T. C.
Y A R G I T A Y
9 . H U K U K D A İ R E S İ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Esas No : 2023/20827
Karar No : 2024/43
Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Belediye-İş Sendikası vekili dava dilekçesinde; müvekkili Sendikanın 05.09.2022 tarihinde davalı işyeri için yetki tespit başvurusunda bulunduğunu, davalı Bakanlığın 23.09.2022 tarihli ve 173089 sayılı kararı ile müvekkili Sendikanın davalı işyerinde toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için gereken çoğunluğa sahip olmadığına dair olumsuz yetki tespit kararı verildiğini, aynı tarihte 23.09.2022 tarihli ve 173090 sayılı kararla diğer davalı Hizmet İş Sendikasının davalı işyerinde toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için gereken çoğunluğa sahip olduğuna dair olumlu yetki tespit kararı verildiğini, söz konusu olumlu yetki tespit kararında işletme kapsamında yer almaması gereken bir işyerinin de tespite dâhil edildiğini, davalı işverenin 2022 Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında müvekkili Sendikaya üye olan işçilere yoğun bir baskı uyguladığını, Sendikadan istifa ettirmeye çalıştığını, işçilerin istifa etmedikleri gibi Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) şikâyet başvurusunda bulunduklarını, müvekkili Sendikanın, işyerinin mevcut işletme yapısına göre örgütlendiğini, aranılandan daha fazla bir çoğunluğu sağlandığını, davalı işverenin yetki tespit tarihinden çok kısa bir süre önce (1034865.070) Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) işyeri sicil numaralı yeni bir işyeri kurduğunu, söz konusu işyerini ve bu işyerinden gösterdiği 276 işçiyi SGK’ya bildirdiğini, bu işçilerin yeni işe alınmış işçiler olmadığını, daha önce işverenin farklı işkollarında kurulu işyerlerinde çalışan işçiler olduğunu, yeni oluşturulan (1034865.070) SGK işyeri sicil numaralı işyerinin genel işler işkolunda gösterildiğini, Yargıtay içtihatları uyarınca yetki alınmasını engellemek amacıyla sonradan bildirilen işçilerin toplam sayıdan düşülmesi gerektiğini, yeni oluşturulan işyeri ile ilgili olarak davalı Bakanlık kayıtlarında başvuru tarihi olan 05.09.2022 tarihine kadar bir bilgi ya da güncellemenin mevcut olmadığını, başvuru tarihinden bir gün sonra 06.09.2022 tarihinde söz konusu işyerinin Bakanlık kayıtlarında yer aldığını, davalı işveren tarafından işletmenin mevcut sendikal yapısını değiştirmeye yönelik bir girişim olduğunu, işçilerin sendika seçme hak ve özgürlüklerinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını, ayrıca ilgili Sendikaların üye sayılarının da hatalı olduğunu, işçilerin işkollarının işverence veya idari bir kararla keyfi olarak bir sendikanın lehine diğer sendikanın aleyhine sonuçlar doğuracak şekilde yapılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağını, işçilerin sendika seçme, bir sendikaya üye olma ya da olmama özgürlüklerinin de açıkça ihlal edildiğini beyanla davalı Bakanlığın 23.09.2022 tarihli ve 173089 sayılı dair olumsuz yetki tespitinin iptaline, davalı Bakanlığın 23.09.2022 tarihli ve 173090 sayılı olumlu yetki tespitinin iptaline, davacı Belediye İş Sendikasının başvuru tarihi olan 05.09.2022 tarihi itibarıyla yetki tespit başvurusunda bulunduğu davalı Şirket işyerlerinde işletme toplu iş sözleşmesi yapılabilmesi için kanunun aradığı yeterli çoğunluğunun bulunduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hizmet İş Sendikası vekili cevap dilekçesinde; davanın süresi içinde açılmadığını, davanın kötüniyetle açıldığını, somut delillere dayanmadığı için itirazın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiğini, tespit başvuru tarihi itibarıyla işletmeye ait işyerlerinde 827 işçinin çalıştığını ve 460 işçinin müvekkili Sendika üyesi olduğunu, dosyaya ibraz ettikleri tablolarda işçilerin üyelik, istifa ve üyeliğin gerçekleştiği tarihlerin ayrıntılı olarak belirtildiğini, işyerinde işçilere mobbing (psikolojik taciz) uygulandığı iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili Sendikanın en son toplu iş sözleşmesinin tarafı Sendika olduğunu, söz konusu işletmedeki işyerlerinde müvekkili Sendikanın örgütlenmeye başladığını, üyeliklerin e-Devlet üzerinden yapıldığını, işletmedeki işçi sayıları, işkolları vb. tüm hususların ilgili Sendika tarafından araştırılması gerektiğini, davacı Sendikanın kendi kusuru ile tespit edemediği ve/veya üye yapamadığı işçileri kullanarak yetki sürecini durdurmak istediğini, sendikaların yetki tespiti için başvurudan önce gerçekleştireceği yegane hazırlığın SGK kayıtlarında bir işyerinin hangi işkoluna girdiği ile işverene bağlı aynı işkolunda yer alan kaç işyeri bulunduğunun tespit ederek bu kayıtlara göre örgütlenmek olduğunu, (1034865.070) SGK sicil numaralı işyeri için davacı tarafından işkolu itirazında bulunulduğunu, söz konusu işyerinin işkolunun yetki tespit başvuru tarihinden sonra değiştirildiğini, sistemde görülmediğini beyan ettiğini, müvekkili Sendikanın yetki tespit başvurusunda işyerinin yer aldığını ve işyerinin genel işler işkolunda yer aldığını, müvekkili Sendikanın yetki tespit başvurusundan çok önce söz konusu işyerinde örgütlendiğini, işçilerin üyelik tarihlerinin Temmuz ayı içerisinde olduğunu, üyeliklerin e-Devlet sistemi üzerinden gerçekleştiğini, davacı Sendikanın (1034865.070) SGK sicil numaralı işyerinde örgütlenmesine herhangi bir engel olmadığını, söz konusu işyerinin yetki tespit başvurusu tarihinden önce genel işler işkolunda kurulu davalı işverene ait bir işyeri olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 43 üncü maddesine göre davacının dava dilekçesinde dayandığı somut delillerini de mahkemeye sunma zorunluluğu bulunduğunu, ancak davacı tarafından ispata yarar herhangi bir delil sunulmadığını, itirazın incelenmeden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı ve davalı Sendikanın 05.09.2022 tarihinde aynı işyeri için yetki tespit başvurusunda bulunduğunu, yapılan incelemeye göre işyerlerinde 827 işçi çalıştığı ve bu işçilerden 460 işçinin davalı Hizmet-İş Sendikası, 341 işçinin de davacı Belediye-İş Sendikası üyesi olduğunun tespit edildiğini ve ilgililerine bildirildiğini, 6356 sayılı Kanun’a göre yetki tespit başvuru tarihindeki kayıtların esas alınabileceğini, sonrasında işkolu değişikliğinin tespiti hâlinde sonraki dönem için değişikliğin geçerli olacağını, davalı Şirkete ait işletmede İşkolları Yönetmeliği’nin 20 sıra numaralı genel işler işkolunda kayıtlı olan 10 işyeri olduğunu, davalı Hizmet-İş Sendikasının söz konusu 10 işyeri için üye çoğunluğunun tespitini istediğini, davacı Sendikanın davalı işletmeye ait işyerinin görünmediği iddiasının gerçek olmadığını, 6356 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri kapsamında Bakanlığın, e-Devlet kapısı üzerinden elektronik ortamda yapılan üyelik ve üyelikten çekilme bildirimleri ile SGK’ya yapılan işçi ve işyeri bildirimleri esas alınarak yetki tespiti işlemi yapıldığından söz konusu bilgilerin aksinin tanık delili ile ispatlanamayacağını, olumlu ve olumsuz yetki tespitinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
3. Davalı Genel İş Sendikası vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Sendikanın davaya konu işyerinde herhangi bir yetki başvurusunda bulunmadığını, müvekkili lehine çıkan bir yetki tespit kararı olmadığını, yöneltilen davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
4. Diğer davalı davaya cevap dilekçesi vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 05.09.2022 tarihinde davacı Belediye İş Sendikasının davalı Şirketin 9 işyeri için, davalı Hizmet İş Sendikasının ise davalı Şirketin 10 işyeri için yetki tespiti başvurusu yaptığı, davalı Bakanlığın 23.09.2022 tarihli ve 173090 sayılı kararıyla 05.09.2022 tarihinde davalı Şirkete ait işyerlerinde çalışan 827 işçiden 460’ının davalı Hizmet İş Sendikasına, 341’inin ise davacı Belediye İş Sendikasına üye olduğu ve davalı Hizmet İş Sendikasının, 6356 sayılı Kanun’da aranan çoğunluğu sağladığına (%55,62) dair olumlu yetki tespit kararı verildiği, yine davalı Bakanlığın 23.09.2022 tarihli ve 173089 sayılı yazı ile davacı Belediye İş Sendikasının davalı Şirkete bağlı işyerlerinde 6356 sayılı Kanun’da aranan çoğunluğu sağlayamadığının (%,41,23) tespit edildiği, Bakanlıkça gönderilen listeye göre söz konusu olumlu yetki tespitinde yer alan 10 işyerinin İşkolları Yönetmeliği’nin 20 sıra numaralı genel işler işkolunda yer aldığının listelendiği, davalı işverenlikçe yetki tespitine konu olan işyerleri için 2022/9 dönemine dair sigortalı hizmet listelerinin ibraz edildiği, söz konusu listelerin incelenmesinde 05.09.2022 tarihinde davalı Şirkete ait işyerinde toplam 827 işçinin çalıştığı, (1034865.070) SGK sicil numaralı işyerinin 20.07.2022 tarihinde kanun kapsamına alındığı, işkolunun genel işler, NACE açıklamasının ise “tehlikesiz atıkların toplanması” olarak belirtildiği, davalı Şirketin (1026741.070), (1026738.070) ve (1026737.070) SGK sicil numaralı işyerlerinde yapılan işkolu değişikliklerinin yetki tespitine süre bakımından etkisi olmadığı, davacı vekilinin davalı Şirketin (1034865.070) SGK sicil numaralı işyerinde yapılan işkolu değişikliğine ilişkin muvazaa iddiası bakımından sendika üyelik taleplerinin e-Devlet sistemi üzerinden kişisel şifre kullanımı ile gerçekleştirildiği ve bu iddiaya yönelik herhangi bir adli şikâyet ve soruşturma bulunduğuna ilişkin davacı vekili tarafından dosyaya CİMER başvuruları hariç somut delil sunulmadığı, sunulan CİMER başvurularının sayı bakımından yetki tespitini etkiler nitelikte olmadığı, dosya içerisine sunulan belgeler ve 31.05.2023 havale tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen hususlar göz önüne alındığında davalı Hizmet İş Sendikası tarafından başvuru tarihinde davalı Şirkete ait 10 işyerinde toplam 827 işçinin çalıştığı, çalışanlardan 461 tanesinin Hizmet İş Sendikası üyesi olduğu ve üye sayısının işçi sayısına oranının yüzde 55,74’e tekabül ettiği, davalı Belediye-İş Sendikasının 346 üyesi olduğu ve üye sayısının işçi sayısına oranının yüzde 41,84’e tekabül ettiği, davalı Hizmet İş Sendikasının işletme toplu iş sözleşmesi yetkisine sahip olduğu, böylece davalı Bakanlığın davacı ve davalı Sendikalar bakımından yapmış olduğu olumlu ve olumsuz yetki tespitilerinin yerinde olduğu, eldeki olumlu ve olumsuz yetki tespitine itiraz davasında taraf sıfatı bulunmayan davalı Ongun İnşaat AŞ ile davalı Genel İş Sendikası yönünden davanın usulden reddine karar verildiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilli istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; bariz takdir ve değerlendirme hatası yapıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, söz konusu raporda hatalı değerlendirmeler yapıldığını ve davanın esasıyla ilgili çok önemli bazı hususlara değinilmediğini, yapılan değerlendirmelerin dosya kapsamına göre değil tamamen varsayıma dayalı olarak yapıldığını beyanla İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; incelenen dosya kapsamına göre yetki tespitinin Bakanlık tarafından davacıya tebliğ edildiği, 6356 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi uyarınca davanın tebliğden itibaren 6 iş günlük süresi içerisinde açıldığı, 6356 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi gereği itiraz dilekçesinin görevli makama kaydettirilerek mahkemeye verildiği, 6356 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, dosyada mevcut beyan ve deliller, davacı iddiası, istinaf dilekçesi içeriği birlikte değerlendirildiğinde; iddiayı ispatlar somut delil bulunmadığı, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları uyarınca taraflarca ileri sürülen istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan incelemeye göre, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun’un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı 53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 2 nci maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı da şöyledir:
“Bu Kanunun uygulanmasında;
…
d) İşletme toplu iş sözleşmesi: Bir gerçek veya tüzel kişiye ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait aynı işkolundaki birden çok işyerini kapsayan sözleşmeyi,
…
ifade eder.”
3. 6356 sayılı Kanun’un “Toplu iş sözleşmesinin kapsamı ve düzeyi” kenar başlıklı 34 üncü maddesinin ikinci fıkrası ise şöyledir:
“Bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesi ancak işletme düzeyinde yapılabilir.”
4. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrası da şöyledir:
“Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”5. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki Tespiti İçin Başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi ise şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.
(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.
(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.
(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
6. 6356 sayılı Kanun’un “Yetki İtirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi de şöyledir:
“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.
(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.
(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
7. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) “Dürüst Davranma” alt başlıklı 2 nci maddesi,
8. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Malum olduğu üzere bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin birinci fıkrası hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü, 4721 sayılı Kanun’a göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil; hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
2. Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını kanunun korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hâllerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
3. Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hâllerinde, 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkân sağlar; haksızlığı düzeltici, kanundaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.01.1984 tarihli ve 1983/3 Esas, 1984/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
4. Diğer taraftan, kullanılan hak soyut değil somut olaylara dayanmalıdır. Eğer bir olayda, objektif iyiniyet kurallarına aykırılık varsa burada hakkın kötüye kullanımı söz konusudur. Objektif iyiniyet kurallarına, her olayda geçerli kabul edilebilecek bir ölçü bulmak mümkün değildir. Hak sahibinin hakkını kullanmada iyi yada kötüniyetli olduğunu saptamak kullananın iç dünyası ile ilgili olduğundan bunu belirlemek oldukça güçtür. Dolayısıyla her somut olayda, iyiniyet kurallarına aykırılığın olup olmadığının kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerekir.
5. Kuşkusuz hakkın kötüye kullanımının söz konusu olması durumunda, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğundan, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı ve evrensel hukuk ilkeleri arasında yer alan hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi iş hukuku alanında da göz önünde bulundurularak varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
6. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında; davalı Bakanlığın yetki tespit kararı ile 05.09.2022 başvuru tarihi itibarıyla davalı Şirkete ait 10 işyerinde çalışan işçi sayısının 827, davalı Hizmet İş Sendikanın üye sayısının 460, davacı Belediye İş Sendikasının üye sayısının ise 341 olduğu tespitine dayalı olarak davalı Hizmet İş Sendikasının toplu iş sözleşmesi yapabilmek için gerekli çoğunluğu sağladığı belirlenmiştir.
7. Davacı Belediye İş Sendikası dava dilekçesinde davalı işverence yetki tespit tarihinden çok kısa bir süre önce (1034865.070) SGK sicil numaralı yeni bir işyeri kurulduğunu ve bu işyerinde 276 işçinin çalışmasının Kuruma bildirildiğini, (1034865.070) SGK sicil numaralı işyerinde çalıştığı bildirilen işçilerin yeni işe alınmış işçiler olmadığını, daha önce işverenin farklı işkollarında kurulu işyerlerinde çalışan işçiler olduğunu, genel işler işkolunda yer alan (1034865.070) SGK sicil numaralı işyerinin yetki alınmasını engellemek amacıyla kurulduğunu ve burada çalışan işçilerin toplam sayıdan düşülmesi gerektiğini iddia etmiştir.
8. İlk Derece Mahkemesince davalı Şirkete gönderilen 06.10.2022 tarihli müzekkere ile (1034865.070) SGK sicil numaralı işyerinde çalıştırılan işçilerin davalı işveren nezdinde ilk işe giriş tarihlerinin, bu işçilerin çalıştıkları süre boyunca SGK’ya hangi işyeri numaralarından ve hangi işkollarından bildirildiklerinin, ayrıca işçilerin (1034865.070) SGK numaralı işyerinden bildirilirken daha önceki işkollarının değiştirilip değiştirilmediğinin, değiştirilmiş ise önceki işkollarının ne olduğunun bildirilmesi istendiği hâlde davalı Şirketin müzekkereye verdiği 12.12.2022 tarihli cevabi yazı ve ekleri üzerinde durulmamıştır.
9. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre İlk Derece Mahkemesince, davalı Şirket tarafından 20.07.2022 tarihinde kurulduğu anlaşılan (1034865.070) SGK numaralı işyerinde yetki başvuru tarihinde çalıştığı tespiti 276 işçi bakımından gerekli araştırma yapılmalı, bu işçilerin (1034865.070) SGK numaralı işyerine nakil olmadan önce çalıştıkları eski işyerlerinde yaptıkları işlerin niteliği ile bu yeni işyerinde yaptıkları işlerin niteliği karşılaştırılarak kötüniyetli ve çelişkili bir işveren davranışı bulunup bulunmadığı denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.10. Açıklanan tüm bu nedenlerle; uyuşmazlığın esasına etkili olan iddia üzerinde durulmadan, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.