Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne, dava konusu meblağ 117.960,00 TL’nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; A ile davalı M vekili Avukat Osman Kozanoğlu arasında imzalanan 30.12.2012 tarihli protokolle, A’in, kardeşi olan A A ile yeğeni EA aleyhine Antalya 7. İcra Müdürlüğünün 2011/5447 E. ve 201l/l1408 E. sayılı dosyaları ile başlatılan takip borçlarından kurtulmaları için A’in şahsi olarak ve A Özel Eğitim Öğretim Yayıncılık Ltd. Şti., A Tic. İnş. San. Tur. Ltd. Şti.’nin de yetkilisi olarak davaya konu bonoyu düzenleyerek M’a verdiğini, 30.12.2012 tanzim, 30.09.2013 ödeme tarihli, 80.000,00 TL bedelli, alacaklısı M, borçluları A ve A Özel Eğitim Öğretim Yayıncılık Ltd. Şti., kefili A Tic. İnş. San. Tur. Ltd. Şti. olan bonoda ihdas nedeni olarak nakden alındığının yazılı olduğunu, ancak nakit para verilmediğini, senedin kefalet amaçlı verildiğini, düzenleme tarihinin olmadığını, sonradan eklendiğini, kefalet amacıyla düzenlenen protokol tarihinde A’in evli olduğunu, eş rızası alınmadığını, davacı şirketin üçüncü kişinin borcuna kefil olmasını gerektiren bir durumun bulunmadığını, şirket genel kurulunda da kefaletle ilgili hiçbir karar alınmadığını ileri sürerek Antalya 11. İcra Müdürlüğünün 2013/10238 E. sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen söz konusu bono nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; icra dosyasında, davacı borçlu şirket yetkilisi olarak ve kendi adına da asaleten A’in, dosya borcunu kabul ettiğini, 22.01.2016 tarihli haciz tutanağında ödeme taahhüdünde bulunduğunu, bir kısım ödemeler yaptığını, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, kambiyo senetlerinin illetten mücerret olduğunu, taraflar arasında akdedilen protokolde adı geçen senedin ödeme amacı ile verildiğinin açık olduğunu, taraflar arasındaki asıl ilişkinin “aval” olarak kabul edilmesi gerektiğini, davacının, kefillik hükümlerine dayanarak eş rızası koşulunu ileri sürmesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile icra takibine konu bonoda davacı şirketin kefil olarak göründüğü, davacı şirketin temsilcisinin eşinin rızasının olmadığı yönündeki itirazların aval verenler için geçerli olmadığı, yine 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı Kanun) bir ticaret şirketinin genel kurulda veya yönetim kurulunda kefaletle ilgili bir karar alınmadan kefil olamayacağı, aval veremeyeceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, 6102 sayılı Kanun’un 680 inci maddesi hükmü uyarınca bononun kısmen doldurulmuş ya da sadece imzalanmış olarak tedavüle çıkarılmasının mümkün olduğu, bu eksikliğin senedin ibrazına kadar tamamlanabilecek eksikliklerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin senette kefil olduğunu, aval olsaydı açıkça aval yazması gerektiğini, eş rızası bulunmadığından kefaletin geçersiz olduğunu, bonoda düzenleme sebebi olarak nakden yazılı olduğu halde şirket kayıtlarında davalı tarafça yapılan bir ödemenin bulunmadığını, şirket genel kurulunda da kefaletle ilgili hiçbir karar alınmadığını, davacı şirketin üçüncü kişinin borcuna kefil olmasını gerektiren bir durumun bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile borcun dayanağının bono olduğu, davacı şirketin bonoda avalist olduğu, bonoda avalin geçerliliği için eş rızası gerekmediği, bononun, sebepten mücerret bir senet olup, arkasındaki temel ilişkiden bağımsız borç ikrarını içeren kıymetli evraklardan olduğu, senetteki nakden ibaresinin senet bedelinin teslim edildiğine dair bir karine teşkil ettiği, bononun unsurları eksik olarak tedavüle sürülüp ibraz anında eksikliğin giderilebilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, dava dosyası incelendiğinde icra takibinin durdurulmasına ilişkin bir kararın bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği yönündeki istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, BONOYA İSTİNADEN BAŞLATILAN İCRA TAKİBİ NEDENİYLE BORÇLU OLUNMADIĞININ TESPİTİ istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6102 sayılı Kanun’un 371 inci, 626 ncı, 629 uncu, 680 inci ve 701 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Dava, bonoya istinaden başlatılan takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. A, 30.10.2012 tarihli protokolde belirtildiği üzere yakınlarının lehtar M’a olan borçlarından dolayı şahsi olarak ve diğer keşideci Alara Özel Eğitim Öğretim Yayıncılık Ltd. Şti. adına şirket yetkilisi olarak dava konusu bonoyu düzenlemiş, ayrıca yine Atlas Tic. İnş. San. Tur. Ltd. Şti. yetkilisi olarak da aval vermiştir. Burada şirket temsilcisinin hem aval veren hem de keşideci olarak bonoda yer alması halinde aval işleminin batıl olup olmadığının tartışılması gerekir.
2.6102 sayılı Kanun’un 629 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca; Müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır. Aynı Kanun’un anonim şirketlere ilişkin 371 nci maddesi uyarınca; şirketi temsile yetkili kişiler, şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolayısıyla şirketin temsilciye karşı rücu hakkı saklıdır. Temsilcilerin üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir.
3.Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyi niyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmeyeceği gibi, tescil ve ilan edilmek koşuluyla, bir temsilcinin temsil yetkisi sadece merkezin veya bir şubenin işleri yönünden bölgesel olarak veya birlikte temsil yetkisi kullanılması yönünden sınırlandırılabilir. Kısıtlama yapılmış olsa bile bu karar iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Şirketi temsilen yapılan iş ve işlemler her halükarda geçerli olup, iç ilişkide temsil yetkisinin sınırlandırılmış olması üçüncü kişilerin şirkete müracaat etmelerine engel değildir. Bu bağlamda, limited şirketi temsile yetkili olanlar şirketi üçüncü kişilere karşı borçlandırabilirler.
4. Ancak, 6102 sayılı Kanun’un 626 ncı ve 629 uncu maddeleri gereğince müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü bulunmakta olup özenli bir temsilci, iyiniyet ve sadakat borcu gereği, temsil ettiği şirketin çıkarına aykırı olarak bir işlem yaparsa bu işlem kural olarak temsil görevinin dışında kalır. Bir başka deyişle, işlem için temsil edilenin yetki vermediğinin ve bu işlemin kural olarak temsil edileni bağlamayacağının kabulü gerekir. Bunun istisnası temsil edilenin temsilciye açıkça kendisiyle işlem yapma izni vermesi veya yapılan işleme sonradan icazet vermesi halidir ki, bu hallerde işlem geçerli olur.
5. Somut olayda, davaya konu 80.000,000 TL bedelli bononun alacaklısının davalı M K, borçlularının A A ve Alara Özel Eğitim Öğretim Yayıncılık Ltd. Şti., aval verenin ise davacı şirket olduğu ve Ali Ateş’in hem keşide eden borçlu hem keşide eden Alara Özel Eğitim Öğretim Yayıncılık Ltd. Şti.’nin yetkilisi, hem de davacı şirketi temsilen aval veren sıfatıyla bonoyu imzalayarak davalı Mehmet Kum’a verdiği, senedin tanzim tarihi itibarıyla Ali Ateş’in davacı şirketi münferiden temsil yetkisine sahip olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
6. Bu durumda, dava dışı temsilci Ali Ateş’in dava konusu bonoyu, şirket yetkilisi olduğu dönemde keşide ettiği ve davacı şirket adına attığı aval imzasının müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmadığı, aval için kendisine verilmiş açık bir iznin veya icazetin varlığının iddia ve ispat edilmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde, aval işlemi davacı şirket açısından bağlayıcı olmadığından, batıl, geçersiz olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(Y. 11. HD 06.06.2023 tarih 2021/9053 E. 2023/3534 K.)