MAL REJİMİ, KATKI PAYI ALACAĞI İSTEMİ. (11.01.2024)

Taraflar arasındaki katkı payı alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili  tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin evlenmeden önce satın aldığı Sarıyer’deki … ada … parselde bulunan bir dairesini satışından elde edilen para, annesinden aldığı 24.500,00 Mark borç para, davalı davacıya ait cüzi miktardaki ziynet eşyalarının satışından elde edilen para ve akrabalardan alınan 15.000,00 Mark borç para ile 1985 yılında Sarıyer’deki … ada … parsel sayılı üzerinde üç katlı bina bulunan taşınmazın 26.000.000,00 eTL’ye davalı-davacı adına satın alındığını, taşınmazın alım bedelinin büyük bir bölümünün müvekkili tarafından karşılandığını, davalı-davacının taşınmazın satın alındığı dönemde çalışmadığını, davalı davacının taşınmazın alımındaki maddi katkısının cüzi miktardaki ziynet eşyaları ile aileye yapılan çocuk yardımından tasarruf edilebilenden kendi payına düşen parasal miktarların toplamıyla sınırlı olduğunu, davalı-davacının akrabasından alınan borcun da müvekkili tarafından ödendiğini; 1987 yılında müvekkilinin taşınmazın üstüne bir kat daha inşaat yaptırdığını ve evin bahçesi durumundaki 25 m2’lik alana dört katlı ek inşaat yaptırarak mevcut binanın her katına bir oda ilave ettiğini, sözü edilen bu ilave inşaatların yapım giderlerinin de tarafların ücret gelirlerinden, taşınmazdan elde edilen kira gelirinden ve aileye yapılan çocuk yardımının tasarruf edilen kısmından karşılandığını, ek inşaat maliyetinin karşılanmasında da müvekkilinin katkısının davalının katkısından fazla olduğunu; ilave katı yapım tarihinden itibaren kiraya verdiklerini ve kira sözleşmelerinin müvekkili adına yapıldığını, kiracıların kira bedellerini sürekli olarak müvekkiline ödediklerini, boşanma tarihi olan 2010 yılından sonra da iki dairenin kirasının müvekkilinin kendi adına almaya devam ettiğini ve halen de almakta olduğunu, boşandıktan sonra da taşınmazın bakım ve onarım masrafını müvekkilinin karşıladığını, davalı-davacının 2005 yılında taşınmazın intifa hakkını uhdesinde tutarak tamamının kuru mülkiyetini tarafların ortak çocuğu Canan’a muvazaalı olarak sattığını belirterek; taşınmaza edinme tarihindeki müvekkilinin katkı oranının belirlenip bu oranın taşınmazın dava tarihindeki sürüm değerine uygulanmak suretiyle bulunacak katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı-davalı erkek vekili cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde; asıl davada tasfiye konusu taşınmazın 130.000,00 Mark karşılığı alındığını, davalı karşı davacının 5 adet tel bilezik ve kolyesinin bozdurulduğunu, çocuk parasının çalışan ebeveyn olarak sadece müvekkiline verildiğini, davalı-davacının çalışarak sadece taşınmaza yapılan ilavelerde katkısının olduğunu; karşı davada tasfiye konusu taşınmazın müvekkili tarafından alındığını, taşınmaz alındıktan sonra davalı-davacının çalışmaya başladığını, taşınmazın edinilmesine katkısının olmadığını belirterek karşı davanın reddini savunmuştur.

3. Davacı-davalı erkek vekili 05.02.2020 tarihli dilekçesinde; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 17.12.2019 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda talep miktarını toplam 869.078,50 TL’ye yükseltmiş, alacağın tamamının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı-davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; … ada 31 parsel sayılı taşınmazın çocuk parası, davacı-davalının annesinden ve akrabalardan alınan borç para ile müvekkiline ait 20 adet bilezik ve 1 takı seti bozdurularak alındığını, davacı-davalıya ait taşınmazın satışından elde edilen paranın davacı karşı davalının eniştesine borç olarak verildiğini, tasfiye konusu taşınmazın edinilmesinde kullanılmadığını, taşınmazın satın alındığında iki tarafın da çalışmadığını, müvekkilinin teyzesinin kızından alınan borcun çocuk parası ve kira gelirleri ile ödendiğini, davacı-davalının annesinden alınan borcun da bir kısmının ödendiğini, kalan kısmının ise davacı karşı davalının annesinin torunlarının hatırına talep etmediğini; 1987 yılında yapılan ilavelerin de kira gelirleri, çocuk parası ve müvekkilinin geliri ile karşılandığını, davacı karşı davalının katkısının olmadığını, katkısı olduğu kabul edilse bile aldığı kira gelirleri ile katkısının karşılığını aldığını, davacı karşı davalının elde ettiği kira gelirlerinin bu katkıdan mahsup edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuş; evlilik birliği içinde davacı karşı davalı adına Sarıyer’deki 589 ada 6 parsel 4 nolu bağımsız bölümün de müvekkilinin çalışması, çocuk parası ve müvekkili adına kayıtlı taşınmazdan elde edilen kira geliri ile satın alındığını, taşınmazın kiraya verildiğini, kira gelirinden de müvekkiline pay verilmediğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik … ada 6 parsel 4 nolu bağımsız bölüm yönünden müvekkilinin katkı oranının belirlenerek oran doğrultusunda taşınmazn dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri üzerinden hesaplanacak katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

2. Davalı-davacı kadın vekili 06.02.2020 tarihli dilekçesinde; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 17.12.2019 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda talep miktarını toplam 260.723,50 TL’ye yükseltmiş, alacağın tamamının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, mal tasfiyesi konusunda uzman mali müşavir ve  hesap bilirkişisinin raporlarında özetle, davacı karşı davalının asıl davada tasfiye konusu taşınmaza ilişkin katkı payı alacağı miktarının % 50  katkı payı oranının kabul edilmesi halinde 869.078,50 TL, davalı-davacının karşı davada tasfiye konusu taşınmaza ilişkin katkı payı alacağı miktarının % 50 katkı payı oranının kabul edilmesi halinde 260.723,50 TL olarak hesaplandığı; tarafların   taşınmazların alımında dosyaya sunmuş olduğu gelirleri ve her iki tarafında kabul ettiği şekilde davacı-davalının annesinden ve davalı-davacının yengesinden borç alarak katkıda bulundukları, her ikisinin de net bir biçimde ne kadar katkı yaptığının tespit edilemediği, ancak Mahkemece her iki tarafında birbirine eş emek sarfettiği ve katkılarda bulunduğu, hakkaniyet ve fedakarlık ilkesi gereğince her iki tarafında katkı oranı % 50 olarak kabul edildiği, bilirkişi raporunun bu nedenle Mahkemece uygun görüldüğü gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile, … ada 31 parsel sayılı taşınmaz yönünden davacı karşı davalının 869.078,50 TL katkı payı alacağının kabulü ile, 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden, geri kalan 859.078,50 TL’nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte tahsiline; karşı davanın da kabulü ile, 589 ada 6 parsel 4 nolu bağımsız bölüm yönünden davalı- davacının 260.723,50 TL katkı payı alacağının kabulü ile, 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden, geri kalan 250.723,50 TL’nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde;  asıl dava yönünden itiraz ettikleri 17.12.2019 tarihli bilirkişi raporuna dayanıldığını, sözkonusu raporda tarafların gelirlerinin ve taşınmazın alımına katkı oranlarının tam belirlenemediğinin, buna göre hakkaniyete göre eşit oranda katkıda bulunduklarının bildirildiğini, bu değerlendirmenin dosya kapsamıyla çeliştiğini, tarafların çalışma ve gelirlerinin yaklaşık belli olduğunu, davacının 1985 yılı öncesi 5 yıllık dönemde 186.411,99 Mark tutarında resmi kazancı olduğunu ve ayrıca dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, Almanya’da gayri resmi ve ikinci iş olarak kamyon şoförlüğü yaptığını, bu şekilde daha fazla gelir elde ettiğini, kişisel malı  Sarıyer’deki 729 ada 36 parseldeki dairesini de 1984 yılının ortalarında (alımdan bir yıl önce) sattığını ve bedelini de tasfiye konusu taşınmazın alımında kullandığını, ayrıca  müvekkilinin annesinden 24.500,00 Mark borç aldığını ve bu paranın geri ödenmediğini, bağış olduğunun tarafların kabulünde olduğunu, davalı karşı davacının 1992 öncesine ait çalışması ve geliri olmadığını, sadece 1980-1982 döneminde düşük miktarlarda (1980-1982 yıllarında ayda 50,00 Mark ve 82 yılından sonra tamamı 350,00 Mark olmak üzere toplamda 6.800,00 Mark çocuk yardımı (hamilelik ve çocuk yetiştirme) aldığına ilişkin tespitler yapıldığını, bu paranın çocuklar için harcandığını, davalı karşı davacının yakınından 15.000,00 Mark borç alındığının ve çok değerli olmayan bir kaç takısının bozdurulduğunun da açık ve tartışmasız olduğunu, asıl davada tafsiye konusu taşınmazın 1990’ların sonunda tadilatında ve üzerine bir kat daha çıkılmasında davalının da müvekkili kadar katkısı olduğunu, üç katlı alınan ve sonradan üzerine kat çıkılan ve yanına ekleme yapılarak bugünkü hale getirilen taşınmazın 130.000,00 Mark’a alındığı 1985 yılında, davalı-davacının azami 20.000,00 Mark tutarında katkısının sözkonusu olduğunu, binanın kapalı alanına nispeten 1/3 lük kısmı olan, 1990’lı yılların sonundaki ek inşaata katkısının % 50 oranında olduğunu, davalı-davacının asıl davada tasfiye konusu taşınmaza azami 1/3 katkısı olduğunu, buna rağmen gelir durumlarının belirlenemediği şeklindeki bilirkişi değerlendirmesinin ve kararda esas alınan katkı payı alacağının çok düşük olduğunu; karşı davada tasfiye konusu taşınmazın mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 1988 yılında müvekkilinin parasıyla alındığını, 2004 yılında üçüncü şahıs Gülten’e satıldığını, 2009 yılında ortak çocuk Gülcan tarafından satın alındığını, ortak çocuklarının bazı kişisel kaygılarla taşınmaz üzerinde müvekkili lehine intifa hakkı tesis ettirdiğini, davalı karşı davacının katkısı olmadığını, kişisel mal olduğunu, katkı iddiasının ispatlanamadığını, bilirkişilerin afaki kıymet takdiri yaptığını, % 50 katkı oranından bahisle hesap yapıldığını, karşı davanın kabulünü gerektirir somut delil olmadığını, kararının da hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği, karşı davada tasfiye konusu taşınmazın değeri ve katkı payı oranın yönünden kararın hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, bir kısım taraf tanıklarının davacı-davalının tır şoförü, davalı karşı davacının temizlik görevlisi olarak çalıştığını bildirdiği, bir kısım davacı-davalı tanığının davalı-davacının düzenli işi olmadığını davacı-davalıdan duyduklarını ifade ettikleri, tarafların gelir bilgilerinin temini için bir kısım müzekkereler yazılmış ise de, evlilik birliğinin kurulduğu ve taşınmazların edinildiği tarihler itibariyle kayıtlı gelir bilgilerinin saptanamadığı,  Mahkemece, tarafların çalışmalarının sabit bulunduğundan hareketle, davacı-davalının geçim yükümlülüğü de düşünüldüğünde mal ayrılığı rejiminin geçerli bulunduğu dönemde edinilen asıl ve karşı davada tasfiye konusu taşınmazlarda katkı oranlarının hakkaniyete uygun şekilde % 50 olarak ve taşınmazların dava tarihi itibariyle belirlenen değerleriyle çarpılması sonucu katkı payı alacaklarının tespiti ile hüküm kurulmasında isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle; taraf vekillerinin başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

 Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; asıl dava yönünden itiraz ettikleri 17.12.2019 tarihli bilirkişi raporuna dayanıldığını, sözkonusu raporda tarafların gelirlerinin ve taşınmazın alımına katkı oranlarının tam belirlenemediğinin, buna göre hakkaniyete göre eşit oranda katkıda bulunduklarının bildirildiğini, bu değerlendirmenin dosya kapsamıyla çeliştiğini, tarafların çalışma ve gelirlerinin yaklaşık belli olduğunu, davacının 1985 yılı öncesi 5 yıllık dönemde 186.411,99 Mark tutarında resmi kazancı olduğunu ve ayrıca dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, Almanya’da gayri resmi ve ikinci iş olarak kamyon şoförlüğü yaptığını, bu şekilde daha fazla gelir elde ettiğini, kişisel malı  Sarıyer’deki 729 ada 36 parseldeki dairesini de 1984 yılının ortalarında (alımdan bir yıl önce) sattığını ve bedelini de tasfiye konusu taşınmazın alımında kullandığını, ayrıca  müvekkilinin annesinden 24.500,00 Mark borç aldığını ve bu paranın geri ödenmediğini, bağış olduğunun tarafların kabulünde olduğunu, davalı- davacının 1992 öncesine ait çalışması ve geliri olmadığını, sadece 1980-1982 döneminde düşük miktarlarda (1980-1982 yıllarında ayda 50,00 Mark ve 82 yılından sonra tamamı 350,00 Mark olmak üzere toplamda 6.800,00 Mark çocuk yardımı (hamilelik ve çocuk yetiştirme) aldığına ilişkin tespitler yapıldığını, bu paranın çocuklar için harcandığını, davalı-davacının yakınından 15.000,00 Mark borç alındığının ve çok değerli olmayan bir kaç takısının bozdurulduğunun da açık ve tartışmasız olduğunu, asıl davada tafsiye konusu taşınmazın 1990’ların sonunda tadilatında ve üzerine bir kat daha çıkılmasında davalının da müvekkili kadar katkısı olduğunu, üç katlı alınan ve sonradan üzerine kat çıkılan ve yanına ekleme yapılarak bugünkü hale getirilen taşınmazın 130.000,00 Mark’a alındığı 1985 yılında, davalı karşı davacının azami 20.000,00 Mark tutarında katkısının sözkonusu olduğunu, binanın kapalı alanına nispeten 1/3 lük kısmı olan, 1990’lı yılların sonundaki ek inşaata katkısının % 50 oranında olduğunu, davalı-davacının asıl davada tasfiye konusu taşınmaza azami 1/3 katkısı olduğunu, buna rağmen gelir durumlarının belirlenemediği şeklindeki bilirkişi değerlendirmesinin ve kararda esas alınan katkı payı alacağının çok düşük olduğunu; karşı davada tasfiye konusu taşınmazın mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 1988 yılında müvekkilinin parasıyla alındığını, 2004 yılında üçüncü şahıs Gülten’e satıldığını, 2009 yılında ortak çocuk Gülcan tarafından satın alındığını, ortak çocuklarının bazı kişisel kaygılarla taşınmaz üzerinde müvekkili lehine intifa hakkı tesis ettirdiğini, davalı-davacının katkısı olmadığını, kişisel mal olduğunu, katkı iddiasının ispatlanamadığını, bilirkişilerin afaki kıymet takdiri yaptığını, % 50 katkı oranından bahisle hesap yapıldığını, karşı davanın kabulünü gerektirir somut delil olmadığını, kararının da hatalı olduğunu belirterek  belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tasfiyeye dahil edilecek mallar, katkının ispatı ve katkı payı oranı noktasında toplanmaktadır. Dava, katkı payı alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4722 Sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (4722 sayılı Kanun) 10 uncu maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (743 sayılı Kanun) 152 nci maddesi, 153 üncü maddesi, 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı  Kanun’un  371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı-davalı erkek vekilinin asıl dava yönünden temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Davacı-davalı erkek vekilinin karşı dava yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Mahkemece karşı dava yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, karşı davada tasfiye konusu … ada 6 parsel 4 nolu bağımsız bölüm davacı-davalı erkek adına 05.07.1988 tarihinde satın alındığı, 31.03.2004 tarihinde üçüncü kişi Gülten’e satıldığı, Gülten’in de 03.06.2009 tarihinde taşınmazı tarafların ortak çocuğu Gülcan’a sattığı, 04.06.2009 tarihinde de Gülcan’ın intifa hakkını davacı-davalı erkeğe devrettiği, taraflar arasındaki mal rejiminin yurtdışında Kasım/2008’de açılan boşanma dava tarihinde sona erdiği, karşı davada tasfiye konusu taşınmazın mal rejiminin sona erdiği tarihten dört yıldan fazla bir süre önce satıldığı, mal rejimin sona erdiği tarihte tasfiye konusu taşınmazın mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların tasfiye edilmesi gerektiğinden, işbu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, tasfiyeye dahil edilerek alacağın belirlenmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Asıl Dava Yönünden

 Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca asıl dava yönünden davacı karşı davalı erkek vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

B. Karşı Dava Yönünden

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının karşı dava yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının karşı dava yönünden BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

(Y. 2. HD. 11.01.2024 tarih 2022/8558 E., 2024/170 K.)

Scroll to Top