Gerekçe:
1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı ve davalı vekillerinin aşağıdaki bentlerin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Genel olarak “fesih hakkı” karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı sebeple iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24’üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin süreli fesih bildiriminin kanuni düzenlemesi ise aynı Kanun’un 17’nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında kanunda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir. İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir.
Somut olayda davacı iş sözleşmesinin işverence haklı neden olmaksızın feshedildiğini ancak mahkemece aksi kanaat oluşması halinde davacının yaş dışında emeklilik koşullarını taşıdığı ve işçilik alacaklarının ödenmediği gözetilerek iş sözleşmesinin işçinin haklı feshine dayandığı kabulü ile kıdem ve ihbar tazminatı talebinde bulunmuş, davalı işveren ise davacının sebep belirtilmeden istifa etmek suretiyle işyerinden ayrıldığını savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; sebep belirtilmeyen istifa dilekçesi içeriğinin sonradan açılan dava ile doldurulabileceği ve haklı fesih ileri sürebileceği gerekçesiyle davacının yaş dışında emeklilik koşullarını taşıdığı ve ödenmeyen işçilik alacaklarının bulunduğundan bahisle iş sözleşmesinin davacı tarafça haklı olarak feshedildiği kabul edilerek dava konusu kıdem tazminatının kabulüne ihbar tazminatının reddine karar verilmiştir.
Dosya içinde bulunan istifa dilekçesi 12.11.2014 tarihli olup davacı tarafından imzalanmış ve haklı fesih sebebine dayanılmamıştır. İş sözleşmesinin feshinden 2 yıldan fazla süre sonra açılan davada istifa dilekçesinin haklı feshe tahvili için gerekli olan makul süre geçmiştir. Fesih ile ilgili olarak davacı tanıklarının görgüye dayalı bilgileri bulunmayıp davacının iş sözleşmesinin haklı olarak feshettiğine dair herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır. Davalı tanıkları ise davacının dava dışı işveren nezdinde çalışmak amacıyla istifa ettiğini beyan etmiştir. Davacının istifa dilekçesinden uzun süre sonra açtığı dava ile fesih iradesine haklılık kazandırma çabası içine girdiği, uzman doktor olarak çalıştığı düşünüldüğünde imzaladığı belgenin içeriğini ve yasal sonuçlarını bilebilecek durumda olduğu ve irade fesadı hali de söz konusu olmadığı anlaşılmakla iş sözleşmesinin davacı tarafından haksız olarak feshedildiği kabulü ile kıdem tazminatı isteğinin reddine karar verilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Davacı yararına takdir edilen 3,815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalı tarafa, davalı yararına takdir edilen 3,815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine,
18/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
(Y.9.HD. 18/01/2022 tarih, 2021/12188 E. 2022/529 K.)