İSTİHKAK. (05.06.2024)

1. Dava Konusu:

  • Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 99. maddesine dayanan bir istihkak iddiası reddi talebine ilişkindir. Asıl ve birleşen davalarda, alacaklı taraf, borçlu şirketin danışıklı (muvazaalı) işlemler yaparak mallarını üçüncü kişi şirkete devrettiğini iddia etmektedir.

2. İlk Derece Mahkemesi Kararı:

  • İlk Derece Mahkemesi, üçüncü kişi şirketin, borçlu şirketle danışıklı işlemler yaparak borçlunun mallarını kaçırmaya çalıştığı sonucuna varmıştır. Kararın dayanakları arasında, iki şirketin ortaklarının yakın akraba olması, benzer faaliyet alanlarına sahip olmaları ve şirket yetkililerinin geçmişte birbirlerinin şirketlerinde çalışmaları yer almıştır.
  • Bu gerekçelerle mahkeme, borçlu şirketle üçüncü kişi şirket arasındaki işlemleri danışıklı bularak, davanın kabulüne karar vermiştir.

3. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

  • Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin danışıklı işlem iddiasına yönelik değerlendirmesini onamış ve üçüncü kişi şirketin istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Kararda, iki şirket arasındaki ilişkilerin (akrabalık ve iş bağlantıları) dikkate alındığı vurgulanmıştır.

4. Temyiz Aşaması ve Yargıtay Kararı:

  • Davalı üçüncü kişi, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını temyiz etmiştir. Yargıtay, temyiz incelemesi sonucunda davalı üçüncü kişinin itirazlarını değerlendirmiştir.
  • Yargıtay, davalı üçüncü kişinin lehine olan mülkiyet karinesinin (mülkiyetin üçüncü kişi lehine olduğu varsayımı) alacaklı tarafından çürütülemediği sonucuna varmıştır. Yargıtay, borçlu ve üçüncü kişi şirket arasındaki bağlantıların (akrabalık, aynı adreste bulunma ve geçmişteki iş ilişkileri) güçlü delillerle ispatlanmadığını belirtmiştir. Özellikle, şirketler arasındaki sigortalı çalışmanın borcun doğumundan çok önce gerçekleşmiş olması ve tabelada yazılı olan isimlerin de üçüncü kişiyi bağlayıcı olmaması gibi hususlara dikkat çekilmiştir.

5. Kararın Hukuki Dayanakları:

  • İİK’nın 99. maddesi: Bu maddeye göre, haciz edilen mal üzerinde mülkiyet karinesi, malın fiilen kimin elinde bulunduğuna göre belirlenir. Malın üçüncü kişi tarafından sahiplenilmesi durumunda, bu mülkiyet karinesinin aksini alacaklı ispat etmekle yükümlüdür.
  • Ticaret Sicil Kayıtları: Kararda, borçlu ve üçüncü kişi şirketin ticaret sicil kayıtları dikkate alınmıştır. Yargıtay, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki ilişkilerin borçla ilgili olarak muvazaalı bir işlem oluşturmadığı sonucuna varmıştır.
  • Tanık Beyanları: Yargıtay, yargılama sırasında dinlenen tanıkların beyanlarını da dikkate alarak, tabelada yazılı olan isimlerin üçüncü kişi lehine mülkiyet karinesini çürütmediğine karar vermiştir.

6. Sonuç:

  • Yargıtay, üçüncü kişi şirketin temyiz talebini kısmen kabul etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi’nin danışıklı işlem gerekçesiyle verdiği karar bozulmuş, dosya İlk Derece Mahkemesi’ne geri gönderilmiştir.
  • Ayrıca, davalı üçüncü kişinin mülkiyet karinesinin aksinin güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlanmadığı sonucuna varılmıştır.

7. Değerlendirme:

  • Bu karar, haciz işlemlerinde üçüncü kişi tarafından ileri sürülen istihkak iddialarının nasıl değerlendirileceği konusunda önemli bir örnek teşkil etmektedir. Mahkeme, mülkiyet karinesinin güçlü delillerle çürütülmesi gerektiğini, akrabalık ve geçmişteki iş ilişkilerinin tek başına yeterli olmadığını vurgulamaktadır.

T.C.

YARGITAY

12. Hukuk Dairesi

ESAS NO              : 2024/700

KARAR NO          : 2024/5903        

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki üçüncü kişi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Gamze Demir tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: 

Asıl ve birleşen davalar, alacaklının İİK’nın 99. maddesine dayalı  istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.

Mahkemece, davalı 3.kişi şirketin merkez adresindeki tabelada Cihan Mersin isminin yazıyor olması, davalı 3.kişi şirketin kurucu ortakları arasında Cihan Mersin’in yer alması, davalı 3.kişi şirketin hali hazırdaki yetkilisi olan Ertan  ile Cihan‘ın kardeş olması, iki şirketin faaliyet alanlarının aynı olması, borçlu şirketin hali hazırdaki yetkilisi Eser Karagöl’ün davalı 3. kişi şirket bünyesinde 2012 yılı mart ayı ilâ 2014 yılı Kasım ayları arasında sigortalı olarak çalışması, Cihan Mersin’in davalı 3.kişi şirketten yetkisini devrettikten sonra 10/02/2012 tarihinde, aynı şirket bünyesinde sigortalı çalışan olarak işe başlaması, her ne kadar ödeme emrinde ve takip talebinde borcun sebebi olarak 27/12/2020 tarihli cari hesap ekstresi gösterilmiş ise de, borcun 12 adet faturaya dayalı olduğu ve bu faturaların 17/12/2020 ve önceki döneme ait olması, dolayısıyla borç kaynağı fatura tarihleri itibariyle borçlu şirketin yetkilisinin Cihan Mersin  olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, borçlu şirket ile davalı 3.kişi şirket arasında danışıklı işlemler tesis edildiği gerekçesi ile asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı 3.kişi istinaf yoluna başvurmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince, borçlu ile üçüncü kişi şirket ortaklarının yakın akraba (kardeş) oldukları, ticaret sicil  kayıtlarına göre borçlu şirketin kurucu ortak ve yetkilisi olan Cihan Mersin’in davalı 3.kişi şirketteki hissesini 08/02/2012 tarihinde devrettikten iki gün sonra 10/02/2012 tarihinde aynı şirket bünyesinde sigortalı çalışan olarak işe başladığı, Cihan Mersin’in 21/07/2014 tarihinde davalı 3.kişi şirketten işten ayrıldıktan bir gün sonra 22/07/2014 tarihinde borçlu şirketi kurduğu, iki şirketin  faaliyet alanlarının aynı olduğu, borçlu şirketin hali hazırdaki yetkilisi Eser Karagöl’ün davalı 3. kişi şirket bünyesinde 2012 yılının Mart ayı ile 2014 yılı Kasım ayları arasında sigortalı olarak çalıştığı, davalı 3.kişi şirketin merkez adresindeki tabelada Cihan Mersin isminin yazılı olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde  borçlu ile üçüncü kişi arasında danışıklı işlemler yapıldığının kabulü gerektiği gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Asıl ve birleşen 2021/168 Esas sayılı dosyaların temyiz incelenmesinde;

02.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanunun 25. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 364/1. maddesine göre Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen ve miktar ve değeri Onbin Türk Lirası’nı geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Bu hükümde öngörülen kesinlik sınırı, 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 02.12.2016 tarihinden itibaren kırk bin Türk Lirası’na, 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanun’un 1. ve 2. maddesi ile 28.02.2019 tarihinden itibaren elli sekiz bin sekiz yüz Türk Lirası’na, 01.01.2020 tarihinden itibaren yetmiş iki bin yetmiş Türk Lirası’na, 01.01.2021 tarihinden itibaren yetmiş sekiz bin altı yüz otuz Türk Lirası’na, 01.01.2022 tarihinden itibaren  yüz yedi bin doksan Türk Lirası’na, 01.01.2023 tarihinden itibaren de iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz Türk Lirası’na  çıkarılmıştır.

Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihine göre birleşen davada mahcuzların değerinin 37.815 TL; asıl davada ise ihale satış bedeli ve bilirkişi raporu nazara alındığından 75.542 TL olduğu ve ayrı ayrı asıl  ve birleşen davanın yukarıda belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından, anılan Bölge Adliye Mahkemesi  kararının  asıl ve birleşen dava açısından temyiz kabiliyeti yoktur.

5311 sayılı Kanunla değişik İİK.nin 364/1-2. maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nin 366. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 352. maddesi uyarınca temyiz başvuru talebinin (REDDİNE), 

2-Birleşen 2021/227 Esas sayılı davaya ilişkin temyiz itirazlarına gelince;

Dava konusu haciz, davalı 3.kişinin ticaret sicil adresinde yapılmış olup ödeme emri borçluya haciz adresinde tebliğ edilmemiş, haciz mahallinde borçlu hazır bulunmamış, borçlu adına evrak ele geçirilmemiştir. Ticaret sicil kayıtlarına göre, borçlu ile 3.kişi şirket aynı adreste faaliyet göstermemiştir. Buna göre, mülkiyet karinesi davacı 3. kişi lehine olup, mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir.

 Davalı 3.kişi şirket borcun doğumundan çok önce  2010 yılında kurulmuş, kurucu ortaklar Cihan ve Ertan Mersin iken 25.8.2014 tarihi itibari ile tek ortağın Ertan Mersin olduğu görülmüştür. Borçlu şirketin ise tek ortağı Cihan Mersin iken 25.12.2020 tarihinde Cihan Mersin’in hisselerini Eser Karagöl’ e devrettiği görülmüştür. Borçlu şirketin eski ortağı Cihan Mersin’in, 10.2.2012- 21.7.2014 tarihleri arasında davalı 3. kişi şirket bünyesinde sigortalı olarak çalışmış olması, yine borçlu şirket ortağı Eser Karagöl’ün 2012 yılın Mart ayı ilâ 2014 yılı Kasım ayları arasında 3.kişi şirkette sigortalı olarak çalışması, anılan şahsın 3.kişi şirketten ayrıldıktan sonra 12.11.2017 tarihine kadar farklı şirketlerde çalışmaya devam etmesi, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dayanak 27/12/2020 tarihli cari hesap ekstresi ve Fethiye 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/138 Değişik İş, 2020/133 Karar sayılı ihtiyati haciz kararında yer verilen  2020 yılına ait  faturalar olması dikkate alındığında ortaklık bağlarının ve sigortalı çalışmaların borcun doğumundan çok öncesinde yapıldığı  anlaşılmıştır. Öte yandan,  04.02.2021 tarihli hacizde, haciz yapılan deponun kapısında bulunan tabelada  Ertan Mersin- Cihan Mersin isimleri yazılı ise de davalı tarafın, tabelanın en az 8-9 yıl önce yapıldığı, o sırada Cihan Mersin’in 3.kişi şirkette sigortalı olarak çalıştığı, çiftçilerin kolay ulaşabilmesi amacıyla o şube ile ilgilenen çalışanların isimlerinin ve telefon numaralarının tabelada yazılması uygulamasının olduğunu iddia etmiş olup yargılama sırasında dinlenen tanıkların bu iddiaları destekler nitelikte beyanda bulunduğu anlaşıldığından belirtilen hususların  üçüncü kişi lehine olan karinenin aksini ispata yeterli görülmemiştir.

SONUÇ : Davalı 3.kişinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, istinaf talebinin esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 05.06.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Scroll to Top