UYUŞMAZLIĞIN, TAHKİM YOLUNA BAŞVURMADAN ÖNCE, DOSTANE VE İYİ NİYETLE MÜZAKERE YOLUYLA ÇÖZÜMLENMESİ. (05.02.2024)

Taraflar arasındaki tenfiz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili  tarafından duruşmalı temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 05/02/2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı vekili Avukat Levent Belli gelmiş, tebligata rağmen başka gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı B… Çimento A.Ş. arasında 2010-2011 yıllarında İzmir’de bulunan çimento fabrikasında atık ısı enerji üretim sistemi kurulmasına ilişkin sözleşmelerin imzalandığını, davalı şirketin de İzmir’de enerji üreten tesisler, fabrikalar, inşaat, doğalgaz ve buhar- ısı sistemlerinde proje, montaj ve anahtar teslimi tesis hizmetleri konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, müvekkili ile davalı arasında müvekkilinin bir kısım kurulum işlerini alt yüklenici olarak davalıya devretmesine ilişkin 03/08/2011 tarihli “B… Çimento Sanayi A.Ş.’ye ait 12 MW-WHR projesi kurulumu işleri kontratı” başlıklı sözleşmenin imzalandığını, davalının bu sözleşme ile mekanik ekipman kurulumu, işleme, boru kurulumu, yalıtım, refrakter vb. işleri yüklendiğini, sözleşme bedelinin 3.000.000,00 USD olarak kararlaştırıldığını, ancak davalının sözleşme ile yüklendiği edimlerini sözleşmeye uygun olarak ve zamanında yerine getirmediğini, müvekkilinin bazı işleri 3.kişilere tamamlatmak ve bazı malzemeleri yeniden satın almak zorunda kaldığını, sözleşmenin 13. maddesinde tahkim düzenlemesine yer verildiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözülememesi nedeniyle müvekkilinin 28/05/2013 tarihinde Çin Uluslararası Ekonomik ve Ticaret Tahkim Heyeti’ne yazılı başvurarak tahkim yargılamasını başlattığını, CIETAC tarafından gerçekleştirilen yargılama sonucunda; “a-Tahkim heyeti bu tahkim davasını görme yetkisine sahiptir b-Davacının maktu tazminat ve elektrik panellerine dair zarara ve ödeme emrine ilişkin talepleri haklıdır. Buna göre davalının davacıya 413.267,40 USD ödemesi emredilmektedir. c-Davacı 300.000,00 USD tutarındaki meblağı kalite garantisi olarak tutma hakkına sahiptir. d-Davalı davacıya CIETAC tahkim ücreti, hakemin fiili masrafları ve avukatlık ücretlerini içeren 559.442 RMB tutarındaki tahkim masraflarını ödeyecektir. Davacı tahkim komisyonundan hakem Sn. Zhang Shuibo’nun fiili gider olarak 8.000 RMB tutarında bir avans ödemesi yaptığından bu giderler bazı mahsuplar yapıldıktan sonra davacıya 6.860 RMB olarak iade edilecektir. e-Bütün diğer iddia ve diğer talepler reddedilmiştir.” şeklinde karar verildiğini, bu kararın kesin olarak verildiğini ve davalıya 31/12/2015 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, ancak davalının karara dayalı olarak herhangi bir ödeme yapmadığını, yabancı hakem kararlarının tenfizinin 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında kanun ile düzenlendiğini, Anayasa’nın 90.maddesine göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmaların kanun hükmünde olduğunu, dolayısıyla dava konusu tenfiz isteğine ilişkin olarak ikili anlaşmanın ve 5718 sayılı MÖHUK hükümlerinin uygulanacağını, müvekkilinin dava açarken teminat gösterme yükümlülüğünün bulunmadığını, tenfiz şartlarının bulunduğunu, ikili anlaşmanın 24/2 maddesine göre tenfiz isteğine ilişkin olarak mahkemenin sadece anlaşma hükümlerinde belirtilen şartların yerine getirilip getirilmediğini incelemekle yetineceğini, esasa girilemeyeceğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun emsal kararına göre mahkemenin yabancı kararın içeriğini inceleme imkanının bulunmadığını, kararın tenfiz edilebilmesi için ikili anlaşmada düzenlenen tüm şartların gerçekleştiğini, hakem heyetinin davaya bakma yetkisine sahip olduğunu, davalının yargılamaya usulüne uygun şekilde davet edildiğini, savunma veya temsil edilme hakkından yoksun bırakılmadığını, aynı konuda hakem heyeti ya da mahkemelerce verilmiş nihai bir kararın olmadığını, hakem kararının taraflar arasındaki sözleşmeden doğan bir ticari uyuşmazlık hakkında verildiğini, hakem heyetinin yetkisinin tanınmasına ilişkin sözleşmenin geçerli olduğunu, kararın Türkiye’de tenfiz edilmesi için dilekçeye eklenmesi gereken belgelerin dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğunu belirterek, Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticari Tahkim Heyeti’nin P20130375 numaralı davada davalı şirket hakkında verdiği (2015) CIETAC-BJ 1435 numaralı ve 23/12/2015 tarihli kararın tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tenfiz isteminin 5718 sayılı MÖHUK hükümlerine aykırı olduğunu, zira; Çin Halk Cumhuriyeti’nde verilmiş bir  hakem kararının tenfizi için adli yardımlaşma anlaşması ve MÖHUK’da yer alan hakem kararlarının tenfizine ilişkin hükümlerin dikkate alınacağını, adli yardımlaşma anlaşmasının 24/1.maddesine göre hakem kararlarının tanınması ve tenfizinin istekte bulunulan akit tarafın mahkemelerince kendi milli kanununun usullerine göre kararlaştırılacağını, davacı tarafın tahkime gitmek için ön şart olan iyiniyetle müzakere yolunu tüketmediğini, tenfiz engellerinden olan tahkim şartına başvurunun mevsimsiz olması, savunma/adil yargılanma/hukuki dinlenilme hakkının kullanımı, usule aykırılık ve kamu düzenine aykırılık sebebiyle hakem kararının tenfizinin reddinin gerektiğini, red sebeplerinin MÖHUK’un 62.maddesinde sayıldığını, taraflar arasında iyiniyet ve müzakere konusunda e-posta yazışmalarının olduğunu, tahkim şartına başvuru için ön şartın yerine getirilmediğini, müzakere şartına uyulmadan hakeme gidildiğini, hakem heyeti kararının taraflar arasındaki sözleşmeye, yasaya ve usule aykırı olarak alındığını, müvekkili tarafından hakem heyeti içerisinde öncelikle bir Türk hakemin olması isteğinde bulunulduğunu, ancak ne hakem kurulunun ne de davacının onay vermemesi nedeniyle bu isteğin sonuçsuz kaldığını, daha sonra Avrupalı bir hakem önerisinde bulunulduğunu, yine sonuç alınamadığını, Doç. Dr. Ali Yeşilırmak’ın CIETAC hakemler listesi panosunda yer almak için CIETAC’a şahsen başvurduğunu, CIETAC’ın “taraflar kendi aralarında aksini kararlaştırmadıkça liste dışından hakem atayamaz” gerekçesiyle bu isteği reddettiğini, müvekkilinin Ali Yeşilırmak’ın hakem olarak atanmasını sağlayamadığını ve mecburen panodan listeden Avrupalı bir hakem olan Julian B.M.Lew’in atanması için aday göstermek zorunda kaldığını, daha sonra “aday gösterilen hakem için istenen 30.000,00 USD ön ödemenin CIETAC’ın hesabına müvekkili tarafından yatırılmadığı” gerekçesiyle CIETAC’ın müvekkili adına Çinli bir hakemi atadığını, bu iş kapsamında müvekkiline maliyetinin 400.000,00 USD’yi bulduğunu, müvekkili aleyhine yaratılan bu durumun uluslararası tahkim hukukuna aykırı olduğunu, dava konusu kararın tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine aykırı olarak alındığını, taraflarca atanacak hakem heyeti üyelerinin CIETAC hakem listesi arasından seçilmesinin zorunlu olduğunu, müvekkilinin tenfize konu kararı veren hakem heyetini kabul etmeye zorlandığını, aksi durumda ise maddi açıdan daha zor bir duruma sokulmaya çalışıldığını ve müvekkilinin tahkim heyetinin yetkisine çekince koyarak tahkime devam etmek zorunda kaldığını, hakem kararının üç Çin uyruklu hakem tarafından verildiğini, bunun tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini zedeleyeceği ve başhakemin tarafların milliyeti dışında bir milliyetten olması gerektiği hususunun hem hakem kuruluna hem de CIETAC’a bildirildiğini, değiştirilmesinin istendiğini, değişiklik yapılmadığını, hakem kurulunun kendileri tarafından sunulan delilleri kararında dikkate almadığını, hukuki dinlenilme hakkına aykırı davrandığını, duruşma gününün usulüne uygun şekilde kararlaştırılmadığını, müvekkilinin tanıklarını dinletmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin 10/06/2015 tarihli dilekçesinde 21/04/2015 tarihinde Pekin’de ve yokluğunda yapılan duruşmaya ve sonuçlarına itiraz ettiğini, hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 01/02/2019  tarih ve 2018/251 Esas ve 2019/98 Karar sayılı kararı ile  davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV.BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KALDIRMA KARARI

A.İlk Derece Mahkemesince verilen kararı taraflar vekili istinaf etmiştir.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 01/02/2019

  tarih ve 2019/2762 Esas ve  2022/27 Karar sayılı kararı  ile somut olayda taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinin 13.maddesinde yer alan tahkim şartında “taraflar arasındaki sözleşmeyle bağlantılı veya sözleşmeden doğan tüm uyuşmazlıklar, kural olarak dostane şekilde çözümleneceği, şayet uyuşmazlık, taraflar arasında müzakere yoluyla çözülemez ise, İngiliz dilinde yürütülecek tahkim yargılamasıyla sonlandırılacaktır” hükmünün yer aldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dostane çözüm ve müzakere yoluna başvurulup başvurulmadığı, dostane çözüm yolunun tüketilip tüketilmediğinin araştırılması daha sonra tahkim ve tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği, eksik inceleme ile hüküm kurulması dairemizce usul ve yasaya aykırı bulunmuş olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verildiği,

Tenfizi istenen yabancı hakem kararı belirli bir alacağın tahsiline yönelik olduğundan dava nispi harca tabî olduğu, yine vekalet ücretinin de kabul edilen dava değerine göre nispi olarak hüküm altına alınması gerektiği, kabule göre de davacı vekili lehine nispi yerine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi de hatalı olduğundan taraf avukatlarının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir.

V. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ” davalı vekilinin eldeki davada temel savunması verilen kararın kamu düzenine aykırı bir karar olduğu yönündedir. Kamu düzenine aykırılık hali MÖHUK’un 60. maddesinde red sebebi olarak sayılmakla birlikte kamu düzenine aykırılıktan kasıt, somut olay bakımından hakemlerin doğru karar verip vermediği hususunun denetlenmesi değildir. Zira; taraflar, aralarında mevcut olan ticari uyuşmazlığın çözümlenmesi için milletler arası tahkimi seçerek tahkim heyeti tarafından önerilecek hukuki çözümü karşılıklı olarak kabul etmişlerdir. Bu çerçevede; Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 10/02/2012 tarihli 2010/1 Esas 2012/1 Karar sayılı kararında da vurgulandığı şekilde, yabancı mahkeme kararının Türkiye’de icra edilmesi durumunda meydana gelecek sonucun Türk kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı hususunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Bunlar ise; “Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel ahlak ve adap anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, genel siyasete, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletler arası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyi niyet prensibine dayanan kurallara,  ahlak ilkelerinin ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejime, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık” şeklindeki durumlardır. Yani bir kararın kamu düzenine aykırı olup olmadığından söz edilebilmesi için bu durumlardan birinin ya da bir kaçının varlığı aranacaktır. Olaya bu yönüyle bakıldığında; davalı vekilinin dava konusu karar ile ilgili olarak ileri sürdüğü hususlar kamu düzenine aykırılık olarak nitelendirilebilecek hususlar değildir. Seçilen hakemler taraflara bildirilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine ve CIETAC kurallarına göre yargılamada Türk hakem bulunması gibi bir zorunluluk öngörülmemiştir. Bu anlamda davalı tarafın Türk hakem atanması yönündeki isteğinin reddedilmesinde uluslararası mevzuata aykırılık hali de söz konusu değildir. Hakem atanmasında Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticaret Tahkim Heyeti Tahkim Kurallarının 24. maddesine aykırı bir durum yoktur. Zira; davalının önerdiği Ali Yeşilırmak CIETAC’ın hakem listesinde olmaması nedeniyle hakem olarak seçilememiştir. Davalı tarafın hakemlerin aynı milliyetten olmaları nedeniyle kararın kamu düzenine aykırı olduğu yönündeki iddiası hukuki dayanaktan yoksundur. Kaldı ki, davalının Türk hakem atanması yönündeki isteğinin reddi üzerine göstermiş olduğu hakem adayı ile ilgili olarak ücreti yatırmaması nedeniyle divan tarafından bir hakem atanmıştır. Tenfizi istenen tahkim kararına ilişkin hakem seçimleri CIETAC’ın tahkim kurallarına uygun olarak yapılmış, davalı tahkim yargılaması sırasında uyuşmazlığa ilişkin cevap vermek suretiyle yargılamaya katılmış, böylece hakem mahkemesinin yetkisini kabul etmiştir. Savunma hakkının kısıtlanması gibi bir durum söz konusu olmamıştır. Tahkim yargılamasının 13/03/2015 tarihinde yapılan ilk duruşması taraflara 16/01/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Hatta davalı yan 04/02/2015 tarihinde yazılı mektup vermiştir. Bunun yanısıra yargılama sürecinde de savunmalarda bulunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık hakem heyeti tarafından tartışılmak suretiyle dava konusu karar verilmiş olup, mahkememizce, verilen kararın doğru bir karar olup olmadığı yönünde araştırma ve değerlendirme yetkisi yoktur. Dolayısıyla, sadece kararın ülkeler arasındaki ikili anlaşma, taraflar arasındaki sözleşme ve MÖHUK kuralları çerçevesinde şekli olarak tenfiz koşulları mevcut bir karar olup olmadığı hususunun incelenmesi gerekir. Kararda kamu düzenine aykırılık halinin gerçekleşmediği ve buna ilişkin somut bir delil de sunulmadığı anlaşıldığından, kararın usulüne uygun olarak verilmiş bir karar olduğu, taraflar yönünden bağlayıcı ve kesin nitelikte bulunduğu, mahkememizce de tanıma ve tenfizinin yapılmasında yasal bir engelin bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Somut olay bakımından MÖHUK’un 60. maddesinde, 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Newyork Sözleşmesi’nin 5. maddesinde ve Türkiye  Cumhuriyeti  ile  Çin  Halk  Cumhuriyeti arasında imzalanan Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardım Anlaşması’nın 23. ve 26. maddelerinde sayılan red sebeplerinin varlığına rastlanmamıştır. Gerek davalının başlattığı icra takibinin gerekse davacının gönderdiği mektup ve mailin tarihi tahkime başvuru tarihi olan 28/05/2013 tarihinden önceki tarihlerdir. Bu durumda davacı tarafın dostane çözüm arayışı yoluna gitmediğinden söz edilemeyecektir. Nitekim; davalı, davacı hakkında başlattığı icra takibi ile zaten dostane çözüm yolunun önünü kesmiş olmakla birlikte, davacı tarafın  18 Mart 2013 tarihli mektup ve e-mailine de cevap vermediğinden, mektup ve e-mail içeriği dikkate alındığında sözleşmenin 13. maddesindeki bu şartın yerine getirildiği kabul edilmiştir. Kaldı ki dostane çözümün ne şekilde olacağı sözleşmede detaylandırılmadığı gibi esasen tahkim heyeti tarafından da bu aşama değerlendirilmiş olduğundan tahkim sürecine yönelinmiştir.” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

 İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, taraflar arasındaki sözleşmenin 13.maddesi gereğince taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan uyuşmalıkların öncelikle dostane şekilde çözümleneceğini, müzakere yoluyla çözümlenemez ise tahkim yoluna başvurulacağını, davacı tarafça müzakere yoluna başvurulmadan tahkim yoluna gidildiğini, davacının dosyaya sunduğu mail yazışmalarının delillerin sunulma aşamasında sunulmadığı, sonradan sunulan delili kabul etmemelerine rağmen mahkemece dikkate alınarak karar verildiğini, ortada geçerli bir tahkim kararı bulunmadığını, tahkim heyetini oluşturan 3 hakemin de Çinli olduğunu, (tahkim heyetini oluşturan) 1 tanesinin Hong Konglu olmasının sonucu etkilemeyeceğini, hakem heyetinin tarafsız ve bağımsız olmadığını, sundukları delillerin tahkim heyetince dikkate alınmadığını, başhakemin tarafların milliyeti dışında bir milliyetten seçilmemesinin tahkim hukukunun genel ilkelerine gerekse Türk kamu düzenine aykırı olduğunu, davacının tenfiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İDM kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “davalı vekilinin eldeki davada temel savunması verilen kararın kamu düzenine aykırı bir karar olduğu yönündedir. Kamu düzenine aykırılık hali MÖHUK’un 60. maddesinde red sebebi olarak sayılmakla birlikte kamu düzenine aykırılıktan kasıt, somut olay bakımından hakemlerin doğru karar verip vermediği hususunun denetlenmesi değildir.

 Zira; taraflar, aralarında mevcut olan ticari uyuşmazlığın çözümlenmesi için milletler arası tahkimi seçerek tahkim heyeti tarafından önerilecek hukuki çözümü karşılıklı olarak kabul etmişlerdir. Bu çerçevede; Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 10/02/2012 tarihli 2010/1 Esas 2012/1 Karar sayılı kararında da vurgulandığı şekilde, yabancı mahkeme kararının Türkiye’de icra edilmesi durumunda meydana gelecek sonucun Türk kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı hususunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Bunlar ise; “Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel ahlak ve adap anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, genel siyasete, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletler arası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyi niyet prensibine dayanan kurallara,  ahlak ilkelerinin ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejime, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık” şeklindeki durumlardır.

Yani bir kararın kamu düzenine aykırı olup olmadığından söz edilebilmesi için bu durumlardan birinin ya da bir kaçının varlığı aranacaktır. Olaya bu yönüyle bakıldığında; davalı vekilinin dava konusu karar ile ilgili olarak ileri sürdüğü hususlar kamu düzenine aykırılık olarak nitelendirilebilecek hususlar değildir. Seçilen hakemler taraflara bildirilmiştir.

Taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine ve CIETAC kurallarına göre yargılamada Türk hakem bulunması gibi bir zorunluluk öngörülmemiştir. Bu anlamda davalı tarafın Türk hakem atanması yönündeki isteğinin reddedilmesinde uluslararası mevzuata aykırılık hali de söz konusu değildir. Hakem atanmasında Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticaret Tahkim Heyeti Tahkim Kurallarının 24. maddesine aykırı bir durum yoktur. Zira; davalının önerdiği Ali Yeşilırmak CIETAC’ın hakem listesinde olmaması nedeniyle hakem olarak seçilememiştir. Davalı tarafın hakemlerin aynı milliyetten olmaları nedeniyle kararın kamu düzenine aykırı olduğu yönündeki iddiası hukuki dayanaktan yoksundur. Kaldı ki, davalının Türk hakem atanması yönündeki isteğinin reddi üzerine göstermiş olduğu hakem adayı ile ilgili olarak ücreti yatırmaması nedeniyle divan tarafından bir hakem atanmıştır.

 Tenfizi istenen tahkim kararına ilişkin hakem seçimleri CIETAC’ın tahkim kurallarına uygun olarak yapılmış, davalı tahkim yargılaması sırasında uyuşmazlığa ilişkin cevap vermek suretiyle yargılamaya katılmış, böylece hakem mahkemesinin yetkisini kabul etmiştir. Savunma hakkının kısıtlanması gibi bir durum söz konusu olmamıştır. Tahkim yargılamasının 13/03/2015 tarihinde yapılan ilk duruşması taraflara 16/01/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Hatta davalı yan 04/02/2015 tarihinde yazılı mektup vermiştir. Bunun yanısıra yargılama sürecinde de savunmalarda bulunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık hakem heyeti tarafından tartışılmak suretiyle dava konusu karar verilmiş olup, mahkememizce, verilen kararın doğru bir karar olup olmadığı yönünde araştırma ve değerlendirme yetkisi yoktur. Dolayısıyla, sadece kararın ülkeler arasındaki ikili anlaşma, taraflar arasındaki sözleşme ve MÖHUK kuralları çerçevesinde şekli olarak tenfiz koşulları mevcut bir karar olup olmadığı hususunun incelenmesi gerekir. Kararda kamu düzenine aykırılık halinin gerçekleşmediği ve buna ilişkin somut bir delil de sunulmadığı anlaşıldığından, kararın usulüne uygun olarak verilmiş bir karar olduğu, taraflar yönünden bağlayıcı ve kesin nitelikte bulunduğu, mahkememizce de tanıma ve tenfizinin yapılmasında yasal bir engelin bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay bakımından, MÖHUK’un 60. maddesinde, 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Newyork Sözleşmesi’nin 5. maddesinde ve Türkiye  Cumhuriyeti  ile  Çin  Halk  Cumhuriyeti arasında imzalanan Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardım Anlaşması’nın 23. ve 26. maddelerinde sayılan ret sebeplerinin varlığına rastlanmamıştır. Gerek davalının başlattığı icra takibinin gerekse davacının gönderdiği mektup ve mailin tarihi tahkime başvuru tarihi olan 28/05/2013 tarihinden önceki tarihlerdir. Bu durumda davacı tarafın dostane çözüm arayışı yoluna gitmediğinden söz edilemeyecektir. Nitekim; davalı, davacı hakkında başlattığı icra takibi ile zaten dostane çözüm yolunun önünü kesmiş olmakla birlikte, davacı tarafın 18 Mart 2013 tarihli mektup ve e-mailine de cevap vermediğinden, mektup ve e-mail içeriği dikkate alındığında sözleşmenin 13. maddesindeki bu şartın yerine getirildiğinin kabulü gerekir. Ayrıca dostane çözümün ne şekilde olacağı sözleşmede detaylandırılmadığı gibi esasen tahkim heyeti tarafından da bu aşama değerlendirilmiş olduğundan tahkim somut olayda uygulanacağından dolayı davanın kabulüne dair yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan”  davalı vekilinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde belirttiği itirazlarını temyiz dilekçesinde yinelemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık,  hakem kararının tenfizi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri,

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanununun 60, 61 ve 62 nci maddeleri,

1992 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti Arasındaki Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması’nın 26 ncı maddesi,           

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, yabancı hakem heyeti kararının tenfizi ile ilgili davalarda MÖHUK kanunun uygulanacağı ve bu kanuna göre tenfiz talebinin reddedileceği hallerin sınırlı sayıda sayılmış olduğu, yine Türkiye ile Çin arasında imzalanan Adli Yardım Anlaşması’nda sınırlı sayıda sayılan hallerin hiçbirinin davalının temyizinde belirttiği durumlara uygun olmadığı, davalının belirttiği hakem seçimi ile ilgili hususun taraflar arası sözleşmede de kararlaştırılmamış olduğu, tahkim yoluna başvurulmadan önce taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırıldığı gibi ihtilafların dostane ve iyi niyetle müzakere yoluyla çözümlenmesinin davacı tarafından denendiğinin, taraflar arası yazışmalardan ve davalının, davacı hakkında icra takibi yoluna başvurması ile bu yolun tüketildiğinin anlaşılması ile daha sonra tahkim yoluna başvurulduğu dosya kapsamından sabit olduğundan davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

05/02/2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

(Y. 6. HD. 05.02.2024 tarih, 2023/278 E., 2024/504 K.)

Scroll to Top