Taraflar arasındaki katkı payı alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dava yönünden kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı-davalı kadın vekili tarafından birleşen davda aleyhine hükmedilen alacak yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde; tarafların 1979 yılında evlendiklerini, müvekkilinin eşinden önce Almanya’da yaşamaya başladığını, birikimlerini değerlendirmek amacıyla 272 ada 34 parsel ve 220 ada 6 parsel sayılı taşınmazları satın aldıklarını ve daha sonra da bu taşınmazların üzerine iki dükkan, dubleks ev ve çatı katı olmak üzere konut yaptıklarını, her iki tarafın da aynı derecede gelirlerinin bulunduğunu, müvekkilinin bu taşınmazların alımı ve yapımı sırasında davalı-davacıya 75.000,00 DM verdiğini, ancak taşınmazların tapularının davalı-davacı eş üzerine yapıldığını belirterek; davanın kabulü ile, kur farkından doğacak ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek Yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
2. Davacı-davalı kadın vekili ıslah dilekçesinde; alacak taleplerinin menfi ve müspet zarar karşılığı tazminat olarak ıslah ettiklerini belirterek; tarafların birlikte kazançları ile taşınmazları edindikleri ve yapıları birlikte yaptıkları gözetilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazların dava tarihi itibari ile değerlerinin 1/2 değerini karşılayan 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
3. Davacı-davalı kadın vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde; taşınmazların tarafların ortak geliri ile alınmadığını, müvekkilinin babasının evlilik hediyesi olarak ve müvekkilini bekarken kazandığı ve babasından biriken paralar ile alındığını, ilk önce kayınbabası adına satın alındığını, sonra müvekkiline devredildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
4. Davacı-davalı kadın vekili 13.03.2023 tarihli dilekçesinde; davalı-davacının artırdığı miktar yönünden on yıllık zamanaşımının dolduğunu, bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığını, asıl dava yönünden alacağın rayiç değere göre belirlenmesi gerektiğini beyan etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı-davacı erkek vekili cevap dilekçesinde; davacı-davalının iddialarının doğru olmadığını, davacı-davalının hiçbir şekilde müvekkiline para vermediğini, katkısının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı-davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde; evlilik birliği içinde davacı-davalı adına 2051 ada 2 parsel, 2064 ada 1 parsel, 2065 ada 1 parsel, 2065 ada 2 parsel, 2066 ada 1 parsel, 2066 ada 2 parsel sayılı taşınmazların edinildiğini, bedellerinin müvekkilinin kazancı ile ödediğini, taşınmazların alındığı tarihte davacı-davalının çalışmadığını belirterek; taşınmaz kayıtlarının iptali ile 1/2 hissesinin müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması halinde taşınmazların değerinin tespiti ile 1/2’sinin faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
3. Davalı-davacı erkek vekili 08.03.2023 tarihli dilekçesinde; bilirkişi raporu ile alacağın 116.523,82 TL belirlendiğini, başlangıçtaki 30.000,00 TL dava değerini 86.523,82 TL arttırarak önceki taleplerle birlikte tahsilini, ıslahla arttırılan miktara da dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasını talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
1. Mahkemenin 25.02.2016 tarih ve 2002/872 Esas ve 2016/92 Karar sayılı kararı ile, asıl dava yönünden; Almanya’da yaşayan ve çalışan tarafların yurtdışındaki kazançları ile aldıkları taşınmazlar ile ortak birikimlerini değerlendirmek amacıyla hareket ettikleri, söz konusu hususun yurdışında yaşayan karı koca arasında olağan bir davranış tarzı olduğu ve davacı kadının bu nedenle taşınmazlara katkısı bulunduğu, kaldı ki tarafların uzun süredir Almanya’da çalıştıkları ve elde edilen gelir ve birikimlerle alınan taşınmazların örf ve adet gereği davalı koca adına tescil edildiği yine ortak birikimlerle ortak hesaplar açılarak krediler çekildiği aynı dönemde 01.01.2002 tarihinden önce edinilen mallar olduğu ve üzerine yapılar yapıldığı bu şekilde davacı-davalının katkıda bulunma iradesinin mevcut olduğu, her iki eş çalışıyor ise katkıda bulunduğu kabul edildiğinden tarafların dosya içindeki belge ve bilgelere göre kazançlarının birbirlerine yakın değerde olduğu, dinlenen tanıkların tarafların birlikte kredi çektiklerini ve arsa aldıklarını arsa üzerine ev ve dükkan yaptıklarını yapılan masraflar ve harcamaları birlikte çektikleri krediler ile ödendiğini davalı-davacı Ramazan’ın emekli olması ile alınan kıdem tazminatı bedeli ile Kombassan şirketinde hisse senedi aldığı tarafların Almanya’da çalışması nedeni ile çalışma karşılığı alınan ücretlerin bankaya yatırıldığı bankaya yatırılan ücretlerden ev kirası elektrik su ve yakıt harcamalarının kesildiği ve tarafların kazançlarını ortak hesaba yatırdıklarını ve bu ortak hesaptan da harcama yapıldığı nazara alındığında davacı-davalı M’nin taşınmazların alımında %50 oranında katkısı bulunduğu, dava tarihindeki sürüm değerine göre 44.788,00 TL katkı payı alacağı olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 44.788,00 TL katkı payı alacağının dava tarihi olan 20.12.2002 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
2. Birleşen dava yönünden; 1877 parsel sayılı taşınmazın 1/10 hissenin S.S. Akşehir Arsa Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı iken davalı-davacının babasına üye olarak 24.09.1990 tarihinde tahsis edildiği, dinlenen tanık beyanlarında yurtdışından gönderilen tarafların ortak kazançlarından gönderilen para ile bu yerin satın alındığı, daha sonra 19.10.1992 tarihinde davacı-davalı M’ye satışının yapıldığı ancak söz konusu taşınmazların davalı-davacının babasına tahsis edildiği nazara alındığında işbu taşınmazın tarafların ortak kazanç ve gelirlerinden elde ettikleri para ile satın alındığı, dolayısıyla tarafların % 50 oranında katkısı bulunduğu, dava tarihindeki sürüm değerine göre yapılan hesaplamaya göre toplam 184.600,00 TL değerinde olan taşınmazın 1/10 hissesi edinildiğinden 184.600,00×1/10=18.460,00 TL değerindeki taşınmazlar yönünden davalı-davacının %50 katkı payı oranına göre 9.230,00 TL katkı payı alacağı bulunduğu; 1878 parsel sayılı taşınmazın 3/10 hissenin S.S. Akşehir Arsa Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı iken davacı-davalının babası adına 23.11.1990 tarihinde tahsis edildiği, bu hisseden 2/10 hisseyi 19.10.1992 tarihinde davacı-davalı Menekşe’nin satın aldığı, taşınmaz hissesinin 26.06.2007 tarihinde imar uygulaması nedeni ile ada ve parsel numaralarının değiştiği, işbu taşınmazın davacı-davalı Menekşe’nin kişisel malı olduğu, zira babasının kızına devir ve temlik ettiği gerekçesiyle; birleşen davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 9.230,00 TL katkı payı alacağının dava tarihi olan 29.12.2011 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı-davalı kadın vekili ve davalı-davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.02.2019 tarih ve 2019/541 Esas, 2019/1698 Karar sayılı kararı ile, taraf vekillerinin birleşen davada tasfiye konusu taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; Mahkemece, birleşen davada tasfiye konusu altı adet taşınmazdaki hisselerin 1877 ve 1878 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması ile oluşmasına rağmen, belirtilerek hükmün bozulmasına, taraf vekillerinin taşınmazların hangi parselin imar uygulaması sonucu oluştuğu, hisse oranları, ilk edinimlerin hangi tarihte ve kimden olduğuna yönelik yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan karar verildiği; o halde, Mahkemece, temyiz aşamasında noksan ikmali ile tamamlanan tapudan gelen yazı cevabına göre, gerekirse konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak 1877 ve 1878 parsel sayılı taşınmazların ilk edinimleri ve imar uygulaması ile oluşan taşınmazlar ve hisse oranları ayrı ayrı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olduğu bozma kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1. Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, asıl dava yönünden; Mahkemece verilen 25.02.2016 tarihli kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.02.2019 tarihli kararı ile ile birleşen dava yönünden bozulduğu, bozma dışında kalan diğer hususların ise onanmasına karar verildiği gerekçesiyle; asıl dava yönünden Yargıtay bozma konusu dışında kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
2. Birleşen dava yönünden; Mahkemece verilen 25.02.2016 tarihli kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.02.2019 tarihli kararı ile birleşen davada tasfiye konusu 1878 parsel sayılı 2/10 hisseye, imar uygulaması neticesinde 2064 ada 1 parsel sayılı 44/5281 hisse oranlı 44 m2 lik taşınmaz, 2065 ada 2 parsel sayılı 246/1232 hisse oranlı 246 m2 lik taşınmaz, 2066 ada 1 parsel sayılı 247/1232 hisse oranlı 247 m2 lik taşınmaz ve 2066 ada 2 parsel sayılı 23/616 hisse oranlı 123 m2 lik taşınmazların davacı-davalı Menekşe’nin kişisel malı olduğu hususu kabul edilerek onandığı anlaşılmakla işbu taşınmazlar yönünden talebinin reddine karar verilmesi gerektiği; tasfiye konusu 1877 parsel sayılı 1/10 hissenin imar uygulaması neticesinde 2051 ada 1 parsel sayılı 69/616 hisse oranlı 69 m2 lik taşınmaz, 2064 ada 1 parsel sayılı 22/5281 hisse oranlı 22 m2 lik taşınmaz, 2065 ada 1 parsel sayılı 239/2156 hisse oranlı 239 m2 lik taşınmazların S.S. Akşehir Arsa Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı iken davalı-davacı Ramazan’ın babasına üye olarak 24.09.1990 tarihinde tahsis edildiği, dinlenen tanık beyanlarında tarafların ortak kazançlarından yurt dışından gönderilen para ile bu yerin satın alındığı daha sonra 19.10.1992 tarihinde davacı-davalı Menekşe’ye satışının yapıldığı; ancak söz konusu taşınmazların davacı-davalı Menekşe’nin kayınbabası, davalı-davacı Ramazan’ın babasına tahsis edildiği nazara alandığında bu taşınmazların tarafların ortak kazanç ve gelirlerinden elde ettikleri para ile satın alındığı dolayısıyla davalı-davacı Ramazan’ın %50 oranında katkısı bulunduğu, dava tarihindeki sürüm değerine göre yapılan hesaplamaya göre toplam 116.523,82 TL katkı payı alacağı olduğu, ancak davalı-davacının 30.000,00 TL üzerinden açtığı kısmi alacak davasını 08.03.2023 tarihinde bedel yönünden ıslah ettiği, davacı-davalının ise süresinde ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunduğu, boşanma kararının 14.09.2012 tarihinde kesinleştiği, davanın 29.12.2011 tarihinde açıldığı, on yıllık zamanaşımı süresinin kısmi dava bakımından kesildiği, kalan alacak yönünden on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu tarih olan 14.09.2022 tarihine kadar ıslah talebinde bulunmadığı, on yıllık süre geçtikten sonra 08.03.2023 tarihinde ıslah ile arttırılan fazlaya ilişkin kısmın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle; birleşen davanın kısmen kabulü ile, 2051 ada 2 parsel, 2064 ada 1 parsel ve 2065 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden 30.000,00 TL katkı payı alacağının dava tarihi olan 29.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine; 2064 ada 1 parsel, 2065 ada 2 parsel, 2066 ada 1 parsel, 2066 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar yönünde de talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; birleşen davada tasfiye konusu taşınmazların imar uygulaması ile oluştuğunu, müvekkilinin kayınbabasının ve babasından taşınmazları devraldığını, davacı-davalının katkı payı istemesinin hukuken mümkün olmadığını, taşınmazların müvekkilinin babası tarafından satın alındığını, tanık beyanları ve gelen tapu kayıtları da bu hususun ispatlandığını, aksi düşünülse dahi müvekkilinin kayınbabasından devraldığı taşınmazı müvekkilinin satın aldığının kabul edilerek birleşen davanın reddedilmesi gerektiğini, davalı-davacının davasını ispatlayamadığını belirterek bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kişisel mal savunması ve ispatı, katkının ispatı noktasında toplanmaktadır. Dava, katkı payı alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 26 ıncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4722 Sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (4721 sayılı Kanun) 10 uncu maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’un (4721 sayılı Kanun), 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (743 sayılı Kanun) 152 nci maddesi, 153 üncü maddesi, 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla; davalı-davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denir. “Usuli Müktesep Hak”, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra Mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.
3. Somut olayda, birleşen davada tasfiye konusu taşınmazlara yönelik talebin katkı payı alacağı istemine ilişkin olduğu, Mahkemece verilen ilk kararda 19.03.2014 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen 1877 parsel ve 1878 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması ile oluşan altı parselin dava tarihindeki değeri [(2051 ada 2 parsel sayılı taşınmazın (69/616 hisse) 13.100,00 TL, 2064 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (66/5281 hisse) 8.700,00 TL, 2065 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (239/2156 hisse) 45.300,00 TL] esas alınarak katkı payı alacağının belirlendiği, işbu kararın taraf vekillerince temyiz edildiği, taşınmazların dava tarihindeki değerine yönelik herhangi bir bozma işlemi yapılmadığı halde, Mahkemece verilen ikinci kararda taşınmazların yeniden dava tarihindeki değerleri belirlenerek 05.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen taşınmazların dava tarihindeki değerinin [2051 ada 2 parsel sayılı taşınmazın (69/616 hisse) 50.408,42 TL, 2064 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (66/5281 hisse) 8.036,13 TL, 2065 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (239/2156 hisse) 174.603,00 TL] esas alınarak katkı payı alacağının hesaplandığı anlaşılmakla; tasfiye dahil edilen taşınmazların [1877 parselin imar uygulaması ile oluşan 2051 ada 2 parsel sayılı taşınmazın (69/616 hisse), 2064 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (22/5281 hisse), 2065 ada 1 parsel (239/2156 hisse)] dava tarihindeki değeri yönünden taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. O halde, Mahkemece, tasfiyeye dahil edilen taşınmazların dava tarihindeki değeri yönünden davalı kadın lehine oluşan [1877 parselin imar uygulaması ile oluşan 2051 ada 2 parsel sayılı taşınmazın (69/616 hisse), 2065 ada 1 parsel (239/2156 hisse)] ve işbu bozma kararı ile oluşacak olan [1877 parselin imar uygulaması ile oluşan 2064 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (22/5281 hisse)] usuli kazanılmış hakkı gözetilerek katkı payı alacağının hesaplanması gerekirken, usuli kazanılmış hakka aykırı şekilde taşınmazların dava tarihindeki değerinin esas alınarak hesaplanan alacağa hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının birleşen davada tasfiyeye dahil edilen taşınmazların değeri yönünden BOZULMASINA,
2. Davacı-davalı kadın vekilinin bozmanın kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(Y. 2. HD. 11.01.2024 tarih, 2023/8626 E., 2024/176 K.)