T. C.
Y A R G I T A Y
7 . H U K U K D A İ R E S İ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Esas No : 2023/72
Karar No : 2024/116
Taraflar arasındaki muvazaa hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun HMK’nın 353/1-b-1 inci maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin babası M’nun 08.06.2005 tarihinde vefat ettiğini, İzmir ili, Gaziemir ilçesi, Atıfbey Mahallesi, 11112 ada 3 parseldeki taşınmaza müvekkili ile davalının annesi ve kız kardeşlerinin iştirak halinde malik olduklarını, İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/655 Esas, 2013/79 Karar sayılı dosyasında ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilip 2014/7 Satış sayılı dosya ile satışının yapıldığını, davalıların, muvazaalı bir şekilde müvekkilinin annesi ve kız kardeşlerini borçlandırıp taşınmaza haciz konulmasına neden olduklarını, Menderes İcra Müdürlüğü’nün 2015/1100 Esas sayılı dosyasında, davalı H’ın alacaklı olup dosyada, ödeme emrinin tebliği, itiraz süresinden feragat, tapuya haciz şerhi işlenmesinin mal kaçırılması için aynı gün yapıldığını, müvekkilinin annesi ve kız kardeşlerinin piyasadan haberdar olmamasını sağlamak ve davalıların müvekkilinin ön alım hakkını bertaraf etme saikiyle hareket ettiklerini, taşınmazın davalılara devrinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek; tapu kaydının iptali ile murisi M adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davacının ön alım hakkının söz konusu olmadığını, dava konusu taşınmazın davacının murisinden davacı ve dava dışı mirasçılara intikal ettiğini, bu kişilerin iştirak halinde malik olduklarını, diğer maliklerin ortaklığın giderilmesi davası açtıklarını, o dosyada davacının satın alma gibi bir niyeti olamadığının açık olduğunu, taşınmazın 23.05.2017 tarihli ihalede, davacının annesi ve kız kardeşleri E, B ve S tarafından satın alındığını, davacı tarafından açılan ihalenin feshi davasının reddedildiğini, kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, müvekkillerinin ise dava dışı ihale alıcılarından bedelini ödemek suretiyle taşınmazı satış yolu ile iktisap ettiklerini, davacının iddia ve taleplerinin haksız zenginleşme amacına yönelik olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “… Ön alım davası açılabilmesi için, taşınmazda paydaş olunması gerektiği, davacının paydaşlık durumunun ise 23.05.2017 tarihli ihalenin 23.05.2019 tarihinde kesinleşmesiyle son bulduğu, davanın açıldığı 25.12.2019 tarihi itibariyle paydaşlık durumu bulunmayıp, aktif husumet ehliyeti kalmadığı…” gerekçesiyle davanın aktif husumetten reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; müvekkilinin aktif husumet ehliyetinin bulunduğunu, ön alım hakkının engellendiğini, davalılar ile dava dışı diğer mirasçıların amacının taşınmazın ucuz yolla ve ön alım hakkının bertaraf edilerek müvekkilini zarara uğratmak olduğunu, kötüniyetli olduklarını, ortaklığın giderilmesi davası derdest iken paylarını adi sözleşme ile diğer mirasçılardan satın almalarından anlaşıldığını, doğrudan satış yapıldığı taktirde davacının şufa hakkının doğacağını düşünerek, kötüniyetli olarak ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, ön alım hakkı olmasa bile diğer hissedarların hisse satışının muvazaalı olup mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiğini, deliller toplanmadan muvazaa ve gabin gibi hususlar gözetilmeksizin, eksik hukuki nitelendirme ile verilen kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Mahkemece dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmediği, İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunduğu…” gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun H.M.K.’nın 353/1-b.1 inci maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesindeki başvuru nedenleriyle hükmü temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muvazaa hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı HMK ile usul hukukumuzda, İlk Derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunların sırası ile; dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşaması olduğu açıktır. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır. Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere “ön inceleme” adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 137 nci maddesinde, ön incelemenin kapsamı, HMK’nın 138 inci maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, HMK’nın 139. maddesinde, ön inceleme duruşmasına davet, HMK’nın 140 ıncı maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.
Buna göre, HMK 140/1 inci maddesinde “Hakim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.”
HMK’nın 140/3 üncü maddesinde “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları taktirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” düzenlemelerine yer verildiği de açıktır.
Diğer yandan, vakıaları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak ve uygulanacak kanun hükmünü tespit edip tatbik etmek hakime aittir.
HMK 194/1 inci maddesine göre tarafların, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları gerektiği de kuşkusuzdur.
Diğer yandan; hâkim davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33 üncü maddesi uyarınca, ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgular çerçevesinde hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. HMK’nın 137/2 nci maddesi dikkate alındığında, ön inceleme duruşması ve duruşmada yapılması gerekli olan işlemler yapılmadan tahkikat duruşmasına geçilemeyeceği, bu düzenlemenin emredici nitelikte olduğu açıktır. Yukarıda değinilen usuli işlemler tam olarak yerine getirilmemiş ve tahkikat aşamasına geçilmeden esas hakkında karar verilmiştir. Şöyle ki somut olayda mahkemece, davanın ön alım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olduğu nitelendirmesi yapılarak davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi de istinaf incelemesinde; aynı hukuki nitelendirme ile istinaf itirazlarının reddine karar vermiştir. Oysa; dava dilekçesinin içeriğinden davacının talebinin muvazaa hukuki nedenine dayalı olduğu anlaşılmıştır. Temyize konu davada, kanunun aradığı anlamda ön inceleme yapılmamış, sonrasında tahkikat ve sözlü yargılama için duruşma günü verilmeden yapılan ikinci celsede hüküm açıklanmıştır. Mahkemece, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137 ve devamı maddeleri gereğince belirlenen ön inceleme duruşma gününde usulüne uygun şekilde ön inceleme işlemlerinin yapılıp tamamlanması ve ön incelemenin tamamlandığının taraflara bildirilmesi suretiyle tahkikat aşamasına geçilmesi, sözlü yargılama için gün tayin edilip taraflara tebliğ edilerek ve sözlü yargılamada taraflara son sözleri sorularak işin esasına girilmek suretiyle hükmün açıklanması gerekirken, öngörüldüğü şekilde usulüne uygun olarak ön inceleme aşaması gerçekleştirilip tamamlanmadan açıklanan sıra izlenmeksizin yazılı şekilde davanın usulden reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA,
Temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.