Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kadının başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiş, erkeğin tüm istinaf taleplerinin ise reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde; evliliği sürekli zora koştuğunu, erkekle ailesi istediği için evlendiğini söylediğini, sürekli küserek şartlar koştuğunu, sadece erkeğin ailesi ile değil sosyal çevresi ile de görüşmesini istemediğini, evlerinde kimseyi istemediğini, soyutlandıklarını, siyasi parti işlerine ayırdığı uzun zamanlar nedeniyle aile düzenlerinin bozulduğunu, saatlerce telefonda zaman geçirdiğini, birlik görevlerini yerine getirmediğini, 7-8 aydır sosyal medya profilinden evli ibaresini kaldırdığını ve erkeği engellediğini, hatta whatsapp durum paylaşımlarını görmemesi için telefon rehberinden bile sildiğini, cinsel olarak geri çevirdiğini, son 10 ay içinde yalvararak iki kez birlikte olabildiğini, ” bu yatakta seninle olduğuma inanamıyorum, seni istemiyorum dediğini” bu sözün bardağı taşıran son damla olduğunu, kadının 13.09.2018 tarihinde Ankara 5. Aile Mahkemesi 2018/1680 Esas numarasıyla boşanma davası açtığını, ancak 15 gün sonra Mahkemeye verdiği dilekçeyi barıştıklarını söyleyerek davadan feragat ettiğini, evliliklerinin eskisinden daha kötü olduğunu, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, çocuklarının velâyetinin müvekkiline verilmesine, her bir çocuk için ayrı ayrı 500,00 TL iştirak nafakasına, erkek lehine 30.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiş, kadının karşı davasına verdiği cevap dilekçesinde ek olarak kadının yazışmalarda erkeğe ağır hakaretleri olduğunu da belirtmiştir.
II. CEVAP
Davacı-karşı davalı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; iddiaların asılsız olduğunu, erkeğin sahte imaj çizdiğini, sadakatsizliği nedeniyle bu aşamaya geldiklerini, iddiaları ile bunu örtmeye çalıştığını, erkeğin ailesinin kendisine kötü davranışları ve sözleri nedeniyle erkeğin ailesi ile sınırlı bir ilişkisi olduğunu, erkeğin ailesinin evliliğe müdahale ettiklerini, erkeğin yılarca ailesine kendi ailesini göz ardı ederek ve gizlice yardımlarda bulunduğunu, erkeğin sürekli hakaret ettiğini ve aşağıladığını, erkeği ikna ederek ev aldırdığını, evin kredileri nedeniyle ve ailesinin de etkisiyle “borca soktun diyerek kolunu büküp, boynunu sıktığını, erkek Suriye’de görevde iken maddî ihtiyaçlarını karşılamaktan kaçınınca kadının çalışmaya başladığını, siyasi parti çalışmalarımı destekledi, siyasi beklentileri karşılıksız kalınca evi ihmal ettiğini ileri sürmeye başladığını, kadına fiziki, psikolojik ve ekonomik kısıtlamalar getirmek istediğini, kartından yapılan ödemeleri kadından tahsil etmek istediğini, 13.09.2018 tarihinde dayanamayarak boşanma davası açsa da bu davasından erkeğin zoru ile feragat ettiğini, anlaşmalı boşanmayı kabul etmeyince “ben bilirim sana yapacağımı” dediğini, hakaret ettiğini, erkeğin telefonunda yazışmalarımızı ve sosyal medya çıktılarımı sakladığını fark edince erkeğin boşanırsak delil olarak sakladığını beyan ettiğini, bunun üzerine kadının sosyal medyada erkeği engellemek zorunda kaldığını, erkeğin çocukların yanında kadının yüzüne tükürdüğünü, ortak çocuğa verdiği eski telefonunda facebook üzerinden eski komşusu ile yaptığı cinsel içerikli yazışmalara tanık olduklarını, erkeğin daha önce de sadakatsizliğinin olduğunu, ayrı yaşamaya başladıktan sonra adına alınan ve çocukları ile yaşadığı evin kredisini ödemediği gibi faturaları da ödemediğini, kötü niyetli hareket ettiğini, yine boşanma konusunda konuşurken çocukların da olduğu ortamda sürahiyi yere atarak kırdığını, seni dostun var diyerek hakaret ettiğini, kadının yüzüne tükürdüğünü, “siktir olup gideceksin bu evden babanın evine” diyerek alay ve hakaretlerine devam ettiğini, ileri sürerek evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını belirterek davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesini, ortak çocukların eğitim masrafları, kişisel giderleri ile müşterek hanenin tüm giderleri müvekkili tarafından karşılandığından ortak çocuklar için ileride iştirak nafakasına dönüştürülmek üzere ayrı ayrı 1.000,00 TL tedbir nafakasına, müvekkili için aylık 3.500,00 TL tedbir nafakası ve yoksulluk nafakasına ile 350.000,00 TL maddî ve 500.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların bir süredir ayrı yaşadıkları, aynı evin içinde evlilik hayatı yaşamadıkları, birbirlerine karşı saygılarının kalmadığı, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığı, olayların akışı karşısında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan hadiselerde; tanık beyanlarıyla sabit olduğu üzere, davacı erkeğin feragat ile sonuçlanan ilk dava sonrasında kadına fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, evin ihtiyaçları ile ilgilenmediği bu nedenle kusurlu olduğu, kadının ise eviyle ilgilenmediği, ailesini ihmal ettiği bu sebeple kusurlu olduğu, tarafların kusurlarının karşılaştırılmasında davacı erkeğin kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu, ortak çocuğun fiilen anne yanında kaldığı, anneden kaynaklanan velâyeti ihmale yönelik bir durumun da mevcut olmadığı, uzman raporu da dikkate alınmak sureti ile velâyetlerin anneye bırakılmasına, sosyal inceleme raporu doğrultusunda baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, kadınının gelir getirici bir işte çalışıyor olduğu, tarafların ortak çocuğu 2002 doğumlu Berkay Yuka’nın yargılama sırasında reşit olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk 2002 doğumlu Berkay’ın reşit olması nedeniyle velâyet konusunda karar verilmesine yer olmadığına, ortak çocuk Berkay yararına reşit olduğu tarihe kadar aylık 800,00 TL tedbir nafakasına, ortak çocuk Ayberk 11.11.2019 tarihinde takdir edilen aylık 700,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle 300,00 TL arttırılarak aylık 1.000,00 TL ye yükseltilmesine, bu şekilde karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştikten sonra aynı miktar nafakanın iştirak nafakası olarak devamına, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, kadın yararına 20.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemede yapılan kusur belirlemesinin hatalı ve noksan olduğunu, karşı davanın kabul kararının kaldırılmasını, davacı müvekkilin kusursuz olduğunu davalı kadının ağır kusurlu olduğunu ileri sürerek; kadının kabul edilen davası, kusur belirlemesi, tazminat ve nafakalar istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; erkeğin evlilik birliğinin bu noktaya gelmesinde tamamen kusurlu olduğunu, hükmedilen tazminatların miktarının yetersiz olduğunu, erkeğin sosyo-ekonomik durumuna göre çalışmayan müvekkilimin çok daha fazla bir yoksulluğa düşmüş olması nedeniyle müvekkile yoksulluk nafakasına hükmedilmediğini, ortak çocuk için hükmedilen nafakanın da yetersiz olduğunu ileri sürerek kusur belirlemesi, iştirak nafakasının miktarı, yoksulluk nafakası talebinin reddi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin sosyal ve ekonomik durumu da gözönüne alındığında, asgari ücret düzeyinde geliri bulunan kadın yararına yoksulluk nafakası koşulları gerçekleşmiş olup, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılan ve boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olmayan kadın yararına tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, kadının zorunlu ihtiyaçları, tarafların yaşları, evliliğin süresi, hakimin bu husustaki takdir hakkı ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirilerek 4721 sayılı Kanun’un 175 inci maddesi uyarınca yoksulluk nafakasına hükmetmek gerektiği, tarafların, boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, evliliğin süresi, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği, beklenen menfaatlerin kapsamı, tazminata esas fiilin ağırlığı ve hakkaniyet kuralları birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesi ile kadının istinaf başvurusunun yoksulluk nafakasının reddi ile tazminatların miktarları yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kadın için aylık 500,00 TL yoksulluk nafakası ile 75.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş, erkeğin tüm, kadının sair istinaf taleplerinin ise 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesini tekrarla, kadının kabul edilen davası, kusur belirlemesi, tazminat ve nafakalar yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesini tekrarla kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarları yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların davalarının kabulünün gerekip gerekmediği, kadın yararına hükmedilen nafakalar ve tarafların reddedilen tazminat talepleri noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle kadının İlk Derece Mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında mesajlarla erkeğe ağır hakaretler ettiği; İlk Derece Mahkemesince erkeğe yüklenen sadakatsizlik vakıasının ise güven sarsıcı boyutta kaldığı, boşanmaya sebep olan olaylarda netice itibariyle erkeğin yine de ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre kadının tüm, erkeğin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince, davalı-karşı davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmolunmuş ise de; toplanan delillerden kadının çalıştığı, düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğu, kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda, 4721 sayılı Kanun’un 175 inci maddesi koşulları kadın yararına gerçekleşmemiştir. O halde kadın için yoksulluk nafakası takdiri doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Yukarıda (2) numaralı paragrafta belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yoksulluk nafakası yönünden erkek yararına BOZULMASINA,
2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere kadının tüm, erkeğin sair temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden Murat’a iadesine,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden Filiz’e yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(Y. 2. HD 11.01.2024 tarih, 2023/3393 E., 2024/191 K.)