İSTİFA NEDENİYLE İŞ İLİŞKİSİNİN KALDIRILMASI, İRADE SAKATLIĞI, KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI (08.06.2022)

İSTİFA NEDENİYLE İŞ İLİŞKİSİNİN KALDIRILMASI, İRADE SAKATLIĞI, KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI (08.06.2022)

DAVA     : İŞÇİLİK ALACAĞI

Y A R G I T A Y

H U K U K    G E N E L    K U R U L U

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:     

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 01.11.1994- 30.09.1998, 01.07.1999-12.08.2005, 04.09.2007-22.06.2010 tarihleri arasında üç dönem çalıştığını, sigorta kaydının gerçeği yansıtmadığını, tüm çalışma süresinin kesintisiz olduğunu, iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshedildiğini, davalı şirketlerin aynı kişilere ait olduğunu ve aynı adreste faaliyet gösterdiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin ücreti, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:     

5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili şirketlerde kesintili olarak çalıştığını, her bir çalışma döneminin sonunda tüm haklarının ödendiğini, davacı tarafından da ibraname imzalandığını, davacının kendi isteği ile ve karşılıklı anlaşarak işyerinden ayrıldığını, işten ayrılma talebine rağmen müvekkilinin davacıya ödemede bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6. Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 26.07.2013 tarihli ve … E., … K. sayılı kararı ile; davacının 01.11.1994-30.09.1998 tarihleri arasındaki çalışma dönemi bakımından kıdem tazminatına hak kazandığı, 01.07.1999-12.08.2005 tarihleri arasındaki çalışma döneminin de kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona erdiği, zira davalı tarafça bu dönem bakımından kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı, ayrıca davalı tarafın 04.09.2007-22.06.2010 tarihleri arasındaki çalışma döneminin davacının kendi isteği ile işyerinden ayrıldığı savunmasına rağmen davacının 20.11.2009 tarihinde işten çıkarıldığı bildirilerek davalı tarafça kıdem tazminatının ödendiği, 02.12.2009 tarihinde yeniden işe girdiğinin bildirildiği ve 22.06.2010 tarihinde yeniden iş sözleşmesinin sona erdiği anlaşıldığından davalı tarafın 04.09.2007-22.06.2010 tarihli çalışma döneminin istifa ile sona erdiğini ispat edemediği, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücreti alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Bakırköy 5. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.05.2015 tarihli ve 2015/13812 E., 2015/18403 K. sayılı kararı ile; tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2…Somut olayda, davacı iş sözleşmesinin   işverence haksız  feshedildiğini ileri sürmüş, davalı ise dosyaya sunulan 22.06.2010 günlü  istifa  dilekçesine dayanarak davacının istifa ettiğini savunmuştur. Mahkemce bu istifa dilekçesi üzerinde durulmadan değerlendirme yapılmadan iş sözleşmesinin işveren tarafından hakkın feshedildiği kabul edilmiştir. 22.06.2010 günlü  istifa  dilekçesi  davacı asile gösterilip, buna karşı diyecekleri sorularak beyanı alınıp, davacının dilekçeyi imzalamasında irade fesadı olup  olmadığı araştırılıp  sonucuna göre bir karar verilmelidir. 

Eksik inceleme ile iş sözleşmesinin haksız olarak işveren tarafından feshedildiğinin kabulü hatalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı:

9. Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 25.11.2015 tarihli ve … E., … K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılamada davacının davalı işveren tarafından kendisine tazminat ödeneceği söylendiği için 22.06.2010 tarihli istifa dilekçesini imzaladığını beyan ettiği, 04.09.2007-22.06.2010 tarihleri arasında toplam 6 yıl 8 ay 17 günlük çalışmanın (01.11.1994-30.09.1998 ile 04.09.2007-22.06.2010 tarihleri arasındaki toplam çalışma süresi) istifa ile sona erdiğine dair savunmaya itibar edilemeyeceği, nitekim davacının 20.11.2009 tarihinde işten çıkarıldığı, 02.12.2009 tarihinde yeniden işe alındığı ve 22.06.2010 tarihinde yeniden iş sözleşmesinin sona erdiği anlaşıldığından iş sözleşmesinin davacının istifası ile sona erdiğinin kabul edilemeyeceği belirtilerek diğer alacaklar yönünden önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

10. Bakırköy 5. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarihli ve 2016/5103 E., 2016/9093 K. sayılı kararı ile; davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2…Somut uyuşmazlıkta davacının davalıya ait işyerinde 01.11.1994-12.08.2005 ve 04.09.2007-22.06.2010 arasında çalıştığı dosya içeriğindeki belge ve hükme esas alınabilecek tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Davalı, davacının 04.09.2007-22.06.2010 tarihleri arasındaki çalışmasının istifa ile sona erdiğini savunmuş ve istifa dilekçesini sunmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak istifa dilekçesine karşı diyecekleri davacıdan sorulmuştur. Davacı, istifa dilekçesinin altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. Davacı işverenin tazminat ödeyeceklerini söyleyerek istifa dilekçesini imzalattırdıklarını iddia etmiştir. Davacı iradesinin bu şekilde sakatlandığını ispat edememiştir. Bu nedenle davacının  04.09.2007-22.06.2010 arasındaki çalışmasının istifa ile sona erdiğinin kabul edilmesi gerekirken, yerinde olmayan değerlendirme ile bu dönem için de tazminata hükmedilmesi hatalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 28.09.2016 tarihli ve … E., … K. sayılı kararı ile; işveren tarafından tazminatlarının verileceği söylenerek davacının iradesinin fesada uğratıldığı, 01.01.2010-22.06.2010 tarihleri arasında ödenmeyen 2 gün resmi tatil alacağı mevcut iken istifa dilekçesi vermiş olmasının iradesinin fesada uğratıldığı olarak kabul edildiği, davacının iradesi fesada uğratılarak istifa dilekçesi alındığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

13. Bakırköy 5. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen bu kararına karşı süresi içinde davalılar vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.04.2021 tarihli ve 2017/9-1775 E., 2021/515 K. sayılı kararı ile; “…33. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, mahkemece 25.11.2015 tarihli ve 2015/384 E., 2015/460 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili için 3123,26 TL avukatlık ücretinin davalılardan  ortaklaşa ve  dayanış malı olarak alınıp davacıya verilmesine, davalı vekili için 3690,88 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuş iken, 28.09.2016 tarihli ve … E., … K. sayılı direnme kararında; “…Davacı vekili için 3.134,46 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı vekili için 1.800 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” şeklinde hükme yer verildiği dikkate alındığında, usulüne uygun bir direnme kararının varlığından söz etmek mümkün değildir.

34.  Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca usulüne uygun direnme kararından bahsetme imkânı olmadığı ve ön sorunun bulunduğu kabul edilmiştir.

35. O hâlde usule uygun  olmayan direnme  kararının  bozulmasına  karar verilmelidir…” gerekçesiyle davalılar vekilinin sair temyiz itirazları incelenmeksizin direnme kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.

14. Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 11.10.2021 tarihli ve … E., … K. sayılı kararı ile; usuli hatalar düzeltilerek önceki kararın tekrar verildiği belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

15. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II.  UYUŞMAZLIK

16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının 04.09.2007-22.06.2010 tarihleri arasındaki çalışmasının istifa ile sona erip ermediği, istifa dilekçesinin iradesi sakatlanarak alındığını ispatlayıp ispatlayamadığı; buradan varılacak sonuca göre davacı işçinin sözü edilen çalışma dönemi bakımından kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanamadığı noktasında toplanmaktadır.

III.  GEREKÇE

17. Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

18. İş sözleşmesini sona erdiren en önemli sebeplerden biri fesihtir. Fesih, sürekli (belirli ya da belirsiz süreli) bir iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gerekli bozucu yenilik doğuran bir haktır. Dolayısıyla fesih karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen bir irade açıklamasıdır (Senyen Kaplan, Emine Tuncay: Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Haksız Feshinin Hüküm ve Sonuçları, Sicil İş Hukuku Dergisi, 2016, Sayı: 36, s. 23).

19. Fesih bildirimi tek taraflı bir irade beyanı olup bu beyan belirsiz süreli iş sözleşmelerinde süre verilerek sözleşmenin sona erdirilmesinde kullanılabileceği gibi belirli ya da belirsiz süreli iş sözleşmelerin haklı nedene dayanarak, işçi veya işveren tarafından süre verilmeksizin sona erdirilmesinde de kullanılmaktadır. Bu nedenle iş sözleşmelerinde fesih bildirimi, sözleşmeyi belirli bir sürenin geçmesiyle ya da derhal sona erdiren, karşı tarafa yöneltilmesi gerekli tek taraflı bir irade beyanı olmakla muhataba ulaşması ile sonuç doğurur.

20. İş sözleşmelerinde fesih bildiriminde bulunma hakkı, kural olarak her iki tarafa da tanınmıştır. Hukuki niteliği itibariyle fesih bildirimi yenilik doğuran bir hak olmakla bu beyanın karşı tarafa ulaşması ile sonuç doğuracağından karşı tarafın kabulüne gerek yoktur.  Bozucu yenilik doğurucu bir hakkın kullanımı olan fesih bildirimi ile iş sözleşmesi sona ereceğinden, bildirimin belirli ve açık şekilde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle fesih bildiriminde bulunan taraf ileri sürdüğü sözleşmeyi sona erdirme nedeni ile bağlı olup bildirdiği fesih nedenini sonradan değiştirmesi mümkün değildir.

21. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanunu’nun (İş Kanunu/Kanun) 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin süreli fesih bildiriminin kanuni düzenlemesi ise aynı Kanunun 17. maddesinde hüküm altına alınmıştır.

22. Buna karşılık, işçinin istifası Kanunda özel olarak düzenlenmemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesinin göndermesi ile hâlen yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun “Kıdem Tazminatı” başlıklı 14. maddesinde kıdem tazminatına hak kazandıran nedenler sınırlı olarak sayılmış olup istifa, kıdem tazminatına hak kazandıran iş sözleşmesinin sona erme nedenleri arasında yer almamaktadır. İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshetmesi istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer.

23. İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi hâlinde işçi iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı gibi kıdem ve ihbar tazminatlarına da hak kazanamaz.

24. Diğer taraftan, işçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ancak irade fesadı altında düzenlenen istifa dilekçesinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemeyeceği gibi işçinin haklı nedenle derhal fesih nedenlerinin mevcut olduğu ve buna uygun biçimde fesih yoluna gideceği sırada iradesi fesada uğratılarak işveren tarafından istifa dilekçesi alınması durumunda da, istifaya geçerlilik tanınması doğru olmayacaktır.

25. Yine, istifa dilekçesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması hâlinde de işçi tarafından bildirilen somut nedenlerin yani istifanın ardındaki gerçek durumun araştırılmasında da hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.

26. Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin davalılara ait işyerinde 01.11.1994-30.09.1998, 01.07.1999-12.08.2005 ve 04.09.2007-22.06.2010 tarihleri arasında olmak üzere üç dönem hâlinde çalıştığını, 22.06.2010 tarihinde iş sözleşmesinin haklı nedene dayanılmaksızın feshedildiğini, hizmet süresinin 12 yıl 9 ay 29 gün olduğunu belirtilerek bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiş, davalılar vekili ise davacının işten ayrılma talebine rağmen müvekkilleri tarafından ödeme yapıldığını, alacağının bulunmadığını savunmuştur.

27. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Özel Dairenin son bozma kararından sonra eldeki davada uyuşmazlık davacının 04.09.2007-22.06.2010 arasındaki çalışmasının istifa ile sona erip ermediği noktasında toplanmıştır.

28. Dosya kapsamında bulunan ve uyuşmazlık konusu döneme ait Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarından davacının 04.09.2007-15.05.2008 tarihleri arasında davalı S. İ. …Tic. Ltd. Şti., 16.05.2008-20.11.2009 ve 02.12.2009-22.06.2010 tarihleri arasında davalı D. B. … Tic. Ltd. Şti. tarafından çalışmasının bildirdiği, 02.12.2009 tarihinde davalı D. B. … Tic. Ltd. Şti.’de işe başladığına dair işe giriş bildirgesinin bulunduğu, 20.11.2009 tarihli ve 22.06.2010 tarihli işten ayrılış bildirgelerinde işten ayrılış kodunun 03 (istifa) olarak belirtildiği anlaşılmaktadır.

29. Diğer taraftan dosya içeriğine davacının 04.09.2007-20.11.2009 tarihleri arasındaki çalışmasını kapsayacak şekilde düzenlenen ve ödenecek kıdem tazminatı tutarının 2.417,46TL olarak belirtildiği “kıdem tazminatı hesap pusulası” başlıklı davacının imzasının bulunduğu belge ile 20.11.2009 tarihli ve aynı tutarda ödemeyi içeren banka dekontu sunulmuştur.

30. 22.06.2010 tarihli el yazısı ile düzenlenmiş dilekçenin ise “02.12.2009 tarihinden itibaren çalıştığım D. B. …Tic. Ltd.Şti’den kendi isteğimle 22.06.2010 tarihinden itibaren işi bırakmakla istifamın kabulünü rica ederim” şeklinde olduğu ve dilekçenin davacı tarafından imzalandığı görülmüştür.

31. Yargılama sırasında dinlenilen davacı tanığı A. K. kendisinin 2007 yılında işten ayrıldığını, 2010 yılında işin bitmesi ile işten çıkarıldığını davacıdan duyduğunu beyan etmiş, davalı tanıklarından H. B. davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını; B. B. ise davacının 3-4 kere işyerinden kendisinin ayrıldığını, en son 2009 veya 2010 yılında otobüs alarak kendi isteği ile işten ayrıldığını ifade etmişlerdir.

32. Mahkemece Özel Dairenin ilk bozma kararı sonrası yapılan yargılamada 22.06.2010 tarihli dilekçeye karşı davacı, imzanın kendisine ait olduğunu, tazminat ödemesi yapılacağı için dilekçeyi söyledikleri şekilde yazdığını ancak ödeme yapılmadığını beyan etmiştir.

33. Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre, 22.06.2010 tarihli dilekçedeki imzanın davacıya ait olduğu ve davacının iradesinin fesada uğratılarak dilekçeyi imzaladığı hususunun ispatlanamadığı açıktır. Bununla birlikte istifanın davacının hangi çalışma dönemine ilişkin olduğu belirlenmelidir.

34. Özel Dairenin bozma kararında davacının 04.09.2007-22.06.2010 olarak belirlenen çalışma süresinin istifa ile sona erdiğinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, dosya içeriğinden davacının 04.09.2007-20.11.2009 arasındaki çalışma döneminin kıdem tazminatı ödenerek sona ermesinden 12 gün sonra 02.12.2009 tarihinde yeniden işe girişinin yapıldığı, 22.06.2010 tarihli istifa dilekçesinde de davacının 02.12.2009 tarihinden itibaren çalıştığı işyerinden istifa ettiğini belirttiği anlaşılmaktadır.

35. Bu itibarla, davacının istifa dilekçesinin 02.12.2009-22.06.2010 tarihleri arasındaki çalışma dönemine ilişkin olduğu anlaşılmakla, 04.09.2007-20.11.2009 tarihleri arasındaki dönemin ise istifa ile sona erdiği ispatlanamadığından bu dönem yönünden kıdem tazminatı alacağı hesaplanmalı, ödenen tutar mahsup edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.

36. Öte yandan, dava tarihi 07.03.2011 olduğu hâlde gerekçeli karar başlığında 15.07.2018 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edilmiş ve esasa etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

37. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

(YHGK 08/06/2022 tarih, 2022/9-302 E., 2022/865 K.)

Scroll to Top