tedbirleri almadıkları takdirde katlanma yükümlülüğü altındadırlar. Kanunun uyarlama imkânı verdiği durum değişikliği ise, borçludan ifanın beklenmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacak düzeyde olmasıdır[7]. Söz konusu risk, ortalama riski aşmakta, borçlunun yükünü hakkaniyetsiz biçimde ağırlaştırmaktadır. Meydana gelen durum değişikliğinin uyarlanabilmesi için borçlunun yükü maddi yahut manevi şekilde güçleşebilir. Bu kapsamda borçlunun manevi yükünün artması halinde de sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması söz konusu olabilir.

4.)İfanın Gerçekleşmemiş Yahut Değişen Koşulların Güncellenmesine İlişkin Hakların Saklı Tutularak Gerçekleşmiş Olması

Kanunun açıkça ifade ettiği üzere sözleşmenin değişen koşullara uyarlanabilmesi için ifanın henüz gerçekleşmemiş olması yahut borçlunun koşullar değişmesi halinde sahip olacağı hakları saklı tutarak ifada bulunması gerekmektedir. Nitekim kayıtsız şartsız ifanın gerçekleşmesi aynı zamanda değişen koşullara rağmen ifanın mümkün ve yerine getirilebilir olduğunun kabulüdür. Dolayısıyla değişen koşullara karşın ifanın kayıtsız şekilde gerçekleştirilmesi halinde sonradan sözleşmenin uyarlanmasından söz edilemez[8]. Keza edimlerin yerine getirilmesi ile sözleşme ilişkisi de son bulur. Tüm bunlarla birlikte borç ifa edilmiş olsa da icra tehdidi gibi sebeplerle gerçekleştirilmiş olabileceğinden, geriye dönük uyarlanması gerektiğini savunan yazarlar da bulunmaktadır[9].  

C.)Koronavirüs Salgınının İş Sözleşmesinde Aşırı İfa Güçlüğü Penceresinden Değerlendirilmesi

Koronavirüs salgını, toplumsal yaşamın her alanında etkisini hissettirdiği gibi bireylerin iş ilişkilerini de derinden etkilemiştir. Zira bir yandan bireylerin gelir güvencesine duyduğu ihtiyaç bu süreçte önemini arttırırken, diğer yandan gelir akışının sağlanması için gerekli olan iş hacminde daralma yaşanmıştır. Bir yanda sokağa çıkma yasağına tabi olan işçiler, diğer yanda faaliyetlerinin durdurulmasına karar verilen işletmeler yer almış, gelir elde edilerek istihdamın korunması epey zorlaşmıştır. Tüm bunlarla birlikte salgın, bütün sektörleri aynı düzeyde etkilememiş, iş hacmini genişlettiği yahut artma ya da azalmaya sebebiyet vermediği iş ilişkileri de olmuştur. Koronavirüs salgınının yarattığı etkilerin tespit edilmesi, taraflar arasındaki somut iş ilişkisinin mahiyetinin irdelenmesi ile mümkündür.

Koronavirüs salgınının iş ilişkisinde “aşırı ifa güçlüğü” yaratıp yaratmadığı, ilgili kurum koşullarının somut olay nezdinde değerlendirilmesi ile anlaşılabilir. Öncelikle anılan salgının, iş ilişkisi taraflarınca öngörülemez nitelikte olduğu tüm toplumun malumudur. Nitekim gerek işletme faaliyeti ve gerekse iş ilişkisinin tarafları ile hiçbir irtibatı bulunmayıp dış kuvvetler neticesinde ortaya çıkmıştır.  Ne işçi ne de işveren, ifayı güçleştiren olgunun ortaya çıkmasına sebep olmamıştır.

Aşırı ifa güçlüğünden söz edilebilmesi için bir diğer koşul, borçludan ifayı gerçekleştirmesini beklemenin dürüstlük kuralları ile bağdaşmayacağıdır. Bu noktada farklı iş ilişkilerinde bu koşulun yansımasının değişkenlik arz ettiği görülmektedir. Her ne kadar koronavirüs salgını işçi yahut işverenden kaynaklanan bir sebeple ortaya çıkmamış ve taraflarca öngörülemez nitelikte olsa da birtakım iş ilişkilerini son derece olumlu şekilde etkilemiş ve iş hacmini oldukça genişletmiştir. Lojistik, elektronik ticaret gibi alanlarda iş hacmi fazlasıyla artmış olup işverenin ücret ödeme borcunun ifasının kendisinden beklenemeyeceği söylenemez. Diğer yandan lokantalar idari kararla kapatılmış, bir dönem faaliyetleri tamamen yasaklanmış, bir dönem de yalnızca paket servis şeklinde çalışmalarına izin verilmiştir. Somut iş ilişkisi incelendiğinde iş hacminin oldukça daraldığı görülecek ve işverenin tam kapasite çalıştığı dönem üstlendiği ücret ödeme borcunun, kapasitesini yarıladığı hatta boşalttığı dönemde dahi aynı düzeyde mevcut olması dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz. Dolayısıyla iş ilişkisinde koronavirüs salgınının aşırı ifa güçlüğüne sebebiyet verebilmesi bakımından faaliyet alanı büyük önem arz etmektedir.  Salgına rağmen, işveren başta ücret ödeme borcu olmak üzere üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmiş ve getirmeye devam etmekte ise aşırı ifa güçlüğünden söz etmek mümkün olmaz. Bu noktada işverenin ifanın güçleşmiş olması nedeniyle daha önce yerine getirdiği edimlerin uyarlanmasını talep etme imkânı bulunmamaktadır. Ancak iş ilişkisi süreklilik arz ettiğinden gelecek döneme ilişkin uyarlama yapılması mümkündür.

Medenî Kanun’un 5. Maddesinden hareketle, Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan uyarlamaya ilişkin hükümler, sözleşme içeriğine uygun düşmesi halinde tüm özel borç ilişkilerine uygulanır[10]. Bununla birlikte Borçlar Kanunu’nun 435. maddesi, sözleşmenin belirli koşulların ortaya çıkması halinde taraflarca feshini düzenlemiştir. İş Kanunu’nun 18 ve 25. maddeleri de ilgili değişikliklerin meydana gelmesi halinde feshin sonuçlarına yer vermektedir. Anılan hükümler meydana gelen değişikliklerin ağırlığına göre feshe çeşitli sonuçlar yüklemiştir.

İş ilişkisinin koşullarında meydana gelen değişikliğin sözleşmeye yansıması, İş Kanunu’nun 22. maddesinde düzenlenen çalışma koşullarında esaslı değişiklik müessesesine de vücut verdiğinden, ilgili kurumun kapsamına değinerek iş sözleşmenin uyarlanmasından farkını açıklamak gerekmektedir. Çalışma koşullarında esaslı değişiklik, taraflarca öngörülemez bir hadiseden kaynaklanmak durumunda olmayıp iş ilişkisinde işçinin yükleneceği hak ve borçlarda değişiklik olması halinde yazılı rızası alınmak suretiyle gerçekleştirilen bir uygulamadır. İş sözleşmesinin uyarlanması ise, taraflarca öngörülemez ve kendi kusurlarına yüklenemez bir sebepten taraflar arasındaki dengeyi aşırı ölçüde bozarak bir tarafın durumunu ağırlaştırması sonucu uygulanır.

III.)İFA İMKÂNSIZLIĞI

A.)Genel Olarak

Borcun yerine getirilmesinin mümkün olmaması, imkânsızlık kavramını gündeme getirir. İmkânsızlığın hukuki sonucunun tespitinde, hangi aşamada meydana geldiği hususu önem arz etmektedir. Borcun ifası başlangıçtan itibaren imkânsız ise meydana gelecek hukuki sonuç, sözleşmenin hükümsüzlüğüdür. Borcun ifası sözleşme kurulduktan sonra imkânsız hale gelmişse borçlunun sorumluluğu kusuruna göre belirlenir. İmkânsızlık, borçlunun kusurlu davranışı sonucu ortaya çıkmışsa borca aykırılık söz konusu olur ve tazmin borcu doğar. Ancak borçlunun kusurundan bahsedilmiyor ise borç sona ermektedir.

Borcun imkânsızlık nedeniyle sona ermesi halinde karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme ilişkisi söz konusu ise ve taraflardan biri kendi borcunu ifa ettikten sonra karşı edim imkânsızlaşmışsa, ifası imkânsızlaşan edimin borçlusu, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde aldıklarını iade etmekle yükümlüdür. Ancak iadenin gerçekleşmesi kanunda bu hususta bir istisnanın düzenlenmemiş olmasına bağlıdır[11].

İfanın imkânsızlaşması halinde borçlunun sorumluluktan kurtulmak için karşı tarafa derhal bildirimde bulunması ve gerekli önlemleri alması gerekir. Borçlunun bu yükümlülüklerine aykırı davranması halinde alacaklının zararı gündeme gelirse, borçlu bu zararı karşılamakla mükelleftir.

B.)Koşulları

1.)İfanın İmkânsız Hale Gelmiş Olması

İfa mümkün olduğu müddetçe borç ilişkisinin sona erdiğinden söz edilemez. İfanın imkânsız hale gelmesi, hiçbir ihtimalde ve hiçbir kimse tarafından yerine getirilememesi halidir. Bununla birlikte, borç ilişkisi kurulduktan sonra meydana gelen olay cins borçlarını imkânsızlaştırmaz. Örneğin bir depoda bulunan boş kâğıtların yanması, başkaca bir yerden temin edilme imkânı devam ettiği müddetçe imkânsızlığa sebebiyet vermez.

İmkânsızlığın süreklilik arz edip etmediğinin tespiti son derece önemlidir. Zira süreklilik arz etmiyorsa sözleşmenin amacı, tarafların imkânsızlığın ortadan kalkmasını beklemesinin dürüstlük kuralı sınırlarında olup olmadığı değerlendirilmelidir. Alacaklının bu süreye katlanmasının kendisinden beklenemeyeceği ihtimalde kesin imkânsızlık söz konusu olur ve alacaklı, karşı tarafa süre tanımaksızın sözleşmeden dönebilir. İmkânsızlığın geçici olduğu ihtimalde alacaklı borçluya süre tanıyarak sözleşmeden dönebilir.

Borcun ifasının, tamamen değil bir kısım için imkânsızlaşması mümkündür. Söz konusu imkânsızlaşan kısmın sözleşme ilişkisi kurulmadan önce öngörülse idi sözleşmenin kurulmayacak olduğu ihtimalde, borcun tamamen imkânsızlaştığından söz edilir.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ifası imkânsızlaşan edimin alacaklısı, kısmi ifaya razı olursa borçlu imkânsızlaşan kısım kadar borcundan kurtulur. Fakat alacaklının kısmi ifaya razı olmaması ve edimin bölünebilir nitelikte olmaması halinde, borcun tamamı sona erer.

2.)İmkânsızlığın Sözleşme Kurulduktan Sonra Ortaya Çıkmış Olması

Borcun imkânsızlık nedeniyle sona erdiğinden söz edilebilmesi için başlangıçta mevcut olmayan bir hadisenin ortaya çıkması gerekir. Zira sözleşmenin kurulduğu esnada imkânsızlık bulunmakta ise geçerli bir borç ilişkisinden söz edilemez ve sözleşme, kesin hükümsüzdür. Dolayısıyla iş sözleşmesinde borcun imkânsız hale geldiğinden söz edilebilmesi için de ifayı imkânsız hale getiren olgunun sözleşme kurulurken mevcut olmaması gerekir.

3.)Borçlunun Kusursuz Olması

Borcun imkânsızlık nedeniyle sona erebilmesi için, meydana gelen olayın borçlunun kusuru ile doğmamış olması gerekir. Zira bu noktada sözleşme ile kararlaştırılan edimin yerine getirilmesi mümkün olmasa da söz konusu duruma borçlunun kusuru sebebiyet verdiğinden ifanın konusu alacaklının uğradığı zararın tazmini ile değişecektir. Bu nedenle borç sona ermemiş, borca aykırılık gündeme gelmiş olacaktır.

C.)Koronavirüs Salgınının İş Sözleşmesinde İfa İmkânsızlığı Penceresinden Değerlendirilmesi

Koronavirüs salgınının, çeşitli iş ilişkilerinde yansımalarının değişkenlik arz ettiğine değinmiş idik. Salgının iş ilişkisinde ifa imkânsızlığına sebebiyet vermesi hususunun incelenmesi için[12], anılan kurum şartlarının somut iş ilişkisinde gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenmelidir.

Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik”, işverenden kaynaklanmayan, meydana gelmesi öngörülemeyen, meydana geldiğinde etkilerinin ortadan kaldırılması mümkün olmayan, faaliyetin kısmen ya da tamamen durdurulmasına yol açan dışsal olayları “zorlayıcı sebep” olarak tanımlamıştır[13]. İş ilişkisinin konusu olan faaliyetin tamamen ya da kısmen durması ise ifayı imkânsızlaştırmaktadır. Bununla birlikte ifanın imkânsızlaştığından söz edilebilmesi için; faaliyeti durduran sebebin sonradan, taraflarca öngörülemez şekilde ve edim borçlusuna yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkmış olması gerekmektedir.

İş Hukukunda zorlayıcı sebep, sözleşmenin doğrudan sona ermesini sağlamayıp ifanın geçici olarak imkânsızlaşmasından söz edilmesi halinde iş sözleşmesi askıya alınır. İfa sürekli olarak imkânsızlaşmış ise sözleşmenin feshi gündeme gelir. İş Kanunu’nun 24/III ile 25/III maddelerine göre, ifa imkânsızlığı bir haftayı aşıyorsa sözleşmeyi fesih hakkı doğar. İşçinin çalıştığı işyerinde edimin ifası bir haftadan uzun süre imkânsızlaşmışsa işçi açısından haklı nedenle fesih hakkı, işçinin iş görme edimini yerine getirmesinin bir haftadan uzun bir süre imkânsızlaşması halinde işverenin haklı nedenle fesih hakkı gündeme gelir. Ancak imkânsızlık iki taraf için de geçerli ise sözleşmenin bu sebeple feshedilemeyeceğinin kabulü gerekir. Örneğin çalışığı lokanta idari kararla kapatılan işçinin iş sözleşmesini feshedebilmesi için kendisinin de karantinada bulunmaması gerekir. Kendisi karantinada olmadığı halde iş yeri kapanan işçi, fesih hakkını kullanabilir[14].

Koronavirüs salgını, “7244 sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”da zorlayıcı sebep gerekçesi olarak kabul edilmiştir. Bu noktada salgının somut iş ilişkisini ne ölçüde etkilediği de değerlendirilmeli, faaliyet kapsamının ne ölçüde etkilendiği nazara alınmalıdır.

TBK.’nın 409. maddesine göre, işçinin kanunda yer alan sebeplerle kısa bir süre için iş görememesi halinde, işveren tarafından hakkaniyete uygun düştüğü ölçüde ücret ödemesi yapılır. Dolayısıyla belirtilen şekilde ifa imkânsızlığının ortaya çıkması halinde işverence uygun miktarda ödeme yapılacağı düzenlenmiştir[15]. Nitekim bu husus İş Kanunu’nun 40. maddesinde iş görememe durumunun ortaya çıkması halinde bir haftaya kadar her gün için yarım olmak üzere ücret ödeneceği düzenlenmiştir.

Salgın nedeniyle tedavi kapsamında karantinada olan işçiler bakımından da ifa imkânsızlığı söz konusu olur. Bu durumda kanunda belirtilen şartların mevcut olması halinde Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Sokağa çıkma yasakları ise, işin uzaktan yürütülmediği ihtimalde her iki taraf bakımından da geçici imkânsızlığa yol açmaktadır. Bu nedenle İş Kanunu’nun 40. maddesi gereği işçiye bir haftaya kadar yarı ücret ödenmelidir.  

Altmış beş yaşın üzerinde ve kronik rahatsızlığı olan işçilerin sokağa çıkma yasağı bir haftadan uzun sürmesi halinde işveren, 25/III maddesine dayanarak sözleşmeyi feshedebilir. Ancak bu kapsamda bir haftaya kadar olan yarı ücretini ödemekle yükümlüdür[16].

SONUÇ

            Her ne kadar tüm özel hukuk ilişkilerine uygun düştüğü takdirde uygulanmak üzere Borçlar Hukuku kurumları mevcut olsa da işçi ile işveren arasındaki hassas ilişkide başkaca düzenlemelerin ortaya konulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşme sırasında mevcut koşulların daha sonra önemli ölçüde değişmesi de bu duruma örnek gösterilebilir.

            Borçlar Hukukunun ortaya koyduğu aşırı ifa güçlüğü ile ifa imkânsızlığı kurumları, uygun düştüğü takdirde iş ilişkisine de uygulanabilir. Böylece taraflar arasında iş sözleşmesi kurulurken öngörülemez hadiselerin meydana gelmesi, taraflar arasındaki dengenin hakkaniyete aykırı şekilde bozulması, edim borçlusunun edimini henüz ifa etmemiş ya da haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halinde sözleşmenin uyarlanması söz konusu olabilir. Taraflar karşılıklı iradelerinin uygunluğu halinde sözleşmeyi uyarlayabilecekleri gibi iş sözleşmesinin uyarlanması hakim müdahalesi ile de mümkün olabilir.

            İş ilişkisinde ifanın sözleşme kurulduktan sonra edim borçlusunun kusuru olmaksızın imkânsız hale gelmesi halinde borç ortadan kalkar. Bu noktada gerek Borçlar Kanunu ve gerekse İş Kanunu’nda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Koronavirüs salgınının, iş ilişkisini doğrudan imkânsız hale getirdiği sonucuna varmak doğru olmaz. Somut iş ilişkisinde değişen koşullar değerlendirildiğinde borcun imkânsızlık nedeniyle sona erdiğini söylemek mümkündür.

BİBLİYOGRAFYA

AKDENİZ, Ayşe Ledün                   : İş İlişkilerinde İmkânsızlık (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 2018.

AKIN, Levent                                    : Covid-19’un İş İlişkilerine Olası Etkileri, Çimento İşveren Dergisi, C.34, S.3, Mayıs 2020, s.17-71.

AKINCI, Şahin                                  : “Covid 19’un Borç İlişkilerine ve Bazı Borçlar Hukuku Sözleşmelerine Etkisi”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Covid-19 Hukuk Özel Sayısı, Y.19, S.38, Yaz 2020/2 (Covid-19 Özel Ek) s.62-103.

ALPAGUT, Gülsevil (Ed.)                : “Pandemi’nin İş Sözleşmesine Etkisi Ücretsiz İzin Fesih Yasağı, Zorlayıcı Neden”, Alpagut Gülsevil, Pandemi Sürecinde İş Hukuku, İstanbul 2020, s.61-98.

ÇAVDAR, Pelin/                               : “Türk Hukukunda Aşırı İfa Güçlüğü ve Toplu İş

KARACA YAĞCI, Aybüke             Sözleşmesine Uygulanabilirliği”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C.23, S.3, Y.2017.

GÖKTAŞ, Seracettin                         : “Covid-19 Salgınının İş Sözleşmesinin Feshine ve Diğer Sona Erme Nedenlerine Etkisi”, Sicil İş Hukuku Dergisi, S.43, Y.2020, s.274-299.

KILIÇOĞLU, Ahmet                        : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012.

KULP, Zehra Betül                            : Aşırı İfa Güçlüğü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s.6, Ankara 2015.

MANAV ÖZDEMİR, Eda                : “Covid-19 Salgınının Çalışma Şekilleri ve İşçinin İzin ve Ücret Hakları Açısından İş Sözleşmesine Etkisi”, Sicil İş Hukuku Dergisi, S.43, Y.2020, s. 126-157.

SEROZAN, Rona                              : Sözleşmeden Dönme, İstanbul 2007.

ŞEN, Elif                                            : Türk Hukukunda İş Sözleşmesinin Uyarlanması, Sosyal Bilimler Dergisi, Y.4, S.12, Ağustos 2017, s.543-558.

YORULMAZ Çiğdem                       : “Türk İş Hukukunda Zorlayıcı Neden Kapsamında Yeni Koronavirüs Salgınının Değerlendirilmesi”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 28, S. 3, Y. 2020, s. 1343-1382.


[1] KULP, Zehra Betül; Aşırı İfa Güçlüğü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s.6, Ankara 2015.

[2] KILIÇOĞLU, Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s.255.

[3] KULP, s.107.

[4] AKINCI, Şahin; “Covid 19’un Borç İlişkilerine ve Bazı Borçlar Hukuku Sözleşmelerine Etkisi”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Covid-19 Hukuk Özel Sayısı, Y.19, S.38, Yaz 2020/2 (Covid-19 Özel Ek) s.86.

[5] KILIÇOĞLU, s.258; AKINCI, s.87.

[6] KULP, s.134.

[7] ÇAVDAR, Pelin/ KARACA YAĞCI, Aybüke; “Türk Hukukunda Aşırı İfa Güçlüğü ve Toplu İş Sözleşmesine Uygulanabilirliği”, MÜHF-HAD, C.23, S.3, Y.2017, s.621-622.

[8] ÇAVDAR/KARACA YAĞCI, s.628.

[9] SEROZAN, Rona; Sözleşmeden Dönme, İstanbul 2007, s.314, dpn.224; KULP, s.138.

[10] ŞEN, Elif; “Türk Hukukunda İş Sözleşmesinin Uyarlanması”, SOBİDER, Y:2017, S:12, s.551.

[11] Örneğin TBK. m. 498/I’e göre yayın sözleşmesinde eser yayıncıya teslim edildikten sonra yayıncının kusuru olmaksızın yok olması halinde, yazara ödenen bedelin iadesi talep edilemez. KILIÇOĞLU, s.847.

[12] Bkz. LEDÜN AKDENİZ, Ayşe; İş İlişkilerinde İmkânsızlık (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 2018.

[13] YORULMAZ Çiğdem; “Türk İş Hukukunda Zorlayıcı Neden Kapsamında Yeni Koronavirüs Salgınının Değerlendirilmesi”, SÜHFD, C. 28, S. 3, Y. 2020, s. 1347.

[14] GÖKTAŞ, Seracettin; “Covid-19 Salgınının İş Sözleşmesinin Feshine ve Diğer Sona Erme Nedenlerine Etkisi”, Sicil İş Hukuku Dergisi, S.43, Y. 2020, s.281.

[15] ALPAGUT, Gülsevil (Ed.); “Pandemi’nin İş Sözleşmesine Etkisi Ücretsiz İzin Fesih Yasağı, Zorlayıcı Neden”, Alpagut Gülsevil, Pandemi Sürecinde İş Hukuku, İstanbul 2020, s.77; MANAV ÖZDEMİR, Eda; “Covid-19 Salgınının Çalışma Şekilleri ve İşçinin İzin ve Ücret Hakları Açısından İş Sözleşmesine Etkisi”, Sicil İş Hukuku Dergisi, S.43, Y.2020, s. 152-153.

[16] AKIN, Levent; “Covid-19’un İş İlişkilerine Olası Etkileri”, Çimento İşveren Dergisi, C.34, S.3, Mayıs 2020, s.58.

Scroll to Top