DAVA KONUSU ÇEKLER NEDENİYLE BORÇLU OLUNMADIĞININ TESPİTİ. (08.06.2023)

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden olan Akfen Holding A.Ş.’nin 25 yıldır CEO’su olarak görev yaptığını ve holdinge bağlı şirketlerin yönetim kurulunda görevler aldığını, müvekkilinin eski eşi X’ın, tek yetkili ve ortağı olduğu G Yapı Mimarlık A.Ş. unvanlı şirketin piyasa yüksek miktarda borcu olduğunu ve bunları ödeyemediğini, müvekkilinin boşanmasının ardından, borçlu olduğundan bahisle haciz işlemlerinin uygulandığını, tüm ev eşyalarının muhafaza altına alındığını, icra takip işlemlerine dayanak çekler üzerinde sahtecilik yapılmak suretiyle müvekkilinin aval olarak gösterildiğini ileri sürerek  imza inkarına dayalı olarak Şekerbank Kavacık Şubesine ait 02.05.2018 tarihli ve 155.000,00 TL bedelli, 03.05.2018 tarihli ve 160.000,00 TL bedelli, 04.05.2018 tarihli ve 165.000,00 TL bedelli, 07.05.2018 tarihli ve 160.000,00 TL bedelli toplam 640.000,00 TL bedelli çekler sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep  etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde;  davaya konu çeklerin faktronig sözleşmesine istinaden ciro yoluyla müvekkiline geçtiğini, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Alkan tarafından hazırlanan özel mütalaada, imzaların davacıya ait olduğunun belirlendiğini, davacının keşideci şirket ile ortaklığı olduğunu, alalade avalist olmadığını, aksi halde çekin akıbeti ile ilgili bilgi sahibi olmasının da mümkün olmadığını, ayrıca davacı tarafın topyekun sahtecilik iddiasında bulunmaktan ziyade, ayrı ayrı inceleme talep etmekte samimi olmadığını, davacının aval verdiği ve faktoring işlemine konu ettiği farklı dört adet çekin, hiçbir itiraza uğramadan ödendiğini ve sahtecilik iddiasının kötü niyetli olduğunu, keşideci şirketin borçlarını ödemediği ve piyasayı dolandırdığının sabit olduğunu, davacı tarafın bu konuda yaptığı suç duyurusunun da failinin meçhul bırakıldığını, verilen tedbir kararının haksız olduğunu, adli tıp incelemesi yapılmadan talebin değerlendirilmemesinin gerektiğini, dava konusu çeklerin faturaya istinaden alındığını, müvekkilinin yetkili hamil olduğunu, çeki takip yetkisi bulunduğunu savunarak davanın reddi ile  %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu çeklerde yer alan imzaların davacının eli ürünü olmadığının Adli Tıp Kurumu’nun 15.05.2019 tarihli raporu ile sabit olduğu, imza inkarının herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak defilerden olduğu ve dolayısıyla davacı yanın borçsuzluk iddiasının yerinde olduğu gerekçesiyle  davanın kabulü ile Şekerbank Kavacık Şubesine ait 02.05.2018 tarihli ve 155.000,00 TL bedelli, 03.05.2018 tarihli ve 160.000,00 TL bedelli, 04.05.2018 tarihli ve 165.000,00 TL bedelli, 07.05.2018 tarihli ve 160.000,00 TL bedelli toplam 640.000,00 TL bedelli çekler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;  müvekkilinin çeki faktoring sözleşmesine istinaden fatura ile tevsik ederek ve keşideci şirketten yazılı teyit alarak tevdi aldığını, müvekkili şirketin imzaların sahte olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığını ve araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını, netice olarak müvekkilinin çeke dayalı bir alacağının mevcut olduğunu, dava konusu çek hakkında suç duyurusunda bulunulmasının çekin kambiyo vasfını ortadan kaldırmayacağını, müvekkilinin takip hakkını etkilemeyeceğini, kötü niyetli olduğunu göstermeyeceğini, Yargıtay  kararlarından da görüleceği üzere, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’nun (6361 sayılı Kanun) 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmü ve Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkındaki Yönetmeliğin 22 nci maddesinin ikinci fıkrasında  faktoring şirketlerine, kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, temlike konu alacağın bir mal veya hizmet satışından doğduğunu fatura ile teşvik etme ve kambiyo senedi ile faturanın uyumlu olduğunu araştırma yükümlülüğünü yüklediğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 790 ıncı maddesinin ise, ciro silsilinde dış görünüş itibari ile kopukluk olup olmadığını inceleme yükümlülüğünü yüklediğini, Faktoring şirketlerinin, bunların dışında kambiyo evrakındaki imzaların sıhhatini araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını, somut olayda dava konusu çeklerde ciro silsilesinde kopukluk olmadığı, müvekkili davalının çeki iktisapta ağır kusurlu veya kötü niyetli olduğu da ispat edilemediğinden, mahkemenin bu hususu araştırmadan hüküm kurması ve faktoring mevzuatını göz ardı etmesinin yasa ve usule aykırı olduğundan kararın kaldırılması gerektiğini,  dava dışı E Lojistik A.Ş. ile birçok faktoring işlemi yaptığını, dava konusu çeklerin de müvekkiline faktoring sözleşmesine istinaden ve ciro yoluyla geçtiğini, müvekkili şirketin, E Lojistik Hizmetleri A.Ş. ile 20.02.2017 tarihinden beri çalıştığını ve pek çok faktoring işlemi yapıldığını, bu işlemlerin bir kısmını davacının bir dönem ortağı ve yöneticisi olduğu G Yapı Mimarlık A.Ş.’nin keşide ettiği  çekler oluşturduğunu, işbu çeklerin 31 adedinin 25.05.2016-19.03.2018 tarih aralığında düzenli olarak ödendiğini, İstanbul üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Uzman Grafolog Prof. Dr. Nevzat Alkan tarafından hazırlanan bilimsel mütalaanın, dava konusu çekler üzerinde bulunan  imzaların davacıya ait olduğunu açıkça gösterdiğini, mahkemenin hükme esas aldığı savcılık tarafından alınan raporda ise, imzaların davacıya ait olmadığının tespit edildiğini, raporlar arasında çelişki bulunduğundan ve çelişki giderilmeden karar verilemeyeceğinden aksi yöndeki kararın kaldırılması gerektiğini, davacının mahkemeyi yanıltma çabası içinde olup, keşideci G Yapı Mimarlık A.Ş. ile hiçbir bağı yokmuş gibi göstermeye çalıştığını, oysa ki davacının hiçbir şeyden haberi olmayan avalist değil, keşideci şirketin bir dönem yöneticisi ve ortağı ve aynı zamanda G Yapı’nın sahibi Ü’ın eski eşi olduğunu, dosyada mübrez ticaret sicil gazetelerinin de bu hususu doğruladığını, mahkemece aşağıda  açıklanan hususlar değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğunu, 29.03.2018 tarihinde göndermiş olduğu ihbarname davacının en başından beri çeklerden haberdar olduğunun delili olduğunu,, nitekim bir kıymetli evrak olan çekin devri ciro ve zilyetliğin devri ile yapıldığını, keşideci şirketin, E Lojistik A.Ş. lehine çekler düzenleyip teslim ettiğini, yani eğer iddia edildiği gibi davacının çek üzerindeki avali sahte ise çekin nerede, kimin nezdinde olduğundan bilgisinin bulunmasının imkânsız olduğunu, ancak davacının kendi beyanı ile sabit olduğu üzere, çeklerin kimin nezdinde bulunduğunu kolayca tespit ettiğini ve her birine ayrı ayrı ihbarname gönderdiğini, davacının sahtecilik iddiasının gerçek dışı olduğunu, dava konusu çeklerin bilgisi dahilinde olduğunu, Ticaret Sicil Gazetesi suretlerinde davacının şirketin genel kurullarına katıldığı, bir dönem tek başına yönetim kurulu başkan vekilliği görevini yürüttüğünün görüldüğünü, anlaşıldığı üzere davacının beyanları gerçek dışı olup, davacı keşideci şirketin ticari faaliyetlerinde aktif ve önemli bir rol oynayan ortağı olduğunu, davacının aval verdiği ve faktoring işlemine konu edilen 4 adet çekin hiçbir itiraza uğramadan ödendiğini, bu hususun, davacının zımmi kabulü anlamına geldiğini, kötü niyetle sahtecilik iddiasında bulunduğunu gösterdiğini, yazılı ve görsel medyada G Yapı Mimarlık A.Ş.’nin  piyasayı yaklaşık 20.000.000,00 TL civarında dolandırdığı haberlerinin yer aldığını, keşideci şirketin borçlarını ödemediği, diğer borçlular E Lojistik ve avalistlerin ise borçtan kurtulmak maksadı ile hareket ettiğini, davacının sahtecilik iddiasının da bu doğrultuda kötü niyetli olduğunu,  faktoring sözleşmesi gereğince teslim alınacak çekler hakkında yönetmelik gereğince gerçekleştirilen istihbarat işlemleri sırasında dava dışı G Yapı’nın yetkilisi ve davacının eski eşi (o tarihte eşi) Ü ile yapılan telefon görüşmeleri teyitlerinin dilekçe ekinde sunulduğunu, davacının eski eşinin, aval teyiti alınmak isteyen davacının göz operasyonuna girdiğini, imzaları davacının attığını belirtip Güç Yapı’dan “şirketimiz” olarak bahsetmekle birlikte hareket ettiklerini ve dolaysıyla iddialarını ikrar ettiğini, nitelikli ve örgütlü bir dolandırıcılık faaliyetinin yürütüldüğüne dair güçlü ve somut delillerin mevcut olduğunu, dava konusu çeklerin tüm borçluları hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde, 2018/57151 soruşturma numarası ile suç duyurunda bulunulmuş olup, soruşturmanın devam ettiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

2.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin gerekçeli kararında, sadece çeklerin şekli unsurlarını incelediğini, davalının kötü niyetini görmezden gelerek, kötü niyet tazminat talepleri hakkında hüküm kurmadığını, Mahkemeye sunulan dilekçeler ve eklerinde sunulan tutanak ve belgelerde detayları açıklandığı üzere, davalının İstanbul 2. İcra Müdürlüğü 2018/12575 E. sayılı dosyasından taciz boyutuna varan haciz işlemleri yaptığını ve ayrıca mahkemenin tedbir kararından haberdar olduğu halde, iş bu kararına aykırı şekilde hareket ederek İstanbul 36. İcra Müdürlüğü 2018/14860 E. ve 2018/14861 E. sayılı iki  ayrı dosyalarından yetkili mahkemenin kararını görmezden gelerek ve hiçe sayarak kötü niyetli olarak icra takibine giriştiğini, davalı O Faktoring A.Ş.’nin özen yükümlülüğüne aykırı davranmasının da tamamen kötü niyetli olduğunu, özellikle her bir çekteki farklılıkların çıplak gözle dahi fark edilebildiğini, davaya konu dört (4) adet ve yine tarafların aynı olduğu bir başka Mahkeme olan İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesi 2018/490 E. sayılı dosyasından yargılaması tamamlanan dava dışı iki  adet çekteki farklılıkların davalının özen yükümlülüğüne aykırı olarak hiç incelenmemesinin ve müvekkilinin mağdur etmesinin tamamen kötü niyetli olduğunu, Faktoring kurum ve kuruluşlarının da bankalar gibi ağır bir kusursuz sorumluluğunun, objektif özen yükümlülüğünün bulunduğunu, söz konusu usul ve esaslarda faktoring şirketlerinin, alınan kambiyo senetleri ile ilgili tüm ciro silsilesini, ciro silsileleri arasında faturaya dayalı ticareti, bu ticareti yapan şirketlerin ticaret hacmini araştırmakla yükümlü ve yetkili kılındıklarını, ancak davalının bu hususa ilişkin dosyaya tek bir delil bile sunmamasından da anlaşılacağı üzere herhangi bir araştırma ve incelemede bulunmadığını, belirterek  İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı vekilince her ne kadar İstanbul üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı  Uzman Grafolog Prof. Dr. Nevzat Alkan tarafından hazırlanan bilimsel mütalaanın, dava konusu çekler üzerinde bulunan  imzaların davacıya ait olduğunu açıkça gösterdiğini, Mahkemenin hükme esas aldığı savcılık tarafından alınan raporda ise, imzaların davacıya ait olmadığının tespit edildiğini, raporlar arasında çelişki bulunduğundan ve çelişki giderilmeden karar verilemeyeceğinden aksi yöndeki kararın kaldırılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 263 üncü maddesinde  uzman görüşü alınmasına ilişkin yapılan düzenleme uyarınca, mahkemece bilimsel mütaalanın serbestçe değerlendirilebileceği, alınan bilirkişi raporunun da takdiri delil niteliğinde bulunduğu, mahkemenin bilirkişi raporlarını hukuksal çerçeve ve dosya kapsamı itibarıyla serbestçe değerlendireceği, birden fazla bilirkişi raporu olması halinde, nedenlerine ilişkin açıklama yapılması suretiyle, mahkemece  hükme esas alınacak raporun belirleneceği, somut olayda, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 26.03.2019  tarihli raporun dosya kapsamına uygun ve teknik yeterliliğe sahip olduğu, bu nedenlerle,  davalı tarafından alınan uzman görüşü ile Adli Tıp Kurumundan alınan ve yukarıda bahsi geçen rapor arasında mevcut farklılıkları çelişki olarak değerlendirmeyerek Adli Tıp Kurumu raporunu yeterli görmesinde ve yeni bir rapor alınmasına gerek görülmemesinde hukuka aykırılık görülmediği, somut olayda davacı kendi imzasının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasını herkese karşı ileri sürülebileceğinden Mahkemece verilmiş olan kararda hukuka aykırılık bulunmadığı, davacı tarafın istinafına gelince, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüşse de, davalının, dava konusu çekleri kötü niyetli veya ağır kusurlu olarak devraldığına dair bir delilin dosyada bulunmadığı, bu çeklere ilişkin davalı tarafça yürütülen işlemlerinin yasal çerçeve içerisinde ve hukuka uygun olarak gerçekleştirildiği, aksinin kanıtlanamadığı, kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin bu istinaf sebebi yerinde görülmediği, sonuç olarak, senet üzerindeki imzanın sahteliğinin mutlak defi olması, dava konu çeklerdeki imzanın davacıya ait olmadığı tespiti, bu sebeple davacının davalıya dava konu çeklerden dolayı borçlu kabul edilemeyeceği, davalı tarafça istinaf dilekçesinde ileri sürülen itirazlarının  mutlak defi karşısında sonuca bir etkisinin bulunmadığı, davalının kötü niyetinin kanıtlanamadığı  gerekçesiyle taraf vekillerini istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davaya konu çekler nedeniyle borçlu olunmadığının istemine ilişkin olup, davaya ve takibe konu çeklerde, davacıya atfen yer alan avalist imzalarının, davacının eli ürünü olup olmadığı, söz konusu çekler nedeniyle davacının, davalıya borçlu olup olmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.

2. İlgili Hukuk

 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ve 263 üncü maddesi, 6361 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 6102 sayılı Kanun’un 790 ıncı maddesi,

3. Değerlendirme

Dava, uyuşmazlığa konu çekler nedeniyle borçlu olunmadığının istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince çeklerde yer alan imzaların davacının eli ürünü olmadığının Adli Tıp Kurumu’nun  15.05.2019 tarihli raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerinin istinaf başvuruları üzerine Bölge Adliye Mahkemesince Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin  raporun dosya kapsamına uygun ve teknik yeterliliğe sahip olduğu ve kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan 15.05.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin Raporunda inceleme konusu çekler hakkında daha önce 26.03.2019 tarihli  rapor düzenlendiği ve söz konusu çekler İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Genel Soruşturma Bürosuna gönderilmiş olması nedeniyle talep edilen hususlarda bir değerlendirme yapılmadığı beyan edilmiştir. Adli Tıp  Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 26.03.2019 tarihli raporda ise imza mukayesesi için gönderilen belgelerin fotokopilerden oluştuğu anlaştığından  adli tıp kurumu raporunun bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir. Bu durumda, imza incelemesi yapılması için  dava konusu edilen çeklerin düzenleme tarihlerine yakın tarihli, davacının imzalarını içeren belge asıllarının temin edilerek, Adli Tıp Kurumundan ya da uzman bilirkişiden dava konusu çekler üzerindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda  açık, denetime elverişli ve hüküm kurmaya el verişli  rapor aldırılması gerekirken, yeterli mukayese imza aslı toplanmadan tanzim edilen bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.  İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 08.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Scroll to Top