Hizmet Tespiti Davası, (15.01.2024)

T. C.

Y A R G I T A Y

1 0 .    H U K U K    D A İ R E S İ

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L Â M I

Esas    No             : 2023/13163

Karar No               : 2024/9

Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın fer’i müdahil Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, fer’i müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi Alparslan Koçak tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I.DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 01.10.2000 tarihinde davalı iş yerinde makineci olarak sürekli ve kesintisiz olarak asgari ücretle çalışmaya başladığı, son iki yıldır maaşlarıın banka kanalı ile yatırıldığı, öncesinde ise elden ödendiği, davacının işe giriş bildirgesinin 24.04.2008 tarihinde verildiği, davacının halen aynı iş yerinde sürekli ve kesintisiz olarak işe başladığı tarih olan 01.10.2000 tarihinden itibaren çalışmalarına devam ettiği,  davacının çalışmalarının sabah 08:00 ile akşam 18:15 olarak veya ayda 30 gün olarak yıllardır devam etmesine rağmen ayda 30 tam gün olarak bir çok aya ilişkin çalışmaları ve primlerinin eksik gösterildiği, son olarak yine davacının davanın 13 gün hizmeti gösterildiği, 2017 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos ve dava tarihi olan 12.09.2017 tarihine kadar eksik günlerinin mevcut olduğu iddiasıyla davacının davalıya ait iş yerinde 01.10.2000 tarihinden dava tarihi olan 12.09.2017 tarihine kadar fasılasız ve kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II.CEVAP

Fer’i müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davada taraf olmadıkları, davacının hizmetlerinin eksik bildirildiğine ilişkin iddiasının doğru olmadığı, Yargıtay’ın tespit davalarını kamu düzeni ile ilgili davalar meydanında meyanında değerlendirildiği, Mahkemece re’sen inceleme yaparak söz konusu iş yerinin faal olup olmadığının araştırılması gerektiği savunmasıyla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalıya usulüne uygun tebliğ yapılmasına rağmen davaya cevap vermemiştir.

III.İLK DERECE MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesi tarafından; bordro tanıklarının beyanlarından davalı iş yerinde kesintisiz ve sürekli olarak, çekişmeli dönem itibari ile eylemli olarak çalıştığına kanaat getirildiği; çekişmeli dönem  tarihleri  aralığında  davacının bildirilen hizmetlerinin eksik bildirildiği; dönemler açısından Kurumdan   davacıdan sadır imzalı eksik gün puantaj cetvelleri talep edildiği; davacının eksik günlere ilişkin  puantaj / ücret tediye cetvellerindeki imzaların kendisine ait olduğunu belirttiği; inkar edilmeyen imzalar yönünden  davacının  beyanları dışında yazılı bir delil sunulmadığı; davacının ihtilaf konusu dönemde eksik bildirilen günlerden 2008 yılı  Nisan ayına ilişkin eksik gösterilen gün koduna ilişkin davalı tarafça bir bilgi ve belge dosyaya sunulmadığından dolayı 2008 yılı Nisan ayı davacının 30 gün üzerinden çalıştığına kanaat getirildiği; diğer yandan davacının 2010 yılı Nisan ayında herhangi bir çalışması görülmediği ve bu davalı tarafça gönderilen belgelerde davacının 2010 Nisan ayına ilişkin olarak imzasının bulunduğu, davacının  hizmet cetvelinde eksik olarak gösterilen  günlerde  bildirilen hizmet kadar çalıştığına kanaat getirilerek davacının fazla talebi reddedildiği; davacının hizmetinin bildirilmediği 01.10.2008 – 30.04.2008  tarihleri arasında ise dinlenen bordrolu tanık beyanları ve davalı tarafça davacının iddia ettiği çalışmalarına yönelik aksi bir yazılı delil sunulmadığından dolayı iş bu tarihlerde davacının kesintisiz ve sürekli davalı iş yerinde çalıştığına kanaat getirildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacının, 01.10.2000 – 30.04.2008 yılları arasında 1000798 işyeri sicil numaralı tüterler unvanlı işyerinde sürekli ve kesintisiz 30 gün üzerinden, 2008 yılının 5. ayı 15 gün, 2008 yılının 6. ayı 15 gün, 2008 yılının 7, 8, 9, 10, 11, 12. aylarında 30 gün üzerinden, 2009 yılının 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7. aylarında 30 ar gün, 2009 yılının 8. ayı 16 gün, 2009 yılının 9. ayı 15 gün, 2009 yılı 10, 11, 12. aylarında 30 ar gün üzerinden, 2010 yılının 1, 2. aylarında 30 ar gün üzerinden, 2010 yılının 3. ayı 16 gün, 2010 yılının 4. ayı çalışması olmadığına, 2010 yılının 5. ayı 16 gün, 2010 yılının 6. ayı 15 gün, 2010 yılı 7, 8. aylarında 30 ar gün, 2010 yılının 9. ayı 15 gün, 2010 yılının 10, 11, 12. aylarında 30 ar gün, 2011 yılının 1, 2, 3, 4, 5. aylarında 30 ar gün üzerinden, 2011 yılının 6. ayı 15 gün, 2011 yılının 7. ayı 16 gün, 2011 yılının 8. ayı 30 gün üzerinden, 2011 yılının 9. ayı 15 gün ve 01.10.2011 – 30.08.2016 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz 30 ar gün üzerinden, 2016 yılının 9. ayı 10 gün, 01.10.2016 – 12.09.2017 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz 30 ar gün üzerinden çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin kısmın reddine karar verilmiştir.

IV.İSTİNAF

A.İstinaf Yoluna Başvuranlar

 İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde fer’i müdahil Kurum vekili istinaf yoluna başvurmuştur.

B.İstinaf Sebepleri:

Fer’i müdahil Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; çelişkili ve samimi olmayan  tanık beyanlarına istinaden verilen kararın hatalı olduğu, davacının davasının hakdüşürücü süreler ve zamanaşımı sürelerinin geçirilmesi nedeniyle reddi gerektiği, davacının fiili çalışmaya dayanmayan, kesintili ve sürekli olmayan, mazeretsiz işe gelmediği günler açısından hüküm kurulmuş olup, bu durumda yasal mevzuata aykırılık teşkil ettiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.06.1999 tarih 1999/21-508 Esas sayılı ilamından da anlaşılacağı üzere bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için işe giriş bildirgesinin verilmesi yeterli olmayıp, çalışma olgusunun varlığının da zorunlu olduğu,  davacının çalışma olgusunu, önceden dava açmış tanıklarla ispat etmeye çalıştığı, husumetli tanık beyanlarına itimat edilerek hüküm kurulmuş olsa da, hükmün yasalara aykırı olduğu, Kurumun feri müdahil olamayacağı ve bağımsız bir tespit talebi olan hizmet birleştirme talebi ve prim ödetilmesi talepleri yönüyle kısmen kabul edilen kararda Kurum lehine vekalet ücreti tesis edilmemesi ayrıca yargılama giderleri yönüyle de kararın yasalara aykırılık teşkil ettiği iddiasıyla İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C.Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye  Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine, feri müdahil SGK vekilince ileri sürülen   tüm istinaf sebeplerinin İlk Derece Mahkemesince  usul  ve yasaya uygun  bir şekilde değerlendirilerek   hüküm kurulmasına göre istinaf başvurusunun yerinde olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

 V.TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde fer’i müdahil Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

 B. Temyiz Sebepleri

Fer’i müdahil Kurum vekili istinaf sebepleri doğrultusunda temyiz isteminde bulunmuştur.

 C.Gerekçe 

        1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

        Dava, davacının davalı nezdinde hizmet akdine dayalı olarak 01.10.2000 – 12.09.2007 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespiti davasıdır.

2.İlgili Hukuk

1. Anayasa’nın 60 ıncı maddesi şöyledir:

“Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. / Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.”

2. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 31.05.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca, anılan Kanunun yürürlük tarihine kadar 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Kanun’un Geçici 20 nci maddesine göre oluşturulan sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet sürelerinin tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirileceği ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı davaya konu sürenin bir kısmı itibariyle 506 sayılı Kanun’un mülga 2, 6 ve 79 uncu maddeleridir.

3. 506 sayılı Kanun’un mülga 2 inci maddesinin 1 inci fıkrası şöyledir:

“Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar.”

4. 506 sayılı Kanun’un mülga 6 inci maddesi şöyledir:

“Çalıştırılanlar, işe alınmalariyle kendiliğinden ‘Sigortalı’ olurlar. / Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümleri sigortalının işe alındığı tarihten başlar. / Bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez. / Sözleşmelere, sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamaz..”

5. 506 sayılı Kanun’un mülga 79 uncu maddesinin ilgili fıkrası şöyledir:

“…Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 (10 yıl 01/06/1994 tarih ve 3995 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile 5 yıl olarak değiştirilmiştir) yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır…”

6. 5510 sayılı Kanunu’nun 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

“(1) Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;

a) Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar… sigortalı sayılırlar.”

7. 5510 sayılı Kanun’un 7 inci maddesinin 1 inci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Sigorta hak ve yükümlülükleri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;

a) (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için çalışmaya, meslekî ve teknik eğitime, meslekî ve teknik ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimine, staja veya bursiyer olarak göreve başladıkları tarihten… itibaren başlar.”

8. 5510 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Kısa ve uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık;

a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların, hizmet akdinin sona erdiği tarihten… itibaren sona erer.

9. 5510 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin ilgili 9 uncu fıkrası şöyledir:

“Aylık prim ve hizmet belgesi (veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi) işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.”

10. Anayasa’nın 36 ncı maddesinin ilk fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

11. Anayasa’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”

12. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün kapsamı” kenar başlıklı 297 nci maddesi şöyledir:

“(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.

b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.

d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.

e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”

13. 6100 sayılı Kanunu’nun “Hükmün yazılması” kenar başlıklı 298 inci maddesi şöyledir:

“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.

(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.

(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.

(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.”

3. Değerlendirme

1.506 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık niteliği, anılan Kanunun 2 nci maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6 ıncı maddesi gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık niteliği ise, anılan Kanunun 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendine göre hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılmakla ve 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendi uyarınca çalışmaya başladıkları tarihten ibaren edinilir. Söz konusu sigortalılık niteliği anılan Kanun’un 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendi uyarınca hizmet akdinin sonlandığı tarihte sona erer.

2. Anayasa’nın 60 ıncı maddesinde yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.

3. Somut olayda; 24.04.2008 tarihinden önce herhangi bir sigortalı bildirimi bulunmayan davacının çalışmaları, davalı işveren tarafından anılan tarihten itibaren (7) eksik gün kodu ile puantaj kayıtlarına istinaden 01.07.2008 tarihine kadar ayda 15 gün üzerinden bildirilmiştir. Davacının 03.06.2009 – 07.08.2017 tarihleri arasındaki çalışmaları da benzer şekilde puantaj kayıtlarına istinaden kısmi zamanlı bildirilmiştir. Davacı 01.10.2000 – 12.09.2017 tarihleri arasında tam ve kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi davacının 01.10.2000 – 12.09.2017 tarihleri arasında puantaj kayıtları ibraz edilmeyen dönemlerde tam ve kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmiştir.

4. Dosya kapsamındaki 18.03.2002 tarihli Kurum teftiş raporunda, Kurum müfettişleri tarafından davalıya ait dikim evi iş yerinde 06.03.2002 tarihinde yerinde denetim yapıldığı ve davacıya ilişkin bir tespite yer verilmediği gibi söz konusu iş yerinde ayda 10 – 15 gün çalışma yapıldığına ilişkin iddia ve beyanlara yer verildiği görülmektedir. Üstelik davacının 24.04.2008 tarihinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesi aynı gün Kurum kayıtlarına intikal etmiş olup, işe giriş bildirgesi üzerindeki imza davacı tarafından kabul edilmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından dinlenen dört tanık beyanına istinaden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dolayısıyla davacının işe giriş bildirgesi öncesindeki çalışmasının başlangıç tarihi ve kesintisiz devam ettiği olgusu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmiş değildir.

5. Mahkemece, 18.03.2002 tarihli Kurum teftiş raporda adı geçen tanıklar ile özellikle 01.10.2000 – 30.04.2008 tarihleri arasında dönemsel sigorta primleri bordrosuyla veya aylık prim ve hizmet belgesiyle bildirimleri yapılan ve davalıya ait iş yerinde çalışan diğer sigortalılar yöntemince saptanarak re’sen tanık sıfatıyla dinlenmeli, tanıkların hizmet cetvelleri de getirtilerek davacının davaya konu dönemdeki çalışmasını bilebilecek durumda olup olmadıkları sorgulanmalı, dinlenen kamu tanıklarının anlatımlarıyla yetinilmeyip aynı çevrede faaliyet yürüten ve davacının çalışmasını bilebilecek durumda olan tarafsız nitelikte başka işverenler ve bordrolu çalışanlar yöntemince saptanarak tanık sıfatıyla dinlenmeli, böylelikle elde edilecek sonuç ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle 06.03.2002 tarihli yerinde denetim ve işe giriş bildirgesi de nazara alınarak deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.

6. Mahkemeler, iddia ve savunma çerçevesinde tespit ettikleri maddi vakıaları, söz konusu maddi vakıaların hukuki niteliğini, uygulanan hukuk kurallarını, bunun nedenlerini ve hüküm fıkrasıyla bağlantısını gerekçeyle açıklarlar. Böylece tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri, mahkeme kararlarının denetlenebilmesi ve toplumun da yargı kararlarının sebeplerini öğrenmesi sağlanır.

7. Anayasa’nın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ise de gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Ancak Anayasa’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılacağı hükmü konulmuştur. Bu sayede mahkeme kararlarının gerekçeli olması ve kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarının sağlanması amaçlamaktadır.

8. Mahkeme kararlarında bulunması gereken hususlar 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinde ayrıntılı olarak tek tek sayılarak gösterilmiştir. Aynı maddenin (2) numaralı fıkrası uyarınca da verilen karar ile taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar, hiçbir şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde çok açık gösterilmesi gereklidir. Aksi takdirde ilamın icrası sırasında güçlüklerle karşılaşılabileceği gibi ilamın hiç icra edilememesi de söz konusu olabilir. Ayrıca anılan Kanun’un 298 inci maddesinde gerekçeli kararın, hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler gereği tefhim edilen hüküm sonucu, hükmün gerekçesi ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasının birbiriyle tutarlı olmalıdır.

9. Kabule göre, İlk Derece Mahkemesi tarafından hükmün gerekçesinde davacının imzası bulunan puantaj cetvellerine istinaden davalı işveren tarafından Kuruma bildirilen süre kadar çalıştığı ve fazla talebinin reddedildiği bildirildiği halde ayrıca söz konusu dönemlerde ayda 15 – 16 gün daha çalıştığının tespitine karar verilmesi taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar bakımından infazı kabil olmayıp,  infazda şüphe veya tereddüte neden olacağından isabetsizdir.

10. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme neticesinde yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının  BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Scroll to Top