Avukat Tarık Ziya Karanfil’in “Hukuka Özel Aykırılık” başlıklı kısa yazısı.

TCK’nun 91/2, 91/5, 112/1, 113/1, 114/2, 115/2, 117/1, 118/2, 120/1, 123/1, 124/1, 124/2, 132/2, 136/1, 223/1, 223/3, 224/1, 235/2-c, 209/2, 239/1, 243/1, 260/1, 267/1, 272/1. Gibi maddelerinde, bazı suç tiplerinin yasal tanımında “hukuka aykırılık” unsuruna yer verilmektedir.

Bu ifade, bir kimsenin bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden hukuka aykırı olarak yoksun bırakılması şeklinde anlaşılmalıdır. Bu anlamda tipiklik kapsamındaki bu ifade, haksızlık bilincine özel olarak vurgu yapıldığını göstermektedir. Maddenin gerekçesinde bu husus; “Maddede geçen hukuka aykırı olarak ibaresi, hukukun izin vermediği hâlleri ifade eder. Örneğin bir suça ilişkin soruşturma kapsamında suç şüphesi altında bulunan kişinin ceza muhakemesi hukukunun gereklerine uygun olarak tutulması, gözaltına alınması veya tutuklanması hâllerinde, fiil hukuka uygundur ve bu suç oluşmaz.” Şeklinde açıklanmıştır. Böylelikle dosya konusu suç teşkil eden fiil bakımından inceleme yapan hâkimin, herhangi bir hukuka uygunluk neden bulunup bulunmadığı konusunda daha dikkatli bir değerlendirme yapması gerekmektedir.

Bu tip düzenlemelerin hukuki niteliği doktrinde tartışmalıdır.

Bazı yazarlar bu tip durumlarda “hukuka özel aykırılık” olarak niteleme yapmaktadırlar. Bu görüş, kanun koyucunun bu tip bir tercih yapmasının bir sebebi olması gerektiğini ileri sürer. Türk doktrininde baskın olan bir görüş budur. Bu görüşe göre, suç tanımlarında yer alan bu tür ibarelerle fiilin hukuka aykırılığı ayrıca gösterilmektedir. Bu durum, “hukuka özel aykırılık” olarak nitelendirilmektedir. Yapısında hukuka özel aykırılığa yer veren bu tür suçlarda, bu unsurun kastın kapsamına girdiği, dolayısıyla suçun oluşabilmesi için failin hukuka özel aykırılığı bilerek hareket etmesinin gerektiği kabul edilmektedir.

Diğer bir görüş ise; bu tür suçlarda, failin ceza sorumluluğundan söz edebilmek için, işlenen suçun maddi unsurlarının yanı sıra, failin bu fiilin hukuka aykırılığının da bilincinde olup olmadığının ayrıca araştırılması gerekir der. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda geçen “hukuka aykırı olarak” ibaresi suç tipindeki bir unsuru nitelendirmemekte, suç tipinin bütününe yönelik olarak bir ifade olarak kanunda yer almaktadır. Dolayısıyla, bu ibareyle, kanun koyucu hâkimi somut olayda failin fiili işlerken bir hukuka uygunluk sebebinin varlığını ve ayrıca failin haksızlık bilincine sahip olup olmadığını araştırmaya yöneltmek istemiştir. Bu suçlarda failin, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğu hususunda doğrudan kastla hareket etmesinin gerektiği; dolayısıyla bu suçların olası kastla işlenmesinin mümkün olmadığı belirtilmektedir. Bu görüş; suçun kanuni tanımında “hukuka aykırı olarak” şeklinde bir ifadeye yer verilmesiyle yer verilmemesi arasında gerek teorik gerekse pratik anlamda bir fark bulunmamaktadır, şeklinde eleştirilir.

Bir görüş de; “karşılaştırmalı hukuktaki örneklerde olduğu gibi, suçun tanımında yer alan “hukuka aykırı olarak” ifadesinin TCK’nın 109. maddesinden çıkartılması kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçu bakımından bu tartışmalara son verecektir. Aslında suçun bir unsuru olması nedeniyle, hukuka aykırılığın madde metninde ayrıca belirtilmesine, hukuk tekniği bakımından gerek bulunmamaktadır. Böylece, fiilin hukuka aykırılığının değerlendirilmesi aşamasında, tipik fiili hukuka uygun hale getiren bir hukuka uygunluk nedeninin bulunup bulunmadığının araştırılmasıyla yetinilecektir. Somut olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunmadığı negatif olarak ortaya konulduğunda, tipik fiil “haksızlık” özelliğini kazanacaktır (tipik fiil + hukuka aykırılık = haksızlık)” demektedir. (Veli Kafes; Kişiyi Özgürlüğünden Yoksun Kılma Suçu, Doktora Tezi, İstanbul 2019)

Scroll to Top