Y A R G I T A Y K A R A R I
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı E. AŞ ile diğer davalı A. … AŞ ve G.H. Şirketlerinin oluşturduğu iş ortaklığı arasında D. Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali İnşaatı ve Hidromekanik İşlerinin Yapımına İlişkin Sözleşme yapıldığını, davacının bu sözleşme gereği davalı A… AŞ işçisi olarak hidroelektrik santrali inşaatı işinde çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından iş bitimi gerekçesiyle haksız feshedildiğini, davalıların ödenmeyen işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, ücret, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı E. AŞ vekili cevap dilekçesinde; ihale makamı konumunda bulunduklarını, faaliyet konuları arasında inşaat yapma işi olmadığını, eser sözleşmesi ile diğer davalı Şirketlere bırakılan bir inşaat işi bulunduğunu savunarak davanın husumet ve esas yönünden reddini istemiştir.
2. Davalı A. … AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacının tüm alacaklarının ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
3. Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 17.05.2016 tarihli ve 2014/73 Esas, 2016/80 Karar sayılı kararı ile toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı Enerjisa AŞ vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 05.02.2018 tarihli ve 2017/46406 Esas, 2018/1677 Karar sayılı kararı ile dava konusu ihale edilen işin davalı E. AŞ’nin faaliyet alanına ilişkin asıl veya yardımcı iş kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve işin tamamının anahtar teslimi ile verilip verilmediğinin açıklığa kavuşturulması ve fazla çalışma hesabının hatalı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davalı E. AŞ ile diğer davalılar arasındaki ilişkinin anahtar teslim inşaat sözleşmesi niteliğinde olduğu, işin organizasyonu, yönetimi, personelin işe alınması ve çıkartılması yetkisinin tamamen işi üstlenmiş olan yüklenicilere ait olduğu, davalı E. AŞ’nin işin niteliğinin ve büyüklüğünün gerektirdiği güvenlik ve denetim yetkisini aşan bir durum olmadığı, bozma ilâmı doğrultusunda fazla çalışma hesabının yeniden yapıldığı gerekçesiyle davalı E. AŞ yönünden davanın husumet yönünden reddine, diğer davalılar bakımından ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılardan G.H. Şirketi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; davalı E. AŞ yönünden verilen husumetten ret kararının hatalı ve emsal dosyalarda verilen kararlarla çelişkili olduğunu, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini belirterek Mahkeme kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı G.H. Şirketi vekili; usulünce yapılmayan tebligat neticesinde müvekkili Şirketin savunma hakkından mahrum kaldığını, taraf teşkili sağlanmadan yargılama yapıldığını gerekçe göstererek Mahkeme kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı G.H. Şirketinin yargılamadan usulünce haberdar edilip edilmediği, buna göre Şirketin hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 21 ve 35 inci maddeleri, 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Kanun’un “Hukuki Dinlenilme Hakkı” kenar başlıklı 27 nci maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hâkim, Kanun’un gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
2. Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, 2709 sayılı TC Anayasası’nın (Anayasa) 36 ncı maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur.
3. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 36 ncı maddesi ile 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, Mahkemece davalı taraf, dinlenilmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
4. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201 sayılı Kanun’da açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir.
5. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir (Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s.273).
6. Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanmış olur.
7. Somut uyuşmazlıkta, tebliğ mazbatalarına göre davalı G. H. Şirketinin dava dilekçesi, duruşma gününü bildirir ve yargılama sürecine dair diğer tebligatlar, davalı Şirketlerin oluşturduğu adi ortaklık adresi olan “Organize Sanayi Bölgesi 1. Kısım Atatürk Bulvarı No:19 Döşemealtı/Antalya” adresi esas alınarak tebliğ edilmiştir. Bu adrese gönderilen tebligatların iade edilmesi üzerine davalının ticaret sicilinde kayıtlı merkez adresi araştırılmadan doğrudan iade gelen adrese 7201 sayılı Kanun’un 35 inci maddesine göre tebliğ yapılmıştır. Ne var ki Mahkemece izlenen bu yöntem hatalıdır.
8. Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. 7201 sayılı Kanun’un 35 inci maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse adresini değiştirirse yenisini derhâl tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır.
9. Şu hâlde; Mahkemenin kabul şekline göre dahi yargılama aşamasında davalı G.H. Şirketine gönderilen tebligatların bila ikmal iade gelmesi nedeniyle davalının ticaret sicilinde kayıtlı adresi araştırılarak bu adrese tebligat yapılması gerekirken belirtilen yöntem izlenmeden doğrudan iade gelen adrese 7201 sayılı Kanun’un 35 inci maddesine göre tebligat yapılmaya devam edilmesi savunma hakkını kısıtlar mahiyettedir.
10. Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre davalı G.H. Şirketine yapılan tebligatların usulüne uygun olmaması sebebiyle hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder şekilde hüküm kurulması hatalıdır. Gelinen noktada davalının kendisini vekille temsil ettirdiği gözetildiğinde, dava dilekçesi ve ekleri, ıslah dilekçesi, bilirkişi raporları tebliğ edilmeden, taraf teşkili sağlanmadan ve delillerini bildirmesi için süre verilmeden hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayacak şekilde davanın esasının incelenmesine geçilmesi ve yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,14.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(Y. 9. HD 14/02/2023 tarih 2023/2077 E., 2023/2066 K.)