T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2022/11-729
Karar No : 2023/1214
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 19.12.2019
SAYISI : 2019/576 E., 2019/1187 K.
DAVA TARİHİ : 04.04.2001
KARAR : Asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.06.2019 tarihli ve
2017/1664 Esas, 2019/4417 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen anonim şirket bakiye hisse devir bedelinin tahsili davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleşen davanın kabulüne ilişkin karar birleşen davada davalı vekili ile katılma yoluyla asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda birleşen davada davalı yararına bozulmuş; birleşen davada davalı vekili ile asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bu kez asıl ve birleşen davada davacılar yararına bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı birleşen davada davalı vekili ile katılma yoluyla asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından birleşen davada davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
ASIL DAVADA
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; merkezi Çorum’da bulunan dava dışı Çopikas Kağıt ve Oluklu Mukavva Kutu San. A.Ş.’nin çoğunluk hisselerinin ortaklar ile davalı arasında imzalanan 29.06.1999 tarihli hisse devir sözleşmesiyle, müvekkillerinin dava dışı şirketteki hisselerinin davalıya devredildiğini ve sözleşmenin 3.4 üncü maddesinde hisse bedelinin kapanış tarihi itibariyle ayarlanmasının, diğer bir anlatımla şirketin bir yıl önceki kapanış bilançosu esas alınmak suretiyle belirlenmiş bulunan hisse devrinin şirketin kapanış tarihindeki mali durumu dikkate alınarak yeniden saptanması ve böylece belirlenecek hisse alım bedeli bakiyesinin tesis edilmiş bulunan yediemin hesaptan satıcılara faiziyle birlikte ödenmesinin düzenleme altına alındığını, bu kapsamda kapanış tarihi olan 02.07.1999 tarihi itibariyle bedel ayarlanmasına esas alınacak bilançonun Price Waterhouse Coopers (PWC) tarafından düzenlendiğini ve ayarlanmış devir bedelinin 14.311.000 ABD Doları, satıcılara ödenmesi gereken yediemin hesabındaki bakiye bedelin ise 1.191.000 ABD Doları olarak hatalı şekilde belirlenmesine müvekkilleri tarafından itiraz edildiğini, bu bedelin 2.348.000 ABD Doları ve bu tutara eklenen işlemiş faiz olması gerektiğini, bilahare yapılan görüşmeler sonucunda davalı şirketin mensubu bulunduğu başka bir şirket aracılığıyla 24.02.2000 tarihinden başlamak üzere müvekkili dışındaki tüm şirket ortaklarına alım bedeli bakiyesinin 2.455.000 ABD Doları olarak belirlenmek suretiyle ödemede bulunulduğunu, kendilerine ise sözleşmenin 10.10 uncu maddesi gerekçe gösterilerek sözleşmeye aykırı olarak herhangi bir ödeme yapılmadığını, İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/920 Esas sayılı dosyasında müvekkillerinden Orhan Özsaraçoğlu ile Nejat Salur aleyhine dava dışı Hayat Tıbbi Aletler Maden ve Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. üzerinden devir konusu Çopikas Kağıt ve Oluklu Mukavva Kutu San. A.Ş.’ye rekabet ettiklerinden bahisle dava ikame edildiğini, taraflar arasında ihtilafsız olan 1.191.000 ABD Doları devir bedeli bakiyesinden müvekkillerinin payına düşen payın ödenmediğini belirterek 44.540 ABD Doları’nın müvekkili Orhan Özsaraçoğlu’na 61.375 ABD Doları’nın müvekkili Serçin Salur’a, 61.375 ABD Dolar’ının müvekkili Işıl Salur’a, 157.860 ABD Doları’nın müvekkillerinden Nejat Salur’a ait olmak üzere toplam 325.150 ABD Doları’nın faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin İngiltere’de mukim olduğunu, dava dışı Çopikas Kağıt ve Oluklu Mukavva Kutu San. A.Ş.nin tüm hisselerinin müvekkili şirket tarafından devralındığını, müvekkilinin adı geçen şirketin hisselerinin tamamını sözleşmenin 10.6 (b) maddesine dayanarak şirket grup içi politikaları gereği tamamı kendisine ait ve alt kuruluş olan Hollanda’da mukim Davit S. Smith (Holdings) B.V.ye 18.08.1999 tarihinde devrettiğini, sözleşmenin 2.3 üncü maddesi gereğince şirket hisselerinin farazî değerinin 16.400.000 ABD Doları olarak tespit edilerek bu miktarın %80’ine tekabül eden 13.120.000 ABD Doları’nın şirket ortaklarına ödendiğini, sözleşmenin 3.4 üncü maddesi uyarınca ortaklara devrettikleri hisseler için kabul edilen farazi değerde herhangi bir uyarlama yapılıp yapılmayacağı ve yapılacak ise miktara ilişkin konuların Çopikas Kağıt ve Oluklu Mukavva Kutu San. A.Ş.nin 31.12.1998 tarihli bilançosu ile kapanış bilançosunda ortaya çıkarılan net işletme varlıkları ve net borçlarının miktarlarına göre belirlendiğini, söz konusu bilançonun PWC tarafından hazırlandığını, buna göre toplam ödenecek hisse net bedelinin 14.311.000 ABD Doları, dolayısıyla ödenmesi gereken bakiye bedelin 1.191.000 ABD Doları olarak belirlendiğini, adı geçen şirket hisselerinin grup şirketi David S. BV.ye devredilmiş olması nedeniyle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacıların sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve sözleşmeye aykırı tutum ve davranışları nedeniyle ödemezlik def’inde bulunduğunu, sözleşmede yer alan rekabet etmeme yasağına aykırı davranıldığı için 400.000 ABD Doları cezaî şartın tahsili talepli dava açıldığını, bu nedenle de takas beyanında bulunduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVADA
6. Davacılar vekili dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki hususlar belirtilmek suretiyle ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı Orhan Özsaraçoğlu için 1400 USD Doları, Serçin Salur için 1.800 USD Doları, Işıl Salur için 1.800 USD Doları ve Nejat Salur için 5.000 USD Doları olmak üzere toplam 10.000 USD Doları’nın fiili ödeme tarihindeki karşılığı üzerinden kanunî faiz ve temerrüt faizlerine ilişkin 3095 sayılı Kanun’un 4/a bendi uyarınca bankaların USD Doları’na uyguladıkları en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; ıslah ile taleplerini 325.150 ABD Doları karşılığı 508.046,87 TL’ye yükseltmiştir.
7. Davalı vekili cevap dilekçesinde; asıl davaya yönelik cevap dilekçesindeki hususlar kapsamında davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı
8. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.03.2015 tarihli ve 2014/717 Esas, 2015/172 Karar sayılı kararı ile; asıl davada davalı şirketin dava dışı Çopikas Kağıt ve Oluklu Mukavva Kutu San. A.Ş.nin hissedarlarına ait hisselerini birleşen davada davalı şirkete devrettiği, birleşen davada davalı taraf sözleşmedeki usule göre PWC tarafından yapılan hisse değerlemesi bakiyesinin iddia edildiği gibi 2.455.000 USD Doları değil, 1.191.000 USD Doları olduğunu savunmuş ise de; bu maksatla oluşturulan yediemin hesabı üzerinden diğer hissedarlara yapılan ödemenin 2.455.000 USD Doları olduğu gerekçesiyle asıl davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleşen davanın kabulüne, 44.540 USD Doları’nın davacı Orhan Özsaraçoğlu’na, 61.375 USD Doları’nin davacı Serçin Salur’a, 61.375 USD Doları’nın davacı Işıl Salur’a ve 157.860 USD Doları’nın davacı Nejat Salur’a ait olmak üzere toplam 325.150 USD Doları’nın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Birinci Bozma Kararı
9. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleşen davada davalı vekili ile katılma yoluyla asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.10.2016 tarihli ve 2016/960 Esas, 2016/8110 Karar sayılı kararı ile; “…1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, hükümde yer alan 2. bentteki “davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine” ibarelerinin “davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine” şeklinde anlaşılacak olmasına göre asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının birleşen davada davalı vekilinin ise aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Asıl dava; anonim şirket hisse devir sözleşmesine istinaden bakiye kalan alacak istemine ilişkin olup; birleşen dava asıl davadaki iddialara dayalı olarak asıl davada davalıdan hisseleri devralana yöneltilmiştir. Davacılar vekili, hisse satım sözleşmesi kapsamında satım bedelinin bakiye kısmının ödenmesini talep etmiş, diğer hissedarlara yapılan ödeme miktarından hareketle fiilen kabul edilmiş olan bedel üzerinden aynı esaslar dairesinde davacılara da ödeme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı yan ise diğer hissedarlara yapılan ödemenin bir kısmının sözleşme kapsamında değil, ayrı bir sözleşme niteliğinde olan rekabet etmeme taahhüdü karşılığında yapıldığını, davacıların ek rekabet etmeme taahhüdünde bulunmadıklarını, dahası sözleşmedeki rekabet etmeme yasağına aykırı davranıldığı için 400.000 ABD Doları cezai şartın tahsili talepli dava açıldığını savunmuştur.
Hisse alım anlaşmasının “satın alma fiyatının ödenmesi başlıklı 2.3. maddesinde “(a) Satın alma fiyatının %80’inden peşin ödemenin çıkartılması sonucu elde edilen miktar, satıcılar tarafından ayrıntıları kapanış tarihinden en az üç iş günü öncesinden yazılı olarak bildirilecek olan satıcıların hesabına kapanış tarihinde derhal ulaşılabilir ABD$ fonları üzerinden havale edilecektir. Peşin ödeme, kapanışın gerçekleşmesi üzerine işbu (a) bendi uyarınca satın alma fiyatı’nın %80’inin ödenmesi karşılığında yapılacaktır veya kapanış 5 Temmuz 1999 tarihine kadar gerçekleşmezse hisse senedi rehin anlaşması uyarınca alıcıya geri ödenecektir. Satıcılar arasında satın alma fiyatının pay edilmesi satıcıların münhasır sorumluluğu olacaktır. (b) Satın alma fiyatının %20’si alıcı tarafından muhafaza edilecek ve satıcıların madde V’te belirtilen garanti ve taahhütleri ile ilgili yükümlülüklerine karşılık teminat olarak yeddiemin hesabına yatırılacaktır. Alıcı, satıcıların garanti ve taahhütlerini esaslı şekilde ihlal etmelerine rağmen kapanıştan sonra 90 gün içerisinde herhangi bir talepte bulunmazsa, madde 3.4’te tanımlanan satın alma fiyatındaki değişikliklere uygun olarak yapılacak hesaplamaların sonucuna göre değiştirilecek olan yeddiemin hesabında tutulan muhafaza edilen miktar, her iki tarafa muhafaza edilen miktar üzerinde kapanış tarihinden sonra kapanışın 90 ıncı gününde fiilen yapılan ödeme gününe kadar tahakkuk eden faiz ile birlikte her bir tarafa payları oranında dağıtılacaktır.” hükmü düzenlenmiş; “satın alma fiyatındaki değişiklikler” başlıklı 3.4. maddesinde ise “(a) Kapanış tarihinde alıcı, şirketin hesap tarihi ve kapanış tarihi itibariyle ABD Doları üzerinden ve IAS 29 (“Tamamlama Hesapları”) dahil Uluslararası Muhasebe Standartlarına (“IAS”) uygun olarak hazırlanacak IAS enflasyon standartlarına göre uyarlanmış şirket bilançolarının hazırlanmasına başlayacaktır. Tamamlama Hesapları alıcı tarafından tayin edilen uluslararası bir denetleme şirketi tarafından denetlenecek ve kapanış tarihinden itibaren 45 gün içerisinde satıcılara gönderilecektir. Satıcıların tamamlama hesaplarını incelemek ve itirazlarını bildirmek için 14 günlük bir süresi olacaktır. Tamamlama Hesaplarının satıcılar tarafından incelenmesi üzerine, taraflar arasında bu hesaplar hakkında bir anlaşmazlık çıkması durumunda ve bu anlaşmazlığın bir 14 günlük süre sonunda daha çözümlenememesi durumunda anlaşmazlığı 10 gün içerisinde çözmek üzere taraflarca 7 gün içerisinde atanacak bir uluslararası denetleme firmasına bağlı olarak çalışan bir serbest muhasebeciler firmasına başvurulacaktır. Tarafların 7 gün içerisinde böyle bir firmayı seçememesi durumunda Türkiye Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası böyle bir firmayı atayacaktır. Bu muhasebeciler hakem olarak değil, bilirkişi olarak atanmalarını takiben 10 gün içerisinde konuyu tespit edeceklerdir. Muhasebecilerin tespiti taraflar için kesin ve bağlayıcı olacaktır…” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyaya ibraz edilen davacılar dışındaki bir kısım ortaklara ait olduğu anlaşılan rekabet etmeme taahhütleri ile kabul, feragat ve ibraname belgeleri ve ekleri incelendiğinde, şirket ortaklarının 29 Haziran 1999 tarihli hisse alım anlaşması gereği David S. Smith (Holdings) PLC (“OSS”) tarafından ödenmesi gereken hisse satım bedellerine ilişkin bakiye 1.191.000 ABD Dolarının bugüne kadar işlemiş faizi ile beraber hisselerine tekabül eden kısmı tamamen ve eksiksiz olarak nakden ve peşinen tahsil ettiklerini, ayrıca DSS’in hisse satım bedellerinden ayrı biçimde iyi niyet belirtisi olarak önerdiği toplam 1.200.000 ABD Dolarının eski hisselerine tekabül eden kısmını da tamamen ve eksiksiz olarak nakden ve peşinen tahsil ettiklerini bildirdikleri anlaşılmaktadır. Böylece davalı tarafça yaptırılan tamamlama hesapları ve tespit edilen bilanço üzerinden belirlenen bakiye 1.191.000 ABD Dolarından hisselerini devreden ortakların hisselerine tekabül eden kısımların bakiye hisse devri bedeli olarak ödendiği, yapılan diğer ek ödemelerin ise rekabet etmeme taahhütlerine istinaden iyi niyet göstergesi olarak önerilerek ödendiği sonucuna ulaşılmıştır. Davacılar ek rekabet etmeme taahhüdünde bulunmadığına, dahası Dairemizce onan mahkeme ilâmıyla belirlendiği üzere haksız rekabette bulundukları ve cezai şart ödemeye mahkum edildiklerine göre, ayrıca da sözleşmenin 3.4. maddesindeki düzenlemede yer alan firmaların belirlenerek, onlara inceleme yaptırılmadığı anlaşıldığından davacılar bakiye 1.191.000 ABD Doları olarak belirlenen miktar üzerinden hisselerine isabet eden kısmın tahsilini isteyebilirler. Bu suretle yanılgılı değerlendirmeyle yeddi emin hesabı üzerinden diğer hissedarlara yapılan ödemenin 2.455.000 ABD Doları üzerinden yapıldığı belirtilerek davacılara da bu miktardan hisselerine düşen kısmın ödenmesine hükmedilmesi doğru olmayıp kararın birleşen davada davalı yararına bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları, birleşen davada davalı vekilinin ise sair temyiz itirazları reddedilmiş, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hüküm birleşen davada davalı yararına bozulmuştur.
Karar Düzeltme İstemi Üzerine Özel Daire İkinci Bozma Kararı
11.Özel Daire bozma kararına karşı süresi içinde birleşen davada davalı vekili ile asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
12.Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.06.2019 tarihli ve 2017/1664 Esas, 2019/4417 Karar sayılı kararı ile; “…(1) Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, birleşen davada edimler silsilesi, cezai şart alacağının tahsili için ayrıca dava açılmış olması, o dava sonucuna etki eder mahiyette bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm karar düzeltme istemlerinin; asıl ve birleşen davada ise davacılar vekilinin husumete ve dava dışı diğer hissedarlara rekabet etmeme taahhütlerine istinaden yapılan ek ödemeye ilişkin sair karar düzeltme istemlerinin HUMK 440. maddesi gereğince reddi gerekmiştir.
(2) Asıl dava; anonim şirket hisse devir sözleşmesine istinaden bakiye kalan alacak istemine ilişkin olup; birleşen dava asıl davadaki iddialara dayalı olarak asıl davada davalıdan hisseleri devralana yöneltilmiştir. Davacılar vekili, hisse satım sözleşmesi kapsamında satım bedelinin bakiye kısmının ödenmesini talep etmiş, diğer hissedarlara yapılan ödeme miktarından hareketle fiilen kabul edilmiş olan bedel üzerinden aynı esaslar dairesinde davacılara da ödeme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı yan ise diğer hissedarlara yapılan ödemenin bir kısmının sözleşme kapsamında değil, ayrı bir sözleşme niteliğinde olan rekabet etmeme taahhüdü karşılığında yapıldığını, davacıların ek rekabet etmeme taahhüdünde bulunmadıklarını, dahası sözleşmedeki rekabet etmeme yasağına aykırı davranıldığı için 400.000 ABD Doları cezai şartın tahsili talepli dava açıldığını savunmuştur.
Hisse alım anlaşmasının “satın alma fiyatının ödenmesi başlıklı 2.3. maddesinde “(a) Satın alma fiyatının %80’inden peşin ödemenin çıkartılması sonucu elde edilen miktar, satıcılar tarafından ayrıntıları kapanış tarihinden en az üç iş günü öncesinden yazılı olarak bildirilecek olan satıcıların hesabına kapanış tarihinde derhal ulaşılabilir ABD$ fonları üzerinden havale edilecektir. Peşin ödeme, kapanışın gerçekleşmesi üzerine işbu (a) bendi uyarınca satın alma fiyatı’nın %80’inin ödenmesi karşılığında yapılacaktır veya kapanış 5 Temmuz 1999 tarihine kadar gerçekleşmezse hisse senedi rehin anlaşması uyarınca alıcıya geri ödenecektir. Satıcılar arasında satın alma fiyatının pay edilmesi satıcıların münhasır sorumluluğu olacaktır. (b) Satın alma fiyatının %20’si alıcı tarafından muhafaza edilecek ve satıcıların madde V’te belirtilen garanti ve taahhütleri ile ilgili yükümlülüklerine karşılık teminat olarak yeddiemin hesabına yatırılacaktır. Alıcı, satıcıların garanti ve taahhütlerini esaslı şekilde ihlal etmelerine rağmen kapanıştan sonra 90 gün içerisinde herhangi bir talepte bulunmazsa, madde 3.4’te tanımlanan satın alma fiyatındaki değişikliklere uygun olarak yapılacak hesaplamaların sonucuna göre değiştirilecek olan yeddiemin hesabında tutulan muhafaza edilen miktar, her iki tarafa muhafaza edilen miktar üzerinde kapanış tarihinden sonra kapanışın 90 ıncı gününde fiilen yapılan ödeme gününe kadar tahakkuk eden faiz ile birlikte her bir tarafa payları oranında dağıtılacaktır.” hükmü düzenlenmiş; “satın alma fiyatındaki değişiklikler” başlıklı 3.4. maddesinde ise “(a) Kapanış tarihinde alıcı, şirketin hesap tarihi ve kapanış tarihi itibariyle ABD Doları üzerinden ve IAS 29 (“Tamamlama Hesapları”) dahil Uluslararası Muhasebe Standartlarına (“IAS”) uygun olarak hazırlanacak IAS enflasyon standartlarına göre uyarlanmış şirket bilançolarının hazırlanmasına başlayacaktır. Tamamlama Hesapları alıcı tarafından tayin edilen uluslararası bir denetleme şirketi tarafından denetlenecek ve kapanış tarihinden itibaren 45 gün içerisinde satıcılara gönderilecektir. Satıcıların tamamlama hesaplarını incelemek ve itirazlarını bildirmek için 14 günlük bir süresi olacaktır. Tamamlama Hesaplarının satıcılar tarafından incelenmesi üzerine, taraflar arasında bu hesaplar hakkında bir anlaşmazlık çıkması durumunda ve bu anlaşmazlığın bir 14 günlük süre sonunda daha çözümlenememesi durumunda anlaşmazlığı 10 gün içerisinde çözmek üzere taraflarca 7 gün içerisinde atanacak bir uluslararası denetleme firmasına bağlı olarak çalışan bir serbest muhasebeciler firmasına başvurulacaktır. Tarafların 7 gün içerisinde böyle bir firmayı seçememesi durumunda Türkiye Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası böyle bir firmayı atayacaktır. Bu muhasebeciler hakem olarak değil, bilirkişi olarak atanmalarını takiben 10 gün içerisinde konuyu tespit edeceklerdir. Muhasebecilerin tespiti taraflar için kesin ve bağlayıcı olacaktır…” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyaya ibraz edilen davacılar dışındaki bir kısım ortaklara ait olduğu anlaşılan rekabet etmeme taahhütleri ile kabul, feragat ve ibraname belgeleri ve ekleri incelendiğinde, şirket ortaklarının 29 Haziran 1999 tarihli hisse alım anlaşması gereği David S. Smith (Holdings) PLC (“OSS”) tarafından ödenmesi gereken hisse satım bedellerine ilişkin bakiye 1.191.000 ABD Dolarının bugüne kadar işlemiş faizi ile beraber hisselerine tekabül eden kısmı tamamen ve eksiksiz olarak nakden ve peşinen tahsil ettiklerini, ayrıca DSS’in hisse satım bedellerinden ayrı biçimde iyi niyet belirtisi olarak önerdiği toplam 1.200.000 ABD Dolarının eski hisselerine tekabül eden kısmını da tamamen ve eksiksiz olarak nakden ve peşinen tahsil ettiklerini bildirdikleri anlaşılmaktadır. Böylece davalı tarafça yaptırılan tamamlama hesapları ve tespit edilen bilanço üzerinden belirlenen bakiye 1.191.000 ABD Dolarından hisselerini devreden ortakların hisselerine tekabül eden kısımların bakiye hisse bedeli olarak ödendiği, yapılan diğer ek ödemelerin ise rekabet etmeme taahhütlerine istinaden iyi niyet göstergesi olarak önerilerek ödendiği sabittir.
Ancak, hisselere terettüp eden 1.191.000 ABD Doları konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmakta olup, sözleşmenin 3.4. maddesinde öngörülen yöntem esas alınmak sureti ile hisselerin gerçek değerinin saptanıp, davacılara yapılan ödeme düşüldükten sonra bakiye ne miktarda talepte bulunabilecekleri belirlenip bu tutar esas alınmak sureti ile tahsil hükmü kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 13.10.2016 günlü 2016/960 Esas 2016/8110 Karar sayılı bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan ”davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının, birleşen davada davalı vekilinin ise aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının” ibaresinin kaldırılarak, yerine ”birleşen davada davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddine” ibaresinin eklenmesine, yine bozma ilamının (2) numaralı bendinin kaldırılarak, mahkeme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir,…” gerekçesiyle (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davalı vekilinin tüm; asıl ve birleşen davada ise davacılar vekilinin sair karar düzeltme istemlerinin 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Özel Dairenin 13.10.2016 tarihli ve 2016/960 Esas, 2016/8110 Karar sayılı bozma ilâmının (2) numaralı bendinin kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile bozulmasına, bu ilâmın Özel Dairenin 13.10.2016 günlü 2016/960 Esas, 2016/8110 Karar sayılı ilâmının eki sayılmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı
13. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.12.2019 tarihli ve 2019/576 Esas, 2019/1187 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, mahkemenin bozmaya konu kararında esas alınan 2.455.000 USD Doları’nın davalının davacı dışındaki diğer hissedarlara ödeme yaparken kıstas aldığı bilanço kapanış fiyatı olduğu, bu durumda her ne kadar karar düzeltme kararında belirtilen gerekçelerle mahkeme hükmü davacı yararına bozulmuş ise de; bozma ilâmında işaret olunan yöntem ile tespit edilecek rakam davacı talebinin altına düşemeyeceğinden, birleşen davanın, davacının iddiası doğrultusunda 2.455.000 USD Doları esas alınarak “kabul” ile sonuçlandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
14. Direnme kararı süresi içinde birleşen davada davalı vekili ile katılma yoluyla asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
III. GEREKÇE
A. Katılma yoluyla asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede
16. Hemen belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş; anılan Kanun’un 450 nci maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 sayılı Kanun’a geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” Aynı Kanun’un 2. fıkrasına göre ise “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce (Değişik ibare: 6723 – 1.7.2016 / m.34) “verilen” kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ (Değişik ibare: 7251 – 22.7.2020 / m.47) “444” üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 6723 – 1.7.2016 / m.34) “Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez”.
18. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar HUMK’nın 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı anlaşılmaktadır.
19. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432 nci maddesinde temyiz süresinin on beş gün olduğu ve bu sürenin tebliğ ile başlayacağı belirtilmiştir. HUMK’nın 431 inci maddesine göre de temyiz istemi dilekçe vermek suretiyle yapılır. Temyiz dilekçesinde bulunması gereken unsurlar da HUMK’nın 435 inci maddesinde belirtilmiştir. Temyiz dilekçesi verildiği anda mahkemece temyiz defterine kaydedilir.
20. Temyiz isteminin hangi tarihte yapılmış sayılacağı hususu HUMK’nın 434 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasına göre “Temyiz isteği, harca tabi değilse dilekçenin temyiz defterine kaydedildiği, harca tabi ise harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır”. Bununla birlikte temyiz eden, harcını ödemiş olduğu temyiz dilekçesini, daha sonraki bir tarihte mahkemeye verirse, temyiz talebi, temyiz dilekçesinin mahkemeye verildiği (temyiz defterine kaydedildiği) tarihte yapılmış sayılır (Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:V, İstanbul 2001, s. 4601-4602).
21. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 433/2 inci fıkrasında da; “Karşı taraf, tebliğ gününden başlayarak on gün içinde cevap dilekçesini, hükmü veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir mahkemeye verebilir. Cevap veren, hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde de bulunabilir.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan hüküm uyarınca bir taraf süresinde temyiz isteğinde bulunmamış olsa bile, karşı tarafın temyiz dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde karşı temyiz isteğinde bulunması mümkündür. Buna katılma yoluyla temyiz denir. Hemen belirtmek gerekir ki, HUMK’nın 433/2 nci maddesi gereğince, karşı taraf (cevap veren) hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını içeren temyiz isteğinde bulunabilmesi için, öncelikle diğer tarafın usulüne uygun ve hukuken geçerli bir şekilde temyiz dilekçesinin varlığı şarttır (Kuru s. 4605-4612). Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 09.02.2021 tarihli ve 2017/14-2217 Esas, 2021/55 Karar sayılı kararında da vurgulanmıştır.
22. Somut olayda, direnme kararı asıl ve birleşen davalarda davacılar vekiline 03.02.2022 tarihinde tebliğ edilmiş, davacılar vekili tarafından kararın katılma yoluyla temyiz edildiği belirtilerek 15.03.2022 havale tarihli temyiz dilekçesi sunulmuş ve aynı tarihte temyiz karar ve ilâm harcı yatırılmıştır.
23. Temyiz istemi dilekçenin verildiği tarihte yapılmış sayılacağından, asıl ve birleşen davalarda davacılar vekiline gerekçeli kararın tebliğ tarihinin 03.02.2022 olduğu ve temyiz dilekçesinin 15.03.2022 tarihinde verildiğinin anlaşılmasına göre on beş günlük temyiz süresi geçmiştir. Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilinin katılma yoluyla temyizine gelince; katılma yoluyla temyiz hakkının salt yasa metnine bağlı kalınarak ancak temyize cevapla birlikte kullanılabilineceği, direnme kararının birleşen davada davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilerek temyiz dilekçesinin asıl ve birleşen davalarda davacılar vekiline 01.03.2022 tarihinde tebliğ edildiği, ancak davacılar vekilince 15.03.2022 tarihinde katılma yoluyla temyiz dilekçesinin sunulduğu anlaşılmakla, davacılar vekilinin eldeki davada uygulanması gereken HUMK’nın 433/2 nci maddesinde belirtilen on gün süre içerisinde temyiz dilekçesini sunmamış olduğu gözetildiğinde asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin reddi gerekir.
24. Bu itibarla kanuni süresinden sonra yapılan katılma yoluyla temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
B. Birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede
25. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili hukuki kavramların açıklanmasında yarar vardır.
26. Anonim ortaklıkta anonimlik kavramının ve ortaklığın sermayesinin paylara bölünmüş olmasının sonucu olarak payların devredilebilirliği ilkesi hakimdir. Senede bağlanmış olsun veya olmasın temel ilke olarak paylar devredilebilir (Tekinalp, Ü.: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku – Tek Kişi Ortaklığı, Anonim ve Limited Ortaklıklar, Ortaklıklar Topluluğu, Birleşme, Bölünme ve Tür Değiştirme, İstanbul 2015, s. 149).
27. Pay sahipliğinin kazanılması aslen iktisap veya devren iktisap yollarından biri ile mümkün olabilmektedir. Buna göre devren iktisap; anonim ortaklık kurulup tüzel kişilik kazandıktan sonra, payın veya pay senedinin öncesinde zaten pay sahibi olan bir kişiden devir kurallarına göre iktisap edilmesi anlamına gelmektedir (Pulaşlı, H.: Şirketler Hukuku Şerhi, C. II, Ankara 2015, s. 1385).
28. Payın aslen iktisabı ise, payın doğrudan doğruya iktisap edilmesidir. Bu iktisap, kuruluşta veya esas sermaye artırımında payın taahhüdü veya kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş anonim ortaklıkta yönetim kurulunca çıkarılan pay senetlerinin satın alınması hâllerinde gerçekleşir.
29. Önemle vurgulamak gerekir ki; anonim şirket hisse devir sözleşmeleri, menkul satımı niteliğindedir. Akdin nisbiliği ilkesi gereği ancak tarafları hakkında hüküm ve sonuç doğurur.
30. Payın serbestçe devredilebilirliği ilkesi anonim ortaklıkta, pay sahibinin ortaklıktan çıkma hakkının olmamasının bir sonucu olmakla, pay sahibinin menfaatinin korunması açısından büyük öneme sahiptir. Zira daha önce de ifade edildiği gibi şahıs şirketlerinde ortağın, ayrılma akçesini de alarak ortaklıktan çıkması mümkünken, anonim ortaklıklarda sermayenin korunması ilkesinin bir uzantısı olarak ortaklıktan çıkma müessesesi düzenlenmemiştir.
31. Bu ilke sayesinde aynı zamanda pay sahibi anonim ortaklıktan çıkma iradesini hayata geçirebilir. Ayrıca pay sahibi payı devredebilme hakkını haiz olduğu için payını değerlendiği zaman kar elde etmek için yahut değerler düşüşe geçtiğinde zarara ortak olmamak için elden çıkarmak suretiyle ekonomik olarak değerlendirebilmektedir (Tekinalp, s. 149).
32. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; asıl dava; anonim şirket hisse devir sözleşmesine istinaden bakiye kalan alacak istemine ilişkin olup; birleşen dava asıl davadaki iddialara dayalı olarak asıl davada davalıdan hisseleri devralan şirkete yöneltilmiştir. Davacılar vekili, hisse satım sözleşmesi kapsamında satım bedelinin bakiye kısmının ödenmesini talep etmiş, diğer hissedarlara yapılan ödeme miktarından hareketle fiilen kabul edilmiş olan bedel üzerinden aynı esaslar dairesinde davacılara da ödeme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı taraf ise diğer hissedarlara yapılan ödemenin bir kısmının sözleşme kapsamında değil, ayrı bir sözleşme niteliğinde olan rekabet etmeme taahhüdü karşılığında yapıldığını, davacıların ek rekabet etmeme taahhüdünde bulunmadıklarını, sözleşmedeki rekabet etmeme yasağına aykırı davranıldığı için 400.000 ABD Doları cezai şartın tahsili talepli dava açıldığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda asıl davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
33. Toplam hisse değeri üzerinden, 1.191.000 ABD Doları seviyesindeki bir ödemenin satım bedeli adı altında ödenmesi gerektiği hususunda hiçbir ihtilaf bulunmamaktadır. Hem davacı ve hem de davalı taraf açısından en az bu bedel üzerinden bir ek ödeme yapılması gerektiği hususunda başta dava ve cevap dilekçelerinden anlaşıldığı üzere mutabakat bulunmaktadır. Davalı tarafın dosyaya ibraz ettiği ve diğer hissedarlar ile imzaladığını ileri sürdüğü ek beyanların tamamında da, sözleşmenin 3 üncü maddesi kapsamında ödenmesi gereken ek satım bedeli miktarının 1.191.000 ABD Doları olduğu hususu yer almaktadır. Taraflar arasında ihtilaflı olan kısım ise söz konusu bu bedelin üzerindeki miktardır. Ayrıca sözleşme kapsamında hisseleri satın alan davalı taraf, dava dışı Çopikas Kağıt ve Oluklu Mukavva Kutu San. A.Ş. hissedarlarından 91’ine ödemede bulunmuş ve bu ödemeyi de hisselerin tamamı nazara alındığında 2.455.000 ABD Doları üzerinden yaptığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
34. Hisse alım anlaşmasının “Satın alma fiyatının ödenmesi” başlıklı 2.3 üncü maddesinde “(a) Satın alma fiyatının %80’inden peşin ödemenin çıkartılması sonucu elde edilen miktar, satıcılar tarafından ayrıntıları kapanış tarihinden en az üç iş günü öncesinden yazılı olarak bildirilecek olan satıcıların hesabına kapanış tarihinde derhal ulaşılabilir ABD$ fonları üzerinden havale edilecektir. Peşin ödeme, kapanışın gerçekleşmesi üzerine işbu (a) bendi uyarınca satın alma fiyatı’nın %80’inin ödenmesi karşılığında yapılacaktır veya kapanış 5 Temmuz 1999 tarihine kadar gerçekleşmezse hisse senedi rehin anlaşması uyarınca alıcıya geri ödenecektir. Satıcılar arasında satın alma fiyatının pay edilmesi satıcıların münhasır sorumluluğu olacaktır. (b) Satın alma fiyatının %20’si alıcı tarafından muhafaza edilecek ve satıcıların madde V’te belirtilen garanti ve taahhütleri ile ilgili yükümlülüklerine karşılık teminat olarak yeddiemin hesabına yatırılacaktır. Alıcı, satıcıların garanti ve taahhütlerini esaslı şekilde ihlal etmelerine rağmen kapanıştan sonra 90 gün içerisinde herhangi bir talepte bulunmazsa, madde 3.4’te tanımlanan satın alma fiyatındaki değişikliklere uygun olarak yapılacak hesaplamaların sonucuna göre değiştirilecek olan yeddiemin hesabında tutulan muhafaza edilen miktar, her iki tarafa muhafaza edilen miktar üzerinde kapanış tarihinden sonra kapanışın 90 ıncı gününde fiilen yapılan ödeme gününe kadar tahakkuk eden faiz ile birlikte her bir tarafa payları oranında dağıtılacaktır” hükmü düzenlenmiştir.
35. “Satın alma fiyatındaki değişiklikler” başlıklı 3.4 üncü maddesinde ise “(a) Kapanış tarihinde alıcı, şirketin hesap tarihi ve kapanış tarihi itibariyle ABD Doları üzerinden ve IAS 29 (“Tamamlama Hesapları”) dahil Uluslararası Muhasebe Standartlarına (“IAS”) uygun olarak hazırlanacak IAS enflasyon standartlarına göre uyarlanmış şirket bilançolarının hazırlanmasına başlayacaktır. Tamamlama Hesapları alıcı tarafından tayin edilen uluslararası bir denetleme şirketi tarafından denetlenecek ve kapanış tarihinden itibaren 45 gün içerisinde satıcılara gönderilecektir. Satıcıların tamamlama hesaplarını incelemek ve itirazlarını bildirmek için 14 günlük bir süresi olacaktır. Tamamlama Hesaplarının satıcılar tarafından incelenmesi üzerine, taraflar arasında bu hesaplar hakkında bir anlaşmazlık çıkması durumunda ve bu anlaşmazlığın bir 14 günlük süre sonunda daha çözümlenememesi durumunda anlaşmazlığı 10 gün içerisinde çözmek üzere taraflarca 7 gün içerisinde atanacak bir uluslararası denetleme firmasına bağlı olarak çalışan bir serbest muhasebeciler firmasına başvurulacaktır. Tarafların 7 gün içerisinde böyle bir firmayı seçememesi durumunda Türkiye Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası böyle bir firmayı atayacaktır. Bu muhasebeciler hakem olarak değil, bilirkişi olarak atanmalarını takiben 10 gün içerisinde konuyu tespit edeceklerdir. Muhasebecilerin tespiti taraflar için kesin ve bağlayıcı olacaktır,…” hükmü yer almaktadır.
36. Mahkemece, sözleşmenin 3.4 üncü maddesinde öngörülen yöntem esas alınmak sureti ile hisselerin gerçek değerinin belirlenip, davacılara yapılan ödeme düşüldükten sonra bakiye ne miktarda talepte bulunabilecekleri saptanarak bu tutar esas alınmak sureti ile tahsil hükmü kurulması gerekir.
37. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
a) Yukarıda (A) bendinde belirtilen nedenlerle, asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE,
b)Yukarıda (B) bendinde belirtilen nedenlerle, birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.