Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonucunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacıya ait şirketin davalı Doğuşcan Prefabrik Ltd. Şti.’den demir almak için davalı şirketin hesabına gönderdiği 165.000,00 TL karşılığı 200 ton demir gönderilmesi gerekirken 40 ton gönderildiğini, kalan malın karşılığı olarak davalı tarafından takip konusu senedin düzenlendiğini ancak davalının davacıyı oyalarak borcu ödemediğini ve icra dosyasındaki senedin zamanaşımına uğradığının ileri sürüldüğünü, imza itirazında bulunulmadığını, zamanaşımına uğramış bononun yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup ilişkinin her türlü delil ile ispatının mümkün olduğunu ileri sürerek davalının icra takibine itirazının iptaline, davalı aleyhine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; takip dayanağı senedin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımına uğramış bonoya istinaden açılacak alacak davasının bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiğini, davanın süresinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARLARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen İlk Karar
İzmir 13. Asliye Ticaret Mahkemesince 05.11.2013 tarih, 2012/620 E. ve 2013/232 K. sayılı kararı ile takip dayanağı bononun vade tarihinin 09.01.2007 olduğu, icra takibinin 01.12.2011 tarihinde başlatıldığı, buna göre itiraza uğrayan takibin dayanağı bononun vade tarihine göre 3 yıllık zamanaşımı süresinin 09.01.2010 tarihinde dolduğu, icra takibinin bu tarihten itibaren bir yıllık süre dolduktan sonra 01.12.2011 tarihinde başlatıldığı, bu nedenle davalı tarafın itirazlarının sübut bulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
B. Bozma Kararı
Dairemizin 15.04.2019 tarih, 2018/1503 E. ve 2019/2522 K. sayılı kararıyla davalıların süresinde cevap dilekçesi vermediği, davalıların zamanaşımı def’inde bulunmasının ancak davacının açık muvafakati ile mümkün olduğunu, davacının açık muvafakatinin olmaması nedeniyle mahkemece zamanaşımı def’inin reddine karar verilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gereğine işaret edilerek bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.01.2021 tarih, 2019/469 E. ve 2021/69 K. sayılı kararı ile dava konusu bononun zamanaşımına uğramış olması nedeniyle davalı tarafça taraflar arasındaki satım ilişkisine dayanıldığı, davacı tarafın ise esnaf ya da tacir olmadığı, işbu davanı mutlak ya da ticari dava ihtiva etmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine, dosyanın İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
D. Mahkemece Verilen Nihai Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava açılış tarihinin 13.12.2012 olduğu, Yargıtayca verilen kararda göreve ilişkin bozma yapılmadığı, davanın her halükarda ticaret mahkemelerinin görev alanında olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosya kapsamındaki bozma ve ilk verilen görevsizlik kararı gerekçesini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, bonoya dayalı ilamsız takibe itirazın iptali davasında görevin belirlenmesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4 üncü maddesinde ticari davalar, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunu’un 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasında ise asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
2. 6102 sayılı Kanun’un 6335 sayılı Kanun ile değişik 4 üncü maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı; mutlak ticari davaların, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar, nispi ticari davaların ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar olduğu açıklanmıştır. Buradan hareketle ticari davalarında asliye ticaret mahkemesi görevlidir.
3.Somut olayda davacının temel ilişkiye dayandığı açık olup temel ilişkiye dayalı davanın ticari dava ihtiva edip etmediğinin tetkiki gerekmektedir. Taraflar arasındaki ilişkinin satım sözleşmesi olduğu, uyuşmazlığın bu nedenle mutlak ticari dava sayılamayacağı, davacı gerçek kişinin ise tacir sıfatının bulunmadığı belirlenmiş olup işbu davanın nispi ticari dava olduğu da söylenemeyecektir. Bu halde mahkemelerin görevine ilişkin düzenlemelerin kamu düzeni ile alakalı olduğu ve her aşamada görev hususunun nazara alınabileceği, dosya kapsamında verilen önceki temyiz incelemesinde Yargıtay’ın önüne görev hususu getirilmediğinden anılan bozma kararının görev ile ilgili müktesep hak oluşturmayacağı gözetilerek Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilerek işin esasına girilmesi gerekirken davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Mahkeme kararının BOZULMASINA, 21.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(Y. 11. HD. 21.06.2023 tarih 2022/4540 E. 2023/3950 K.)