1. İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Borçlu vekili, alacağın ipotekle güvence altına alındığını ve bu nedenle ilamsız icra takibi başlatılamayacağını belirterek, ipotekli tutar yönünden takibin iptalini talep etmiştir. Ankara 1. İcra Müdürlüğü‘nde başlatılan bu takipte, borçlunun talebi doğrultusunda mahkeme, 72.398,00 TL ipotek limiti yönünden takibin iptaline karar vermiştir. Mahkeme, alacağın ipotekle teminat altına alındığını ve öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerektiğini vurgulamıştır.
2. İstinaf Aşaması:
Alacaklı vekili, ipotek limitinin alacağı karşılamadığını, bu nedenle doğrudan genel haciz yoluyla takip başlatılabileceğini ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf mahkemesi ise, İcra ve İflas Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca alacaklının önce ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapması gerektiğini, dolayısıyla genel haciz yoluyla takip başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararını onamıştır.
3. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin Kararı:
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, alacaklı vekilinin istinaf başvurusunu değerlendirerek şu önemli noktaları incelemiştir:
- İİK 45. Madde: Bu maddeye göre, rehinle temin edilmiş bir alacağın tahsili için önce rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılmalıdır. Ancak, rehin tutarının alacağı karşılamadığı durumda genel haciz yoluyla takip yapılabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, Hukuk Genel Kurulu‘nun kararları da bu durumu desteklemektedir.
- TMK 851. Madde: Türk Medeni Kanunu’nun 851. maddesine göre ipotekler genellikle Türk Lirası üzerinden tesis edilir. Yabancı para üzerinden ipotek yapılabilmesi ise belirli şartlara bağlıdır.
- TBK 99. Madde: Borç, yabancı para cinsinden belirlendiyse, alacaklının bu alacağını Türk Lirasına çevrilerek veya yabancı para cinsinden tahsil edebilme hakkı bulunmaktadır. Alacaklı bu hakkını kullandığı sürece, borçluya Türk Lirası üzerinden ödeme zorunluluğu getirilemez.
4. Sonuç ve Değerlendirme:
Yargıtay, ipoteğin Türk Lirası üzerinden tesis edilmiş olmasına rağmen alacağın yabancı para cinsinden talep edilmesinde alacaklının TBK 99. maddesindeki seçimlik hakkını kullanabileceğini belirlemiştir. Alacaklının tercihi doğrultusunda yabancı para üzerinden genel haciz yoluyla takip başlatmasının hukuka uygun olduğunu değerlendirmiştir. Bu nedenle, istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
5. Yargıtay’ın Kararının Hukuki Sonuçları:
- Genel haciz yoluyla takip yapılabileceği: Alacaklı, rehin tutarının alacağı karşılamadığını ispatlayarak doğrudan genel haciz yoluyla takip başlatabilir.
- Yabancı para alacakları: Alacaklının, yabancı para üzerinden tahsil hakkı saklı kalmak koşuluyla bu yönde takip yapma hakkı bulunmaktadır.
6. Hüküm:
Yargıtay, davalı alacaklının istinaf başvurusunu esastan kabul ederek, şikayetin reddine ve borçlu aleyhine takip yapılmasına karar vermiştir. Ayrıca, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin de borçlu üzerinde bırakılmasına hükmetmiştir.
Genel Değerlendirme:
Bu karar, ipotekli alacakların nasıl tahsil edileceği ve yabancı para üzerinden alacak takibi yapmanın koşulları hakkında önemli bir içtihat oluşturmuştur. Yargıtay, alacaklının seçimlik hakkını kullanabileceğini ve bu nedenle ipoteğe dayalı olmayan genel haciz yoluyla takibe geçebileceğini vurgulamıştır.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2024/5152
KARAR NO : 2024/6839
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Şeyma Başkan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Dayanak takip talebi ve ödeme emrinin İİK’nın 58/3. maddesine uygun olduğunun anlaşılmasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK’nin 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK’nin 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 427,60 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 09.09.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2024/263
KARAR NO : 2024/695
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararı aleyhine süresi içinde davalı alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş olmakla, HMK’nın 353.maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibinde şikayetçi borçlu vekili, takibe konu edilen alacağın ipotekle güvence altına alındığını, rehinle teminat alınan alacakla ilgili olarak ilâmsız icra takibi başlatılamayacağını belirterek ipotekle teminat altına alınmış bedele ilişkin kısım yönünden takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, alacaklı vekili, borçlunun dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, borçlunun takibe itiraz etmesi üzerine açtıkları Ankara 5.İcra Hukuk Mahkemesinin 2023/713 E.sayılı itirazın kaldırılması davasının yapılan yargılaması sonunda itirazın kaldırıldığını, alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin olduğunu, davaya konu takip tutarının 27.447,07 USD ve harca esas değerinin 560.057,46 TL olduğunu, tesis edilen müşterek ipotek tutarının ise sadece 72.398,00 TL olduğunu belirterek şikâyetin reddine karar verilmesini istemiş, mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; alacaklı Sevim Kopliman tarafından borçlu Aldridge Mineral Madencilik A.Ş. aleyhine ilâmsız genel takip başlatıldığı, takip dayanağının taraflar arasında düzenlenmiş sözleşme olduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında davacı borçlu adına kayıtlı Yozgat İli, Boğazlıyan İlçesi, Eğlence Köyü’nde bulunan bir kısım taşınmazlarda alacaklı lehine ipotek tesis edildiği, alacaklı tarafından borçlu aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatılmaksızın ilâmsız genel takip başlatıldığı, bu hususun davalı vekilinin vermiş olduğu cevap dilekçesi ile de sabit olduğu, alacağın tahsili için borçlu aleyhine öncelikle İİK’nın 45.maddesi uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapılması gerekirken bu yola başvurulmaksızın ilâmsız genel takip başlatılmasının yerinde görülmediği yönündeki gerekçeyle “Davanın kabulü ile; Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün 2023/10705 Esas sayılı dosyasında davacı borçlu hakkında başlatılan icra takibinin taleple bağlı kalınarak ipotek limiti olan 72.398,00 TL yönünden iptaline” karar verilmiş, alacaklı vekili, cevap dilekçesinde belirttiği hususları tekrarla, müvekkilinin alacağının 72.398,00 TL tutarındaki kısmının ipotek ile temin edildiğini, alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin olması hâlinde önce rehine müracaat kuralının uygulanamayacağının Yargıtay içtihat ve kararlarıyla kabul edildiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.
Uyuşmazlık, İİK’nın 45. maddesi kapsamında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yoluna başvurulmaksızın doğrudan genel haciz yoluyla takip başlatıldığı iddiasına dayalı ipotekle teminat altına alınmış bedele ilişkin kısım yönünden takibin iptali istemine ilişkin şikayet niteliğindedir.
İİK’nın 45. maddesinde, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, poliçe ve emre muharrer senetlerle çekler hakkındaki 167 nci madde hükmünün mahfuz olduğu, aynı kanunun 167. maddesinde ise alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senede müstenit olan alacaklının, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte bulunabileceği düzenlenmiştir.
İİK’nın 45. maddesi asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin “rehni veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tâbi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine ilişkin bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, İİK.nın 45. maddesi asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmaz. Öte yandan, Hukuk Genel Kurulunun 18/04/2001 tarih ve 2001/12-354 Esas, 2001/367 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının anlaşılması ve bunun belirgin olması durumunda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile alacaklının asıl kredi borçlusu hakkında haciz yolu ile takip yapmasına bir engel bulunmamaktadır. Borçlunun bu konudaki başvurusu bir hakkın yerine getirilmemesine ilişkin bulunduğundan İİK.nın 16/2 maddesi uyarınca süresiz şikâyete tabidir.
Somut olayda, şikâyete konu takipte talep edilen alacak ile ipotekle teminat altına alınan alacağın aynı alacak olduğu ve bu alacağa ilişkin ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılmadığı alacaklı vekilinin cevap dilekçesinden anlaşılmakla bu husus tartışmasızdır. Yukarıda yer verilen İİK’nın 45. maddesi hükmüne göre kural olarak alacaklı tarafından öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılması zorunlu olup, bu kurala uyulmaksızın doğrudan genel haciz yoluyla takip başlatılamaz.
Ancak; TMK.nın 851/1. maddesine göre taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir. Sözü edilen hükümden de anlaşılacağı üzere ipoteğin Türk Lirası üzerinden tesisi zorunludur. Bu kuralın istisnasına aynı maddenin ikinci fıkrasında yer verilmiş olup, “yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak için yabancı para üzerinden taşınmaz rehni kurulabilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Şikâyete konu takip alacağının ipotek akdi tesis edilerek güvence altına alındığı borçlu tarafından ileri sürülmüş olup, yukarıda da belirtildiği gibi bu husus alacaklının da kabulündedir. Borçlunun iddiasına dayanak gösterdiği ipoteğin karz ipoteği olarak tesis edildiği ve ipotek senedinde ipotek bedelinin 72.398,00TL olarak belirlendiği görülmektedir. TMK. nın 851/2 fıkrasındaki istisnai durum söz konusu olmadığından TMK’ nun 851/1 maddesi uyarınca ipotek, zorunlu olarak Türk parası üzerinden tesis edilmiştir.
Türk Parası ile bir ipotek yapılıp, ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takibe geçildiğinde alacağın muayyenlik ilkesine göre ana paranın tür ve miktarı değiştirilemez. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmeye göre yabancı para alacağı olarak belirlenen alacağa dayanılarak aktin muayyenlik ilkesi gözetilmeksizin ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılamaz. Dolayısıyla Türk parası üzerinden kurulan ipoteğe dayalı olarak yabancı para alacağının tahsili istenemeyeceğinden buna aykırı olarak başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin de iptali gerekecektir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup süresiz olarak da şikayet konusu yapılabilir. ( Yargıtay 12. HD 2022/5595 E. 2022/12075 K. )
Diğer yandan TBK. nın 99. maddesi uyarınca konusu para olan borç ülke parası ile ödenir. Maddenin ikinci fıkrasına göre de ülke parası dışında başka bir para birimi ile ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile de ödenebilir. Üçüncü fıkrada ise ülke parası dışında başka bir para birimi ile belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. Yabancı para üzerinden belirlenen alacağın TBK.nın 99. maddesine göre yabancı para olarak ya da Türk Lirasına çevrilmek suretiyle talep etme bakımından alacaklının tercih hakkı bulunmakta olup , alacaklıya bu tercih hakkını ortadan kaldıracak şekilde Türk lirası üzerinden takibe geçme zorunluluğu da getirilemez.
Yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, takibe dayanak gösterilen “arazi borçları süre uzatım protokolü” başlıklı 20/10/2019 tarihinde imzalanan belge gösterilmiştir. Sözü edilen belgede “…Şirket, malik tarafından şirket adına devri yapılan taşınmazların satışına ve malikle daha önce karşılıklı olarak imza altına alınan sözleşmelere istinaden şirket tarafından yapılan ödemeler düşüldükten sonra iş bu sözleşmenin imza tarihinde şirketin malike kalan borcu 15.475,07TL ve 24.434,00USD’dir. Bu tutarlar şirket defterlerinde kayıtlı olan gerçek tutarlar olup, malik tarafından da bakiye alacağının belirtilen tutarlar olduğu açıkça kabul edilmiştir. Malikin bakiye alacakları daha önce belirlenmiş ödeme tarihlerinden itibaren 12 (on iki) ay uzatılacaktır. Buna karşılık malikin uzamadan kaynaklı zararının karşılanması adına şirket TL bakiye alacak üzerinden %25 ilave ve USD bakiye alacak üzerinden ise %5 ilâve tutarını malikin hesabına ödemeyi kabul ve taahhüt eder (USD ödemeler, USD cinsinden ya da ödeme gününde geçerli olan TCMB döviz alış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek ödenecektir.)….” ibarelerine yer verilmiş ve Türk Lirası tutar %25 ilâve edilmiş hâli ile 19.343,84TL; yabancı para borcu ise %5 ilâve edilmiş hâli ile 25.655,70 USD olarak belirlenmiştir. Takip talebinin incelenmesinde ise 25.656,70USD asıl alacak ve işlemiş faizi ile ferilerinin fiili ödeme günündeki döviz alış kuru üzerinden tahsilinin talep edildiği, böylelikle yabancı para alacağı yönünden TBK. nın 99. maddesine göre seçimlik hakkı bulunan alacaklının tercihini, alacağını yabancı para olarak tahsil etme yönünde kullandığı görülmüştür.
Dairemizce yapılan değerlendirmelere göre; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler dikkate alındığında yabancı para üzerinden belirlenen alacağın TBK’nın 99. maddesine göre yabancı para olarak ya da Türk Lirasına çevrilmek suretiyle talep etme bakımından tercih hakkı bulunan alacaklıya bu tercih hakkını ortadan kaldıracak şekilde Türk Lirası üzerinden takibe geçme zorunluluğu getirilemeyeceği, takipte alacaklının seçimlik hakkını yabancı para alacağının fiili ödeme tarihindeki karşılığı üzerinden tahsili yönünde kullandığı, akdin muayyenlik ilkesi gereğince alacaklı yabancı para alacağını, Türk Lirası üzerinden tesis edilen ipoteğe dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte isteyemeyeceğinden İİK.nın 45. maddesinin olayda uygulanma yeri bulunmadığı, bu durumda alacaklı yabancı para alacağını ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiple isteyemeyeceğinden genel haciz yoluyla takip başlatmasında usûl ve yasaya aykırılık bulunmadığı, mahkemece bu gerekçe ile şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikâyet kabul edilerek takibin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu anlaşıldığından davalı alacaklı vekilinin istinaf talebinin esastan kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan sebeplerle;
Davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan KABULÜNE,
Ankara 10.İcra Hukuk Mahkemesinin 29/12/2023 tarih ve 2023/654 E.-2023/1060 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Şikâyetin REDDİNE,
İlk derece yargılaması açısından;
Alınması gereken 427,60 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 269,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 157,75 TL karar harcının şikayetçi borçludan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
Yargılama giderlerinin şikayetçi borçlu üzerinde bırakılmasına,
Davalı alacaklı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 4.200,00 TL vekalet ücretinin şikayetçi borçludan alınarak davalı alacaklıya verilmesine,
Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf yargılaması açısından;
İstinaf başvuru harcı (1.169,40 TL) dışında alınan 427,60 TL harcın istek halinde davalı alacaklıya iadesine,
Davalı alacaklı tarafından yapılan 427,60 TL harç, 180,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 607,60 TL yargılama giderinin şikayetçi borçludan alınarak davalı alacaklıya verilmesine,
İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından davalı alacaklı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, İİK.nın 364, 366 ve 7035 Sayılı Kanunun 31.maddesi ile değişik HMK.nın 361/1 maddeleri gereğince kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 09/05/2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.