“ASIL İSTİNAF BAŞVURUSU YAPAN TARAFIN, KARŞI TARAFIN İSTİNAFINA CEVAPTA KATILMA YOLUYLA YENİ İSTİNAF SEBEPLERİ İLERİ SÜREBİLECEĞİNE DAİR HGK KARARI” (28.02.2024)

Kısa Sonuç

  1. Katılma yolu ile istinaf, 6100 sayılı HMK m.348’e göre asıl istinafa bağlı ama bağımsız bir kanun yolu niteliğini de haizdir.
  2. Çoğunluk görüşüne göre, daha önce istinafa başvuran taraf da, karşı tarafın asıl istinaf sebepleri kendisine tebliğ edildiğinde, cevap dilekçesi içinde katılma yoluyla ek itirazlar (yeni istinaf sebepleri) ileri sürebilir.
  3. Azınlık görüşü ise, “bir kez istinaf hakkını kullanan taraf, ikinci defa tekrar istinaf başvurusu yapamaz” demektedir. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı, bu görüşü benimsememiş, Bölge Adliye Mahkemesi direnme kararını bozmuştur.
  4. Böylece karar, istinaf sistemimizde “katılma yoluyla istinaf” imkânının kapsamını geniş yorumlayarak, tarafların “güvenliğini” ve silahların eşitliği ilkesini ön planda tutmaktadır.

T. C.

Y A R G I T A Y

H U K U K    G E N E L    K U R U L U

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L Â M I

Esas    No : 2023/2-359

Karar No  : 2024/122

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine, davacı-karşı davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun ise katılma yoluyla istinaf başvuru hakkı bulunmadığı gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı vekili 29.12.2017 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 02.10.1993 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, davalının evlilik süresince müvekkilini aldattığını, eşine karşı ilgisiz, saygısız ve soğuk davrandığını, birliktelikten kaçındığını, eşini aşağıladığını ve ekonomik şiddet uyguladığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, ergin olmayan ortak çocuğun  velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına 800,00 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 200,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000,00 TL maddi, 180.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar hükmedilmesini talep etmiştir. 

II. CEVAP VE KARŞI DAVA

Davalı-karşı davacı vekili 13.12.2018 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilinin birlik görevlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, buna karşılık kadın eşin aşırı kıskanç ve şüpheci davranışlar sergilediğini, bu nedenle sürekli kavga çıkardığını, annesinin evliliğe olan müdahalesine sessiz kaldığını, yüksek maddi beklenti içerisinde olduğunu, eşine hakaret ettiğini, yatak odasını ayırdığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, ergin olmayan ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, müvekkili yararına 50.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.07.2019 tarihli ve 2017/954 Esas, 2019/588 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında sürekli geçimsizlik olduğu, tartışma sırasında erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, küfür ettiği, evin masraflarını karşılamadığı, ortak giderler için ödeme yapmadığı, uygulamış olduğu ekonomik şiddet nedeniyle davacının geçim sıkıntısı çektiği ve işe başlamak zorunda kaldığı, buna karşılık kadının da aşırı kıskanç olduğu, bu nedenle eşine karşı agresifleştiği, eşinin istememesine rağmen kadının annesinin taraflarla birlikte aynı evde kaldığı, bu durumun evde huzursuzluğa neden olduğu, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır buna karşılık kadının az kusurlu olduğu gerekçesi ile her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 300,00 TL tedbir-500,00 TL iştirak nafakası ile kadın yararına 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, kadının boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17.01.2022 tarihli ve 2020/374 Esas, 2022/21 Karar sayılı kararı ile; kadın vekilinin tazminat ve nafaka miktarları bakımından istinaf yoluna başvurduktan sonra erkeğin istinaf dilekçesinin tebliği üzerine ayrıca karşı istinaf yoluna başvurduğu, oysa ki 6100 sayılı Kanun’un 348/1 inci maddesi uyarınca katılma yolu ile istinaf başvuru hakkı bulunmadığı gerekçesiyle kadının katılma yolu ile istinaf başvurusunun usulden reddine, tarafların sair istinaf itirazlarının ise esastan reddine karar verilmiştir.   

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

“…İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı-karşı davalı kadın tarafından yararına hükmolunan tazminat ve nafaka miktarları, davalı-karşı davacı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi yönünden istinaf edilmiş, davalı-karşı davacı erkeğin istinaf dilekçesinin davacı-karşı davalı kadına tebliği üzerine davacı-karşı davalı kadın tarafından süresi içinde sunulan katılma yoluyla temyiz dilekçesi ile erkeğin davasının kabulü ve kusur belirlemesi yönünden de istinaf kanun yolu incelemesi talebinde bulunulmuştur. Bölge adliye mahkemesince; davacı-karşı davalı kadının istinaf yoluna başvurmuş olduğu HMK. 348/1 maddesi gereğince katılma yoluyla istinaf başvuru hakkı bulunmadığından katılma yoluyla istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

Hüküm taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 348/1. maddesi gereğince istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir.

Somut olayda, her ne kadar, bölge adliye mahkemesince, davacı-karşı davalı kadının istinaf yoluna başvurmuş olduğu, HMK. 348/1 maddesi gereğince katılma yoluyla istinaf başvuru hakkı bulunmadığı belirtilerek katılma yoluyla istinaf talebinin reddine karar verilmiş ise de; istinaf dilekçesi kendisine tebliğ olunan tarafın kendisinin daha önce hükmü istinaf edip etmediğine bakılmaksızın ve karşı tarafın da istinaf sebepleri ile bağlı olmaksızın katılma yoluyla her iki davayı bütün yönleriyle istinaf etme hakkı bulunduğu gözetilerek, katılma yoluyla istinaf taleplerinin esastan incelenmesi gerekirken yazılı şekilde kadının katılma yoluyla istinaf dilekçesinin bu hükümler yönünden inceleme dışı bırakılarak usûlden reddi doğru olmamış, hükmün münhasıran bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; 6100 sayılı Kanun’un 348/1 inci maddesine göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunmayan veya başvuru süresini geçirmiş olan tarafın cevap dilekçesi ile birlikte katılma yolu ile başvurma hakkının bulunduğunun kabul edildiği, ilgili madde uyarınca hüküm kendisi yönünden kesin mahiyette bulunan tarafın istinaf başvuru hakkı bulunmamasına rağmen katılma yolu ile başvurma hakkını kullandığında bu başvurusunun incelenebileceği ya da yasal süresi içerisinde istinaf başvuru hakkını kullanmayıp, bu süreyi geçiren tarafın katılma yolu ile başvurma hakkını kullanabileceği, boşanma davaları yönünden katılma yolu ile istinaf kurumuna ilişkin istisnai bir düzenlemenin bulunmadığı, diğer yandan yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvuran tarafın devam eden yasal süre içerisinde ek istinaf dilekçesi verme hakkına sahip olduğu, somut olayda kadın vekilinin yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvurduğu, dolayısıyla katılma yolu ile yeniden istinaf yoluna başvuramayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-karşı davalı vekili temyiz dilekçesinde; karşı davanın kabulünün hatalı olduğunu, kusur belirlemesinin yanlış yapıldığını ve ayrıca hükmedilen tazminat ve nafaka miktarlarının az olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

Davalı-karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi ve buna bağlı kadın eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvuran tarafın, 6100 sayılı Kanun’un 348 inci maddesi gözetildiğinde daha önce istinaf sebebi olarak ileri sürmediği hususlar bakımından katılma yolu ile istinaf başvurusunda bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 348 inci maddesi.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için istinaf ve katılma yoluyla istinaf kavramlarının açıklanmasında yarar vardır.

2. Bir davanın, talepler ve belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, bir üst derece yargı yerince, yeniden görülmesini, gerekiyorsa yeniden hükme bağlanmasını amaçlayan kanun yoluna “istinaf” denir. Hukuk yargılamasında istinaf; ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş kararlarının, hem maddi vakıa incelemesi yapan hem de hukukilik denetimi yapma yetkisi bulunan daha üst dereceli mahkemece tekrar incelenmesini, taleplerle belirlenen sınırlar içerisinde ikinci kez görülerek, hatalı hâllerin düzeltilmesi suretiyle karara bağlanmasını istemek olarak tanımlanabilir. Katılma yolu ile istinaf ise hükmün kendi lehine değiştirilmesini talep eden tarafın daha önce başlatmış olduğu sürece, diğer tarafın katılmasını ifade eder. Dolayısıyla katılma yolu ile istinaftan bahsedebilmek için her şeyden önce ortada, incelenebilir ve hâlen derdest bir istinaf başvurusu bulunmalıdır. İşte incelenebilir bir istinaf sürecini başlatan başvuruya “asıl istinaf”, diğer tarafın bu sürece dahil olmasını sağlayan yola da “katılma yolu ile istinaf” denilmektedir.

3. Katılma yolu ile istinaf; 6100 sayılı Kanun’un 348 inci maddesinde “katılma yolu ile başvurma” başlığı altında “(1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir. (2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

4. Görüldüğü üzere 6100 sayılı Kanun; kendisine istinaf dilekçesi tebliğ edilen tarafa, daha önce istinafa başvurmamış veya başvuru süresini kaçırmış ve hatta kanun yoluna başvuru hakkı olmasa dahi, asıl istinaf talebine vereceği cevap dilekçesi ile kendi istinaf sebeplerini ileri sürerek istinaf yoluna başvuru hakkı tanımıştır.

5. Kanun koyucunun, başvurma hakkı bulunmayan veya başvuru süresini geçirmiş olan tarafa bile, kendine özgü nedenler ileri sürerek katılma yoluyla istinaf yoluna başvuru hakkı tanımasının asıl sebebi; istinaf ve temyiz kanun yolları bütünü içinde yer alan, aleyhe bozma yasağı ile aleyhe hüküm verme yasaklarının işlerlik kazanıp kazanmayacağı noktasında, adil yargılanma hakkı ve silahların eşitliği prensiplerini ihlâl etmeksizin belirginleştirmektir.

6. Anılan maddenin gerekçesinde; istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile süresi içinde cevap vermekle yetinmeyip, bu cevap dilekçesiyle kendine özgü nedenler ileri sürerek istinaf yoluna başvurabileceği belirtilmiştir. Ne var ki bu başvuru asıl başvuruya bağımlı bir istinaf yolu başvurusudur. Bu nedenle katılma yolu ile istinaf yoluna başvuru, asıl başvuran taraf başvurusundan feragat eder veya istemi esasa girilmeden önce reddedilirse, hüküm doğurmaz. Çünkü kural olarak asıl istem incelenmezse, ona bağlı olan istemin de incelenmemesi gerekir. Fakat istinaf yoluna başvuran tarafın istemi esasa girildikten sonra reddedilirse, bu durum katılan tarafın isteminin incelenmesine engel olmaz. Bunun gibi, taraflar bölge adliye mahkemesindeki uyuşmazlığı sona erdirirlerse, katılma yolu ile istinaf yoluna başvuru da etkisini kaybeder. Asıl istinaf yoluna başvuru isteminin esasına girilip inceleme yapılmadan, katılan tarafın istemi hakkında bir inceleme yapılamaz.

7. Aleyhe bozma yasağı; Bir mahkeme kararının, taraflardan yalnızca birisince kanun yoluna başvurulması hâlinde, başvuruda bulunan tarafın hukuki durumuna zarar verecek şekilde, kanun yolu incelemesini gerçekleştiren, üst derece mahkemesince resen değiştirilmemesidir. Bir başka ifade ile anılan yasak, davanın taraflarından yalnızca birisinin kanun yoluna başvurması hâlinde, başvuruda bulunan tarafın, alt derece mahkemesinin kararıyla elde etmiş olduğu durumun kötüleştirilmemesini ifade eder ve alt derece yargılaması sonucunda ortaya çıkan ve kararda somutlaşan kazanımlarının korunmasını amaçlar. Hükme karşı, yalnızca taraflardan birisi kanun yoluna başvurmuşsa; kanun yoluna işlerlik kazandırmamış, bu konuda tümüyle pasif bir tutum sergilemiş olanın lehine karar verilmesi, hem tasarruf ilkesinin (6100 sayılı Kanun md. 24) hem de onunla organik olarak sıkı bir bağlantı içerisinde bulunan taleple bağlılık kuralının ihlâli anlamını taşır. Dolayısıyla katılma yolu ile kanun yoluna başvuru olanağının tanınması, adil yargılanma hakkını karakterize eden ana öge konumundaki hakkaniyete uygun yargılamanın, ayrılmaz parçasını oluşturan silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir.

8. İşte doğrudan kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan veya yasal süresini geçiren tarafa, diğer tarafın kanun yoluna başvurması hâlinde, bu evrede kendi lehine de bir inceleme yapılmasını veya kendisinin daha da aleyhine bir durumun doğmasını önlemek amacıyla katılma yoluyla kanun yoluna başvuru hakkı tanınmıştır.

9. Uyuşmazlığın çözümü açısından istinaf incelemesinin hukuki niteliğinin de incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

10. İstinaf kavramı, incelemenin içeriği itibari ile “dar ve geniş anlamda istinaf” olarak ikiye ayrılır. Türk hukuk sisteminde kanun koyucu; tercihini dar, diğer bir ifade ile teknik anlamda istinaf sisteminden yana kullanmıştır. Buna göre; ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın denetlenmesi anlamında sadece gerekli ve itiraz konusu edilen hususlarda inceleme yapılarak bir karar verilir.

11. Dar ve teknik anlamdaki bu kanun yolu ile; aralarındaki uyuşmazlığı dava biçiminde yargı önüne getiren taraflara, uyuşmazlığın bir üst yargı organına aktarılmasına ve kararın kesinleşmesini önlemeye yarayan olanaklar sağlanmıştır. Açıklamadan da anlaşılacağı gibi dar anlamda kanun yolunun “aktarıcı ve erteleyici” olmak üzere iki ayırt edici kriteri bulunmaktadır. Aktarıcı etki ile mahkeme kararının bir üst mahkeme tarafından denetlenmesi kastedilmekteyken, erteleyici etkiden maksat ise hakkında kanun yoluna başvurulan kararın şekli anlamda kesinleşmesinin engellenmesidir.

12. Asıl istinaf yolunun dar anlamda kanun yolu olduğu ve bünyesinde “aktarıcı ve erteleyici” olan her iki özelliği de taşıdığı konusunda tereddüt bulunmamakla birlikte, katılma yolu ile istinafın hukuki niteliği konusunda öğretide görüş birliği sağlanamadığı görülmektedir. Bu konudaki bir görüşe göre; katılma yoluyla istinafın asıl istinafa bağımlı olduğu gerekçesiyle, kanun yolu karakterine sahip olmayıp karşı tarafın kanun yolu başvurusu çerçevesinde ileri sürülen bir talepten ibaret olduğu yönündedir. Diğer bir görüşe göre de katılma yoluyla istinaf; kendine özgü, özel bir hukuki çare olarak nitelendirilmektedir. Oysa ki bu görüşlerin aksine, katılma yoluyla istinaf; bir kanun yolunun sahip  olması gereken aktarıcı ve erteleyici etkilere sahiptir. Bu aktarıcı ve erteleyici etki; katılma yolu ile istinaf talebinin yöneldiği hükümler açısından kendini gösterir. Zira başvuruya konu edilen hüküm kısımları; istinaf derecesine aktarılmış ve bölge adliye mahkemesince yapılacak olan inceleme nedeniyle kesinleşmesi engellenerek ertelenmiştir.

13. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 342 ilâ 348 inci maddelerinde yer alan düzenlemelerden hareketle katılma yoluyla istinaf başvurusunun geçerli ve incelenebilir olması birtakım şartlara bağlanmıştır. İlgili  düzenlemelere göre; ilk olarak geçerli bir istinaf başvurusu bulunmalı, karşı taraf asıl istinaf başvurusundan feragat etmemeli ve talep bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilmemiş olmalıdır. Katılma yoluyla istinaf başvurusu, istinaf dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içinde verilecek cevap dilekçesi ile yapılmalıdır. Katılma yoluyla istinaf için gerekli harç ve giderler yatırılmalıdır. Bu şartlardan başka, istinaf dilekçesi bakımından asıl istinaf yolu için aranan koşullar, katılma yoluyla istinafta da sağlanmalıdır. Katılma yoluyla istinafa başvuran tarafın dilekçesi, belirtilen Kanun’un 342 nci maddesinde sayılan unsurları içermeli, özellikle istinaf sebepleri ve talepleri dilekçede gösterilmelidir.

14. Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uyarınca katılma yoluyla istinaf başvurusunun asıl başvuruya bağımlı bir istinaf yolu olduğu hususu elbette tartışmasızdır. Yukarıda ikinci paragrafta açıkça vurgulandığı üzere katılma yolu ile istinafa başvurulabilmesi için asıl istinaf başvurusunun yapılmış olması gereklidir. Ne var ki bir kanun yoluna başvuru şartları ile o kanun yolunun hukuki niteliği belirlenemez. Dolayısıyla dar ve teknik anlamda bir kanun yolunun taşıması gereken aktarıcı ve erteleyici etkiye sahip katılma yoluyla istinafın; başvuru, geçerlilik ve incelenme şartlarından yola çıkılarak, asıl istinafa bağımlı bir hukuki yol olduğundan bahisle, bir kanun yolu olmadığı sonucuna varılamaz.  

15. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa bile vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabileceğinden, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat eden taraf katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunabilir. Zira; istinafa başvuru hakkından feragat eden taraf, katılma yoluyla istinaf hakkından değil, sadece asıl istinafa başvuru hakkından vazgeçmektedir. Bir tarafın katılma yoluyla istinafa başvuru hakkı, o tarafın asıl istinafa başvuru hakkından bağımsızdır. Bu bağımsızlığın, katılma yoluyla istinafın karşı tarafça başvurulan asıl istinafa bağımlı olması kuralı ile de çeliştiği söylenemez. Çünkü taraf, sahibi olduğu hakların birinden feragat etmiş olsa bile diğerini kullanabilir.

16. Diğer yandan, katılma yoluyla kanun yoluna başvurulabilmesi, aslında temyize veya istinafa cevap hakkının uzantısıdır. Taraflar cevap hakkından yoksun bırakılamayacağına göre, katılma yoluyla istinaf hakkından da yoksun bırakılamazlar (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinafa Başvuru İstinaf İncelemesi ve İstinaf Mahkemesinin Verebileceği Kararlar, Eskişehir-2008, s. 168). Öyle ise katılma yoluyla istinaf hakkının, asıl istinaf yolundan bağımsız bir kanun yolu hakkı olduğunu söylemek; eşitlik ilkesi ile adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkına da uygun düşmektedir.

17. Eldeki davada; karşılıklı açılan boşanma davalarına ilişkin İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada her iki davanın da kabulüne karar verilmiş ve karar usule uygun şekilde taraflara tebliğ edilmiştir. Bu karara karşı 20.01.2020 tarihli dilekçe ile kadın eş vekiliyasal süresi içerisinde hükmedilen nafaka ve tazminatların miktarı yönünden, 21.01.2020 tarihli dilekçe ile de erkek eş vekili tarafından kusur belirlemesi ve tazminatlar bakımından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Taraf vekillerinin istinaf dilekçeleri karşılıklı olarak tebliğ edilmiş, kadın eş vekili yasal süresi içinde vermiş olduğu 14.02.2020 tarihli istinaf dilekçesine cevap dilekçesi ile katılma yoluyla istinaf talebinde bulunarak; İlk Derece Mahkemesince tespit edilen kusur belirlemesinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ve karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada “tarafların asıl istinaf başvurularının esastan; kadın vekilinin katılma yolu ile istinaf başvurusunun ise asıl istinaf yoluna başvurulduğu, böyle olunca katılma yolu ile istinaf başvuru hakkının bulunmadığı” gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiş, Özel Daire bozma kararına karşı da gerekçesini genişletmek suretiyle direnilmiştir. Öyle ise uyuşmazlığın çözümü açısından katılma yolu istinaf başvurusunun usul ekonomisi yönünden önemi de açıklanmalıdır.

18. Öğreti ve uygulamada yaşanılan tecrübelere göre; katılma yolu ile istinaf imkânının bulunması, iş yoğunluğunun azaltılmasında önemli yararlar sağlamaktadır. İlk derece mahkemesi kararına razı olan fakat diğer tarafın istinafa başvurma olasılığı sebebiyle aleyhine karar verilmesinden çekinen taraf, katılma yoluyla istinafa başvuru imkânına güvenerek istinafa başvurmamaktadır. Her iki taraf açısından da mevcut olan bu imkân, yargılamanın sonucu konusunda doğabilecek belirsizliği ve güven eksikliğini gidermektedir. Karşı tarafın katılma yoluyla istinafa başvurma ihtimali, diğer tarafın istinaf sebeplerini ve gerekçesini görmeden istinafa başvurma eğilimini azaltmaktadır. Böylece istinafa başvuru sayısındaki gereksiz artışlar önlenebilmekte ve usul ekonomisi sağlanmaktadır.

19. Yukarıda ayrıntıları ile belirtildiği üzere; katılma yolu ile istinaf talebinde bulunma hakkı, özellikle istinaf yargılamasını gerçekleştiren bölge adliye mahkemesinin, bu yargılamayı yaparken aleyhe karar verme yasağı ile karşı karşıya kalmasının önlenmesi açısından fevkalade önem arz eden bir hak konumundadır. Bir an için aleyhe bozma ve aleyhe karar verme yasaklarının işlerlik kazanabilmesi yönünden, taraflardan yalnızca birisinin kanun yoluna başvurmuş olması gerektiği, dolayısıyla her iki tarafın da kanun yoluna başvurması hâlinde anılan yasakların işlerlik kazanamayacağı düşünülebilirse de; bu düşünce “katılma yoluyla istinafa başvuru hakkının, asıl istinafa başvuru hakkından bağımsız bir hak olduğu” olgusu ile örtüşmemektedir. Nitekim kararın bir an evvel kesinleşmesini sağlamak düşüncesiyle; asıl istinaf yoluna başvuru hakkından feragat eden, hükmü süresinde istinaf etmeyen veya hükmün bir kısmını istinaf etmekle birlikte kesinleşmesine razı olduğu kısımlara ilişkin istinaf sebeplerini ileri sürmeyen tarafın, asıl istinafa başvuru hakkından bağımsız olarak sahip olduğu katılma yoluyla istinaf hakkını kullandığı dilekçesinde yeni hususları ileri sürmesinin önünde kanuni bir engel bulunmamaktadır.

20. Diğer yandan silahların eşitliği ilkesinin bir uygulaması olan katılma yoluyla istinafın, her ne kadar asıl istinaf başvurusundan bağımsız bir kanun yolu hakkı olduğu açıklanmışsa da, bu açıklamalar hiç şüphesiz ki katılma yoluyla istinafın kaderinin, asıl istinafa bağlı olduğu gerçeğini değiştirmez. Zira; asıl istinaf yoluna başvuran taraf nasıl ki karşı tarafın katılma yoluyla istinafa başvurabileceğini hesaba katmak zorundaysa, katılma yoluyla istinafa başvuran tarafın da hangi saikle olursa olsun yasal süresi içerisinde ileri sürmediği ancak katılma yolu ile ileri sürdüğü talepleri yönünden yapılacak olan incelemenin asıl istinafa bağlı olduğunu hesaba katması gerekmektedir. Nitekim 6100 sayılı Kanun’un 348 inci maddesinin ikinci fıkrasında; asıl istinaf yoluna başvuran talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından reddedilirse, katılma yoluyla başvuranın talebinin de reddedileceği hükme bağlanmıştır.

21. Tüm bu açıklamaların ışığı altında somut olay değerlendirildiğinde; katılma yoluyla istinaf başvurusunun değerlendirilebilmesi asıl başvurunun varlığına ve devamına bağlı olduğuna ve yargılama yapan Bölge Adliye Mahkemesince erkeğin 21.01.2020 tarihli asıl istinaf başvurusunun esası incelendiğine göre, buna karşı kadın eş vekilinin katılma yoluyla ileri sürmüş olduğu 14.02.2020 tarihli başvurusunun hatalı gerekçe ile reddi usul ve yasaya uygun olmayıp incelenmelidir.

22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 6100 sayılı Kanun’un taraflara bir kez istinafa başvurma hakkı verdiğini, dolayısıyla bu yola bir kez başvuran tarafın tüm istinaf sebeplerini ileri sürmek zorunda olduğu, bu başvurusunda ileri sürmediği hususları sonradan katılma yoluyla istinaf dilekçesinde ileri süremeyeceği, ayrıca hükmü bir kez istinaf eden tarafın itiraz etmediği hususlar yönünden karşı taraf yararına usuli müktesep  hak oluşturacağı, dolayısıyla direnme karar gerekçesinin isbetli olduğu ve onaması gerektiği, ne var ki tarafların sair itirazları Özel Dairece incelenmediğinden bu yönlere ilişkin inceleme yapılması amacıyla dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

23. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

28.02.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

 “K A R Ş I   O Y”

Sayın Çoğunluk ile aradaki uyuşmazlık İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvuran tarafın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 348 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca daha önce istinaf sebebi olarak ileri sürmediği hususlar yönünden katılma yolu ile istinaf yoluna başvurma hakkı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 348 inci maddesinde düzenlenen katılma yolu ile istinafa başvuru usulü; istinafa başvuru dilekçesi kendisine tebliğ edilen tarafa, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilme imkânı sunmaktadır. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.

Kanun koyucu madde metninde katılma yolu ile başvuru için iki kıstas belirlemiştir. Bunlar başvuru hakkının bulunmaması ve başvuru süresinin geçirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla en başta süresi içerisinde istinafa başvurmuş olan tarafa, bu defa da istinafa başvuru hakkı bulunmayanlara veya süreyi geçirenlere tanınan katılma yolu ile istinafa başvurma hakkının verilmesi maddenin amacı ile bağdaşmamaktadır. Zira daha önce istinafa başvuran taraf başvurduğu kararda hukuka aykırı bulduğu yönleri zaten tespit etmiş ve bunların incelenmesini usul hukukunun kendisine vermiş olduğu süre içerisinde istinaf etmiştir. Bu bakımdan onun hukuka aykırı görmediği ve bu nedenle istinaf talebinde bulunmadığı kısımlar açısından karşı taraf yönünden usuli müktesep hak dahi oluşmuştur.

Kanun koyucunun istinafa başvuru hakkı bulunmayanlara veya süreyi geçirenlere katılma yolu ile istinafa başvurma hakkı tanımasının diğer bir amacı ise Bölge Adliye Mahkemelerinde oluşacak iş yoğunluğunun azaltılmasıdır. Şöyle ki kararın belli bir kısmını hukuka aykırı bulan taraf bu aykırılık kendince katlanılabilir bir derecede ise karşı tarafında istinafa başvurmama ihtimaline binaen istinafa başvurmadan kararın kesinleşmesini tercih edilebilir. Buna karşın diğer tarafın istinafa başvurması durumunda ise o da katılma yolu ile başvuru hakkını kullanabilecektir. Bu bağlamda katılma yolu ile istinafa başvuru hakkının varlığı tarafları disipline ederek her hâlükarda ve gerekmediği hâlde istinafa başvurma eğilimlerini azaltacak, Bölge Adliye Mahkemelerinin iş yükünün azaltılmasına katkı sağlayacaktır. İlk derece mahkemesinin kararına razı olan, fakat diğer tarafın istinafa başvurma olasılığı sebebiyle aleyhine karar verilmesinden çekinen taraf, katılma yoluyla istinafa başvuru imkânına güvenerek aceleci davranmayıp istinafa başvurmayacaktır. Her iki taraf açısından da mevcut olan bu imkân, yargılamanın akıbeti konusunda doğabilecek belirsizliği ve güven eksikliğini gidermektedir. Karşı tarafın katılma yoluyla istinafa başvurma ihtimali, diğer tarafın istinaf sebeplerini ve gerekçesini göstermeden istinafa başvurma eğilimini azaltmaktadır. Böylece istinafa başvuru sayısındaki gereksiz artışlar önlenebilmekte ve usul ekonomisi sağlanmaktadır. Hâl böyle olmakla birlikte ilk derece mahkemesi kararını kendince hukuka aykırı bularak zaten belli yönlerden istinaf etmiş olan tarafa bu defada karşı tarafın başvurusu üzerine yeniden katılma yolu ile istinafa başvuru imkânı tanımak katılma yolu ile başvurunun disipline edici etkisini de azaltacaktır.

Ayrıca kanun koyucu madde metninde “bile” sözcüğü ile hakkın kullanımının engellenmemesini amaçlamış olup kapsamın genişletilmesini kastetmemiştir. Katılma yoluyla istinaf kurumunun tarafın başvurma hakkı bulunmadığı veya başvuru süresi geçtiği sebepleri ile engellenmemesini arzulamıştır.

Burada aleyhe yorum ile hakkın kısıtlanması, engellenmesi de söz konusu değildir.  Zira istinafa başvuran taraf yaptığı başvuru ile hakkının kapsamını kendisi belirlemiş olup bu noktada herhangi bir kısıtlama söz konusu olmadığı gibi asıl istinafa başvuran yönünden hiç verilmeyen bir haktan da söz edilemez.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 347 nci maddesinin birinci fıkrasında istinaf dilekçesinin kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunacağı, 348 inci maddesinde ise istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen tarafın başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabileceği, istinaf yoluna asıl başvuran tarafın da bu katılma yoluyla istinafa karşı iki hafta içinde cevap verebileceği, istinaf yoluna başvuran bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebinin de reddedileceği düzenlenmiş olup görüldüğü üzere Kanun burada istinaf yoluna (asıl) başvuran ve katılma yoluyla başvuran olarak tarafları ikiye ayırmış ve asıl başvuran tarafın da katılma yoluyla istinafa karşı cevap verebileceğini düzenlemiş yeniden başvuru yapabileceğine yönelik düzenleme yapmamıştır.

Diğer yandan “katılma yoluyla istinafa başvuru” yolu asıl başvuruya bağımlı bir istinaf kanun yolu olduğundan, her ne kadar aktarıcı ve erteleyici özelliğe sahip olsa da, bağımsız bir karaktere sahip kanun yolu olduğundan söz edilemez. Çünkü asıl başvuran taraf başvurusundan feragat eder veya istemi esasa girilmeden önce reddedilirse, katılma yolu ile istinaf hüküm doğurmaz. İşte doğrudan kanun yoluna başvuru hakkı bulunmayan veya yasal süresini geçiren tarafa; diğer tarafın kanun yoluna başvurması hâlinde, bu evrede kendi lehine de bir inceleme yapılmasını veya kendisinin daha da aleyhine bir durumun doğmasını önlemek amacıyla tanınan “katılma yoluyla istinafa başvuru” yolu, asıl istinaf başvurusu yapılmış olması şartına bağlı olduğundan, asıl istinafa bağımlı tali bir kanun yoludur. Dolayısıyla bir tarafın katılma yoluyla istinafa başvuru hakkının, o tarafın asıl istinafa başvuru hakkından bağımsız olduğu sonucunu doğurmaz.

Açıklanan nedenlerle; asıl istinaf başvurusu yapan tarafın katılma yoluyla ikinci defa istinaf başvurusu yapamayacağı kanaatinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.

                                                                               Birinci Başkanvekili

                                                                                    Adem Albayrak

Scroll to Top