DAVALIYA AİT MARKANIN, İLTİBAS VE KÖTÜ NİYET VAKIALARINA DAYALI OLARAK HÜKÜMSÜZ KILINMASI KOŞULLARININ OLUŞUP OLUŞMADIĞI. (15.06.2023)

Taraflar arasındaki marka hükümsüzlüğü davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince  davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:                                                                             

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Hüseyin Güngördü’nün uzun yıllardır “NAZ-AR” logosuyla pompa ve arıtma sistemleri imalatı, montajı, ithalatı ve ihracatı ile iştigal ettiğini, davalı tarafından daha önce 2008/17551 sayılı marka başvurusunda bulunulduğunu, bu başvurunun Nazilli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/35 E., 2012/258 sayılı kararı ile hükümsüzlüğüne karar verilmesine rağmen, bu karar sonrasında 04.10.2011 tarihinde 2010/23273 sayılı “NAZAR POMPA” markasını, davayı kaybedeceğinden kendisine yedek bir tescil aldığını ve halen kullandığını, müvekkili Hüseyin Güngördü’nün “NAZ-AR POMPA ARITMA SİSTEMLERİ” ibareli markayı 2009/05149 tescil numarası ve 13.04.2011 tescil tarihli kendi adına tescil ettirdiğini ve tescilli markasını, ortağı olduğu diğer davacı Naz-Ar Pompa ve Arıtma Sitemleri Mak. San. Tic. Ltd. Şti.’ye devrettiğini, müvekkillerinin  tescilden önce ve sonra  Naz-Ar Pompa ve Arıtma Sistemleri adlı markasını ve logosunu uzun yıllardır faaliyet konusu alanlarda, kullanmakta olduğunu, bu durumun Nazilli ve çevresinde herkesçe bilindiğini  ve müvekkil Hüseyin Güngördü ve markasının yıllardır “NAZ-AR POMPA VE ARITMA SİSTEMLERİ” olarak tanındığını, davacı Hüseyin Güngördü’nün reklamlarında, faturalarında ve katıldığı fuar ve benzeri organizasyonlarda bu marka ve logoyu kullandığını, yine davacının 05.05.2007 tarihinde internet üzerinde oluşturduğu alan adında bu ibareyi kullandığını, davalının ise aynı markayla internet alan adı satın aldığını ve buna kendi telefonunu yazmakla, internette herhangi bir arama motorunda Naz-Ar Pompa Arıtma Sistemleri markası arandığında, davalıya ait telefon numarası çıktığını, müvekkil markasına ulaşmak isteyen müşterilerin davalı firmaya ulaştığını, bu nedenle müvekkilinin müşteri kaybettiğini, terkin hükmüne rağmen hala haksız rekabet ederek kazanç elde ettiğini, davalının muhatap alıcılara müvekkil firmayı kötülediğini ileri sürerek, davacılara ait tescilli NAZ-AR POMPA VE ARITMA SİSTEMLERİ adlı marka ve logosunun davalı tarafından haksız kullanımı ve markaya tecavüz ettiğinden, 2010/23273 numara ile tescil edilen “NAZAR POMPA” markasının 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameninin (556 sayılı KHK) 42 nci maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne  karar verilmesini  talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde;  davanın zaman aşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davacı Hüseyin Güngördü’nün daha önce müvekkili şirkette çalıştığını, işten ayrıldığı tarihten itibaren, müvekkili aleyhine hareket ettiğini, davacının şirketi müvekkil şirketten ayrıldıktan sonra kurduğunu, kötü niyetli olanın davacı olduğunu, davacının markası ile davalının markasının tescilli olduğu mal ve hizmetlerin farklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davadan önce, davacı Hüseyin Güngördü tarafından davalıya karşı açılan markanın hükümsüzlüğüne ilişkin davada davalı adına tescil edilen 2008/17551 sayılı “NAZ-AR” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile markalar sicilinden terkinine, karşı davanın ise reddine karar verildiği ve kararın onandığı, davacı Hüseyin’in “Naz-Ar Pompa ve Arıtma Sistemleri-Hüseyin Güngördü” markasını “Naz-Ar” logosuyla 05.05.2007 tarihinde oluşturduğu internet sitesinde kullanmaya başladığı, davalının 04.10.2011 tarihinde 2010/23273 sayılı “Nazar Pompa” markasını tescil ettirdiği, taraflara ait markalardaki ortak kelimenin “Nazar” olduğu, davacının tescil ettirdiği markada arada tire işareti kullanılarak “Naz-Ar” şeklinde marka oluşturulduğu, davalı tarafından tescil ettirilen markanın ise “Nazar Pompa” olduğu, her iki tarafın da aynı sektörde aynı tüketici grubuna hitap eden ürünler üreterek satış yaptığı, orta düzeyde zekaya sahip kişiler açısından değerlendirildiğinde marka isimlerinin çağrışımı nedeniyle her zaman iltibas riski bulunduğu, davalı tarafından davacının tescilinden sonra tescil ettirilen markanın iltibas riski nedeniyle hükümsüzlüğüne karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne ve terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının 556 sayılı KHK’nın hangi maddesine dayandırarak tescilli markanın hükümsüzlüğünü talep ettiğinin dava dilekçesinden anlaşılamadığını, öncelikle davacıya dava dilekçesinin açıklattırılması ve ona göre araştırma yapılması gerektiğini, markanın hükümsüzlük hallerinin 556 sayılı KHK’nın 42 nci maddesinde sınırlı sayıda sayıldığını, dava dilekçesinin içeriğinden önceye dayalı tescil markasına dayanarak, dava konusu markanın hükümsüzlüğünün talep edildiği  kanaatine vararak bilirkişi raporunun hazırlandığını, talep önceye dayalı tescil markası ise müvekkili şirketin yapmış olduğu tescil başvurularının ayrıntılı olarak incelenmediğini, müvekkil şirketin “Nazar”  markası ile yapmış olduğu ilk tescil talebi olan 26.03.2008 tarihli başvuru ile 24.04.2009 tescil tarihli 2008/17551 nolu tescil kayıtlarının göz ardı edildiğini, “Nazar” markası ile ilgili ilk yapılan başvuru 2008/17551 nolu marka olduğunu, bu hususta araştırma yapılmamasının eksiklik olduğunu, 2010/23273 sayılı “NAZAR POMPA” ibareli marka ile 2009/05149 sayılı 13.04.2011 tarihli marka üzerinden yapılan benzerlik ve iltibas değerlendirilmesinin de gerçeği yansıtmadığını, taraf markalarının öncelikle emtiaları birbirinden farklı olduğunu, ayrıca işaretlerinin benzemediğini, taraf markaları arasında tüketicinin karıştırmasına yol açabilecek ölçüde benzerlikten söz edilemeyeceğini, hükmün dayanağı olan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, bilirkişi kurulunda sektör bilirkişisi de bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın dayanağı olan ve  davacı Hüseyin Güngörlü adına tescilli olan markanın, ortağı olduğu diğer davacı Naz-Ar Pompa ve Arıtma Sitemleri Mak. San. Tic. Ltd. Şti.’ne devredildiği belirtildiği ancak Türk Patent ve Marka Kurumundan gelen marka tescil belgesinden halen bu davacı adına kayıtlı olduğunun görüldüğü ve devre ilişkin yazılı belge sunulmadığı, marka hükümsüzlük davası menfaati olan herkes tarafından açılabileceği markanın tescil sahibi olan davacı Hüseyin Güngörlü’nün izniyle markayı kullandığı anlaşılan şirketin de menfaat sahibi olduğu, dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, taraflar arasında kesinleşmiş  Mahkeme ilamından davacılardan Hüseyin Güngörlü’nün  “Naz-Ar Pompa ve Arıtma Sistemleri-Hüseyin Güngördü” markasını ve “Naz-Ar” marka logosunu 05.05.2007 tarihinde oluşturduğu, 04.02.2009 tarihinde markasını adaına tescil ettirdiği, internet sitesinde kullanmaya başladığı, iştigal konusunun pompa ve arıtma sistemleri imalatı, montaj ithalat-ihracatı ve ticareti olduğu, 15.04.2008 tarihinde markasının da yer aldığı şirketinin ticaret siciline tescil edildiği, 04.02.2009 başvuru numaralı  04.10.2011 tescil tarihli ve 2010/23273 numaralı  “NAZ-AR POMPA VE ARITMA SİSTEMLERİ” ibareli markanın davacı Hüseyin Güngörlü adına tescil edildiği, davacının markasını, markanın tescil tarihinden önce 05.05.2007 tarihinde kullanmaya başladığının anlaşıldığı, tarafların aynı iş alanında iştigal ettiği, davacı markasında esas unsur olan “Naz – Ar” ibaresi ile davalı markasındaki “Nazar” ibaresinin, kelime olarak aynı anlama geldiği, her ne kadar davacı markasında ” – ” işaretiyle kelime ayrı yazılmış ise de işitsel ve görsel olarak “Nazar ” kelimesi olarak algılanacağı, logonun yeterli ayırt edici özelliğinini bulunmadığı, davacının markasının, davalı markasından daha önce tescil edilmiş olmasına ve tescil tarihinden önce de kullanılmasına, davacı tarafça, davada dayandığı markaya dayalı olarak, davalı hakkında açılan markanın hükümsüzlüğü davası devam ederken, davalını davaya konu marka için başvuruda bulunarak, adına  tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğunu gösterdiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere tarafların markalarındaki 11 inci sınıf emtiaları farklı ise de, davalının kötü niyetli marka tescili nedeniyle, davalı markasının tüm emtia ve sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiği  gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkili şirket aleyhine kötü niyetli olarak hareket eden ve haksız rekabet koşullarına aykırı olarak müvekkili şirketten edindiği bilgileri kullananın ve müvekkili şirketi yıpratma amacında olanın davalı Hüseyin Güngördü olduğunu, taraf markalarının tescilli olduğu emtiaların birbirinden farklı olduğunu, marka işaretlerine bakıldığında benzemediğini, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi anlamında tüketicinin karıştırmasına yol açabilecek ölçüde benzerlikten söz edileyeceğini, bütünsellik ilkesi çerçevesinde değerlendirildiğinde kullanılan sözcük ve şekil unsurlarının farklılığı, markanın bıraktığı genel izlenimin tamamen farklılaşmasına neden olduğunu, davalı şirketin yapmış olduğu tescil başvuruları eksik incelendiğini, davalı Nazar markası ile yapmış olduğu ilk tescil talebi olan 2008/17551 no.lu tescil kayıtları gözardı edildiğini, bilirkişi raporunun yeterli olmadığını, sektör bilirkişinin de yer aldığı yeni bir bilirkişi kurulunca rapor düzenlenmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz raporla karar verildiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalıya ait markanın, iltibas ve kötü niyet vakıalarına dayalı olarak hükümsüz kılınması koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.  556 sayılı KHK’nın  42 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Dava 556 sayılı KHK’nın 42 nci maddesine dayalı hükümsüzlük davasıdır. Davacı tarafından  taraf markaları arasında iltibas olduğu ve davalı tarafından daha önce 2008/17551 sayılı marka başvurusunda bulunulduğunu, bu başvurunun Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/35 E., 2012/258 sayılı kararı ile hükümsüzlüğüne karar verilmesine rağmen, bu karar sonrasında 04.10.2011 tarihinde 2010/23273 sayılı “NAZAR POMPA” markasını, davayı kaybedeceğinden kendisine yedek bir tescil aldığını ve halen kullandığını, davalının markayı kötü niyetle tescil ettirdiği iddiasıyla markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince taraflar arasındaki uyuşmazlığın tescil edilen markalar arasında görüntü ve çağrışım olarak benzeyip benzemediği noktasında olduğu konusunda belirleme yaptığı, alınan bilirkişi raporunun benimsenerek markalar arasında iltibas riski bulunduğu, tüketici nezdinde iki marka arasında bağlantı bulunduğunun düşünülebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince “davalı hakkında açılan markanın hükümsüzlüğü davası devam ederken, davalını davaya konu marka için başvuruda bulunarak, adına  tescil ettirmesinin kötü niyetli olmasına, her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, tarafların markalarındaki 11. sınıf emtiaları farklı ise de, davalının kötü niyetli marka tescili nedeniyle, davalı markasının tüm emtia ve sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerekmesine göre, ilk derece mahkemesince, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru olup, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Ancak, 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt bendi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmadığı, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, kararın usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması karşısında istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir anlatımla İlk Derece Mahkemesi kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması üzerine başvurunun esastan reddine karar verilmesi gerekir. Yine 6100 Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci alt bendi “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir.” hükmünü haiz olup, anılan hüküm doğrultusunda gerekçede hata edilmiş ise Bölge Adliye Mahkemesince düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta ise Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi değiştirilmek suretiyle istinaf başvurularının esastan reddine dair karar verilmiştir. Ancak az önce de açıklandığı üzere gerekçede hata edilmiş ise Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esastan red kararı verilmesi yerinde olmamış hükmün re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davalı vekilinin tüm itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Bölge Adliye Mahkemesi yerel mahkemenin önceki hükümsüzlük davasını esas olarak davalının markasının hükümsüz kılınması yönündeki gerekçesini zenginleştirme babında “kötüniyet” ibaresini esastan ret kararına dercetmiş olması yeni bir hüküm ve gerekçe olarak değerlendirilemez. O halde kararın onanması gerektiği görüşünde olduğumdan aksı yöndeki bozma nedenine katılmıyorum.

Ali Orhan

Üye

(Y. 11. HD 15.06.2023 tarih 2021/8536 E. 2023/3820 K.)

Scroll to Top