BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNİN BİR TAKIM EK DELİLLER TOPLADIKTAN SONRA, İLK DERECE MAHKEMESİYLE AYNI SONUCA VARMASI HALİNDE YENİ HÜKÜM KURMASININ ZORUNLU OLUP OLMADIĞI, BAŞKA BİR DEYİŞLE ESASTAN RET KARARI VERİP VEREMEYECEĞİ. (20.06.2023)

Taraflar arasındaki istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların arı arı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 20.06.2023 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat Kemal Keser ile davalı vekili Avukat Ceyda Kuştepesi dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;  müvekkili ile davalı banka arasında dava dışı Met-Sa şirketinin de dahil olduğu grup kredisi sözleşmeleri imzalandığını, davalı banka tarafından müvekkilinin de tarafı olduğu grup kredi sözleşmelerinden bağımsız olarak dava dışı Met-Sa şirketine ayrıca 02.07.2018 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi kullandırıldığını, müvekkilinin dava dışı şirkete kullandırılan bu kredi uyarınca herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, dava dışı Met-Sa şirketinin kredi borcunu ödeyememesi nedeniyle davalı bankanın müvekkilinin de tarafı olduğu daha önceki sözleşmeler ile 02.07.2018 tarihli kredi sözleşmesi arasında bağlantı olduğu ve bu nedenle kredi borcu uyarınca müvekkilinin sorumluluğuna gidileceği belirtilerek müvekkilinden tahsilat yapılması yoluna gidildiği, haciz tehdidi, ticari itibarın zedelenmemesi kaygısıyla ve itirazı kayıt altında taraflar arasında imzalanan protokol uyarınca ödeme yapıldığını, esasen borcun bulunmaması nedeniyle yapılan ödemenin davalının zenginleşmesine sebebiyet verdiğini ileri sürerek davalıya yapılan 2.638.000,00 TL yersiz ödemenin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetki ve husumete ilişkin itirazları yanı sıra, müvekkiline yapılan ödemenin taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerine uygun olduğunu, sebepsiz zenginleşme durumunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu olan ve davalı banka ile dava dışı Met-Sa şirketi arasında akdedilen kredi sözleşmesinde davacının kefalet imzası bulunmadığından davacının sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle de, dava konusu yeni kredilerle ilgili olmayan davacının müteselsil kefalet imzası bulunan eski sözleşme hükümlerinin dava konusu alacağa uygulanamayacağı gerekçesi ile davanın  kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihi, bunun kabul görmemesi halinde davalıya gönderilen ihtarname tarihi olması gerektiği ileri sürülerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmeleri uyarınca davacıdan yapılan tahsilatlarda hukuka aykırılık bulunmamasına karşın somut olaya uygun olmayan yetersiz bilirkişi raporuna istinaden yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, vekâlet ücretinin hatalı hesaplandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararanın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının dayanağını oluşturan bilirkişi raporuna ciddi itirazların Mahkemece karşılanmadığı, yeni bilirkişi raporu alınması amacı ile duruşma açıldığı, rapor alındığı ne var ki alınan bilirkişi raporunun İlk Derece Mahkemesinin hükme esas aldığı bilirkişi raporunu destekler mahiyette olduğu, bu suretle usul ve kanuna uygun olan İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı ve davalı vekilleri arı ayrı temyiz dilekçelerinde özetle; istinaf dilekçelerinde ileri sürdükleri itirazları tekrar ederek kararın bozulmasını istemişlerdir.

C. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. Değerlendirme

1.İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak bilirkişi raporu alınmış, tahkikat tamamlanmış, istinaf başvuruları 6100 sayılı Kanun’un  353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1 inci alt bendi uyarınca esastan reddedilmiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece yargılamasında görülen eksikliğin duruşma açılmak suretiyle tamamlandığı anlaşıldığından, 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1 inci alt bendi gereğince duruşma açılmaksızın tamamlanabilecek yargılama eksikliklerinin varlığı durumunda dâhi, Bölge Adliye Mahkemesince esastan yeni bir karar verilmesinin gerekli kılınmış olduğu nazara alındığında, yargılamadaki eksikliğin duruşma açılarak giderilmesi hâllerinde, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilemeyeceği, bu gibi hâllerde de esastan yeni bir hüküm kurulması gerektiği kuşkusuzdur. Aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi, bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine ve bunun giderildiğine değinilirken, bir yandan da ancak ilk derece yargılamasında usul ve kanuna hiçbir aykırılık bulunmayan hâllerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki ve infazda tereddüt oluşacağı, bu durumun ise kanuna açık aykırılık nedeniyle re’sen bozma nedeni teşkil edeceği açıktır.

3. Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında bir karar tesis edilmesi gerekirken 6100 sayılı Kanun’un  353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1 inci alt bendi  kapsamında istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle ve 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi  uyarınca bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA, 20.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.                                                        

MUHALEFET ŞERHİ

Dava, davalı bankaya yersiz olarak yapıldığı belirtilen ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca istirdadı istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde davacının dava konusu sözleşmelerde kefaletinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna müracaatı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan araştırma sonucunda, başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Sayın çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı, Bölge Adliye Mahkemesinin bir takım ek deliller topladıktan sonra, ilk derece mahkemesiyle aynı sonuca varması halinde yeni hüküm kurmasının zorunlu olup olmadığı, başka bir deyişle esastan ret kararı verip veremeyeceği hususundan kaynaklanmaktadır.           

Konuyu değerlendirmeye geçmeden evvel HMK’nun konuya dair hükümlerine ve özellikle 22.07.2020 tarihli değişikliğe göz atmakta fayda bulunmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki konuya ilişkin düzenleme:

Duruşma yapılması ve karar verilmesi

MADDE 356- (1) 353’üncü maddede belirtilen hâller dışında inceleme, duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir. Şeklinde iken, 22.07.2020 gün ve 7251 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonucunda aşağıdaki fıkra eklenmiştir.         

(2) (Ek:22/7/2020-7251/36 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir.

7251 sayılı kanunla eklenen fıkra uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi duruşma açıp ilave delil toplamasına rağmen ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf itirazlarını yerinde olmadığı ve dolayısıyla kararın isabetli olduğu kanaatine varırsa esastan ret şeklinde hüküm kurma yetkisine de haiz olacaktır. Zira bu halde Bölge adliye Mahkemesi ilave tahkikat yapmasına rağmen ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu sonucuna varmış bir başka deyişle istinafa konu kararı ilave gerekçe koymak suretiyle teyit etmekle yetinmiştir.

Kanundaki bu önemli değişikliğe rağmen, halen “Bölge Adliye mahkemeleri esastan ret kararı veremez” anlayışını sürdürmek kanun koyucunun iradesine eylemli olarak direnmekle eşanlamlıdır.  Yargıtay da dahil olmak üzere tüm yargı mercileri “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır” şeklindeki emredici hukuk ilkesini içeren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 1’inci Maddesi gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Kaldı ki, esastan retle sonuçlanan binlerce Bölge Adliye Mahkemesi karanının sair temyiz itirazlarına girilmeksizin usul bozmalarına konu yapılması Anayasanın 141 inci maddesinde  “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” ve buna paralel HMK madde 30 yer alan: “Hakim yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür” şeklindeki emredici usul ekonomisi ilkesiyle de bağdaşmayacaktır.

Hakeza, istinaf talebi esastan reddedilen taraf yönünden infaza konulacak karar ilk derece mahkemesi kararıdır. İlk derece hükmünü bertaraf edip yeniden karar vermeye zorlamak vekalet ücreti vs gibi feri kalemlerde de ister istemez (istinafa giden aleyhine) güncellemeye sebebiyet vereceğinden, temyize gelen taraf yönünden bir nevi aleyhe bozma yasağının ihlali sonucunu doğurur ki, benimseme bu yönüyle de hatalı olacaktır.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle, aksi yönde tezahür eden sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyoruz.

 Üye                                                                               Başkan

 Mikail Özdemir                                                          Abdullah Yaman

Scroll to Top