Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde;müvekkili şirketin metal ticaretiyle iştigal ettiğini, davalı taraf ile geçmiş yıllara dayalı ticari ilişkilerinin bulunduğunu, olay tarihi olan 07.12.2015 tarihinde davalıların birlikte hareket ederek müvekkili şirkete hurda bakır sattıklarını, ancak malzemenin bulunduğu çuvalların bir kısmında bakır hurdası bulunduğu halde önemli bir kısmında bakır dışında değersiz hurda malzemesinin bulunduğunu, müvekkili şirkete satılan bakır hurdası nedeniyle davalı tarafa dolar bazında ödemede bulunduklarını, ancak davalıların dolandırıcılık eylemleri nedeniyle toplam 424.106,67 USD ana para olmak üzere zararları olduğunu, olay tarihinden itibaren işleyen faiz miktarının 55.188,35 USD toplam zararlarının 479.287,01 USD olduğunu ve bu miktar üzerinden davalılar aleyhine yapılan ilamsız icra takibine yönelik davalı itirazların haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptaliyle takibin devamına, %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davacının basiretli iş adamı gibi kendisine teslim edilen bakır hurdasını kontrol edip teslim alması gerektiğini, teslimden sonra yapılan tespitin geçerli olmadığını, davacı ile ticari ilişkiyi kuran kişinin Emrah Şabablı olduğunu, diğer müvekkillerinin olayla herhangi bir ilgisi bulunmadığını savunarak Emrah Şabablı dışındaki müvekkilleri yönünden davanın husumet nedeniyle, Emrah yönünden de davanın esastan reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalıların birlikte hareket ederek davacı şirketi nitelikli olarak dolandırdıklarının Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/540 E. sayılı dosyasında verilen ve kesinleşen mahkumiyet kararıyla sabit olduğu, ceza mahkemesi tarafından verilen mahkûmiyet kararı ile tespit edilen maddi olayların mahkemeleri yönünden de bağlayıcı olduğu, davalıların hurda bakır yerine davacı şirkete teslim ettikleri değersiz hurdadan dolayı davacı tarafın toplam zararının bilirkişi raporunda belirtildiği üzere ve dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak toplam 424.106,67 USD olduğu, davacı tarafın zararının haksız fiile dayandığı dikkate alındığında haksız fiilin gerçekleştiği 07.12.2015 tarihinden takip tarihi olan 08.03.2017 tarihine kadar davacı tarafın talep edebileceği faiz miktarının 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un (3095 sayılı Kanun) 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince Merkez Bankası tarafından yayınlanan kamu bankalarınca fiilen ödenen faiz oranı kapsamında yıllık 2,42 olduğundan bu miktar üzerinden yapılan hesaplamaya göre davacı tarafın talep edebileceği faiz miktarının 12.850,29 USD olduğu, davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin ise alacağın likit olmaması ve yargılama sonucunda belirlenmiş olması nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalıların Büyükçekmece 3. İcra Müdürlüğünün 2017/2822 E. sayılı dosyasına yapmış oldukları itirazın kısmen iptali ile takibin 424.106,67 USD asıl alacak, 12.850,29 USD işlenmiş faiz olmak üzere toplam 436.956,96 USD üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin faiz talebinin reddine, davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin, alacağın likit olmaması ve yargılama sonucunda belirlenmiş olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kesinleşen bilirkişi raporundaki hesaplanan faize ilişkin rakamlardan farklı karar vermesinin mümkün olmadığını, kaldı ki hakimin hesap bilirkişi sıfatı bulunmadığından uzmanlık alanına girmeyen bir konuda kendisinin hesaplama yapmasının ayrıca yasal olarak mümkün olmadığını, Mahkeme Heyetinin tarafsızlık kuralını ihlal ettiğini, müvekkilinin ayrıca adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini, davacı müvekkilinin usuli müktesep hakkını hiçe sayarak davacı müvekkilinin isteyebileceği faiz tutarını Yargıtay kararlarına aykırı hesaplama yöntemi kullanarak yanlış sonuca ulaştığını, Yargıtay kararları uyarınca hesaplama yapılırken kanun gereğince devlet bankalarına müzekkere yazılarak oranların sorulması gerektiğini, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına (TCMB) devlet bankalarınca bildirilen oranların fiiliyatta farklılık gösterdiğini, icra takibi öncesinde Büyükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/203 D.iş dosyası ile delil tespiti istenilerek zararın belirlenmiş olduğunu, davalı tarafa delil tespiti raporunun tebliğ edildiğini, tazminat bedelinin fatura, irsaliyeler ve delil tespiti raporu ile en başından beri likit olduğunu, davalıların davacı müvekkiline icra inkâr tazminatı ödemesi gerektiğini, tüm bunların yanında 08.05.2019 tarihli dilekçeleri ile davalıların yargılamayı uzatmaları ve kötü niyetli davranışları nedeni ile ayrı ayrı 5.000,00 TL disiplin para cezasına çarptırılması istenilmiş ise de Mahkemece bu taleple ilgili olarak bir karar verilmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 08.10.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre, delil tespiti raporu, irsaliyeler ve kantar fişleri ile karşılıklı yapılan inceleme neticesinde 120.135 kg toplam hurda ağırlığı içinde 18.260 kg bakır hurda, 101.875 kg demir hurdanın tespit edildiği, bu tespitlerin davacının ayıp iddiasını doğrular nitelikte olduğu, davacı tarafın ödemesi gereken toplam tutarın 118.338,53 USD olduğu, davacının ödemiş olduğu 542.770,00 USD’den bu tutarın mahsubu ile davacının 424.434,15 USD kadar alacaklı olduğu, takip talebinde, 07.12.2015 tarihinden takip tarihine kadar 542.770,00 USD ana para için 70.619,58 USD işlemiş faiz talep edildiği, ancak davacının alacaklı olduğu ana paranın 424.434,15 USD şeklinde kabul edilmesi gerektiğinden bilirkişilerce 07.12.2015 tarihi ile 08.03.2017 tarihleri arası TCMB kısa vadeli avans kredisi faiz oranları belirlenerek bu meblağlar üzerinden hesaplama yapıldığı ve sonuç olarak davacının 424.434,15 USD ana para ve 55.980,09 USD işlemiş faize hak kazandığı, İlk Derece Mahkemesince, Merkez Bankasına bildirilen kamu bankalarınca fiilen uygulanan faiz oranlarını gösterir belge dosya içerisine alındığı, haksız fiilin gerçekleştiği, 07.12.2015 tarihinden takip tarihi olan 08.03.2017 tarihine kadar davacı tarafın talep edebileceği faiz miktarı 3595 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince, Merkez Bankası tarafından yayınlanan bu liste esas alınarak, yıllık 2,42 kabul edilip bu miktar üzerinden yapılan hesaplamaya göre, davacının talep edebileceği faiz miktarının 12.850,29 USD şeklinde re’sen hesaplanarak sonuca gidildiği, davacının alacağı bilirkişi incelemesi ile belirlenmiş olduğundan likit olmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Tebliğleri gereğince, bankalar, uygulayacakları azami faiz oranlarını serbestçe tespit ederek, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirmek zorunda oldukları, bildirilen bu oranlar esas alınarak sonuca gidilmesinde usule aykırılık bulunmadığı, davacı tarafında fiili faiz uygulamasının daha fazla olduğuna dair İlk Derece Mahkemesine bir kanıt da sunmadığı, bilirkişi kurulunun uyuşmazlık noktaları kapsamında dosya üzerinde yaptıkları inceleme sonucu rapor tanzim ettikleri, mahkemenin de bilirkişi raporunu sunulu diğer deliller ışığında yeterli görmeyerek az yukarıda bahsi geçtiği şekilde eksikliği giderdiği, doğru şekilde hesaplama yaparak sonuca gittiği, bilirkişi raporuna salt itiraz edilmemiş olmasının açıkça hatalı olduğu anlaşılan rapor içeriğinin mutlaka Mahkemece hükme esas alınacağı anlamına gelmeyeceği, bu durumda, raporun kesinleşmesi nedeniyle Mahkemenin bu raporla bağlı olduğuna dair istinaf nedenleri de yerinde görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ayıplı mal satımı nedeniyle oluşan tazminat alacağının tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesi, 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un (3095 sayılı Kanun) 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dava, ayıplı mal satımı nedeniyle oluşan tazminat alacağının tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkin olup, Mahkemece davacı tarafın icra inkar tazminatı talebi yönünden alacağın likit olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de, davacının tazminat talebinin satış faturaları ve irsaliyelerdeki ayıplı olan mallara karşılık gelen ödemelere ilişkin olup, alacak likit ve belirlenebilir nitelik olduğundan davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirken bu isteğin reddine karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(11. HD. 20.06.2023 tarih 2022/1096 E. 2023/3903 K.)