Bu davada, itirazın iptali talebinin hukuki dayanakları, süreçteki usul eksiklikleri ve bu eksiklikler sonucunda verilen kararların irdelenmesi gerekmektedir. Hem Bölge Adliye Mahkemesi hem de Yargıtay kararlarının ana tartışma noktası, geçerli bir ödeme emrinin bulunup bulunmadığı ve davanın dava şartlarının oluşup oluşmadığıdır.
1. Davacı Bankanın Talebi
Davacı banka, kredi borçlusu şirket ve davalı kefil arasında yapılan genel kredi sözleşmesine dayanarak, borcun ödenmemesi üzerine davalı kefile ödeme emri gönderdiğini ve bu ödeme emrine davalının haksız yere itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Banka ayrıca %20 icra inkar tazminatı talebinde de bulunmuştur.
2. Davalının Savunması ve Usul Eksikliği İddiası
Davalı vekili ise ödeme emrinin kendisine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini belirterek, ödeme emrine itiraz etmiştir. Ödeme emrinin kendisine tebliğ edilmediği gerekçesiyle şikayet hakkını kullanmış ve ödeme emri tebliğ işleminin iptalini sağlamıştır. Bu durumda, borçlunun iddiası, usulüne uygun bir ödeme emri olmadığı için geçerli bir icra takibi yapılamayacağı ve bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiği yönündedir.
3. İlk Derece Mahkemesi Kararı
İlk Derece Mahkemesi, davalının ödeme emri tebliğ işleminin iptalini sağladığı ve geçerli bir ödeme emrinin bulunmadığı gerekçesiyle, itirazın iptali davasının açılması için gerekli dava şartının oluşmadığına karar vermiştir. Mahkeme, ödeme emri tebliğ edilmeden itirazın iptali davası açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davayı reddetmiştir.
4. Bölge Adliye Mahkemesi İncelemesi
Davacı, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunda bulunmuş ve bu süreçte ödeme emrinin iptal edilmediğini, sadece tebliğ işleminin iptal edildiğini savunmuştur. İtirazın iptali davası için tekrar bir ödeme emri tebliğine gerek olmadığını ve mevcut itirazın geçerli olduğunu ileri sürmüştür. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varmış ve istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Mahkeme, geçerli bir ödeme emri olmaksızın itirazın iptali davasının açılmasının mümkün olmadığını belirtmiştir.
5. Yargıtay Kararı
Davacı, Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, dosya üzerinden yaptığı incelemede, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararının usul ve yasaya uygun olduğuna, dava şartının oluşmadığına ve geçerli bir takip bulunmadığına kanaat getirmiştir. Yargıtay, davacının temyiz itirazlarını yerinde görmemiş ve kararı onamıştır.
6. Hukuki Analiz ve Değerlendirme
- Dava Şartı Yönünden: İcra takibinin geçerli olabilmesi için borçluya usulüne uygun bir ödeme emrinin tebliğ edilmesi zorunludur. Davalı, ödeme emrinin tebliğ edilmediği iddiasıyla şikayette bulunmuş ve mahkeme bu talebi haklı görerek ödeme emri tebliğini iptal etmiştir. Bu durumda, itirazın iptali davası açılabilmesi için öncelikle yeni bir ödeme emri tebliğ edilmesi gerekir. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi, bu hususu dava şartı olarak değerlendirmiştir.
- Usul Ekonomisi ve Hukuki Yarar: Davacı taraf, ödeme emrinin tebliğ işleminin iptal edilmesi üzerine tekrar ödeme emri tebliğine gerek olmadığını savunsa da, usul ekonomisi ve hukuki yarar açısından borçluya yeni bir ödeme emri tebliğ edilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Zira, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi, itiraz ve savunma haklarını kullanabilmesi açısından gereklidir.
- Temyiz Gerekçelerinin Reddedilmesi: Yargıtay, davacının temyiz gerekçelerini incelemiş ve bu gerekçelerin kararı bozacak nitelikte olmadığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını onamıştır. Yargıtay’ın kararı, dava şartları açısından mahkemelerin doğru bir karar verdiğini ortaya koymaktadır.
Sonuç:
Hem Bölge Adliye Mahkemesi hem de Yargıtay, davacının itirazın iptali davası açabilmesi için gerekli olan dava şartlarının (geçerli bir ödeme emrinin borçluya tebliği) oluşmadığı sonucuna varmıştır. Dolayısıyla, hukuki süreçte usule uygun ödeme emri tebliği yapılmadan açılan itirazın iptali davası, dava şartı noksanlığı nedeniyle reddedilmiştir. Yargıtay’ın onama kararı, özellikle icra takibinin usulüne uygun başlatılmasının önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
T. C.
Y A R G I T A Y
1 1 . H U K U K D A İ R E S İ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Esas No : 2023/3978
Karar No : 2024/5869
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı borçlunun sözleşme kapsamında kullandırılan kredileri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, şirkete kullandırılan kredilerin geri ödenmemesi üzerine banka tarafından davalı borçlu kefile ihtarname keşide edilerek borcun ödemesinin ihtar edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine başlatılan takibe haksız yere itiraz edildiğini belirterek İzmir 19. İcra Dairesi’nin 2020/1663 E. Sayılı takibe yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının ödeme emrine itiraz ettiğini, takibin durduğunu, itiraz ile birlikte ödeme emri takip dayanağı belgelerin kendisine tebliğ edilmediğinden bahisle şikayette bulunduğunu, şikayete ilişkin yapılan yargılama neticesinde ödeme emrinin tebliğ tarihinin 11.08.2020 olarak düzeltilmesine ve ödeme emri tebliğ işleminin iptaline karar verildiğini, takip dosyasından usulüne uygun tebliğ edilen ödeme emrinin varlığından söz edilemeyeceğini, davanın ön şartının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile genel kredi sözleşmesine dayalı yapılan icra takibinde borçluya gönderilen ödeme emrinin şikayete konu edilip ödeme emri tebliği işleminin iptali sağlandığı, geçerli bir icra takibinin söz konusu olması için geçerli bir ödeme emrinin bulunması gerektiğini, tekrar talepte bulunmak suretiyle yeni bir ödeme emri çıkartılmadan itirazın iptali davasının açılmasında usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının halihazırda geçerli bir itirazı bulunduğunu, takip durduğu için dava açıldığını, itirazın iptali davasının ön şartının gerçekleştiğini, tekrar ödeme emri tebliğine gerek olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, itirazın iptali davası açılması için davacı tarafından tekrar ödeme emri tebliğ edilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
2. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 16 ncı, 58 inci ve 61 incı maddeleri,
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/541
KARAR NO : 2023/767
İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.12.2022 tarih 2022/457 E. – 2022/898 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye Mehmet Gökçe tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı borçlunun sözleşme kapsamında kullandırılan kredileri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, şirkete kullandırılan kredilerin geri ödenmemesi üzerine banka tarafından davalı borçlu kefile ihtarname keşide edilerek borcun ödemesinin ihtar edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine başlatılan takibe haksız yere itiraz edildiğini, belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalının ödeme emrine itiraz ettiğini, takibin durduğunu, itiraz ile birlikte ödeme emri takip dayanağı belgelerin kendisine tebliğ edilmediğinden bahisle şikayette bulunduğunu, şikaye ilişkin yapılan yargılama neticesinde ödeme emrinin tebliğ tarihin 11.08.2020 olarak düzeltilmesine ve ödeme emri tebliğ işleminin iptaline karar verildiğini, takip dosyasından usulüne uygun tebliğ edilen ödeme emrinin varlığından söz edilemeyeceğini, davanın ön şartı gerçekleşmediğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, genel kredi sözleşmesine dayalı yapılan icra takibinde, borçluya gönderilen ödeme emrinin şikayete konu edilip ödeme emrinin tebliği işleminin iptali sağlandığı, geçerli bir icra takibinin söz konusu olması için, geçerli bir ödeme emrinin bulunması gerektiğini, tekrar talepte bulunmak suretiyle yeni bir ödeme emri çıkartılmadan itirazın iptali davasının açılmasında usul ve yasaya aykırı olduğu, belirterek; davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, iptaline karar verilen ödeme emri olmayıp ödeme emrinin tebliği işlemi olduğunu, ödeme emrinin iptal edilmediğini, ödeme emri tebliğ işleminin iptaline ve ödeme emri tebliğ tarihinin 11.08.2020 olarak düzeltilmesine karar verildiğini, kesinleşen karara istinaden takibin davalı borçlu yönünden durduğunu, bu durumda borçlu, 11.08.2020 itibariyle ödeme emrini tebliğ almış ve 14.08.2020 tarihli dilekçesi ile takibe ve borca itiraz ettiğini, tebliğ işleminin iptalinin itirazı geçersiz hale getirmediğini, itirazı da itirazın iptali davası açılabilmesi için gerekli olan dava şartının gerçekleştiğini, aksi yönde varılan kabulün usul ekonomisine de ters düşeceğini, borçluya yeniden ödeme emri gönderilecek olması mevcut itirazının geçersizliği anlamına gelmeyeceğini, borçluya yeniden ödeme emri gönderilmiş olması ve borçlunun gönderilen bu yeni ödeme emrine itiraz etmediği varsayımında, borçlunun 14.08.2020 tarihli itirazının geçersiz kabul edilmesi anlamına geleceğini, bu hususun usul ekonomisine aykırı olduğunu, borçlu ödeme emrini tebliğ almış olmakla bu durumun geçerli bir itirazın varlığı için yeterli olduğunu, borçlunun 11.08.2020 tarihinde ödeme emrini tebellüğ ettiğini, yasal süresinde itiraz etmiş olduğu ve geçerli bir itirazın varlığı göz önüne alındığında dava şartlarının oluşmuş olduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası nedeni ile davacının maddi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için gerekli olan şartlar olup mahkeme dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracak, taraflar da dava şartı noksanlığını yargılamanın her aşamasında ileri sürebilecektir.
3. İtirazın iptali davaları alacaklının takip talebi sonrasında borçlunun kendisine gönderilen ödeme emrine itirazı üzerine duran takibin devamını sağlamaya yönelik takibe sıkı sıkıya bağlı bir davadır. Tüm takip yolları, bir takip talebiyle başlar. Alacaklı bu takip talebinde herhangi bir belgeye dayanmak zorunda değilse de uygulamada sıklıkla borçlunun borcun sebebini anlaması ve takibe itiraz olması hâlinde açılacak davalarda dayanak teşkil etmek üzere fatura, sözleşme, cari, hesap, tespit hükmü yahut ödeme dekontu gibi belgeler takip sebebi olarak gösterilmektedir. İlâmsız takibin konusunu değer ölçüsü ve değişim aracı olma özelliğine sahip tüm para alacakları oluşturur.
4. İtirazın iptali davasının açılması için de, usulüne uygun bir takip bulunması ve buna itiraz edilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bir başka ifade ile itirazın iptali davası açılabilmesi için davacı tarafından yapılmış usulüne uygun bir takip, ödeme emrinin davalı borçluya tebliği, davalı tarafından süresinde yapılmış bir itiraz ve hak düşürücü süre içerisinde açılmış davanın bulunması dava şarttır. Mahkeme, dava şartı niteliğinde olan bu koşulların mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmakla yükümlü olduğu gibi taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Dava şartı noksanlığını tespiti halinde ise davanın usulden reddine karar verilir.
5. Somut olayda; davalının takip dosyasına yönelik icra şikayet istemi üzerine yapılan yargılama neticesinde; takip dosyası kapsamında davacının takibi daha önceki bir tarihte öğrendiğine dair bilgi ve belge bulunmadığından ödeme emri tebliğ tarihinin 11/08/2020 olarak düzeltilmesine ve dava konusu icra takibinin dayanağını oluşturan kredi sözleşmesi, ihtarname ve eki hesap özetinin icra dosyasına sunulmasına rağmen, söz konusu belgelerin, ödeme emri ile birlikte davacıya tebliğ edilmediği, borçlu icra müdürlüğüne itiraz ederek icra takibini durdursa dahi, takibe dayanak belgenin ödeme emri ile birlikte kendisine tebliğ edilmediği gerekçesi ile İİK’nın 58/3 ve 61/1 maddelerine dayalı olarak icra mahkemesinden ödeme emrinin iptalini talep etmekte hukuki yararının olduğu ifade edilerek ödeme emrinin tebliğ işleminin iptaline karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
6. Bu aşamadan sonra takibin devamını sağlamak için yeniden borçluya ödeme emri çıkarılması gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun yapılan bir takipten söz edilemez. Zira ödeme emri tebliğ edildiğinde borçluya, seçilen takip şekline göre yetkili merciide itiraz hakkı verilecek ve bu itirazı yeniden değerlendirilebilecektir. Tüm dosya kapsamından ödeme emri tebliğ işleminini iptali üzerine davacı alacaklı tarafından davalı borçluya karşı yeni bir ödeme emri düzenlenerek tebliğe çıkartılmadığı sabittir. Usulüne uygun yapılmış bir takip bulunması itirazın iptali davasının görülmesi için dava şartı olup ödeme emrinin iptali üzerine takibin devamını sağlamak üzerine yeniden ödeme erinini tebliği sağlanmaması nedeniyle usulüne uygun yapılmış bir takip söz konusu olmadığından, itirazın iptali davası için dava şartı gerçekleşmemiştir.
7. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; dava şartının bulunmadığının tespit edilmesine, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davacının istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90-TL peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 18.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.