BOŞANMA DAVASINDA İLK DERECE MAHKEMESİ İLE BAM GEREKÇELERİ ARASINDA FARK OLMASI. (10.01.2024)

Taraflar arasındaki karşılıklı açılan boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer’îlerine karar verilmiştir.

Kararın davalı- davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı- davacı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı- davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı- davalı erkek vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; kadının baskısı ile ikna ederek tanıştıktan kısa süre sonra evlendiklerini,  tarafların 15 gün evli kaldıklarını, kadının psikolojik sorunları olduğunu, sinir krizlerine girdiğini, ağır hakaretlerde bulunduğunu, eşini çevreye kötülediğini, eşine maddî yardımlarda bulunduğunu  iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı- davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğunu, erkeğin yükümlülüklerini getirmediğini, sürekli ailesiyle vakit geçirdiğini, ailesine bağımlı olduğunu, maddî ve manevî sorumluluk duygusunu taşımadığını oğlundan yardım istemesi sonucu çıkan tartışmada evden ayrıldığını, eşini umursamadığını, değer vermediğini ileri sürerek 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince asıl davanın reddine, karşı davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile yasal faiziyle 50.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının eşine ilgisiz davrandığı,  eski eşinden bahsederek, mukayese yaptığı, hatta eski evliliğindeki törenlerin gündeme getirerek ve mevcut evlilikteki bu eksikliğe işaret ettiği, erkeğin yakınları ile görüşme ve ilgilenmesini sorun haline getirdiği,  hatta bir telefon görüşmesinde hakaret ve küfür adam mısın lan, koca mısın? Adisin, ben kendi ettiğimin cezasını çekiyorum, acele ettiğimin cezasını çekiyorum, şerefsiz demişim çok mu? başlarım senin kocalığına diyerek hakaret ettiği,  Fransa’ya giden eşten sürekli para istediği, gönderilen parayı yetersiz bularak  bunu sorun haline getirdiği; erkeğin ise eşine karşı ilgisiz davrandığı, Fransa’daki işlerin ayarlanmasından sonra Türkiye’ye dönme ve Türkiye’de düzen kurma sözü verdiği ancak  haftalarca dönmediği ve daha uzun süre dönmeyeceğinin anlaşıldığı, evlilik öncesinde çalışmaktayken, erkeğin isteği üzerine işini bıraktırdığı, eşlerin bir arada oldukları toplantı veya sosyal çevrelerde eşi ile ilgilenmek yerine kız kardeşiyle ilgilendiğini, kardeşini eşine tercih edeceğini beyan ettiği, eşe yeterli mali desteği sağlamadığı, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesi ile  4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince davaların kabulüne, tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 400,00 TL tedbir, 6.000,00 TL toplu yoksulluk nafakasına, kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. 

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı- davacı kadın vekili  istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

 Davalı- davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin ve buna bağlı olarak tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, nafaka miktarının az olduğunu ileri sürerek kararın  kusur belirlemesi, toplu yoksulluk nafakası ve miktarı ile reddedilen maddî ve manevî tazminat yönünden kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince  kadının sürekli eski eşinden bahsedip mukayeselerde bulunduğu, eşi ile ilgilenmediği, mesajlarda eşinin onurunu zedeleyecek söylemlerde bulunduğu, erkeğin ise eşinin ailesi ile görüşmeyi sorun ettiği, telefon görüşmesinde hakaret ve küfürler sarfettiği, eşinden sürekli para istediği vakıalarının taraflara kusur olarak yüklenildiği, belirlenen kusurlara göre tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulüne karar verildiği; taraflarca süresinde sunulan dilekçelerde dayanılan ve çekişmeli olarak belirlenen vakıalardan mahkemece hüküm tesisine alınarak kadına yüklenilen  eski eşinden bahsedip mukayeselerde bulunduğu  iddiasına erkeğin dilekçeler aşamasında dayanmadığı, tanık beyanlarında geçtiğinden bahisle bu hususun kadına kusur olarak yüklenilmesinin doğru olmadığı, istinaf kanun yoluna başvurmayan erkeğe yüklenilen kusurlar kesinleştiği, belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlara göre erkeğin ağır kusurlu olduğu; boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılan kadın lehine tarafların evlilik süresi, kadının yaşı, çalışmaya engel halinin bulunmadığı ile hakkaniyet ilkesi gereğince   toplu yoksulluk nafaka miktarının az olduğu; tarafların belirlenen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, ihlal edilen mevcut veya beklenen menfaat ile kişilik haklarına yapılan saldırı,   hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci  ve 51 inci  madde  hükmü uyarınca kadın yararına maddî ve manevî (TMK tazminata hükmedilmesinin gerektiği gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun  (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin  birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendi gereğince davalı- davacı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle  kusurun gerekçesinin düzeltilmesine, kadın yararına  20.000,00 TL toplu yoksulluk nafakasına, kadın yararına 25.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminata; davalı- davacı kadın vekilinin diğer itirazlarına konu istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı- davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin ve buna bağlı olarak kadın yararına tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, tazminat ve nafaka miktarlarının yüksek olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, tazminat ve nafaka yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına tazminat karar verilmesinin hatalı olup olmadığı ile tazminat ve nafaka miktarlarının uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı, 174 üncü, 175 inci ve 176 ncı maddeleri. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.6100 sayılı Kanun’nun 26 ncı maddesi gereğince hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı  maddesinde düzenlenmiş olup,  Avrupa İnsan  Hakları Mahkemesinin  bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına  göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili  kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı Kanun’da da yer verilmiştir.   6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.  Yine 6100 sayılı Kanun’un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise  gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da  “…Yasa’nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur…”  hususlarına yer verilmiştir.

3.Kararın gerekçesinin kendi içinde  çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

4.Somut olayda, İlk Derece Mahkeme kararının gerekçesin de; kadının eşine ilgisiz davrandığı,  eski eşinden bahsederek, mukayese yaptığı, hatta eski evliliğindeki törenlerin gündeme getirerek ve mevcut evlilikteki bu eksikliğe işaret ettiği, erkeğin yakınları ile görüşme ve ilgilenmesini sorun haline getirdiği,  hatta bir telefon görüşmesinde adam mısın lan, koca mısın? adisin, ben kendi ettiğimin cezasını çekiyorum, acele ettiğimin cezasını çekiyorum, şerefsiz demişim çok mu? başlarım senin kocalığına diyerek hakaret ve küfür ettiği,  Fransa’ya giden eşten sürekli para istediği, gönderilen parayı yetersiz bularak bunu sorun haline getirdiği; erkeğin ise eşine karşı ilgisiz davrandığı, Fransa’daki işlerin ayarlanmasından sonra Türkiye’ye dönme ve Türkiye’de düzen kurma sözü verdiği ancak haftalarca dönmediği  ve daha uzun süre dönmeyeceğinin anlaşıldığı, evlilik öncesinde çalışmaktayken, erkeğin isteği üzerine işini bıraktırdığı, eşlerin bir arada oldukları toplantı veya sosyal çevrelerde eşi ile ilgilenmek yerine kız kardeşiyle ilgilendiğini, kardeşini eşine tercih edeceğini beyan ettiği, eşe yeterli mali desteği sağlamadığı, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer’îlerine karar verilmiş olmasına karşın Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemede; İlk Derece Mahkemesi tarafından kadının sürekli eski eşinden bahsedip mukayeselerde bulunduğu, eşi ile ilgilenmediği, mesajlarda eşinin onurunu zedeleyecek söylemlerde bulunduğu, erkeğin ise eşinin ailesi ile görüşmeyi sorun ettiği, telefon görüşmesinde hakaret ve küfürler sarfettiği, eşinden sürekli para istediği ve tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesi ile davaların kabullüne karar verildiğinin belirtildiği; devamında ise kusur belirlemesinin hatalı olduğu belirtilerek sadece kadına yüklenen eski eşinden bahsedip mukayeselerde bulunma vakıasına erkek tarafından dayanılmadığından kadına bu kusurun yüklenemeyeceği, istinaf etmeyen erkeğin kusurları ile kadının diğer kusurları değerlendirildiğinde kadının hafif kusurlu olduğu şeklinde kusura ilişkin gerekçenin düzeltilmesine karar verilmiştir. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesi kararında İlk Derece Mahkemesince sabit görüldüğü belirtilen ve tartışılıp değerlendirilen kusurlar ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde belirtilen kusurlar arasında farklılık olduğu anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesince sabit görülen ve tartışılıp değerlendirilen kusurlar arasında  çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır. O halde Bölge Adliye Mahkemesince istinaf sebeplerinin incelenerek gerekçe içinde çelişki yaratılmadan, 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları içeren bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı- davalı erkek vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.01.2024  tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

(Y. 2. HD. 10.01.2024 tarih, 2023/2723 E., 2024/106 K.)

Scroll to Top