BOŞANMA, AF, KUSUR DURUMU. (09.01.2024)

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen  karşılıklı boşanma davasından dolayı verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının hatalı istinaf sınırlaması yapılması nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, erkeğin maddî tazminat talebi ile ilgili talebi yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının bu taleple ilgili hüküm fıkralarının kaldırılmasına, eksiklikler giderilerek yeniden karar verilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemelerinin İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olup, temyiz edilemez.

Somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının erkeğin maddî tazminat talebi yönünden kaldırılması ve dosyanın İlk derece Mahkemesine gönderilmesi kararına karşı, davalı- karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz talebinde bulunulmuşsa da, bu karara karşı temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davalı- karşı davacı kadın vekilinin temyiz dilekçesinin erkeğin maddî tazminat talebi hakkında verilen gönderme kararı yönünden reddine karar vermek gerekir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiş olup incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı- karşı davacı kadın vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, davacı- karşı davalı erkek vekilinin tüm, davalı- karşı davacı kadın vekilinin reddedilen yön dışında gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz delikçesinin kabulüne karar verildikten sonra 09.01.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde temyiz eden davalı-karşı davacı Esma İşören vekili Av. Heymune Munise İleri ve karşı taraf temyiz eden davacı-karşı davalı Adil Işık İşören vekili Av. Batuhan Dilan geldiler. Gelenlerin  sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı- karşı davalı erkek dava dilekçesinde özetle; kadının, sürekli yalan söylediğini, sürekli evi terk ettiğini, ailesinden zorla para istendiğini, ağır hakaretler ve tehditlerde bulunduğunu, üç senedir eşiyle hiçbir şekilde temas kuramadığını, kendisinden haber alamadığını, kadının evlilik birliği boyunca kadınlık görevlerini yerine getirmediğini, temizlik ve yemek yapmadığını, küfür ettiğini, tehdit ettiğini, aile içinde sürekli herkesi birbirine düşürmeye çalıştığını,  sürekli yalan söylediğini, ortak çocuğu kaçırdığını, göstermediğini belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, hileli ve tehditle yapılan ev satışının bozulmasına ve eve tedbir konulmasına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, davalının kendisinden ve ailesinden aldığı paralarla ayda 5.000,00 TL harçlığının olduğunu, giden evi hariç olmak üzere çalınan makinesi, kitapları ve kaybolan aile albümleri dahil maddî ve manevî değeri olan eşyalarının, yıllarca boşuna yaptıkları harcamaların ve manevî kayıplar göz önüne alınarak toplam 1.000.000,00 TL tazminata ve  tahsil edilen bu paranın %70’inin doğrudan Adalet Bakanlığı ve Mehmetçik Vakfına eşit paylaştırılarak bağış olarak aktarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı- karşı davalı erkek 27.02.2018 tarihinde Mahkemenin süre vermesi üzerine 450.000,00 TL maddî tazminat, 550.000,00 TL manevî tazminat talebinin bulunduğunu bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalı- karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; erkeğin iddialarının asılsız ve mesnetsiz olduğunu, erkeğin, kadına şiddet uyguladığını, bıçakla üstüne yürüdüğünü, uyuşturucu kullanan birisi olduğunu, uyuşturucu madde kullandığı için gündüz geç saatlere kadar uyuduğunu, erkeğin annesinin müdahalelerde bulunduğunu, oğlunu kışkırttığını, erkeğin uyuşturucu kullanımı nedeniyle değişik sağlık kurumlarına yatırıldığını, tedavi gördüğünü, kadının refakat ettiğini, yanlız bırakmadığını, hastaneden çıktıktan sonra da şiddet uyguladığını, ölümle tehdit ettiğini, hastaneden çıktıktan sonra normalden 3-4 kat daha fazla uyuşturucu kullanmaya başladığını, hamile iken de fiziki ve pisikolojik şiddet uyguladığını, annesinin kadını aşağıladığını, erkeğin boşanma dilekçesi hazırladığını, imzalatmaya çalıştığını, imzalamayınca tehdit ettiğini, iki gece başucunda baltayla uyuduğunu, jandamanın arandığını, yanlış anlaşılmanın olduğunun söylendiğini, jandarma ekiplerinin evden gönderildiğini, bu olaydan sonra kadını, ortak çocuğu ve annesini çiftlik evinde bırakarak Ankaraya gittiğini, erkeğin uzun yıllar boyunca çocuğuyla ilgilenmediğini, çocuğun masraflarına katkıda bulunmadığını belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile yasal faiziyle birlikte 750.000,00 TL maddî ve 750.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 14.09.2020 tarihli ve 2016/935 Esas, 2020/340 Karar sayılı kararıyla; erkeğin evlenmeden önce meydana geldiğini iddia ettiği olaylardan sonra tarafların evlenmesi nedeni ile bu olayların boşanmaya sebebiyet vermeyeceği, boşanma davasının konusunu oluşturmayacağı, kadının tanığı olan annesinin anlatımları itibarıyla tarafların biraraya geldiği, kadının hamile kaldığı tarihten önce meydana gelen olayların affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığı, boşanmaya sebebiyet vermeyeceği, kadının, erkeğe ve annesine hakaret ettiği suç tarihleri gözönüne alınarak erkek ve annesinin şikayetlerinin devam etmesi, doğumdan hemen sonra çiftlik evinde kısa bir süre tartışmalı ortamda birlikte kalmaları ve bu süreçte erkeğin tehdit etmesi, evden ayrıldıktan sonra kadının, erkekten habersiz ve izni olmadan evden ayrılması, ayrı yaşamaya başlamaları birlikte değerlendirilerek doğumdan önce meydana gelen olayların affedildiği yada hoşgörüldüğü,  evliliklerinin başından itibaren taraflar arasında sorunlar oluştuğu, kadının, erkeğe ve annesine hareket ettiği, erkeğin ise kadını balta ile öldürürüm diyerek tehdit ettiği, esrar kullandığı, evlilik birliğinin ortak hayatın devamının taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun yaşı, uzman raporlarının içeriği, tarafların ayrı yaşadıkları süre zarfında anne yanında bulunması, alıştığı ortamdan ayrılmasının gelişimini olumsuz etkileyebileceği hususları bir arada değerlendirilerek ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, kadının SGK’ lı çalışmasının bulunduğu, yargılama sırasında kendi isteği ile işinden ayrıldığı, gelirini davadan sonra kendi isteği ile yok ettiği gerekçesiyle kadının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, çocuk için aylık 500,00 TL tedbir ve aylık 650,00 TL iştirak nafakasına, eşit kusurlu olduklarından tarafların maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı- karşı davalı erkek vekili; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, velâyet, nafakalar, tazminatların reddi yönünden; davalı- karşı davacı kadın vekili; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tedbir ve iştirak nafakalarının miktarı, kadının tedbir ve yoksulluk nafakası ile tazminat taleplerinin reddi yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 29.09.2021 tarihli ve 2021/108 Esas, 2021/1502 Karar sayılı kararıyla; erkeğin dava dilekçesindeki anlatımlarına göre; tarafların 2013 yılında fiilen ayrıldıkları ve bu tarihten önce yaşanan tüm olayların af kapsamında kaldığının kabulü gerektiği, toplanan delillere göre; kadının telefonundan elde edilen mesaj görsellerine kadının rızası dışında ele geçirilmesi sebebiyle hukuka aykırı delil niteliğinde bulunmakla itibar edilemeyeceği, evliliğin ilk yıllarında taraflar arasında yaşandığı belirtilen birtakım olaylar nedeniyle sonrasında evlilik birliğine devam edilmesi nedeniyle taraflara kusur isnat edilemeyeceği, kadının abisinin erkeğe yönelik tehditleri nedeniyle kadının azmettirmesiyle gerçekleştirildiği ispat edilemediğinden kadına kusur yüklenemeyeceği, Mahkemece kadına ve erkeğe yüklenen kusurlu eylemlerin sabit olduğu, kadının ayrıca eşini tehdit etmekle de yaşanan geçimsizlikte kusurlu olduğu, erkeğin de ayrıca eşine hakaret etmekle yaşanan geçimsizlikte kusurlu olduğu, belirtilen sebeplerle meydana gelen geçimsizliğin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olduğu, boşanmaya yol açan olaylarda tarafların yine de eşit kusurlu olduğu anlaşıldığından tarafların yüklenen vakıalara yönelik istinaf taleplerinin kabulüne, gerekçenin düzeltilmesine, katılma yolu ile istinaf isteği karşı tarafın asıl istinaf isteklerine sıkı sıkıya bağlı olduğu, kadının, erkeğin istinaf dilekçesinde bulunmayan asıl boşanma davası, reddedilen nafaka ve tazminatlar yönünden istinaf isteğinde bulunduğu, bu durumda, kadının katılma yoluyla erkeğin asıl boşanma davasına, nafaka ve tazminatlara yönelik istinaf itirazları incelenemeyeceğinden bu yöne ilişkin kadının katılma yolu ile istinaf dilekçesinin reddine, erkeğin maddî tazminat talebinin 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmanın eki niteliğindeki maddî tazminat niteliğinde olmayıp ayrı harca tabi bağımsız bir talep olduğu harcın tamamlatılması; harç tamamlanmadığı takdirde ise Harçlar Kanunu’nun 32 nci maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiği, buna göre maddî tazminata yönelik erkeğin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmünün 5 nolu bendinin erkeğin reddedilen maddî tazminat talebi yönünden kaldırılmasına, bu hususta belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, tarafların diğer istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı- davalı erkek vekili tarafından  kadının kabul edilen davası, kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat talebi, ortak çocuk yararına hükmolunan nafakalar ile velâyet yönünden; davalı- davacı kadın vekili tarafından ise katılma yoluyla erkeğin kabul edilen davası, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ile tedbir ve yoksulluk nafakası talepleri ve ortak çocuk yararına hükmolunan nafaka miktarları yönünden temyiz isteminde bulunulmuştur.

2.Dairenin 13.04.2022 tarihli kararı ile; erkeğin “kendi davasının (asıl davanın) kabulü, kadının  tazminat, tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi” hükümlerine karşı istinaf talebinde bulunmaması nedeniyle bu hükümler yönünden kadının katılma yoluyla istinaf hakkının bulunmadığı  belirtilerek kadının katılma yoluyla istinaf dilekçesinin belirtilen yönlerden usûlden reddine karar verilmiş ise de; Bölge Adliye Mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere katılma yoluyla istinaf talebinin asıl istinaf talebine sıkı sıkıya bağlı olup somut olayda karşılıklı boşanma davaları bulunduğu göz önüne alındığında hükmün erkek tarafından sadece  “kusur belirlemesine” yönelik istinafı halinde dahi kadının katılma yoluyla “erkeğin davasının (asıl davanın) kabulü, reddedilen tazminat, tedbir ve yoksulluk nafakası talepleri” yönünden katılma yoluyla istinaf taleplerinin esastan incelenmesi gerekirken yazılı şekilde kadının katılma yoluyla istinaf dilekçesinin bu hükümler yönünden inceleme dışı bırakılarak usulden reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün münhasıran bu sebeple bozulmasına,  sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; erkeğin dava dilekçesindeki anlatımlarına göre; tarafların 2013 yılında fiilen ayrıldıkları ve bu tarihten önce yaşanan tüm olayların af kapsamında kaldığı, toplanan delillere göre; kadının telefonundan elde edilen mesaj görsellerine kadının rızası dışında ele geçirilmesi sebebiyle hukuka aykırı delil niteliğinde bulunmakla itibar edilemeyeceği, evliliğin ilk yıllarında taraflar arasında yaşandığı belirtilen birtakım olaylar nedeniyle sonrasında evlilik birliğine devam edilmesi nedeniyle taraflara kusur isnat edilemeyeceği, kadının abisinin erkeğe yönelik tehditleri nedeniyle kadının azmettirmesiyle gerçekleştirildiği ispat edilemediğinden kadına kusur yüklenemeyeceği, Mahkemece kadına ve erkeğe yüklenen kusurlu eylemlerin sabit olduğu, kadının ayrıca eşini tehdit etmekle de yaşanan geçimsizlikte kusurlu olduğu, erkeğin de ayrıca eşine hakaret etmekle yaşanan geçimsizlikte kusurlu olduğu, belirtilen sebeplerle, meydana gelen geçimsizliğin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olduğu, boşanmaya yol açan olaylarda tarafların yine de eşit kusurlu olduğu anlaşıldığından tarafların yüklenen vakıalara yönelik istinaf taleplerinin kabulüne, maddî tazminat talebinin 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmanın eki niteliğindeki maddî tazminat niteliğinde olmayıp ayrı harca tabi bağımsız bir talep olduğu, harcın davacıya tamamlattırılması; harç tamamlandığı takdirde gösterilen deliller değerlendirilip gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi; harç tamamlanmadığı takdirde ise Harçlar Kanunu’nun 32 nci maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiği, buna göre maddî tazminata yönelik erkeğin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmünün 5 nolu bendinin erkeğin reddedilen maddî tazminat talebi yönünden kaldırılmasına, bu hususta belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumlarına göre kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından kadının reddedilen yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının 4 nolu bendinin yoksulluk nafakası yönünden kaldırılmasına, kadın için aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına, istinaf taleplerinin incelenmesi tarihi itibarıyla çocuğun ulaştığı yaş dikkate alınarak Mahkemece nihai hükmün 2 nolu bendi ile kurulan kişisel ilişkinin karar kesinleşinceye kadar tedbiren uygulanmasına, tarafların diğer istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı- karşı davalı erkek temyiz dilekçesinde özetle; kadının kabul edilen davası, kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat talebi, ortak çocuk yararına hükmolunan nafakalar, yoksulluk nafakası, velâyet yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı- karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, erkeğin maddî tazminat talebi hakkında verilen gönderme kararı, tedbir nafakasının reddi, yoksulluk nafakasının miktarı, çocuk için hükmedilen nafakaların miktarı, kişisel ilişki yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, karşılıklı boşanma davasında kusur belirlemesi, kadının davasının kabulü, velâyet, nafakalar ve tazminatlar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 182 nci maddesi, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 3 üncü ve 12 nci maddesi. Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi 3 üncü  ve 6 ncı maddeleri.

3.Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı- karşı davalı erkek vekilinin tüm, davalı- karşı davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı- karşı davalı erkeğin, davalı- karşı davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

3.4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet  vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-karşı davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun’un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen “hakkaniyet kuralları” da dikkate alınarak davalı- karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

4.Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına  geçimine,  malların yönetimine  ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re’sen) almak zorundadır (4721 sayılı Kanun 169 uncu maddesi). O halde; 4721 sayılı kanunun 185 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 186 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, kadının tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

5.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

6.Velâyet ve kişisel ilişki düzenlenirken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun üstün yararıdır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12 nci ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 üncü ve 6 ncı maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Mahkemece psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan adli destek görevlisi uzman veya uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocukla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip; idrak çağında bulunan çocuğun da kişisel ilişki konusundaki görüşü alınarak ve toplanan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek, kişisel ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekirken; bu hususta eksik incelemeyle hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davalı- karşı davacı kadın vekilinin, erkeğin maddî tazminat talebi hususunda verilen gönderme kararına yönelik temyiz dilekçesinin kesinlikten REDDİNE,

2.Davacı- karşı davalı erkek vekilinin tüm, davalı- karşı davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

a)Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat, tedbir nafakası, yoksulluk nafakasının miktarı, kişisel ilişki yönlerinden BOZULMASINA,

b)Davacı-karşı davalı erkek vekilinin tüm, davalı-karşı davacı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden Adil’e yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde Esma’ya iadesine,

Duruşma için takdir olunan 17.100,00  TL vekâlet ücretinin Adil’den alınarak Esma’ya verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

(Y. 2. HD. 09.01.2024 tarih, 2022/8783 E., 2024/16 K.)

Scroll to Top