T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2022/10-1243
Karar No : 2023/1241
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 10.11.2021
SAYISI : 2021/2200 E., 2021/1756 K.
DAVA TARİHİ : 11.06.2018
KARAR : Davanın kabulüne
TEMYİZ EDEN : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 05.07.2021 tarihli ve
2020/9007 Esas, 2021/9601 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ve tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; 01.08.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı alan müvekkilinin davalı Hilkat Hatipoğlu ünvanlı işyerinden 2009 yılı 8 ilâ 11. aylarda geçen çalışmalarının iptal edilmesi nedeniyle yaşlılık aylığının kesildiğini, davalı Kuruma yaptığı başvurunun çalışmalarının sahte olduğundan bahisle reddedildiğini ancak sahte sigortalılığın söz konusu olmadığını ayrıca 01.08.2014-25.04.2018 tarihleri arasında ödenen aylıklardan dolayı 61.596,00 TL borç tahakkuk ettirildiğini, yapılan işlemlerin yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek davalı işveren nezdinde fiilen çalıştığının tespitine, Kurum işleminin iptaline, borçlu olmadığının tespitine ve ödenmeyen aylıklarının yasal faiziyle davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (Kurum/SGK) vekili; Kurum denetmeni tarafından düzenlenen 20.06.2017 tarihli ve 2017/TK-050 sayılı rapor ile işyeri dosyasının sahte sigortalılık işlemlerinde kullanıldığının tespit edilmesi üzerine davacının hizmetlerinin iptal edildiğini bunun sonucunda tahsis için gerekli 3600 prim ödeme gün sayısının sağlanamaması nedeniyle yaşlılık aylığının iptal edilerek borç tahakkuk ettirildiğini, Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Hilkat Hatipoğlu usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında davacının fiilen çalıştığını beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09.07.2019 tarihli ve 2018/275 Esas, 2019/255 Karar sayılı kararı ile; davacının ikamet adresine yakın olması nedeniyle davalıya ait F.Altay 65/17 Sokak Üçkuyular Karabağlar/İzmir adresinde bulunan muhasebe bürosunda çalıştığını iddia ettiği ancak davalı Hilkat Hatipoğlu’nun 01.08.2009 tarihinden itibaren aynı zamanda ikamet adresi olan Gaziosmanpaşa Sokak No:21/6 Balçova/İzmir adresinde işlerini yürüttüğü, davacı tanıklarının ise davacının Üçkuyular adresinde faaliyet gösteren davalının muhasebe bürosunda çalıştığını beyan ettikleri, davacı vekilinin F.Altay 65/17 Sokak adresinde ikamet etmesi nedeniyle davacının çalışmalarına tanık olduğunu belirttiği, davacının duruşmada mahallede bulunan davalıya ait muhasebe bürosunda çay-kahve işleri ve temizlik yapmak suretiyle çalıştığını söylediği ne var ki davacının, vekilinin ve dinlenen tanıkların beyanlarının resmî kayıtlar ile çeliştiği, Kurum denetmen raporunun aksinin eşdeğer delillerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.06.2020 tarihli ve 2019/1713 Esas, 2020/806 Karar sayılı kararı ile; davacının Hilkat Hatipoğlu ünvanlı işyerinden 2009 yılı 8, 9, 10 ve 11. aylarda geçen çalışmalarının 20.06.2017 tarihli ve 2017/TK/050 sayılı denetmen raporuna istinaden iptal edilmesi üzerine yaşlılık aylığının kesildiği, denetmen raporunda davacının ifadesine başvurulmadığı, Alper Hatipoğlu dışında bildirimi yapılan sigortalıların çalışmalarının gerçek ve fiili olmadığı kanaati ile bildirimlerinin iptal edildiği, davalı Hilkat Hatipoğlu’nun faaliyetine 01.08.2009 tarihinden itibaren ikamet adresi olan Gaziosmanpaşa Sokak No:21/6 Balçova/İzmir adresinde devam etmesine istinaden Vergi Dairesinin 26.08.2009 tarihli yoklama fişinde adresin salonunda iki masa, iki sandalye bulunduğunun tespit edildiği, davalıya ait işyerinin Vergi Dairesi ve Kurum kayıtlarından uyuşmazlık dönemi olan 2009 yılı 8 ilâ 11. ayları arasında faal olduğu, sigortalılığı iptal edilmeyen Alper Hatipoğlu’nun davacının çalışmasının gerçek ve fiili olduğuna ilişkin beyanı ile anılan tanığın beyanını destekler nitelikteki kamu tanığı Ali Öztürk ve davacı tanığı Ethem Aktoprak’ın iddiayı doğrulayıcı, net anlatımları karşısında davacının çalışmasının gerçek ve fiili olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne, davacının davalıya ait işyerinde 21.08.2009-30.11.2009 tarihleri arasında hizmet akdine tâbi çalışmasının gerçek ve fiili olduğunun tespitine, yaşlılık aylığının kesilmesine dair Kurum işleminin iptaline, ödenmeyen yaşlılık aylıklarının hak ediş tarihlerinden işleyecek faizi ile tahsiline ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Dava, davacının davalı Hilkat Hatipoğlu’na ait muhasebe bürosunda geçen ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Denetmen raporuna dayalı olarak iptal edilen 21/08/2009 – 30/11/2009 tarihleri arası dönemdeki 101 günlük çalışmasının fiili ve gerçek olduğunun tespiti ile iptal edilen yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren bağlanması gerektiğinin tespitine ilişkindir.20.06.2017 tarihli kurum raporu ile, iş yerinden bildirimi yapılan Alper Hatipoğlu dışındaki sigortalıların çalışmalarının fiili ve gerçek olmadığının tespit edilmesi nedeniyle davacının hizmetleri de iptal edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, Balçova vergi dairesi müdürlüğü tarafından düzenlenen 21.08.2009 tarihli yoklama fişinde 65/17 sokak no:7/B Karabağlar/İzmir adresinde bulunan iş yerinin kapalı olduğu, yapılan çevre araştırmasına göre ödevlinin adresi 2007 mart döneminde terk ettiği,yeni adresinin bilinmediği tespit edilmiş, çevre araştırmasına göre Eğitim Mah. Gaziosmanpaşa Sok.No.21/6 Balçova/İzmir adresinde ikamet ettiği belirlenmiştir. Diğer yandan, davacı Hediye Saygı’nın sigortalı çalışmalarının bildirildiği (21/08/2009 – 30/11/2009 tarihleri arası dönemde 101 gün) tarihten önce 01/08/2009 tarihinde, davalı Hilkat Hatipoğlu’nun, Balçova Vergi Dairesi’ne adres değişikliği dilekçesi vererek, 01/08/2009 tarihinden itibaren serbest muhasebecilik işine ikamet adresi olan “Gaziosmanpaşa Sk. No:21/6, Balçova/İzmir” adresinde devam edeceğini bildirdiği, 26/08/2009 tarihinde vergi yoklama memuru tarafından bu adreste yapılan denetim sonucu düzenlenen yoklama fişinde, davalı Hilkat Hatipoğlu’nun ikamet ettiği adresin salonunda 2 masa, 2 sandalye bulunduğu ve faaliyetine ikamet adresinde devam ettiğinin tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Somut dosyada çalışmaları iptal edilmeyen Alper Hatipoğlu kurum raporunda büroda getir götür işi yaptığını, kendisinden başka çalışan olmadığını beyan ederek en az dört yıl üçkuyularda faaliyet gösterdikten sonra davalı Hilkat Hatipoğlu ile balçova’ya bekar evine çıktıklarını, muhasebe bürosunu da buraya taşıdıklarını beyan etmiştir. Davacı ile aynı dönemde bildirimleri olan Ayten Şahintürk ve Havva Filiz Celen’in para karşılığında iş yerinden sigortalı gösterildiklerine dair kurum raporunda ifade verdikleri de görülmektedir. Ayrıca dosyada Alper Hatipoğlu tanık olarak dinlenilmiş ise de, kurum raporunda iş yerinde başka çalışan olmadığını belirtmesine rağmen mahkemede alınan beyanında davacının iş yerinde çalıştığını bildiğini söyleyerek çelişkili beyanda bulunmuştur.
Dosya muhteviyatından muhasebe iş yerinin önce 65/17 sokak no:7/B Karabağlar /İzmir adresinde olduğu 01.08.2009 tarihinden itibaren davacının ev adresi olan Gaziosmanpaşa sokak no:21/6 Balçova/İZMİR adresine taşındığı anlaşılmaktadır. Davacı da istinaf dilekçesinde 65/17 sokak,o:7/B Karabağlar/İzmir adresinde çalıştığı yönünde beyanda bulunmuştur.
Mahkemece, davacının çalıştığını iddia ettiği iş yeri gerekirse davacının beyanı da alınmak suretiyle tespit edilmeli, davacının niza konusu döneme ilişkin adres kayıt bilgileri celp edilmeli, Alper Hatipoğlu’nun kurum raporundaki beyanı ile mahkemede alınan beyanı arasındaki çelişkiler giderilmeli, komşu iş yeri tanığı olarak beyanları alınan kişilere ait iş yeri kayıt ve belgeleri celp edilmek suretiyle bu kişilerin beyanları denetlenmeli, tanık beyanları arasında çelişki oluşması halinde bu çelişkiler giderilmeli, bu kapsamda yapılacak araştırma ile davacının çalışmasının gerçekliği ve fiili olup olmadığı açıklıkla tespit edilmeli, elde edilecek sonuç değerlendirilmek suretiyle karar verilmelidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır….” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hâkim huzurunda alınan ifadeye değer verilmesi gerektiği öte yandan iptale konu edilen çalışmanın üzerinden yedi yılı aşkın süre geçtikten sonra gerçekleştirilen hizmet iptali ve buna bağlı olarak prim ödeme gün sayısındaki 18 günlük eksik nedeniyle yaşlılık aylığının iptal edilmesinin ölçülü olmadığı ve iyi yönetim gereklerine uymayan Kurumun hiçbir sorumluluğa katlanmamasının kabul edilemeyeceği, dava dilekçesi ve yargılama sürecindeki beyanları dikkate alındığında davacının beyanının alınması veya adres kayıt bilgilerinin celbinin dosyaya katkı sağlamayacağı, komşu işyeri tanıkları yönünden de ek araştırmaya gerek olmadığı, denetim aşamasında davacının ifadesinin alınmadığı ve davacı özelinde inceleme yapılmadığı ayrıca işyerinin sahteliği sonucuna varılmayıp sigortalı bildirimlerin iptali yoluna gidildiği belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, davalıya ait işyerinin sahte sigortalılık işlemlerinde kullanıldığının tespit edildiğini, denetmen raporunun aksini ispata elverişli delillerin bulunmadığını, davacı tanıklarının beyanı ile bildirim yapılan işyeri adresinin birbirini teyit etmediğini, eksik inceleme ve araştırma yapıldığını belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının iptal edilen uyuşmazlık konusu çalışmalarının gerçek ve fiili olup olmadığının tespiti amacıyla mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre Özel Daire bozma kararında belirtilen araştırmaların yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrası ile 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrası.
2. Değerlendirme
1. Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
2. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20’inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.
3. Bu durumda 01.10.2008 tarihinden sonraki dönem bakımından 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup uyuşmazlık konusu dönem dikkate alındığında davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun hükümleridir. 5510 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasında, “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
4. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, 5510 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır. Bunlar, çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet sözleşmesine dayanması, işin işverene ait işyerinde ya da işyerinden sayılan yerlerde iş organizasyonu içerisinde yapılması, çalışanın 5510 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinde belirtilen istisnalardan olmaması şeklinde sıralanabilir. Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur.
5. Dolayısıyla sigortalı olarak çalışabilmenin temel koşulu, hizmet sözleşmesine dayalı çalışmanın bulunmasıdır. Bu anlamda bir sözleşme, hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmediğinde sigortalılıktan da söz edilmesi de mümkün olmayacaktır.
6. Öte yandan Kanun’da öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kimselerin ayrıca Kanunda sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 5510 sayılı Kanun’un 4 ve 92 nci maddeleri gereğidir.
7. Ne var ki, sigortalılığın oluşumu için fiili çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece sigortalılıktan söz edilemez.
8. Gelinen bu noktada fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği konusu üzerinde durulmalıdır.
9. Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten de hizmet tespiti davaları, taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olup kendiliğinden araştırma ilkesi uygulandığından bu tür davalarda ispat yükü bir tarafa yükletilemez.
10. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden bu davalarda işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde iş yerinin yönetici ve görevlileri, işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın iş yerlerinde, tarafları veya işyerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar kolluk aracılığıyla araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.
11. Bu amaçla tanıkların hizmet tespiti istenen tarihte işyeri veya komşu işyeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi işyerinden yapılmış olduğu da sorularak elde edilen bilgilerin beyanlarında belirttikleri olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, işyerinin kapsamı ve kapasitesi ile niteliği bu beyanlar çerçevesinde kontrol edilmelidir.
12. Diğer taraftan bu davalarda işverenin çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalıdır.
13. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2020 tarihli ve 2018/21-1021 Esas, 2020/743 Karar; 27.05.2021 tarihli ve 2017/(21)10-2130 Esas, 2021/640 Karar ile 09.11.2022 tarihli ve 2021/(21)10-553 Esas; 2022/1475 Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
14. Somut olayda davalı müteveffa işverene ait işyerinin Kurum denetmeni tarafından düzenlenen 20.06.2017 tarihli ve 2017/TK-050 sayılı rapor ile sahte sigortalılık işlemlerinde kullanıldığının tespit edilmesi nedeniyle davacının 21.08.2009-30.11.2009 tarihleri arasında davalıya ait işyerinden bildirilen çalışmaları iptal edilerek prim ödeme gün sayısının 3582 güne düşmesi sonucu yaşlılık aylığının iptal edilerek 01.08.2014-25.04.2018 tarihleri arasında ödenen aylıkların borç tahakkuk ettirilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
15. Davalı Hilkat Hatipoğlu ünvanlı 1196508 sicil numaralı F.Altay 65/17 Sokak No:7/B Karabağlar/İzmir adresinde kayıtlı büro mahiyetli işyerinin 15.04.2002 tarihine kanun kapsamına alındığı, davalı Hilkat Hatipoğlu’nun Balçova Vergi Dairesine 24.08.2009 tarihli adres değişikliği dilekçesi vererek 01.08.2009 tarihinden itibaren serbest muhasebecilik işine ikamet adresi olan Gaziosmanpaşa Sk. No:21/6 Balçova/İzmir adresinde devam edeceğini bildirmesi üzerine 26.08.2009 tarihinde Balçova Vergi Dairesi tarafından bu adreste yapılan inceleme sonucu düzenlenen yoklama fişinde Hilkat Hatipoğlu’nun aynı adreste ikamet ettiği, işyeri olarak salonu kullandığı, salonda iki masa, iki sandalye bulunduğunun tespit edildiği, Balçova Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından düzenlenen 21.08.2009 tarihli yoklama fişinde ise iş yerinin kapalı olduğu, yapılan çevre araştırmasına göre davalının Eğitim Mah. Gaziosmanpaşa Sokak No:21/6 Balçova/İzmir adresinde ikamet ettiğinin belirlendiği anlaşılmıştır. Davalı Kurum denetmeni tarafından düzenlenen 20.06.2017 tarihli ve 2017/TK-050 sayılı rapor ile davalı 1196508 sicil numaralı işyerinin sahte sigortalılık işlemlerinde kullanıldığının tespit edilmesi neticesinde davalının kardeşi Alper Hatipoğlu dışında yapılan sigortalılık bildirimlerinin iptal edildiği, çalışmaları iptal edilmeyen Alper Hatipoğlu’nun denetmene verdiği ifadede büroda getir götür işi yaptığını, kendisinden başka çalışan olmadığını, en az dört yıl Üçkuyular adresinde faaliyet gösterdikten sonra davalı Hilkat Hatipoğlu ile birlikte Balçova’ya bekar evine çıktıklarını, muhasebe bürosunu da buraya taşıdıklarını beyan ettiği, davacı ile aynı dönemde hizmet bildirimleri olan Ayten Şahintürk ve Havva Filiz Celen’in para karşılığında işyerinden sigortalı gösterildiklerini belirttiği, yargılama sırasında tanık olarak dinlenilen Alper Hatipoğlu’nun ise Kurum raporundaki beyanından farklı olarak davacının işyerinde çalıştığını bildiğini söylediği, davacı vekilinin ve davacı tanıklarının davacının 65/17 Sokak, No:7/B Karabağlar/İzmir adresinde çalıştığını belirttikleri gibi davacının istinaf başvuru dilekçesinde de yine aynı adreste çalıştığı yönünde beyanda bulunduğu, davacının çalışmalarının fiili ve gerçek çalışma olup olmadığı ile çalışmaların geçtiğini iddia ettiği adres hususunda resmî kayıtlar ile beyan ve iddialar arasında çelişki oluştuğu görülmüştür.
16. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; çelişkilerin giderilmesi amacıyla davacının çalıştığını iddia ettiği işyeri gerekirse davacının beyanı da alınmak suretiyle tespit edilmeli, davacının uyuşmazlık dönemi kapsayan adres kayıt bilgileri temin edilerek Alper Hatipoğlu’nun Kurum raporundaki beyanı ile mahkemede alınan beyanı arasındaki çelişkiler giderilmeli, komşu işyeri tanığı olarak beyanı alınan kişilere ait işyeri kayıt ve belgeleri de celbedilmek suretiyle bu kişilerin beyanları denetlenmeli, tanık beyanları arasında çelişki oluşması hâlinde bu çelişkiler giderilerek bu kapsamda yapılacak araştırma ile davacının çalışmasının gerçekliği ve fiili olup olmadığı hususu tespit edilip sonucuna göre karar verilmelidir.
17. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
18. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.