Taraflar arasındaki hakem ara kararının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bölge Adliye Mahkemesince (İlk Derece) davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi (İlk Derece) kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
İptal davasında davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında Atabey Ovası Sulaması Yenileme yapım işine ilişkin sözleşmesinin 07/10/2020 tarihinde imzalandığını, yer tesliminin 14/10/2020 tarihinde yapıldığını, yüklenicinin işin başından itibaren iş programına uygun çalışmadığını, iş programına göre Temmuz sonu itibariyle işteki parasal gerçekleşmenin %43 seviyesine getirilmesi gerekirken, 01/08/2023 tarihinde düzenlenen 8 sayılı son hakedişe göre sözleşme fiyatlarıyla 1.114.716,45 USD+19.660.000,00 TL tutarında imalat gerçekleştirilerek toplam sözleşme bedeli üzerinden sadece %5,44 oranında parasal gerçekleşme sağlandığını, sonuç itibari ile finansmanı Dünya Bankası tarafından sağlanan Türkiye Sulama Modernizasyonu Projesi kapsamındaki işte yükleniciye yapılan uyarılara rağmen iş programında belirlenen günlük ilerleme hızının yakalanarak işe devam edilmemesi, yüklenicinin taahhüdünü sözleşme hükümlerine uygun olarak yerine getirmemesi sebepleriyle sözleşmenin, 08/08/2023 tarihli Genel Müdürlük Olur’u ile feshedildiğini, yüklenicinin ise fesihten önce ISTAC bünyesinde 2022/DA-110 numaralı dosyası üzerinden, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu Geçici 6. maddesi kapsamında sözleşmenin iptal edilerek tasfiye edilmesi ve teminatların iadesi talepli dava açtığını, devam eden yargılama sürecinde dava konusu sözleşmenin feshedilmesi üzerine davacı tarafça, yargılama devam ederken, davacı tarafça 17/08/2023 tarihinde “… Hakem Kurulunun 02/08/2023 tarihli 2 numaralı ara kararının yanlış yorumlandığı, idarenin ihalelere katılmaktan yasaklamaya ilişkin yazı ve işlemleri tamamlayarak bağlı bulunduğu Bakanlığa bildirim yapmama konusunda tedbir kararı verilmesi gerektiğini, tahkim yargılamasında hakem heyetinin bu konuda yetkili olduğunu, teminatlara ilişkin verilen tedbir kararının kamu ihalelerine katılmaktan yasaklamaya ilişkin bildirimleri de kapsadığı yönünde tedbir kararı verilmesi”nin talep edildiğini, Hakem Kurulu’nun 21/08/2023 tarihli ve 5 numaralı ara kararı ile; “…..4 numaralı ara kararda tavzih edilmeyi gerektiren herhangi bu husus bulunmadığı, …teminatlara ilişkin verilen tedbir kararının, ihalelere katılmaktan yasaklamaya ilişkin bildirimleri kapsamadığı, …..Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 25. maddesinde belirtilen yasaklamayı gerektirir bir durumla karşılaştığından bahisle, gereğinin yapılması için bu durumu ilgili ve bağlı bulunduğu bakanlığa bildirmesinin önlenmesine yönelik olarak geçici hukuki koruma -ihtiyati tedbir kararı verilmesine…” karar verildiğini, mezkur kararda ayrıca “… Burada vurgulamak gerekir ki iş bu davaya taraf olmayan başka kamu kurumlarını da bağlayacak şekilde geçici hukuki koruma kararı verilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla iş bu geçici hukuki koruma -ihtiyati tedbir kararı, gerek davalı idarenin bağlı bulunduğu/ilgili Bakanlığın gerekse sair kurumların verecekleri kararları, yapacakları işleri kapsamamaktadır….tedbir kararı, 4735 Sayılı Kanun’un 26. maddesinin son fıkrası çerçevesinde davalı idarenin ilgili ve bağlı bulunduğu Bakanlığa yapacağı bildirimin önlenmesine yöneliktir ve bununla sınırlıdır.” şeklinde gerekçe sunulduğunu, davacı tarafça istenen ihtiyati tedbirin, itiraz ve beyanları alınmadan verilmiş olup, Hakem Kurulu’nun 21/08/2023 tarihli ve 5 numaralı ara kararına karşı müvekkili İdarece HMK’nın 394 maddesi (1) ve devamı fıkraları gereğince itiraz edildiğini, Hakem Kurulunun 28/08/2023 tarihli 6 Numaralı ara kararı ile ” itirazlarının reddine ” karar verildiğini, Hakem Kurulunun 5 Numaralı ara kararının iptal edilmesi talebine ilişkin olarak; Hakem Kurulu’nun kararlarına karşı iptal davasının HMK’nın 439 ve devamı maddelerinde düzenlendiğini, iptalini istedikleri 21/08/2023 tarihli kararın, mezkur maddenin (ç),(d),(f) ve en önemlisi (ğ) bentlerine aykırılık teşkil etmekte olup dava konusu işte imzalanan Sözleşmenin Özel Koşulları 24.4 maddesinde “Tahkim: İstanbul Tahkim Merkezi Usullerine göre Ankara’da gerçekleşecektir” şeklinde düzenlemeler nedeniyle işbu iptal davasının Ankara’da açıldığını, mezkur karar ile Hakem Kurulunun hukuka aykırı şekilde idare yerine geçerek yetkili olduğuna karar verdiğini, tahkim konusu olmayan bir idari işleme ilişkin geçici hukuki koruma tedbirinin ancak İdare Mahkemelerince verilebileceğini, Mahkemenin yetkisinde bulunmayan bir husus hakkında tahkim kurulunca karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira, ihaleyi yapan veya sözleşmeyi uygulayan idarelerin, ihalelere katılmaktan yasaklamayı gerektirir bir durumla karşılaştıkları takdirde, gereğinin yapılması için (yasaklama işleminin tesis edilmesi için) bu durumu ilgili veya bağlı bulunulan Bakanlığa bildirmekle yükümlü olduklarını, Kanundaki durumlar gerçekleştiğinde İdarelerinin yasaklama kararı verip vermemekte takdir hakkı bulunmamakta olup, yasaklama kararı vermek zorunda olduklarını, takdir hakkının, sadece yasaklama süresinde (asgari ve azami süreler içinde kalmak koşuluyla) söz konusu olup, yasaklama kararının verilip verilmemesinde olmadığını, İdarenin ihaleyi yapan makam olup, yasaklama kararını verecek olan idarenin, Tarım ve Orman Bakanlığı olduğunu, idarenin bağlı bulunduğu bakanlığın söz konusu kararı ancak 4735 sayılı Kanun’un 26/son fıkrasında belirtildiği şekilde bildirim kararı neticesinde alabileceğini, DSİ’nin yasaklama kararına ilişkin tespitini Tarım ve Orman Bakanlığı’na bildirmemesi halinde zaten yasaklamaya ilişkin işlem tesis edilemeyeceğini, yani Hakem Kurulunun aslında İdarenin bağlı bulunduğu Bakanlığa bildirimde bulunulması üzerine tedbir koymuşsa da sonuçta yasaklama işlemi yapılamayacağı için kamu düzenine aykırı şekilde başka kamu kurum ve kuruluşlarının zararına sebebiyet verecek şekilde yasaklama işleminin yapılmaması için tedbir kararı aldığını, hakem heyetince verilen tedbir kararı ile, yapılması gereken idari işlemin kanunda belirtilen usulü ile uygulanmasının önüne geçilerek işlemin hiç yapılmaması sonucunun doğduğunu, bunun da Hakem Kurulunun 09/05/2023 tarihli 3 numaralı ara kararındaki karar ve gerekçesine aykırı olduğunu, aynı şekilde 3.kişileri etkileyecek yada icra organlarının yetki alanına girecek tedbir kararının verilmesinin de usul ve yasaya uygun olmadığını, dava konusu sözleşme ilişkisinin kapsamını aşacak ve iş bu davaya taraf olmayan başka kamu kurumlarını da bağlayacak şekilde geçici hukuki koruma kararı verildiğini, 3.kişileri etkileyecek yada icra organlarının yetki alanına girecek tedbir kararları verilmesinin mümkün olmadığını, bu tür tedbir kararlarının ancak mahkemelerden alınması mümkün olup, Türk Hukukunda bu amaçla mahkemelere başvurulması halinde bu başvurunun taraflar arasındaki tahkim anlaşmasını ihlal etmediğinin kabul edildiğini, verilen tedbir kararının uygulama kabiliyeti de olmadığını, kararın kamu düzenine aykırı olduğunu, idari işlem tesis edilmeden önce İdare Mahkemeleri tarafından yürütmenin durdurulması kararı dahi verilmezken bu aşamada Hakem Kurulunca verilen karar ile İdarelerin idari işlem yapamayacak duruma getirilmesinin mümkün olmadığını, mezkur kararın Anayasa’nın 125.maddesinin 4.ve 5. Fıkralarına da aykırı olduğunu, yargının yetkisinin yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağını, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceğini belirterek; İstanbul Tahkim Merkezinin 2022/DA-110 numaralı dosyası ile devam eden tahkim yargılamasında verilen Hakem Kurulu’nun 5 numaralı ara kararının ve bu karara karşı yapılan itirazlarının reddine ilişkin 6 numaralı ara kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
İptal davasında davalı vekili süresinden sonra vermiş olduğu cevap dilekçesinde; verilen ihtiyati tedbirin konusunun, tahkime başvuru talepleri ile ilgili olduğunu, zira hakem ve tahkime başvurularının bir yönünün 4735 sayılı Yasanın Geçici 6.maddesi düzenlemesinin uygulanmasına ilişkin olduğunu, verilen ihtiyati tedbir kararının sözleşme makamının yasaklama yaptırımının uygulanmasına ilişkin bildirimde bulunmasını yargılama sürecinde durdurmakla sınırlı olduğunu, İdarenin, dava safahatında tedbir talebi ve benzeri konulara ilişkin beyanlarını tahkim dosyasına defaatle sunduğunu, yasaklama yaptırımına ilişkin sözleşme makamının ilgili Bakanlığa bildirimde bulunmasından sonra verilecek tedbir kararının işlevsiz kalacağı hususu gözetildiğinde, ayrıca beyan alınmasının geçici hukuki koruma müessesesini işlevsiz hale getireceğini, ayrıca İdarenin tedbir kararına karşı da itiraz hakkını kullandığını ve itirazının reddine karar verildiğini, diğer taraftan sözleşme makamından sadır olacak iş ve işlemler yönüyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 2.maddesi uyarınca idari yargının tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda görevli olmadığını, bu nedenle somut ihtilaf konusunda da tahkim mahkemesinin görevli olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6100 Sayılı HMK’nın 444. maddesi uyarınca tahkim yargılamasına ilişkin kısımda düzenlenen konularda, aksine hüküm bulunmadıkça bu Kanunun diğer hükümlerinin uygulanmayacağı, tahkim yargılamasında geçici hukuki koruma niteliğinde verilebilecek olan ihtiyati tedbir kararlarının, HMK’nın 389. ve devamı maddelerinden ayrık olarak, HMK’nın 414. maddesinde düzenlendiği, bu madde kapsamında verilebilecek olan ihtiyati tedbir kararları ve bu kararlara ilişkin itirazlar hakkında verilen kararlara karşı yasa yolu gösterilmediği, hakem yada hakem heyetlerince verilen geçici koruma niteliğindeki ihtiyati tedbir kararlarının yargılama sırasında verilen ara kararlar niteliğinde olup İstinaf Mahkemelerine yargılama sırasında Mahkeme yardımının gerekli olduğu işlemlerle ilgili olarak Yasa’da görev ve yetki verilmediği, İstinaf Mahkemelerinin görev ve yetkilerinin HMK’nın 439. maddesi gereği hakem yada hakem heyetlerinin verdiği nihai kararlara karşı iptal davası açılması halinde, bu davalarla sınırlı olup devam eden tahkim yargılamasında ihtiyati tedbir ve ihtiyati tedbire itiraz sonucu verilen kararlar yönünden inceleme yetki ve görevinin bulunmadığı, incelemesi yapılan iş bu davadaki talebin ise, tahkim yargılaması sırasında verilen ihtiyati tedbir ve bu ihtiyati tedbire itirazın reddine ilişkin hakem kurulu kararının iptali talebi olup hakem kurulunca verilmiş nihai bir karar olmadığından tek başına iptal davasına konu da olamayacağı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkeme yetkisinde bulunan bir husus hakkında tahkim kurulunca karar verme yetkisinin bulunmadığı, üçüncü kişileri etkileyecek ya da icra organlarının yetki alanına girecek tedbir kararlarının hakem kurulunca verilemeyeceğini, kamu düzenine açıkça aykırı olan kararın 4735 sayılı kanunun 26 ıncı maddesinin son fıkrası çerçevesinde uygulama kabiliyetinin bulunmadığı, tahkim yargılamasının konusu olmayan bir hususta ihtiyati tedbir kararı verilmiş olduğunu, kararın kanunun emredici hükümlerine, anayasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, HAKEM HEYETİ TARAFINDAN VERİLEN İHTİYATİ TEDBİR KARARININ İPTALİ istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 439. maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.HMK’da iptal davasına konu olabilecek ve Yargıtay incelemesine tabi konuların sınırlı olarak sayıldığı ve nihai kararların iptal davasına konu olabileceği, somut olayda iptali istenen kararların geçici hukuki koruma tedbirlerinden ihtiyati tedbire ilişkin ara karar ve buna itiraz edilmesi sonucu verilen ret kararı olduğu, niteliği itibariyle nihai kararlardan sayılamayacağı ve iptal davasına konu olamayacağı anlaşılmakla temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
31.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(Y. 6. HD. 31.01.2024 tarih, 2024/295 E., 2024/425 K.)