EDİNİLMİŞ MAL, KATILMA ALACAĞI, MİRAS. (11.01.2024)
Taraflar arasındaki katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 13.09.2010 tarihinde vefat eden Mehmet’in mirasçıları olduklarını, müvekkili ile murisin 02.08.1978 tarihinde evlendiklerini, çocuklarının olmadığını, müvekkilinin 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen mallarda eşit oranda hakkı olduğunu, tereke dosyasında murisin 383789 nolu ve 2373987 nolu hesap ile bu heseplara ilişkin bir kısım alt hesaplarının bulunduğunun tespit edildiğini; ancak murisin müvekkilinden mal kaçırmak, edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağını yok etmek amacı ile evlilik birliği içinde edindiği tüm parasını kız kardeşi ile birlikte kötü niyetli olarak açtırdıkları müşterek hesaba yatırdığını, her ne kadar söz konusu hesaplar müşterek hesap olarak gözükse de gerçekte hesapta bulunan paralarda murisin ablası Hayriye’nin hiç bir hakkının olmadığını, müşterek hesap açtırmak yöntemiyle davalı Hayriye’ye aktarılmaya çalışılan paraların ve yine murise ait paraların tüm faiz gelirlerinin yarısının müvekkilinin katılma alacağı olduğunu belirterek; 388789 ve 237397 nolu hesaplar ve tüm hesaplarda bulunan paraların miktarlarının ve müvekkilinin 1/2 oranındaki katılma alacağının tespiti ile fazlaya ilşikin hakları saklı tutularak şimdilik 50.000,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
2. Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; açtıkları katılma alacağı davasında müvekkilinin alacağının 118.232,56 TL olarak belirlendiğini, bozmadan sonra ıslah yapamayacaklarından ek dava açmak zorunda kaldıklarını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla asıl dava dosyasında 21.10.2017 tarihli bilirkişi raporu ile belirlenen ve o davada talep edilmeyen 68.232,56 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalılar F, D, S ve A vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin murisin mirasçıları olduklarını, davacının evlendiği günden beri hiç çalışmadığını, murisin zengin birisi olduğunu, davacının terekeye dahil mallara katkısının olmadığını, murisin 2002 yılından önce terekeye dahil malları kazandığını, bu malların murisin kişisel malları olduğunu, mal rejiminin ölüm tarihi olan 13.09.2010 yılında sona erdiğini, bu tarihten sonrası için sadece miras payı oranında pay alabileceğini, bankalardaki paraların müşterek hesap olarak açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2.Davalı H vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile kardeşi olan murisin müşterek hesap açtırdıklarını, bu hesaplardaki paranın 1/2 sinin müşterek hesap sahibi müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin eşinden de emekli maaşı aldığını, ayrıca muris kardeşi ile ortak oldukları arsayı sattıklarını ve oradan da gelir elde ettiğini, müvekkilinin ekonomik durumunun iyi olduğunu, paranın tamamının murise ait olduğu iddiasını kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
4. Davalı H vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde; davacının talebinin yerinde olmadığını, davacının ancak murise ait %50 payın yarısı olan miktarın tespitini isteyebileceğini, diğer mirasçılardan tahsilini isteyemeyeceğini, paranın davalıların tasarrufunda olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
5. Diğer davalılar birleşen dava yönünden cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 19.02.2014 tarih ve 2011/831 Esas ve 2014/181 Karar sayılı kararı ile, davacının murisin banka hesaplarındaki miktarların değer artışına ilişkin katılma alacağı talep etmişse de belirtilen tarihler arasında murisin hesaplarında artış olmadığı, aksine eksilme olduğunun tespit edildiği ve bu zaman dilimi içinde taraflar adına 1/2 oranında ortak taşınmazlar alındığı ve yine bir okul yapımında bağış yapıldığı, davacının da tanık anlatımları ve diğer delilleri ile rızasının olmadığını ispatlayamadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.03.2015 tarih ve 2014/19327 Esas, 2015/6718 Karar sayılı kararı ile, hesapların 01.01.2002 tarihinden sonra açıldığı, davalı tarafından banka hesaplarındaki paranın kişisel mal olduğu ileri sürülmüş ise de buna ilişkin belge ve kayıt bulunmadığı, aksi ispatlanamadığından banka hesaplarındaki paraların edinilmiş mal niteliğinde olduğu; murise ait hesap ve alt hesapların müşterek ve müteselsil hesap mı yoksa müşterek olmayıp sadece para çekme yetkisi veren bir hesap mı olduğu belirlenerek murisin bireysel ve ortak hesabına ait hareketler izlenmek suretiyle, tasfiye tarihi itibarı ile mevcut bakiye olup olmadığı üzerinde durulması, eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra, bankacılık konusunda uzman bilirkişiden taraflar ve Yargıtay denetimine açık rapor alınması, ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğu belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemenin 08.04.2019 tarih ve 2016/400 Esas, 2019/324 Karar sayılı kararı ile, tasfiye konusu edilen banka hesabının murisin ve davalılardan Hayriye ile birlikte müşterek hesap olarak açıldığı, banka hesabında bulunan 472.930,26 TL’nin tamamının artık değer olarak kabul edilmesi gerektiği, yapılan bilirkişi incelemesine göre davacının murisin terekesinden olan artık değere katılma alacağının miktarının 118.232,56 TL olduğu gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı kabulü ile, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL yönünden dava tarihi olan 04.07.2011 tarihinden itibaren, 68.232,56 TL yönünden ise birleşen dava tarihi olan 18.12.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline yönelik verilen karara karşı, süresi içinde davalılar F, D, S, F ve A vekili, davalı H vekili ve davalı M ile katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Dairenin Dairesinin 02.12.2019 tarih ve 2019/4394 Esas, 2019/10816 Karar sayılı kararı ile, Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozmanın gereğinin tam olarak yerine getirilmediği, bozma ilamında eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra, bankacılık konusunda uzman bilirkişiden taraflar ve Yargıtay denetimine açık rapor alınması, ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğine işaret edildiği, Mahkemece bozma sonrası bankacılık konusunda uzman bilirkişi tarafından bozma ilamı doğrultusunda bir inceleme yapılmadan, bozma öncesi alınan hesap bilirkişi raporunu hazırlayan avukat bilirkişi tarafından hazırlanan 21.10.2017 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiği; Mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda murise ait hesaplara ve alt hesaplara ilişkin hesap açma sözleşmeleri, ilgili kayıt ve belgeler üzerinde, bankacılık konusunda uzman bilirkişi tarafından inceleme yaptırılarak, söz konusu hesapların müşterek ve müteselsil hesap niteliğinde olup olmadığı ya da hesabın müşterek olmayıp sadece para çekme yetkisi veren bir hesap niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi, müteveffanın bireysel ve müşterek hesabına ait hareketler izlenmek suretiyle, tasfiye tarihi itibarı ile mevcut bakiye olup olmadığının belirlenmesi, bu hususlara ilişkin taraflar ve Yargıtay denetimine açık rapor alındıktan sonra, elde edilecek sonuca göre, davacının katılma alacağı talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı belirilerek; taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, banka hesaplarının araştırılması için ilgili bankalara müzekkere yazıldığı ve gelen cevaplara göre dosya konusunda uzman bilirkişiye tevdii edildiği bilirkişi raporunda özetle; murisin vefat tarihte 383789 nolu müşterek banka hesabında 472.930,26 TL olduğu, 237397 nolu banka hesabında para bulunmadığı, mal rejiminin sona erdiği tarih itibariyle hesapta bulunan 472.930,26 TL birikimin yarısı olan 236.465,13 TL’sinin murisin edinilmiş malı kabul edilerek davacının murisin terekesinden olan artık değere katılma alacağının miktarının ise 236.465,13/2=118.232,56 TL olarak tespit edilmesinin uygun olacağı, söz konusu 472.930,26 TL birikimin murise ait olduğunun benimsenmesi halinde ise söz konusu miktarda davacının katılma alacağının 236.465,13 TL olabileceği yönünde rapor düzenlendiği; davacının asıl davada 50.000,00 TL, birleşen davada ise 68.232,56 TL katılma alacağı talebi olduğu, dava konusu edilen banka hesabının muris ve davalılardan Hayriye adına müşterek hesap olarak açıldığı, banka hesabında bulunan 472.930,26 TL’nin tamamının artık değer olarak kabul edilmesi gerektiği, yapılan bilirkişi incelemesine göre davacının murisin terekesinden olan artık değere katılma alacağının miktarının 118.232,56 TL olduğu gerekçesiyle; asıl dava ve birleşen davanın ayrı ayrı kabulü ile, 118.232,56 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; müşterek hesaptaki paranın yarısının murise ait olduğu kabul edilmesinin hatalı olduğunu, paranın tamamının murise ait olduğunu, banka hesabının muris tarafından açıldığı ve davalı H’nin miras hakkı dışında müşterek hesapta hiçbir hakkının olmadığını, aksinin davalı tarafından kanıtlanmadığını, davalı H’nin muris öldükten sonra bankaya gönderdiği ihtarnameye göre davalı H’nin hesap açıldığı tarihten itibaren hesapla ilgili hiçbir işlem yapmadığı; bozmadan önce verilen kararda faizin başlangıcı yönünden verilen karar faiz yönünden bozulmadığından müvekkili lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunu; yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden de kararın hatalı olduğunu, bozma sonrası inceleme ve araştırma yapılarak karar verdiğini, kaldı ki karar bozularak ortadan kalktığını yeniden yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden de karar verilmesi gerektiğini belirterek bozulmasını talep etmiştir.
2. Bir kısım davalılar vekili temyiz dilekçesinde; banka hesabındaki paranın edinilmiş mal olmadığını, paranın murisin 2002 öncesi satılan mallarının nakde dönüştürülerek oluştuğunu, bankanın iflas ettiğini, bankanın müşterek hesap sahiplerinin Vakıfbank hesabına 100.000,00 TL gönderdiğini, murise kalan 236.465,13 TL den ödenen miktar düşüldüğünde 136.465,13 TL’nin iflas hükümlerine göre bankadan alınacağını, bankanın ödeme yapıp yapmayacağının ne zaman ve ne kadar ödeyeceğinin belli olmadığını, davacının banka hesabına tedbir koydurması nedeniyle davalıların banka hesabından parayı çekemediğini; dava dilekçesinde 1/2 oranındaki katılma alacağının tespiti ile 50.000,00 TL katılma alacağının faizi le birlikte davacıya ödenmesinin talep edildiğini, talep olmadığı halde müştereken ve mütesilsilen tahsiline karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kişisel mal savunması ve ispatı, alacağın miktarı, bozmaya uygun işlem yapılıp yapılmadığı, faizin başlangıç tarihi, hükmün kuruluşu, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile talep ve usuli kazanılmış hak noktasında toplanmaktadır. Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 26 ıncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 297 nci maddesi, 323 ünü maddesi, 326 ncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun), 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 sayılı Kanun) 164 üncü maddesi, 168 inci maddesi, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin (AAÜT) 13 üncü maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin birinci fıkrası, 227 nci maddesi, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ncı maddesinin birinci fıkrası, 499 uncu maddesi, 599 uncu maddesi, 641 inci maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1.Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla; taraf vekillerinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Davalılar vekilinin edinilmiş mal kabul edilen banka hesabındaki paranın miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; Mahkemece murisin kardeşi ile müşterek hesabında bulunan paranın tamamı edinilmiş mal kabul edilerek karar verilmiş ise de, karar dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Şöyle ki bankadan gelen yazı cevabına göre 383789 nolu hesabın muris Mehmet ile kardeşi davalı H’nin müşterek hesabı olduğunun ve her ikisinin de münferiden yetkili olduğunun ve murisin ölüm tarihinde hesapta 472.930,26 TL olduğunun bildirildiği, ilgili bankanın faaliyetlerinin durdurulması nedeniyle TMSF tarafından Sigorta Fonu’ndan % 50 hak sahibi H ve % 50 hak sahibi M olduğu belirtilerek başka banka hesabına hak sahipleri adına 100.000,00’er TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. O halde, öncelikle gelen yazı cevaplarından müşterek hesabın % 50’sinin murisin edinilmiş malı olduğunun kabulü gerekirken tamamının edinilmiş mal kabul edilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca, müşterek hesapta bulunan paranın ilgili bankanın faaliyetlerinin durdurulması nedeniyle TMSF tarafından mirasçılara ödenen ve/veya ödenecek miktar belirlenerek mirasçıların hak sahibi olacakları miktar da gözetilerek katılma alacağının belirlenmesi gerekirken, bu husus da göz ardı edilerek alacağın belirlenmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
3.Davacı vekilinin faize yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; talep, katılma alacağı istemine ilişkin olmasına rağmen, Mahkemenin 08.04.2019 tarihli ikinci kararında belirlenen katılma alacağına asıl ve birleşen dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verildiği, işbu kararın davalılar tarafından faiz yönünden temyiz edilmediği anlaşılmakla, faizin başlangıç tarihi yönünden davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. O halde, Mahkemece, hükmedilecek katılma alacağına faiz başlangıç tarihi yönünden davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak göz ardı edilerek karar verilmesi de hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
4.Davalılar vekilinin alacak miktarından davalıların sorumluluklarına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek alacak, terekeye ait borç olup mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, üçüncü kişilere karşı kişisel olarak (4721 sayılı Kanun md. 599/2) ve müteselsilen sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı ve davalılar, ortak mirasbırakan Mehmet’in mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (4721 sayılı Kanun md. 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte kısmen birleşmiştir. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı ve davalılar dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Bu hususta oluşan bir usuli kazanılmış hakkın da bulunmadığının anlaşılmasına göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak, her bir davalının miras payları oranında sorumlu olduğu miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi de hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
5.Davacı vekilinin yargılama giderleri ve vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; Mahkemenin 08.04.2019 tarihli ikinci kararının Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.12.2019 tarihli ile ilamı bozularak tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yargılama giderleri ve vekâlet ücret yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi de hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA,
2.Taraf vekillerinin bozmanın kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(Y. 2. HD 11.01.2024 tarih, 2023/5995 E., 2024/173 K.)